İlk Günden Son Gününe Kadar Hep Önde Savaşan Militan

Adıl Amed Yoldaşın Anısına

Şehit AdılÖyle anlar vardır ki insan yutkunur ve kimse bu yutkunmaya anlam veremez.

Öyle anlar vardır ki insan donakalır ve kimse bu donakalmalara anlam veremez.

Öyle anlar vardır ki insan düşünemez olur ve kimse bu düşünemez duruma anlam veremez.

Ve öyle anlar vardır ki insan yer yarılsın da yerin diplerinde o karanlıklarda kaybolmak ister buna da kimse anlam veremez ya!

İşte böylesi anlar sana dost olmuş, sırdaş olmuş, yoldaş olmuş, adaş olmuş, her şeyin olmuş bir bireyin aramızda ayrılıp başka dünyalar göç etmesiyle oluşan anlardır. Arkadaş senin ağladığını görmez dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır derler misali anarsın dostunu.

Hele hele siz Kürdistan da bir gerilla iseniz ve siz yıllarca birlikte düşmana karşı her cephede amansız savaşarak bu mücadele içerisinde yer edinmiş bir yoldaşınızı kaybetmişseniz, yaşam o anlarda size anlamsız gelecek, belki de “keşke sen değil de, yerinde ben olsaydım” diyerek hayıflanırsınız, böyle keşkeleriniz çoğalır gider. Kendinizi yerden yere vurursunuz.

Kürdistan gerillasının tüm acılarını, zorluklarını, sevinçlerini, coşkularını, sevdalarını, hüzünlerini, aşklarını, bağlılıklarını, yoldaşlıklarını eğer bilmiyorsanız, o zaman siz yukarıdaki keşkelere de anlam biçemezsiniz. Buralarda bazı kanunlar ayrı işler, bazı kanunlar farklı hayat bulur. Buralarda biraz diyalektik tersten, çapraz, sarmaşık, sarmal, dolambaçlı derken bilinenin ötesinde bir şekilde işler. Çünkü burası Kürdistan’dır. Kimi şairin diliyle “Allahın üvey çocukları Kürtler”’in yeridir. Dışlanmışların, hor görülenlerin, suyun diğer yakasında kalmışların, ezilmişlerin, dili yasak edilmişlerin-kesilmişlerin, evlatlarının gündüz ortasında kolları kırılanların, ana ve bacılarının meydanlarda toplanarak coplarla vurulanların, it sürüsü devlet polislerinin çocuklarına sopalarla saldırarak vantuzlar gibi kanı emilenlerin diyarıdır.

İşte bu diyarlarda yasalar, kanunlar birazda ayrı işler. Biraz da kendine özgü işler, biraz da alışılmışın dışında ayrıksı işler.

Tekrar söyleyelim burası Kürdistan ve anlatılması gerekenler onların dağ evlatları olan gerillalarıdır.

Kimdir gerilla?

Niçin gerilla?

Nasıl gerilla?

Ve anlatılacak olan hangi gerilladır?

1987 yılında başlayarak 2007 yılının sonlarına kadar hep savaşın en ön saflarında yer almış, gözünü hiçbir zorlukta esirgemeyen bu insan kimdir?

Kimdir savaşın her sahasında düşmana korkular salan? Kimdir düşmanın korkulu rüyası olan bu gerilla?

ADİLE BİLİKA yani Ramazan Aybi

Evet, ben ya da biz ya da hepimiz böylesini bir gerillayı nasıl anlatacağız? Nereden başlayacağız? Nasıl başlayacağız?

ADİLE BILIKA yoldaş Botanlıdır. Botanın Cudi dağının göbeğinde yer alan Bilika köyündendir. Botan Kürdistan tarihinde düşmanlara her zaman uzak kalan bir saha olmuştur. Tersten ele alacak olur isek düşmana karşı direnişin sönmeyen kalesidir Botan.

Kürdistan topraklarının düşman tarafından en son fethedilen parçalarıdır buralar. Öyle olunca Kürtlüğünde en derin yaşandığı sahalar olması yadırganamaz. Düşmanın tüm hışmına rağmen buralar Kürtlüğün atan atardamarlarıdır.

Botan daha doğrusu. Mezra Botan hep kendi kendine yeten, kimseye ihtiyaç duymadan ayakta kalan bir halkın toprağına verilen addır.

Mezra Botan bunun için tarihinde düşmanlarının dikkatini ve öfkesini üzerine çekmiştir. Botan, a gelip hükmetmek isteyenler öncelikle kendi kendine idare eden yaşam tarzını, tek başına ayakta bu halkın ayakta kalışını yok etmeye çalışmışlardır.

Mezra Botanlılar coğrafik koşulların ağırlığı, düşmanlarının onları çepeçevre kuşatmaları ve dünyayla bağlarını koparmalarından dolayı birazda setleşerek büyümüşlerdir. Birazda her şeye yetecek yetenekle donatılarak büyümüşlerdir onlar. Doğal olarak yaşamın en ağırına cevaplar üreterek, çözerek, yaşam yollarını çizmişlerdir.

Biraz da buraları anlatmadan ADİL arkadaşı anlamak mümkün olmayacak. Onun çevresini, ortamını, ailesini ve en önemlisi de yetiştiği toprakları anlatmadan ve anlamadan onu anlamak olmayacak!

Bir rivayete göre Nuhun gemisi Cudinin navserine yani Sefin diye tabir edilen yere büyük tufan sonrası konar. Tevrat’ta genişçe ele alınan mitolojik destana göre gemide-yani Sefin de–80 tür yaratık vardır. İnsanıyla, hayvanıyla ve bitkisiyle tam 80 tür! 80 sayısının Kürtçe adı Heyşte’dir. Özcesi buralar birazda peygamberler yeridir. İnsanlığın tekrar yaşamaya başladığı yerlerdir.

ADİL arkadaş ise böylesine Nuhun Gemisini konduğu güzelim bir dağın tam ana rahminde bulunan bir köyde yer alır ve yetişir. Dağın içine yerleşmiş bu güzelim köyün adı Bılıka'dır. Üç mahalledir. En yukarıda Şkefta Fellah diye bir Şkeft vardır. Birde “Der” yani kilise vardır. O kilise gerillalara az yataklık yapmamıştır ki. Köyün üstünde üç tane harika kaynak, gün boyunca bir çayın akması gibi tepelerden derin vadilere akarken, Bılıka'nın yamaçlarında bulunan her türlü meyveyi sulayarak kendilerini Hezil suyuna bırakırlar.

Hani vardır ya kartal yuvaları, işte aynen öyledir Bilika. Yüksek şahinlerin bakacağı bir tarzda derin vadilere bakar. Suriye, Irak ve Türkiye üçgeninde bulunan köy geçmişten beri kaçakçıların, silahşorların, mahkûmların ve son yıllarda da peşmergelerin mekânıdır. Bu köyün herkese kapısı açıktır. Ve çok doğaldır ki Kürt Özgürlük Hareketi Botana girdiğinde ilk yer alacağı yerlerden birisi Bilika olacaktır.

Böylesi arka perdesi olan bir köyde dünyaya gelmek, hele hele bu köy Cudi’nin eteklerinde bulunuyorsa, buna birde Cudinin görkemliğini ekleyin. Cudi doğalında bir kale. Silopi ovasını üzerinde küçük güney diye tabir ettiğimiz Suriye’yenin çölüne uzanmanız ve oralarda dönüp Cudiye bakmanız yeter de artarda. Tüm muhteşemliyle bir korunak, bir savunma duvarı olarak durur. Hemen karşı yakada Haftani'nin sırtları görülüyorsa o zaman dünyalar sizindir.

İşte buralı olmak, buralarda büyümek, buraların havasını koklamak, esen rüzgârıyla tüm Kürdistan'a umut olarak esmek ve akan her suyunda damla damla derinliklere akarak, kendini bir gümbür gümbür akan Hezil çayının akıntısında bularak kendin olmak. İşte burası Cudi deyip heybetlenmek, ancak ancak buralıyı ifade edebilecek bir duygu olabilir.

Bir de Cudi'nın tepesinde bulunan Sefineyi ekleyin, yani Nuh'un gemisinin bulunduğu tarihsel efsaneyi hatırlayın, o zaman buraları daha iyi anlarsınız. Çok sonralardan bir gerilla yoldaşın, Cudi üzerinde yaptığı bir programda belirttiği gibi “Cudi yi öğrene bilirsiniz, ancak yaşamadıkça anlayamazsınız.” Evet, Cudinin eteklerin de bulunan köylerin ruhsal durumun anlamak için birazda Cudi'li olmak gerekir.

Bir insan yeter ki kendisini örgütlemesini bilsin, o bir atom bombası gibi etkili olmasını bilecektir.

PKK tarihi kahramanlarla dolu bir tarihtir. Her döneme damgasını vuran belirgin kişilikler çıkmış ve o zorlu sürecin kurtarılışında birer mum ışığı olarak geleceği aydınlatmışlardır. Böylesine mum ışığı saçan belirgin güçlü kişiliklerin çıkmaması durumunda oldukça zorlandığımız hep görülmüştür.

Devrim doğası gereği zorlu bir süreçtir. Devrimlerin altüst oluş süreçleri ifade edişi, köklü değişim-dönüşüm aşamalarını gündeme getirişi derken hepten adeta yeniden yaratılış söz konusu olduğu için oldukça zor ve sancılı geçerler. Bu devrimlerin doğasında vardır. İşte devrimlerin doğasına göre kendisini az da olsa hazırlamış bir birey atom çekirdeği kadar güçlü bir etkiyi yaratması insanın tabiatında vardır.

İşte PKK tarihin de böylesine önemli bir yer tutan ve destanlar yaratan bir yoldaşımızı anlatmaya çalışırken, hakkını veremeyeceğimizi bilerek kaleme alacağız. Böylesi kişilikler her zaman tarihin misafirleri olmazlar. Olduklarında ise onları oldukları gibi anlatmak, yazmak, şiirleştirmek ve hatta türküleştirmek her zaman başarılamaya bilir. Hele hele bitmemiş bir devrim sürecinde böylesine bir kahramanı yazmaya kalkışmak kendi içerisinde hiç şüphe yoktur ki eksikleri içerecektir.

Caferi Sori