Dağ, Ova ve Şehir Gerillasının En Profesyoneli

Baran (Adil Aslan) Yoldaşın Anısına

Adil AslanBotan’ı ele alırken Cizre’yi değerlendirmeden geçmek olmaz. Nasıl ki, et ile kemik ve nasıl ki ruh ve insan bedeni birbirinden kopuk ele alınamaz ise aynen öyle Cizre ve Botan da ayrı ele alınamazlar.

Kürdistan tarihinde belki de direnişlerin kesintisiz olarak sürdüğü yerlerin başında Botan gelir. Mezra Botan diye tarihe geçen bu direniş kaleleri, aşiret yapılanmalarına geçişle birlikte hep dış işgalci ve İstilacılara karşı ayakta kalma direnişleriyle de anılırlar. Belki de Biz kürtler açısından en eski olan belgelerinden biri “On Binlerin Dönüşü” yani “Anabasis”tir.

Anabasis kitabında Ortadoğu ya, Dariyus'un kardeşinin peşine paralı askerler olarak takılan yunan askerleri, esas olarak Dariyus'u devirerek onun kardeşini iktidarın başına getirmek isterler. Ancak talihleri iyi gitmez ve çok kötü bir şekilde Dariyus gelenleri yener ve teslim olmalarını ister. Yunanlar teslim olmazlar ancak askeri bir kurnazlık ustalığıyla geceden kamp ateşleri yakarak ve karşıdaki düşmanlarını da “kamptalar” süsü vererek orada gece yarısı kaçıp giderler. Hedefleri kendi memleketleridir. Yani Yunanistan’dır.

Yola çıkarlar. Yol bilen yoktur. Kürdistan ovasında sert ve yüksek Kürdistan dağlarına yaklaştıklarında onlara, yerliler “buraya-yani Medya topraklarına-gidenler geri dönmemiştir” derler. Yunanlar gitmek zorundadırlar, çünkü başka gidecekleri yer yoktur. Ya Dariyus’a teslim olacaklar ya da ileriye doğru adım atacaklar.

Anabasis’te anlatılan-kitaba göre-bir haftalık Botan yolculuğudur. Önceleri buraların yerleşik ve yerlileri gelen yabancılarla direk geçmeleri için görüşürler ve gereken kolaylığı sağlarlar. Ne zaman ki gelen “misafirler” köy yakmaya başlarlar burada yaşayan-kitaba göre-Kalderler-bize göre Kürtlerin ataları kendilerine has direniş tarzlarını geliştirirler.

Bu direniş ölümünü de olsa işgalcilere ve yabancılara boyun eğmeden mücadele etmektir. Pusular atarak, düşmanın kuyruğundan tutarak, yollarına taşlar yığarak, daracık geçitleri geçerlerken başlarına kayalarla saldırarak ve ayrıca geçiş hatlarını boşaltarak, aç bırakarak ve susuz bırakarak art niyetli yabancıları perişan ederler. Lafı uzatmadan yabancılar bir haftalık zaman diliminde bu coğrafyayı aşarak Ermenilerin topraklarına geçerler, yani Botan suyunu aşarak kendilerini güvene alırlar. Ama yaşadıkları korku ve ruh tedirginliği onlara fazladan yetmişe benziyor. Bugün dahi Anabasis’i okuduğunuzda bunu his edersiniz.

İşte yabancılara tarihin kaçıncı İsa’dan önceki yüzyılında da Kürtler hep direnmişlerdir. Özelde Botan denilen bu topraklarda direniş kesintisiz hep sürmüştür. Denile bilir ki; Kürdistan tarihinde zapt u raptı altına alınmayan ve alındığında da hep düşmanlarına zorluklar çıkarmış toprak parçası Botan’dır.

Botan derken de Cizre’yi ele almadan anlatmaya kalkışmak büyük eksikliği beraberinde getirecektir. Cizre çok uzun yıllardır Botan’ın düşünce merkezi olagelmiştir. Bu sadece Bedirxan'ların burayı kendilerine merkez almalarından kaynaklıda değildir. Elbette Bedirxan'ların burayı kendi merkezi haline getirmeleri oldukça önemlidir. Ne var ki Dicle suyunun hemen Cizre içerisinde geçmesi zaten burayı bir ticaret merkezi ve bu bağlamda da geliş gidişlerin hatta bu nedenlerden dolayı da yöneticilerin merkezi yapmıştır. Bunun yanı sıra, Cizre özelde 11. ve 12. yüzyılda ve sonraki yıllarda da Kürt kültürünün en geliştiği merkezlerin başında gelir. Ozanlarıyla, şairleriyle, medreseleriyle, el sanatlarıyla ve aydınlarıyla burası merkez konumunu çoğu zaman korumuştur. Yer yer bu konum başka yerlere kaysa da uzun vadede her zaman önemli bir yer tutmuş ve dikkate alınan bir merkez olmuştur.
En son olarak Bedirxan Mirliğinin merkezi konumda olması da gelenekleşen yurtsever geleneğini daha da pekiştirmiştir. Bedirxan'ların yenilgisi ardından parçalı da olsa buralarda her zaman biraz direnişler süregelmiştir. Hele hele yanı başında duran Cudi ve Gabar dağları durdukça da bu konumundan bir şey kaybetmeden devam edecektir.

Özgürlük mücadelesinin geliştiği yıllarda birçok Kürt örgütü Cizre’yi kendilerine mekân eylemişlerdir. Başında da KUK ve KAWA hareketlerini saymak yanlış olmaz. Böyle olunca da buralarda yetişen gençlik biraz da Kürtlüğünü yaşayarak büyüyecektir. Hele hele karşı yakalarda görülen Barzanilerin direnişi de herkesi etkileyecek ve kendi köklerine duyarlı olmaya yol açacaktır.

Özgürlük Hareketinin Kürdistan’a açılmasıyla bu sahalara da açılır. Ancak ilk başlangıçta zorluklarla karşılaşır. Kendilerini Kürdistan’ın tek sahibi bilen kimi örgüt başta kuzey KDP ve KUK olmak üzere Kürdistan Devrimcilerinin buralara girişlerine izin vermezler. Hatta yer yer devrimcileri tehdit ederler kimi zamanda kaba yaklaşımlarda bulunurlar. Ancak Kürt Özgürlük Hareketinin militanları yaşam tarz ve duruşlarıyla erkenden buraya yerleşirler. Söyledikleri ve yaptıkları birdir. Sözleri ve özleri birdir. Birde bu halktan hiçbir şey istemeden ve gerektiğinde kendilerini feda edecek davranışlarından dolayı böylesi yurtseverlik temelleri güçlü olan bu topraklara erkenden kök salarlar. Birçok KUK, KAWA ve diğer Kürt örgütlerinde yer alan genç Partiye yakınlık duyar ve kısa sürede partiye profesyonelce katılırlar. Sonra da birçok katılan bu uğurda şehit düşecektir.

Adil arkadaş böylesine tarihi arka planı olan ve yakın tarihi süreçte de oldukça dinamik olan bir ortamın ürünü olarak 1965 yılında dünyaya gelerek buralarda yetişir. Aile ortamı biraz da Kürdistan koşullarında ayrıdır. O bir seyit ailesinde dünyaya gelir. Cizre ve İdil arasında Sırsırkê köylerinde Seyidê Male Şêxê Zırav’an ailesindendir. Aile çevresi en etkili ve saygın ailelerindendir. Aile geçmişini Hz. Muhammed’e ve Hz. Ali’nin oğulları olan Hz. Hasan ve Hüseyin’e dayandırmaktadır. Böyle olunca çevreye karşı bu aileden yetişenlerin özüyle sözü bir olması, olgun ve yardımsever olması gerekir. Bu böyle ailelerde-eğer içerisinde başka hinlikler yoksa-bir yaşam geleneğidir.

Adil AslanAdil arkadaş liseyi okur. 12 Eylül cuntasının yaratmak istediği pasifikasyon ve işkencelere rağmen Kürtlük damarları çok köklüdür. Birde yukarıda da dile getirdiğimiz gibi dinamik bir durum söz konusu olduğu için o Kürt örgütlerine sempati beslemiştir. Ancak sonraları o PKK’yi Abduhraman Motor arkadaşın aracılığıyla partiyi tanıyacak ve giderek sempati beslemeyle beraber 1985 yılında partiye katılacaktır ve Gabar kırsalında mücadelesini başlatacaktır. Partiye katıldığında evlidir bir de bir kızı vardır.

Sonradan düşman bu katılımdan dolayı kontraların eliyle bir kardeşini ve amca çocuğunu katledecek yine büyük kardeşini de Diyarbakır da bir mahkeme çıkışında ayrıca katledecektir. Adil arkadaşın büyüdüğü bu köylere her türlü baskı, kaçırtma ve işkence de cabası!

Parti saflarına katıldığında çevrede çok büyük bir yankı bulur. Çünkü o saygın bir seyit ailesinin evladıdır. Üstelik okumuştur. Gelecek vaat eden bir gençtir. Düşmanın o güne kadar-gerçi halen devam ettirmektedir bu söylemini-“Ermeni'dirler, sünnet edilmemişler, gâvurdurlar” gibi birçok aslı astarı olmayan yalan dolan haber yaymalarına karşı, böylesine bir aileden PKK saflarına katılım herkesi şaşırtacaktır. O güne kadar çevrede birçok insan bu yalanlara azda olsa inanacaktır. Nede olsa Kürt toplumu aşırı Müslüman bir ülkedir. İşte bunun için “gâvur” denildiğinde durup düşünmeleri bir alışkanlıktır. Adil arkadaşın katılımı hem yalanları yerle bir etmiş hem de peşinde birçok genç PKK’ye hem sempati duymuşlardır hem de PKK saflarına gelmişlerdir.

Belli bir çalışmanın ardından o PKK 3. Kongresine katılır. Burada kullandığı isim Yasin’dir. PKK 3. Kongresi parti tarihimize partileşme kongresi ve gerillayı geliştirme kongresi olarak geçecektir. Parti tarihimizin en yoğun ve derinlikli nasıl parti ve parti militanı kimdir tartışmaları burada yapılacaktır. Belki de PKK’yi yıllar sonra PKK’ ye yapacak ana tartışmalar bunlar olacaktır.

O bu tartışmaları yeni bir katılan olarak içten dinleyecek ve 1987 yılında başlatılan Özgürlük Yürüyüşü devresine katılarak tümden profesyonel bir devrimci eğitimi alacaktır. Bu devrede Mustafa Ömürcan, Abduhraman Motor, Emin Aslan, Hamit Dağtekin, Abdullah Avcı, Davut, İsmail-Derik, Dersimli Kemal ve sonra da gençliğin manevi sembolü olan M. Ata Aslan-Hogir-gibi halk kahramanları da vardır. O bu kadar deney ve tecrübe sahibi yoldaşın içerisinde ve önderliğin yoğun eğitimi perspektifleri ışığında kendisini donatmıştır.

Bu arada ülkeye bir kez gidip gelmiştir. Hatta Gundê Bazıvê de Şêx Murat isminde bir azılı ajanı cezalandıracaktır.

14 Nisan 1987 yılında Özgürlük Yürüyüşü ülkeye açıldığında, o, yöreyi tanıdığı için o grupla birlikte sınıra geçecektir. Sınırda iki grup olacaklardır, birisini Adil arkadaş götürecek diğerini de başka arkadaşlar götürecektir. Adil arkadaşın grubu sağlam geçer ancak diğer yedi kişilik grubunun tümü; çete Kamo, elemanları ve çok sayıda askerin katıldığı bir operasyonda Silopi Cizre ovasında şehit düşerler. Bu grupta şehit düşen yoldaşlar; Celal Hoca-Ramazan Gezginci, Xeyri, Dijwar, Sait ve…

Kendi grubun ihtiyaçları için bir kişi ile beraber ovaya inip ilişki arayışına girişir, yanındaki kişi kaçar. İhtiyaç temini için fazla zaman harcandığı için dönüşünde arkadaşlar bilinen noktada uzaklaşırlar ve artık grup yerinde olmadığı için arkadaşları bulamayacaktır. Tek başına kalır. Bunun üzerine Cizre’ye iner, bir süre Cizre’de tanıdıklarının yanında kalır. Bazı yurtseverler vasıtasıyla tekrar sınırı geçerek örgüte ulaşır yine önderlik sahasına geçer.

Adil arkadaşı önderlik şehir çalışması için görevlendirmiştir. O Kürtlüğün en yoğun yaşandığı alanlarından hem halkı örgütleyecek, hem de sınırda ki geliş gidişleri düzenleyecektir. Ve en önemlisi de dağa kapı açacaktır. Üç kişilik birimiyle bu çalışmasını yürütecektir.

O bu görevini layıkıyla yerine getirecektir. Cizre Kürdistan’ın ilk Filistin tipi İntifada’ların geliştiği bizim kavramlaştırmamızla Serhildanların merkezi olacaktır. Burada devletin “Cizre’nin kontrolü bizde değildir. “dediği bir durum yaşanacaktır. Bunun yaratıcısı ve bu direnişte en çok emeği geçecek olan Adil Aslan yani Baran yoldaş olacaktır.

O 1988 yılında Cizre de birinci derece sorumludur. O hem örgütleyecek, hem savaşçı alacak, hem getirip götürecek hem de şehir merkezinde ajanları gündüz ortasında “Seni Halk Adına Mahkûm Ediyorum” romanında gördüğümüz gibi halk adına ihanetçileri ve hainleri cezalandıracaktır. Mayıs 1988 yılında en azılı olan ajanlardan Amo Biryani’yi ve yanında bulunan diğer iki ajanı vuracaktır. O dönemler bu o alanda yer sarsıntısına yol açacaktı. Kimsenin Amo Biryani gibi birisine kış diyemediği bir yerde Baran arkadaş halk adına onu ve onun gibilerini meydanlarda halkın gözü önünde infaz edecektir. Bu halkta müthiş bir moral ve motivasyon yaratacaktır. Biz o zaman bu olayı BBC radyosunda Çırav da dinleyecektik. Haberlerde PKK’nin Cizre’yi ele geçirdiği söylentileri dolaşıyordu. Bu bize muazzam bir coşku ve heyecan verdi. O zamana kadar kimimiz iyi biliyorduk ki şehirlerle dahi ilişkilerimiz sınırlıdır.

Baran arkadaş çalışmalarını sürdürürken Seno adında başka bir azılı ajanı kahvehane de halk adına cezalandıracak ve üstündeki tabancıyı da kaldırarak gidecektir. Yine sonbahar da, Uğur isminde başka bir ajana infaz edecek ve İstanbul da gündüz ortasında, otobüsün içerisinde, Diyarbakır’daki sadist işkence cellâdı Esat Oktay Yıldıran cezalandırılacaktır. Bu Kürdistan ve Türkiye de bireysel eylemlerin artık faşistlere ve ajanlara korku saldığı bir süreç olacaktır.

Kürdistan toplumu sömürgeciler tarafından-kaidesi budur-birbirine karşı kullanılarak, kırdırılarak, bölüp parçalayarak yönetmeye çalışırlar. Bu meşhur İngiliz taktiğidir. Ancak her sömürgeci ve işgalci güç bu yol yöntemleri kendileri açışından yorumlayarak kendi rengini katarak uygulamaktadır. Faşist TC devleti kürdün içerisine el atarak en düşürülmüş tipleri-hele bunlar birde suça bulaşmışlarsa-kullanmaktadır. Toplumda değer görmeyen böylesine tipler devlet itibarlandırarak, imkânlar sunarak ve olmadığında zorla düşürerek kendisine çalıştırmaktadır. Bunun için eğer siz Kürdistan da devrimci bir çalışma yürütmekte ısrarlıysanız, o zaman sizin yapacağınız ilk elden, böylesine toplumu keneler gibi kanını emen keneleri temizlemeniz gerekiyor. Önce bu işten vazgeçmeleri için ikna, sonra uyarı olmasa tehdit ve bu da tutmasa yaptırım. Bunların tümü tutmazsa halkın gözü önünde halk adına bu ihaneti bağrımızdan söküp atmak zorunludur.

İşte Baran yoldaş böylesine topluma musallat olmuş birçok kangrenli yapıya neşteri vurarak söküp atmıştır. Kangrenli yapılara neşter vuruldukça nefes alıp veren vücudun diğer parçaları yaşamaya başlamış ve sağlıklı duruma geçmişlerdir. Bu çalışma için özel birimler oluşturarak şehir ve etrafında büyük bir etki parti lehine yaratmıştır.

1988 yılının sonbaharında bize önderlik sahasında Besta’ya gelip orada Cizre’ye geçmesi gereken Berivan-Binevş Agal-yoldaşı büyük Cuma arkadaşın yanında göreceğiz. Berivan yoldaşı, Bedranê Gundık Remo arkadaş görevlendirilerek onu Cizre'ye götürecek, orada Baran yoldaşa teslim ederek geri dönecektir. Sonra da Adil Aslan arkadaş deşifre olduğunda dağa çıkacak ve Berivan yoldaş Cizre çalışmalarını devralacaktır. Berivan yoldaş Baran arkadaşın kaldığı yerden devam edecek, İdil ve Batman’a açılacak giderek gelişen bir örgütlülük yaratacaktır. 1989’un ilk aylarında Berivan arkadaş şehir merkezinde gireceği bir çatışmada tabancayla direnerek şehit düşecek ve Baran arkadaşın döşediği zemin üzerine Cizre ayağa kalkacaktır.


O zaman Cizre de gelişmeleri izlediğimizde şehir ile dağ ilişkilerinin sağlandığını ve bunun daha fazla diğer sahalarla da geliştirilmesinin aciliyetini göreceğiz. Berivan yoldaş işte bu çalışmanın daha derinleştirilmesi için önderlikçe gönderilecekti.

Kendim Adil Aslan yoldaşı 1989 yılının ocak ayında ilk kez görecektim. 1989 yılının ocak ayında biz Gabar da kapsamlı bir iki operasyona takıldık. Ana birlikte öncüyüm aynı zamanda manga komutanıyım. Çatışmalar yoğunlaşınca mecburen Cudiye geçtik. Cudiye geldiğimizde altı kişilik bir grup bana verilerek bölge güçleriyle ilişki kurmak için aramaya çıktık. O dönemlerde cihazlar yok. Bir de biz aniden kurye göndermeden gelmişiz. Yani davetsiz misafiriz!

Arkadaşları bulamadık. Meğer Cudi güçleri Aziz yoldaşın komutasında iki takıma ayrılarak bir kol Şehit Adil Aslan arkadaşın komutasında Silopi de ipek yolunu kesecekler, diğer grupta direk Aziz arkadaşın komutasında Şırnak kömür ocağında bulunan karakola vuracak. Her iki eylemde tam başarıyla sonuçlanıyor. Yol, ana baba günüdür. İlk kez orada yol kesilerek Türkiye ait araçlar yakılıyor, Aziz arkadaş onlarda karakolu basıyorlar.

Biz Cudi gücünü ararken Şırnak tarafından bize doğru sesler geldi. İşaretler yaparak buluştuk. Ben ilk kez Cudiye geliyordum. Evet, Botanlıydım ancak Cudiye yabancıydım. Şehit Aziz arkadaş önde geliyordu. Henüz oturmamıştık ki Adil Aslan yoldaşlarda geldiler. Sonrada Maxmur da hastalıklarla boğuşarak şehit düşen Musayê Ker arabaları nasıl yaktığını anlatacak.

Biz Atatürk burnunun altında bir yerlerdeydik. Daha doğrusu Gıre Hermo da Şkefta Kitrê de kalıyorduk. Hızla gruba yetişerek tedbir almamızı -çünkü düşmanın muhtemelen operasyona çıkacağını söyledikten sonra- alanı tanıyan birkaç arkadaşı da yanıma vererek kendi gücümün yanına dönmüştüm.
Sabah erkenden düşman uçakları gelip rasgele çevreyi taradılar. Uçakları ilk kez görüyorduk. Demek ki bu iş ciddileşmişti. Yine düşman da araziye çıkmıştı. Ancak fazla sürmeden geri çekildi. Biz ise Gıre Hırmo da Cudi gücüyle bir araya gelerek bir süre kalacaktık. Henüz ocak olduğu için havalar soğuktu. Geceleri mağaralarda ateş yakıyor, gündüzleri ise yamaçlarda kalıyorduk.

Bu ilk Cudiye gelişimde biraz daha yakinen Şehit Ahmet Rapo ile Şehit Mahmut Aforof arkadaşları da tanımaya başlamıştım. O dönemler bu arkadaşlarında belli bir ismi vardı.

En son Cudide yani Adil Aslan arkadaşlarda ayrılacağımız gün bir moral yapıldı. Halen hatırlıyorum Ahmet Rapo bir çete yani korucu rolünü içeren bir skeç yaparak oynadı. Mahmut Aforof arkadaşta “welat welatê me ye Egîd qomutanê me” parçasını söylerken tüm yoldaşlar eşlik ediyorlardı. Sonraları halay çekilecekti. Ve halayın en göze batanları Rojhatê Bluzeri, Erdalê Heyştani ve Adilê Bilika arkadaşlar olacaktı.

O zaman Adil Aslan şehirde gelip hızla komutanlaşan bir arkadaşı olarak tanıyacağım. Aydın özellikleri olan Baran arkadaşın etrafında hep arkadaşlar doluyordu. Kendi halinde sempatik, sessizliği, mütevazi ve bilinç düzeyi yüksek olan biri olarak çok ilgi çekerek bir çekim merkezi oluyordu. Seyitlikten gelen bir özellik midir bilmem ama o yumuşak ve şeker gibi bir arkadaştı. O zaman bana da çok yakın gelecek ve çok sevecektim.

Hele hele basında duyduğumuz eylemlerin sahibinin Baran arkadaş olduğunu da öğrenince daha fazla etkilenecektik. Ne de olsa biz yeni gençlerdik. Böylesine birikim düzeyi olan yoldaşlar, özlediğimiz yoldaşlardı aynı zamanda.
O yıllarda Otomatik Mervan arkadaş da var. Manga komutanıdır. Yerinde durmayan, her şeyi soran, her şeye pozitiv anlamda karışan bu zindanda kalmış ve önderlik eğitimi görüp gelen sıcak yoldaş tamda herkesin etrafında toplandığı ayrı bir yoldaştı. Sonra da belki de parti içerisinde en hızlı gelişmelerden birisini yaşayarak, bir yıl sonra merkez komitesi olacak peşinde Garzan Eyalet Komutanı ve kuzey sahasına müdahale olarak gönderilecekken Siirt merkeze bağlı bir köyde, evin içerisinde kontralarca vurulacaktır.

Yine Mardinli büyük komutan Gazi-Şemsettin Kino-arkadaşı da anmak gerekir. O dönemlerde takım komutanıdır. O da sonra da güney batı eyaletinde yürütme düzeyinde yer alacak sonraları da 1994 yılında Gıre Kor da 17 yoldaşıyla şehit düşecektir.

Adil Aslan arkadaş askeri çalışmalarını yürütürken halka olan ilişkilerini kesintisiz olarak sürdürecektir. O Cudi’nin etrafında bulunan tüm köylere-ova da dahil-hepsine bir bir toplantı yapar. Devrimin bir bilinç işi olduğundan yola çıkarak halkı aydınlatma temel bir devrimci görevdir.

Bu yapılacak toplantılardan birisinde, toplantı yapılacak köye düşman pusu atacak bu pusuyu Gazi ve Adil Bilika arkadaşlar fark edecekler, düşmana yönelerek 1 MG–3 alarak geri döneceklerdir.

Bu ova çalışmalarını yürütürken Dicle’nin öbür kıyısında bulunan Serê Dalê korucu köyünü silahsızlandırmak için harekete geçer. Suyu geçerler. Ovada gündüz saklanırlar. Öğlene doğru köyün nahırıyla-garanla-kendilerini kamuflaj ederek köye yaklaşarak, köyü kuşatırlar. Ve peşinde de hiçbir çatışmaya izin vermeden köyü silahsızlandırıp toplantısını da yaparak geri dönerler. Bu eylem ardında çevredeki tüm korucu köyler devlette aldıkları silahları bırakacaklardır.

İşte, Adil Aslan birazda budur. Yaratıcılıktır. Amacı üzüm yemekse üzüm yer. Yani hedef silahları almaktır köylülere zarar vermek değildir. Yine o dönemlerde ovanın ortasında gerilla olarak girip silahları toplayıp getirme büyük yankı yaratarak etkinliğimizi güçlendirecektir.

Yine o dönem özgürlük hareketi mücadelesine damgasını vuracak başka bir eylemi Adil Aslan yoldaş planlayacaktır. Bu çatışma da Cudide daha doğrusu Deriyê Çırçırok da Adil Aslan arkadaşın denetiminde bir helikopter düşürülecektir. Bu ikinci helikopterdi düşürülen. Ve bu helikopterin gövdesi arkadaşların içine düşecekti. Bu çatışmada Adil Aslan arkadaş en öndedir. Adile Bilika, Mardinli komutan Şehit Gazi yoldaş ile sonra da Botan da cephe komutanı olacak Şehit Rojhatê Bluzeri, Fazılê Giteyi ve Erdalê Heyştani yoldaşları da saymak gerekir.

O dönemlerde Cudi’de genel komutan Karakoçan’lı Aziz yoldaştır. Aziz arkadaş her zaman büyük bir gerilla olmasını bilecekti. O, o yıllarda dahi araziye dayalı savaşın ilk nüvelerini uygulamaya kalkışacak ve yer yer önemli sonuçlar elde edecekti. Buna örnek olarak düşmanı araziye çekmek için arkadaşları Zêrinker boğazına gönderiyor, ancak bir arkadaşın duyarsızlığından dolayı kaza yaşanıyor ve düşman darbelenmeden duyarlı hale geliyor. Bilika tarafından pusuda bekleyen Adil arkadaş gelen gücü pusuya düşürerek 11 G–3, 1MG–3 ve çok sayıda askeri malzeme kaldırarak tam bir başarı sağlıyor. Belki de Adil Aslan yoldaşın gerillaya o kadar erkende uyum sağlayarak bu düzeyde bir performans göstermesi Aziz arkadaşın usta taktikçiliğinden ders alarak o da bu gerilla tarzına adapte olacaktır.

Bu süreçler artık şehir gerillasını ustaca yürüterek düşmana Cizre’yi zindan yapmış olan Baran yoldaş dağda aynı performansı bir dağ gerillası olarakta sürdürecektir. O artık ismi duyulan, tanınan, sevilen, yumuşak başlılığıyla herkesin kalbinde yer alan Baran komutandır. O yeni bir yıldız olarak Kürdistan dağlarında yeniden yaratılarak ışık saçmaya başlayacak ve pozitiv ışınlanması dağ yürekli gerillalar tarafından alınarak aynı düzeyde kıymetleyeceklerdir onu.

1989 yılının haziran ayında Besta’nın Kanibotkê mıntıkasında -sonrada meşhur olan Kani Botki-toplantısı yapılır. Bu toplantı da yapısıyla birlikte 550 arkadaş hazırdır. Harun -Şêxmus Yiğit-yoldaş önderlik sahasında yeni müdahale olarak gelmiştir. Yeni düzenlemeler yapılır. Bu düzenlemede o Gabar’a verilir. Şiyar -Kazım Kulu- yoldaş Cudi’ye atanır. İlginçtir ama o Gabar’a düzenlenirken ona özel bir alan verilir. Gabarla Cudi arasında Cizre ve ovaya açılan sahanın sorumlusudur. O özel yetkilerle donatılacaktır. Eyaletin hareketli birliği değildir. Ancak onun Gabar, Cudi ve Besta’yı kullanma inisiyatifi vardır. Geniş bir sahada hareket ona tanınmıştır. Bu da ona denk özgün bir düzenlemedir.

Baran arkadaş kendi alanına yönelecektir. Reşine-Eruh yolu kesilecek burada devlete ait 3 YSE aracı yakılacak, bazı gençler alınacak ve 2 korucu esir alınacaktır. Tüm bunlar yapılırken diğer taraftan çatışmalarda sürecektir. Hemen peşinden Bane Botyane de mayın döşeyeceğiz ve radyoda 9 askerin öldüğü haberini alacağız.

Böyle kimi irili ufaklı eylem ardından 15 ağustos kutlamalarını Çele Sor da hemen Basret taburunun üstünde kutlayacağız. Sayımız 180 arkadaştır. Adil arkadaşın gücüde var. Yine sonra da Mardin de şehit düşecek Süleyman Aslan (Sarı Hüseyin) yoldaşta var. Bu etkinlikler 19 Ağustosa kadar sürecektir. Çevrede halktan yüzlerce insan gelmiş bizim meşhur “alo dino govendimize katılarak ez xelef ım” türküleri söyleyeceklerdir.

Biz bu etkinliği devam ederken -sonra da köylüler bize anlatacak- düşman karakolu gündüzün ortasında bırakıyor. Yolda düşman askerleriyle karşılaşan halk “ne oldu diye” sorduğunda, askerler “her gün tepemizde halay çekiyorlar. Halayda söyledikleri türkülerin sesi bize geliyor. İşleri belli olmaz, biz onun için gidiyoruz diyecekler ve bir daha o karakol oraya gelmeyecektir. Gidiş o gidiştir.

Belli bir süre sonra Tahtê Reş'te o bilinen ve önderliğin kabul etmediği merkez toplantısı yapılacaktır. Bunun için Adil Aslan yoldaş genel sorumlu olarak kalacak ve etrafta dikkatleri üzerine çekmek için yoğun eylemler yapacaktır. Yine Zeki-parmaksız- ve Aziz arkadaşlar Amed’e geçecekler.

Toplantı dağılır dağılmaz bir planlama yapacağız. Bu planlamaya göre hepimiz takım takım hareket edeceğiz. Ancak ilk iş Spiyvan karakolunu vurmak için keşfetmektir. Ben onun yanında keşif için ayrılırken bir ağacının altında kitap okuyordu. Eylem yapıp dağılacağız. Biz köye, karakol keşif için gittiğimizin sabahı her tarafı kapsayan çok geniş bir operasyon başlatılır. Besta, Gabar, Garisa ve Cudi’yi kapsayan bu o dönemin en geniş operasyonu içerisinde biz köylülerin aracılığıyla zor bela çıkıyoruz. Yeniden Baran yoldaşla buluştuğumuzda eylemlerin bu şartlarda yapılamayacağı ve herkesin hem kendisini koruması, hem de fırsat buldukça gerilla tarzında düşmana vurulmasını kararlaştıracağız.

Takım takım hareket ettiğimizde Baran yoldaşın yanında bayanlarda olacaktı. Genelde alışık olduğumuz bayanlara karşı feodal davranışlar önde olmasıydı. Ancak Baran arkadaş o dönemlerde bayan yoldaşlarla yoğun tartışıyor, okuduğu kitapları onlarla paylaşarak alışmadığımız bir incelik gösteriyordu.

Her tarafta düşman var. Baran yoldaş Gabar ile Cudi arasında bulunan Kere’ye giderken biz Gabardayız. Yaşanan bir çatışmada 9 arkadaşımızı şehit veriyoruz. Bu bizi oldukça zorluyor. Tahta Reş toplantısına alanda 24 komuta düzeyinde arkadaş gittiği için komuta boşluğunu yaşıyoruz. Belki de düşman bizim toplantılara yaklaşımımızı çözdüğü için o dönemler komuta eksikliğini de fırsat bilerek o kadar şiddetli bize yöneliyor.

Şehit Dicle KobaniKere de Baran arkadaş fazla kalacaktı. Çünkü önderlik sahasında gruplar gelecek ve oda bu grupları karşılayarak toplantıya gitmesi gerekenleri gönderecekti. Ancak o zaman sınırı geçerken zorlanan iki bayan yoldaşı-Kobanili Dicle ve Afrinli Rukeni-yanına alacak ya da almak zorunda kalacaktır. O bu işleri yaparken şehirle bağlantısı kopmayacak, timleri gönderecek, milislerle kendi ova çalışmasını da sürdürecektir. Bu arada Çiyaye Dera’ya da gidip gelecektir. Ki burası Cizre’ye yakın bir yerdir.

Biz de bu arada yine Çırav da düşmanla bir çatışmaya gireceğiz ve düşman bizi Besta da çıkaracaktır. Ancak sonra fazla zaman geçmeden tekrar Gabar’a döneceğiz.

Baran yoldaşlar çalışmalarını yaparken Güçlükonak’tan Cizre’ye bir konvoyun hareket ettiğinin bilgisini alırlar. 19 arkadaşlardır. İlk iş pusu atmaktır. Hemen Dicle'nin kıyısında pusu atılır. Pusu da iki araç imha edilirken bir araçta ağır hasar görür. Eylem başarılıdır.

Burada görülmesi gereken Baran arkadaşın gösterdiği dayanışmadır. Onun yoldaşları toplantı yapacak ve toplantının selameti için ilk karşılaştığı düşman gücüne pusu atarak darbe vuracaktır. Yine burada inisiyatif vardır. Hızlılık vardır. Her şeyden önce ani karar verme vardır.

Eylemden sonra Baran arkadaşlar Newale Dere’de Gabar’a çıkmak için hareket ederler. Yolda düşman pususuna takılırlar. Burada bir kişi düşmanın eline esir düşerek çözülür. Grup hakkında bildiklerinin tümünü düşmana söyler. Grubun kime ait olduğunu da söyler.

Düşman aldığı yeni istihbarat ışığında her yeri yeniden tutar. Tüm güzergâhları pusular. Ve alana birçok güç kaydırması yapar.

5 ya da 6 Ekim günü Baran arkadaşlar Nevala Dere’den çıktıktan sonra Nevala Fınık’a girerler. Derya Siyare boğazı tutulmuştur. Oradan çıkamayacaklardır. Sabaha doğru üst sırtları tutulu olan bir yamaçta kalmak için dururlar, tepeye üç kişilik tepeci gönderirler. Üç kişilik birim tepede düşman pususuna takılır-artık sabah olmuştur-ve üç arkadaşta arkadaşların yanına geri dönerler. Bunun üzerine Baran arkadaş grubu ikiye böler. Bir grupta Azize Merdin arkadaş Derya Siyareden -ki düşman tutmuş- geçecek, Baran arkadaşlarda sol taraftan yamaçları tırmanarak sırtı aşacaklar. Düşman ilk önce Baran arkadaşın grubunun hareket ettiğini görür. Yoğun saldırır. Sırtlardaki tüm düşman o tarafa kayacaktır. Nedenini bilmemekle beraber Aziz arkadaşın grubu sırtı aşarak kendilerini sağlama alacaklardır. Ancak devrimci yoldaşlık açışından ciddi bir zafiyet yaşayacaklardır. Çünkü devrimciliğin -PKK devrimciliğinin- en temel kriteri yoldaşı için kendisini feda etmektir. Burada düşmana müdahale edilse belki de Baran arkadaşın grubu tümden darbe yemeyecektir. Bu tavrından dolayı Aziz Merdine arkadaş sonradan çok sert eleştirilecektir.

Çatışma sürerken Baran arkadaş geçemeyeceği bir kayalığa rast gelir. Artık çıkış ve kurtuluş yoktur. Yaptığı ilk iş çantasını saklayarak düşmanın eline para ve materyalin geçmesini engellemektir. Yer yer fırsat olursa bunları yakmaktır. Ancak o yakma fırsatı bulamamıştır.

O bayan yoldaşlarını bırakmayarak sonuna kadar çatışarak şehit düşer. Onunla birlikte şehit düşen yoldaşlar; Zınar-Siirt, İrfan, Ruken Afrin, Dicle Kobani, Mervan ve ismini hatırlamadığım başka bir yoldaş. Sonradan kimi yoldaş gelen yeni bayan yoldaşların yürüme tempolarındaki zayıflıktan dolayı yeterince yol alamadıkları için bu mahkûm arazide kaldıklarını söyleyeceklerdir. Her şeye rağmen PKK’de yoldaş ve insanlık en önde olan iki unsurdur. Bu yeni yaratılacak insanın da temel karakter taşları olacaklardır. İşte bu uğurda eğer can istenecekse bu can da bu yoldaşlar uğruna verilecektir. Şehit düşeceği yer sonra da 1992 yılın sonbaharda şehit düşecek Kazım Kulu-Şiyar yoldaşın bulunduğu yere bir saatlik mesafededir.

Adil arkadaşı nasıl anlatmak gerekiyor; onu ağır ve olgun yaklaşımıyla mı, atik ve soğukkanlılığıyla mı, bilinç ve araştıran yönüyle mi, yumuşak ve kibarlığıyla mı, sevecen ve güleçliğiyle mi, eylemdeki keskin kararlık ve hızlılığıyla mı, halka olan devrimci ve ikna edici davranışlarıyla mı? O nasıl anlatılacak? Onu nasıl anacağız?

İşte burada sözler yetmiyor, kalem yazmıyor, türküler için ses çıkmıyor. Çünkü o her yönüyle bu halka canını vermiş ve bu halkın geleceğinde önemli görevler üstlenebilecek biriyken aramızda ayrılacak. O militan duruşuyla Cizre’yi ayağa kaldıracak ve aynı zamanda örgütlenmesini de bizatihi kendisi yapacaktır.

Her yönüyle komple bir kişilik. Bizde -Kürt toplumunda- bireyler tek yönlü olur. Ya askeri yönün gelişkindir ya da siyasi teorik yönün, ya emekçi yönün gelişkindir ya da eylemciliğin. Bizde bu her iki olgunun -beyin ve yüreği-birleştirerek çalışan komple arkadaşlar az çıkmıştır. Böylesi yoldaşlara belki Otomatik Mervan örnek verilebilir. Hem beyin gücü hem de yürek gücü birleştiğinde inanılmaz bir potansiyel açığa çıkar.

İşte Baran yoldaş beyin ve yüreğin, entelektüel zekânın, belki de her şeyden önemli olanda kişiliğine oturmuş şeker gibi tavır ve davranışlarla birleştiğinde o bambaşka bir çekim merkezi olmaktadır.

O bunun için Tahta Reş konferansında dağ pratiğinde yeni olmasına rağmen merkeze seçilecektir. Ancak o bunun haberini almadan, öğrenmeden şehit düşecektir.

Parti önderliği Tahta Reş konferansı yapıldığında Adil Aslan-Baran yoldaşa gönderdiği özel bir hediyesi vardır. Bir altın kalemdir. Bizim tarihimizde önderliğin özel hediye verdiği arkadaş sayısı azdır. Ancak o bunu hak etmiştir. Hem şehir gerillasını mükemmel uygulayarak bir şehrin nasıl ele geçirileceğini gösterir, diğer taraftan dağda eylemler nasıl çıkarılır ve nasıl gerilla olunuruna cevap verir, hem de ovada tam bir ova gerillacılığı örneği sergiler. Bu tarihimizde belki de ilktir. Ancak beyniyle yüreği bizimle olmayanlar bu önderliğin Adil Aslan yoldaşa gönderdiği hediyesini oldukça feodal komplocu tarzla çalışan sonra da dörtlü çetelerin içerisinde ismi anılacak olan Hogir’a vereceklerdir. Önderlik zaten konferansın taşıdığı feodal komplocu damgasından dolayı tanımayacak ve yeni bir konferans yapılmasını isteyecektir. Hatta 1989 yılının Kasım ayında feodal komplo çözümlemesini yaparak Hogir’ın tüm pratiklerini gözler önüne serecektir. İşte belki de önderliğin erkenden bu çetelere karşı tavır almasının nedenin ipucunu Adil Aslan yoldaşa verilmesi gereken hediyenin ona verilmemesidir.

Güzel yoldaş, seni ve bize bıraktığın güzel anılarını sana söz olsun ki Gabar’a bir gün mutlaka ama mutlaka abide yapacağız. Senden öğrendiğimiz dokunaklı, narin, ince ve yumuşak gibi şekerliğini kendimize karakter yaparak devrimin iyi bir neferi olacağız ve her şeyden fazlada senin gösterdiğin şehir-ova-dağ eksenli profesyonelce gerillacılığını bugün HPG’nin profesyonelleşmesinde temel bir taş yaparak devrimimize aydınlatmaya çalışacağız.

Güzel yoldaş, ruhun şad olsun. Seni her zaman yüreğimizde anacağız.

Caferi Sori