İyi Bir Gerilla ve İyi Bir Diplomat

Erdal (Engin Sincer) Yoldaşın Anısına

Şehit Erdal - Engin SincerKürdistan halkı harabe zar olmuş bir halktır. Ermenilerin Yahudilerin diasporası meşhurdur, ancak Kürtlerin bu diyardan başka diyarlara ya askeri zorla sürülmeleri ya da öyle sanki “gönüllü kendi topraklarını terk etmeleri çokça gördüğümüz durumlardır. Ve her zaman bu “gönüllü” ayrılışların altında bizim bulabileceğimiz devletlerin sinsice aç bırakarak kaçışlarının hızlandırılmasıdır.

Dediğim gibi herkes Yahudilerin böyle olduğunu iyi bilir. Lakin açın bugün dünyanın nüfus kontrol belgelerini, siz her yerde birkaç kürde rastlayacaksınız. Adeta dünyaya dağılmış ve savrulmuş bir gerçeklikle karşı karşıya Kürtlerin kaldıklarını göreceksiniz.

Erdal yani Engin Sincer yoldaşın ailesi de Kürdistan’ı erkenden terk ederek yurtdışında yaşama imkânı bulmak isteyen ailelerdendir.

Engin yoldaş Pazarcıklıdır. O önderliğin deyimiyle “Pazarcıklı derken ülkesini kolay terk eden insan” diyarındandır. Ailesi çok erkenden Avrupa’ya çıkmıştır.

Kürdistan’ın aç bırakılması politikasının bu denli ince yürütülmesi belki dünyanın hiçbir yerinde görülmez. İnsanlar ülkelerini terk ederler. Ve terk ederlerken “gönüllü” terk ederler. Çünkü onların birçoğu gerçekten bu toprakları “gönüllü” terk ettiklerine inanırlar. Hâlbuki gelişen dünya devrim süreçleri dikkate alındığında bazı plan ve programların kimseye çaktırmadan yapıldığını siyaset bilimi bize öğretir. Egemenler bir yerlerde oluşacak büyük tehlikeleri önceden önlemek için öyle Ali Cengiz oyunu yaparlar ki kimsenin ruhu dahi duymaz.

Pazarcıklıların topraklarından bu denli ucuz kopartılmaları bu oyunlarla bağlantılıdır. Çünkü yıllar sonra gelişen Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinde en çok devrime arka çıkacak ve evlatlarını vererek Kürdistan dağlarına gönderecek olanlar yine buralı halkımızdır.

Dediğim gibi Erdal yoldaşımız Pazarcıklıdır 1969 doğumludur ve o ailesini takip ederek 1976 yılında Avrupa’ya çıkar. Küçüklük yılları ve gençlik yılları Avrupa da geçecektir. O henüz genç bir Kürdistanlı genç iken Avrupa da PKK saflarına 1990 Nisan mayısında katılacaktır.

O PKK saflarına profesyonelce katılmadan öncede birçok çalışmada aktif yer alacaktır. Özelde gençlik ve kültür çalışmalarında aktif olacaktır. O alanın ilk kültür ekibini kuran yoldaşlardandır.

O gençtir. Güleçtir. Sıcaktır. Minyondur. Yıllar sonra ben onu dağlarda gördüğümde o halen genç, dinamik, atik, sevecen, güleç ve minyon tipli gerilla olarak kalacaktı. Gerilla da her yoldaş onu yaşça neredeyse kendisinden küçük bilecek ancak onun kıvrak zekâ ve yaşam içerisindeki otoriter ve iknacı gücünün yanında ise her zaman sevginin yanı sıra saygısından da kusur etmeyecektir.

O Avrupa da çalışmalardayken 1988 yılında bir trafik kazası geçirecek ve biz bu kazanın ne kadar ağır olduğunu şahadetinden sonra yapılan programlarda öğrenecektik. Onunla yıllarca dağda kalan bir arkadaşı olarak bu düzeyde ağır bir yaralanmayı yaşadığını tahmin etmemiz dahi düşünülemezdi. Çünkü o sadece beyniyle yüreğiyle çalışan bir yoldaş değil. O fiziki olarak her an her yerde olan ve çalışmalara katılan bir yoldaştır. Özelde Gabar yıllarında o erzaksız günlerimizde komutanlık ettiği gücüyle gidip günler süren yolculuklarda sırtıyla erzak sırtlayıp getirmesini bilen birisi olarak fizikken o kadar geçmişte hırpalandığını görmemiştim, anlamamıştım. Hepsini, ona o kadar yakın olan bir yoldaşı ve komutanı olarak yıllar sonra öğrenecektim.

Siz bu durumu eleştirebilirsiniz. Diyebilirsiniz ki “nasıl yakın arkadaştınız?” Bende size derim ki siz Erdal yoldaşı tanımıyordunuz. Ve böyle sıradan alışık tanımlamalarla yaklaşırsanız onu anlayamazsınız. Çünkü o hiçbir zaman kendisine ait hissettiği ve devrimin önünde engel görebilecek bir durumunu dile almamıştır, diline dolamamıştır. O bir gerilladır. Hem de hesapsız devrime bilinciyle gönlüyle yüreğiyle gelmiştir. O bizim alışık olduğumuz o derdini bu derdini dile döken değildir. O dağlara halkın derdine derman ve deva olmak için gelmiştir. O dertlere merhem sarmak için gelmiştir. Dertlere lokman hekim olmak için gelen birisi kendi yaralarına KİLİS parçasında olduğu gibi “yarama tütün sardım hekim gelecek sandım” misali o kendi zorluklarına tütün basarak kendisine tutmasını hep bilmiştir. Onun bir şikâyetini duyan olmamıştır. Onda Devrimci şikâyet eden değil, devrimci şikâyetleri çözendir.

Şehit Erdal - Engin Sincer - Bahoz ErdalO gençlik yıllarında PKK saflarına katıldıktan sonra en aktifleşeceği saha diplomasidir. Yani dış ilişki çalışmasıdır. O bu yıllarda birçok çalışanın yapamayacağı ilişkileri sağlayarak bir aktivite sağlayacaktır. Yıllar sonra halen yer yer onu Avrupa’ya gelmesini isteyen yönetim üyesi arkadaşı ben görmüşüm. O kadar etkilidir ki yıllar sonra geri istenecek ve onun gibileri aranacaktır.

Evet, o genç bir diplomattır. Yer yer geçmiş çalışmalarını anlatırken-ileride tekrar Avrupa’ya gideceğini bilmeden-takılarak anlatırdı. Özelde ERNK adına dış ilişkili çalışmaları yürütürken birçok Avrupalının ona yaklaşımı minyonluğunda dolayı farklı olduğunu, yer yer “görüşmelere gittiğimizde yanımda götürdüğüm pos bıyıklı yurtseverlerle onların muhatap olduklarını ancak muhatap ben ya da konuşanın ben olduğumu görünce şaşa kalacaklardı” diyerek epey gülerdi. Evet, o hep sevecen ve espri dolu olarak dağlarda yaşadı. Ve biz onun anılarını paylaştığımızda o ince espriye sivilde de sahip olduğunu öğrenmiş olacaktım.

Erdal yoldaş 1992 yılının eylül aylarına doğru Ortadoğu ya yani Mahsum Korkmaz Akademisi’ne gidecek ve orada fazla kalmayacaktır. Uluslar arası güçlerin dayatmasıyla kapatılacak olan Mahsum Korkmaz Akademisi’nden erken ayrılacaktır. Onun 1987 yıllarda kendine aldığı kod ismi Hayri’dir. Henüz folklor ekibinde yer alırlarken kullandığı bir isimdir. O Avrupa da o şirin olan Hayri’dir. Ancak önderlik sahasında önderlik muhtemelen büyük komutan Mustafa Yöndem-Erdal yoldaşa benzetmiş olacak ki onun ismini Erdal yapacaktır. Kimi yoldaşa göre önderlik onu görünce dikkatini çeker. Atiktir. Cıvıl cıvıldır. Ve bir yerlerde tanıdığı hissi vardır. Onu çağırıp nereli olduğunu soracak ve onun Pazarcıklı, Topal uşaklı ve büyük Erdal yoldaşının teyzesinin oğlu olduğunu öğrenince zaten Erdal yoldaşa benzettiği bu gencin isminin Erdal olmasını isteyecek ve Hayri yoldaş artık Erdal yoldaş olarak devrimimize damgasını vuracaktır.

O 1992 yıllında Botan’a daha doğrusu Haftanin’e geldiğinde ismi Erdal’dır. Güney savaşı başlamıştır. O bu savaşın içine ayağının tozu ile katılacaktır. Bir ara hafif yaralanacaktır. Sonra da Sakine Karakoçan arkadaşın anlatacağı “yaralı bir genç. Çok sıcak ve sempatik. Sağlıkçılar onu yani Erdal yoldaşı tedavi etmeye geldiklerinde. “Heval benim ki hafiftir. Siz şu yoldaşa bakın” demesi çok dikkatimi çekmişti. Onun üzerine ben kim olduğunu nereli olduğunu soracağım ve benim saflarda her zaman en çok sevdiğim yoldaşlardan olan Erdal yani Mustafa Yöndem yoldaşın yakın akrabası ve onun ismini taşıdığını görerek bu davranışından epey moral alacaktım. Ve ben sonra da uzun yıllar sürecek olan bir yoldaşlığı böyle başlayacaktım “ diyerek Erdal arkadaşın farklılığı ilk günden başladığını dile getirerek söyleyecekti.

O Güney savaşına aktif katılacak ve savaşın ortasında Cemal arkadaşın yanında muhabereci olarak kalacak. O dönemler içimizde yeni olan muhabereciliğe önemli bir giriş yapacaktır. O düşman cihazlarını takip ederek düşmanın hareketini öğrenecek ve bir üst komutanına düzenli tekmil verecektir.

O ilk deneyimini böyle yapacak ve bu deneyim üzerinde giderek adım adım binasını inşa edecektir.

Bana göre devrim içerisinde muhaberecilik ve öncülük yapanlar her zaman avantajlıdır. Muhabereyle uğraşan insanlar doğalında yönetim çalışmalarını bilecek ve erkenden olup biteni öğrenecek deneyim edinecek ve giderek gelişme kaydedecektir. Yine öncülerde doğalında gidiş geliş hatlarını yönetimle tartıştıkları ve hep bir nevi onların yanında tartışmalara katıldığı için öncü de erkenden gelişme sağlayacaktır.
O muhaberecilik üzerine gelişmeyi yaşarken ben pratikte öncülük yaparak deneyimlerimi kazanmıştım.

Güney savaşı ardından o Haftanin de Cuma Bilika arkadaşın yanında muhabereci olarak kalacaktır. Bunun için Botan da yapılacak olan Çalan’daki Botan 1. Konferans’ına katılmayacaktır.

Devrimimizde her zaman aydın köylü çelişkisi var olmuştur. Ama Erdal yoldaş hangi komutanın yanında kalmışsa onunla oldukça uyumlu çalışmıştır. Örneğin Cuma Bilika yoldaşla uyumlu çalışmış, Adil Bilika yoldaşla uyumlu çalışmış ve yıllar sonra biz uzun süre Gabar’da birlikte kaldığımızda gerilla yaşamımda en çok uyumlu çalıştığım ve bir yönetim üyesi olarak her zaman aradığım yoldaşım Erdal olmuştur. O sadece bir iki kişi ile uyumlu değil o adeta devrim için hangi çalışma yapılacaksa çalışma üzerinde herkesle uyumludur. Bir aydın olmanın gerçek karakteri toplumu kendi bağrında toplayarak bir uyumu yakalama durumu değil midir?

Cuma Bilika yoldaşın yanında sadece muhaberecilik yapmayacak o Kela Meme ve Tanin alanlarına çıkarak askeri deneyim kazanacaktır. Manga komutanıdır. Onunla o yıllarda kalanlar onu hep arayacaklardır. Avrupa’da büyümüştür. Ama o genç bir guyidir. O Kürtçesini hızla geliştirecektir bu yıllarda. Onun büyüdüğü yerlerde ki Kürtçe “örtmüşka, kapatmişka, açmişka” Kürtçesidir. Ancak o Uludere de o güzelim Kürtçesini hafiften guyi aksanıyla geliştirerek Botan da nasıl uyum sağlanır ve feodal yapıların hâkim olduğu alanlarda aynen komiser Memo gibi gönüllerde nasıl taht kurulurun sırını çözmüştür.

Şehit Erdal - Engin SincerEvet, o aydındır ancak bir aydın eğer toplumun sorunlarını çözdüğü ve iliklerinden hissettiği kadar bir aydın olduğunu da bilir. O toplumsallaşmada büyük adımlar atacaktır. Sorun feodal geri özelliklere teslim olma ya da uyum sağlama değil, tersine geri yapılarda olsa onda o temiz özü görerek yeni modern olanı onları incitmeden taşıyabilme sanatıdır. Erdal işte bu bağlamda bir sanatçı gibi Botan’ın toplumsal dokusuna kendisini nakış edecektir.

Dediğim gibi onun uyumu eleştirisizlik anlamına gelmiyor. Bizde eleştiriyoruz ancak bizim kiler yer yer tepkilerle karşılaşırken Erdal arkadaşın eleştirileri kabul görüyor. Üslup ta uyum var. Üslupta çekicilik var. Bir de anlatım tarzında kavratma var. Bugünlerde birçok arkadaş eleştirirken, yâda radikal tavır takınırken bakıyoruz kabul görmüyor. Çünkü kavratma yoktur yâda üslupta o çekicilik ve mütevazılık yoktur.

1994 kışında Haftanin de yapılan Botan Behdinan konferansında alınan karar gereği iki hareketli tabur oluşturulacaktır. Bir tabur daha çok doğuya açılacak bir taburda batı ve orta Botan da kalacaktır. Adil yoldaş doğu Fazıl yoldaşta orta ve batı Botan’daki taburun başına geçerler. O, Adil Bilika yoldaşın tabur komutanı ve aynı zamanda birlik komutanı olduğu birlikte, ikinci takım komutanı olarak çalışmaya başlayacaktır.

Sırasıyla 1994 yılında Erdal arkadaşın büyük komutan Adil Bilika yoldaşın komutasında katılacağı ve başarılar elde ederek daha fazla gelişeceği eylemler Serbesta da karakolun üç tepesine yönelirler. Taş üzerine taş bırakmazlar. Tüm tepeleri yerle bir ederler, düşmanın otuza yakın ölüsü vardır. Kaldırılan 8 G–3, M G–3 ve birçok askeri malzeme.

Hemen ardından Zozan pratiği bitmeyecektir. Hakkâri de Kotranus karakol baskını ve Dahola da ki çatışmanın ardından onların birliği Batı Botan’a doğru yol alacaktır. Sixurpaşa mevkiine geldiklerinde-ki hani sözde arkadaşlar geri geliyorlar-ancak gerilla için geri gelme, ileri gitme yoktur, onlar için bu topraklardan atılması gereken düşman vardır. Burada konumlanan bir düşman tepesine vurarak 1 adet MG–3 ile 4 adet G–3 alarak yollarını devam edeceklerdir. Adil arkadaşın yanında takım komutanı dediğim gibi Erdal yoldaştır. Ve bu eylemin saldırı komutanı odur.

Adil arkadaş taburun bir birliğiyle Gabar’a doğru yoldayken taburun ikinci bölüğü yaşanan çeşitli eylemliklerden sonra takibe alınır. Düşmanın büyük güç kaydırmalarıyla Levine arazisi komple tutulur, böylece bölüğün tüm geri çekilme hatları tutulur. Sabahın şafağında yaşanacak olan pusu da 49 arkadaş şehit düşecek ve tarihe Çiyaye Reşke şehitleri olarak geçeceklerdir. Herhangi bir güç değildir, Botan da kadro olabilecek potansiyel taşıyan yoldaşlar arasında seçilerek bu hareketli birliğe gelmişlerdir. Bu birliklerde yaşayacakları savaş tecrübesiyle hızla kadrolaşarak Botan da ya da ülkenin başka bir sahasında görev almaya hazır komutanlar olacaklardır. Evet, bu kayıp Botan için çok ağır geldiği gibi eyaletin tümünü sarsmıştır. Bu kayıpların intikamı kat be kat alınmalıdır.

Adil arkadaşın taburu güz hamlesi için eyalet komutanı olan Cemal arkadaşın yanına gelmiştir. Bir süreliğine Cudi, sonra Gabar da ki eylemlikler ardından taburun adeta tümden üstlendiği eylem olan Serxattan eylemi gelecektir.

Bu bir nevi 1994 yıllının Botan eyaleti için taçlandırılması olacaktır. Düşmanın 1994 adeta “ya bitireceğiz, ya bitireceğiz” dediği ve bizim de “ başarmaya mahkûmuz” dediğimiz bu yıllarda mücadelemizin en sert savaş yılları olduğu açıktır. En çok eylem bu yılda yapılmıştır. En çok asker bu yıllarda öldürülmüştür. Ancak en çok yoldaşın şehit düştüğü ve en çok operasyonların ve askerin saldırılara katıldıkları yıllarda bu yıllardır.

Düşman temizlemek için gelmiş biz ise bizi bu topraklarda kimsenin bizi sökemeyeceğini iddia ediyoruz. O zaman bunun pratiklerde de gösterilmesi gerekmez mi?

Serxattan eyleminin arkasında yatan temel mantık budur. Bu eylemde a’dan z’ye kadar tüm hazırlıklarda bir takım komutanı olarak Erdal arkadaş yer alacaktır. O tabur komutanları olan Adil Bilika yoldaşın yanında oldukça fazla bu eylemde emeği geçendir. Keşfe katılır, planlamasına katılır ve eylemin uygulamasına saldırı komutanı olarak katılır. Bu eylemde o ilk kez saldırı silahı olarak denenecek olan 60’lık havanı eylem esnasında kullanacaktır. Eylem tümden başarılıdır. Tepeler düşürülür ve toplam 19 silah kaldırılır. Ve tabii güz hamlesi Garisa da hareketli birlikler yine devam edecektir. Ve önemli sonuçlar elde edilecektir.

Düşmana verilmesi gereken cevap verilmiştir. Düşman da alacağı cevabı almış olacaktır. Yıllar sonra Osman Pamukoğlu’unun kendisini yırtarak dile getirdiği “onların 5. Kongre’lerinin yapıldığı yeri ve tarihi biliyorduk. Ama üzerine gitmemiz engellendi” dediği durum esasta bu Botan da yapılan son eylemlerle esasta düşmanın devrimimizi alt edemeyeceğinin mesajının iyi verilmesinden kaynağını aldığını yine aynı Osman Pamukoğlu-bize karşı çok savaşıp ve epey yalan atsa da-halen anlamamıştır.

Ben Erdal arkadaşı ilk Botan eyalet yönetim toplantısının yapıldığı Gıre Xane’de göreceğim. Oldukça genç, şirin, Türkçe konuşan ve nezaketiyle dikkati çekiyor. Ben yönetimin yanında kalan bir genç olarak algılıyorum. Ancak sonradan öğreniyorum ki hareketli taburun en saygın takım komutanlarından olan Erdal arkadaştır.

Erdal yoldaş 1994 yılı sonunda partimizin 5.Kongresine katılmak için Haftanin alanına geçer. O Botan eyaleti delegesidir. Kongre ortamında o Botan gücünün bir takım komutanıdır. Yine O, o dönemlerde yargılanmaları yapılan sonra da kaçıp ta ihanetçi işbirlikçi tutumlar içine giren bozguncu tipler olan Oso’nun, Botan’nın soruşturma komisyonunda da yer alacaktır. O genç olmasına rağmen kendi gücünce kongreyi izleyecek ve katılım sağlayacaktır.

Şehit Erdal - Engin SincerO Kongre ardından yine Botan eyaletine düzenlenmiştir. Ancak o eyalet komutanının yanında muhabereci olarak kalacaktır. Lakin Erdal o ilk yıllardaki muhabereci değildir. O birçok eyleme girmiş ve Botan eyaletinin birçok alanını dolaşmış bir komutan olarak muhaberecilik yapmaktadır. Bilinmez ama belki de onun muhabereye alınması onun gelecek yıllar için hazırlanmasıdır da. Biz de bir tarzdır; gelişmeye açıklık gösteren gençler ya önderliğin yanına verilir ya da pratiklerde ileri düzeyde komutanlarının yanında kalarak deney ve tecrübenin yanı sıra onları yönetim çalışmalarına, tartışmalarına çekerek erkenden gelişmelerinin önü açılır.

Erdal arkadaşta bu PKK saflarında pratikte olupta yazılmamış kural ve gelenek çerçevesinde adım adım daha büyük görevler için hazırlanmaktadır.

Bişereş eylemi bizim istediğimiz gibi yürümüyor ve çok sayıda değerli yoldaş şehit düşüyor. Bu eylem tam bir başarısızlık ve felaketle sonuçlanıyor. 12 yoldaş şehit düşecek ve çok sayıda arkadaşta yaralanarak tam bir hezimeti yaşayacağız. Eylemi yapan bir hareketli taburumuz ve bir bölge gücümüz olsa da tüm eyalet yönetimi görevden alınacak ve herkesten rapor istenecektir. Hatta birçok arkadaş bu eylemden sonra eyaletten çıkarılarak farklı sahalara gönderileceklerdir.

İşte ben bu eylemden sonra görevden alınmışım. 19 Mayıs operasyonu ardından eyalet komutanımız olan Cemal arkadaşın yanında kalıyorum. Yaklaşık bir buçuk ay burada kalacağım. Ve sonraları önce Zap sonra Çiya Spi ve sonra da önderlik sahasına gideceğim.

Benim Erdal arkadaşla asıl tanışma yıllarım bu yıllardır. Biz bu süre zarfından Garisa, Besta, Kato Jirka ve Kela Meme alanlarını dolaşacağız.

Erdal çok sıcak bir gençtir. O sadece muhabere yapmıyor. O keşif eylemlerine gidiyor. Cephecilik yapıyor. Eğitim veriyor. Tartışıyor. Anlayacağınız o tek yönlü değil o çok yönlü olarak çalışmalara faal olarak katılıyor.

O bana kaldığımız süre boyunca 5. Kongre’ye önderlikçe sunulmuş politik raporu ağırlıklı olarak özel tercüme ediyor. Yine meşhur olan Moskova Önlerinde adlı Hitler faşizmine karşı verilmiş Sovyet direnişini ele alan romanı bana ayrıca tercüme ederek çok tartışıyoruz.

O bizim devrimde aradığımız askeri siyasi yönü dengede olan bir arkadaştır demem yanlış olmaz. Bizde aydın özellikleri taşıyan yoldaşlar ağırlıklı olarak sert savaş pratiklerinde yeterince varlık göstermezlerken köylü kökenli olan yoldaşlar da sert savaşımın içerisinde belli bir düzey yakalarlarken teorik ideolojik darlık ve geriliklerinden dolayı örgütün istediği inceliği gösterememektedirler. Erdal bu her iki durumu birden yakalayarak hatta bir uyumu yakalayarak bir gelişme trendi yakalayacaktır. Bu söylediğim durumu Gabar pratiklerini açarken genişçe açmaya çalışacağım.

Ben ayrılacağım onlardan. 1995’in son aylarında yapılacak merkez komite toplantısı için Cemal arkadaş alandan ayrılırken o tekrardan Haftanin alanında askeri birliklere geçecektir.

O süreci sonradan şehit düşecek ve Erdal yoldaşla sıcak bir ilişkisi olan Kurtay Faraşin şöyle yazacaktır; “İşte o sırada Erdal'ı daha iyi tanıdım. Kişiliğini, komuta anlayışını, örgüt duruşunu, nasıl bir insan olduğuna dair en fazla o süreçte gözlemlerim oldu. Birlikte çalıştık. Sıcak, çalışkan, sevecen ve kabına sığmaz biriydi. O kış birlikte kaldık. Güzel anılarımız oldu. O kış güvenlik sorumluluğu görevini de üslenmişti. Kamp subayının günlük görevlerini belirleyerek uyulması gereken kurallar haline getirmişti. Bu kuralları mecazi sözcüklerle yazarak yönetime asmıştı. Görevini yerine getirmeyen subayın arkadaşlara özeleştiri vermesini kurala bağlamıştı. Tekmil toplantılarına gelirken günlük subayın sorumluluğunu yerine getirip getirmediğine dair tekmilleri alıp yönetime gelerek talimnameye göre değerlendirdikten sonra toplantıya katılırdı.

O zaman ben, Masiro, şehit düşen Bışar arkadaş, Delil, Reşit, Kobanili Zuhat, Mardinli Rêber arkadaşlardan oluşan bir yönetimimiz vardı. Kendisi o zaman genel çalışmalara en iyi katılan bir arkadaştı. Hepimizin bir çabası vardı. Ancak onun çabası daha farklıydı.”

Devamla; “O kadar istekli olmasına hayrandım. Nasıl yapıyordu diye merak ederdim. O kadar güçlü katılımı nasıl sergiliyordu. Ruhu, düşüncesi ve enerjisi beni hayrete düşüyordu. Hepimizden çok çalışıp katılım gösteren birisiydi örgütsel, eğitsel ve pratik çalışmalara da aynı tempoyla katılıyordu”

1996 yılında o taburda artık bölük komutan yardımcısıdır. Bölüğün ve taburun eğitimini ağırlıklı olarak o verecektir. Eğitim ardından bahara pratiğe Uludere hattında çıkacaktır. Ancak o askeri konsey toplantısı için Zap’a çağrılacak ve burada önemli sonuçlar çıkaracaktır. Özelde sonra da tasfiyeci girişimlerine hız verecek olan parmaksız Zeki kişiliğini burada görecek ve burada tanıyacaktır.

O toplantı ardından önce Haftanin’e ardından da Botan’a yani kuzeye geçecektir. O Dijware Reş diye bilinen Şırnaklı komutan yoldaşın yanında takım komutanı olarak Risor alanında kalacaktır. Ayrı bir takım komutanı da Kamışlo’lu ve sonradan Mardin de bölge komutanı olarak şehit düşen Bahoz yoldaştır. Tasfiyeciliğin tüm hışmını gösterdiği günlerdir. O o yıllarda birçok arkadaşa parmaksız Zeki’nin sözde sosyalleşme projesini her yerde alaya alacak ve teşhir edecektir. Birçok yoldaşa o zaman söylediği” ben Avrupa da büyüdüm. Oradaki sosyalleşme böyle değil. Bu bir bozgunculuk ve tasfiye etme girişimdir” sözlerini yıllar sonra da birçok yoldaşı dillendirecektir.

Zeki belası kısa bir sürede deşifre edilerek tedbiri alınacaktır. Önderlik müdahale edecek ve tedbirler geliştirecektir. Ancak tasfiyeci unsur yapacağı birçok şeyi yapmıştır. Çok değerli yoldaşı alandan çıkarmıştır, birçoğunu teşhir ederek kaçırtmaya ve intiharın önüne kadar getirmiştir. Yine hiçbir hazırlık yapmayarak Botan’da savaşılamayacağının teorisini partiye dayatmak için elinden geleni yapmıştır.

Parti müdahale ettiğinde Botan bir enkaz halindedir. Yıllar sonra dahi bu kadar kısa sürede bir eyaleti enkaz haline getiren nedenler araştırıldığında daha fazla örgütçü yaklaşarak bireyleri böylesine kene gibi kan emenlere karşı korumak gerektiği üzerinde epey durulacaktır.

Ben önderliğin talimatıyla-ki yeni önderlik sahasından dönmüşüm-Gabar alanına yeniden geçiyorum. Burada ciddi erzak ve moral sorunları var. Eylem yok. Yozlaşma hat safhada inançsızlık geliştirilmiş. Bir arkadaşın deyimiyle “ihtiyarlaşmış bir ruh yaratılmıştır. Bunun aşılması aştırılması kolay olmayacaktır.

Alanı açmamız için Cemal arkadaş Risor’daki bölüğün yanımıza alınmasını istiyor. Biz o bölüğü yanımıza alıyoruz ve orada tekrar Erdal yoldaşla karşılaşacağım. Bizim bir birliğimizde çok değerli olan Mişar yoldaşın kabul edilmeme sorunu vardır. Bölük komple onu bölük komutanı olarak istemiyor. Ben eyalete bunu söylediğimde zaten yapının görevden aldığı yoldaşı görevden alarak resmileştiriyoruz. Eyalet “yerine Erdal bölük komutanı olsun Mişar yoldaşta takım komutanı olsun” diye talimat veriyor. Ben Erdal’a bölük komutanı olarak atandığını söylediğimde o kabul etmeyecektir. Yeni olduğunu, bölüğü yapamayacağını ve ona ağır geleceğini söylüyor. Yine o zaman ki bölükler taburlar gibidir. O hep hareketli birliklerde kalmıştır. Ancak bu bölük aynen bölge karargâhı gibidir yani sorunları daha fazladır. O da bunu biliyor. Tekrar eyalet komutanına bu durumu aktardığımda “o yapacak, eğer zorsa kendisini zorlayacaktır, kendisini parçalasa da yapacaktır” denilerek ona olan güven bir kez daha dile getirilmiş olacaktır.

Talimat verilmiştir. Artık yapılacak olan o talimatın gereklerini yerine getirmektir.

Ayrı bir sorunumuz da tasfiyeci Zeki döneminde kaçıp ta partinin çağırması üzerine geri gelen ve bölük komutanı görevine yeniden getirilen Hasan Heyştani yoldaştır. Bazı arkadaşlar onun kaçıp geri gelmesinden dolayı komutanlığını istemeyecek ancak örgüt Hasan yoldaşın neden kaçtığını bildiği için görev yapmasını isteyecektir.

Demek istediğim bir taraftan tasfiyeciliğin yoğun izleri diğer yandan Gabar’a atanmış yeni bir yönetim. İşler biraz zor olacak. Ama başarmak zorunda olduğumuz tarihi bir süreci de yaşadığımız o kadar kesin.

Tasfiyeciliğin etkisinden dolayı Gabar’da epey zamandır tek eylem çıkmamıştır. Ve düşman o süreçte dört yere bayrak dikecektir. Birini Çela Sor’a, birini Kela Derşeve, birini Fındık tepesine ve birini de Tepe Bayrak’a dikecektir. Bu düzeyde düşman kendisinden emin Agitlerin diyarında pervasızca hareket edecektir.

Biz gelmeden alanın tek ses getiren vuruşu tepe Zamandaki vuruştur. Tepe Zaman da Mişar arkadaşın bölüğü toplantı halindeyken düşman alana giriyor. Burada kıyasıya bir çatışma yaşanıyor. Onlarca düşman askeri vurulurken iki değerli yoldaşımız-Çektar Gazi ve Ciwan Mamxuri-şehit düşüyor. Burada Mişar, Şervan Derşev, Çektar Gazi-ki son sekiz saldırıya peş peşe katılmış olan bir eli ile ayağı sakat olan büyük bir savaşçı yoldaşımızdı.

O yıllar aynı zamanda örgütün araziye dayalı savaşı yürütmek istediği yıllardır.

Biz yeni alana girdiğimizde sil baştan yeniden ele almak zorundayız. Bazı şeyler bizim içinde yenidir. Erdal yoldaş bunun en fazla bilincinde olan biri olarak arazinin tüm derinliklerini inceleyen biridir. Tuzak tekniği üzerine yoğunca derinleşir. Mayınların en incesini yapar. O çok ciddi mayın eğitimi almamış olsa da pratikte kendisini en iyi bir mayın ustası yapar. Eğitimcisi yapar. Ve mayınların çoğunu kendisi döşer. Noktada tüm mayınları kendisi bizzat hazırlar. Kendi bölüğünün bulunduğu her yerde o hem uzak mevziler çatışma için yapmış hem de noktada içerisinde olası saldırılara karşı derin siperler kazmıştır.

Tabii biz gittiğimiz de kazma kürekte yok. Erzak ta yok. Arkadaşların köylerden bederler üstünden getirdikleri buğdayları var. Başka da bir şey yok. Şervan Derşev ekonomi takımının sorumlusu olarak örgütlenecek ve o hızla çeşitli meyveleri toplamaya başlayacaktır.

Erdal - Engin SincerMişar Bayrak tepesinin önüne bir pusu atıyor ve burada üç asker öldürülüyor ve bir çetenin üzerinden de bir kleş kaldırılıyor. Erdal yoldaş bir mayın hazırlayarak Zewa ile Kera taburunun arasına yerleştiriyor ve bu mayın düşmanda patlıyor çok sayıda düşman askeri helak oluyor. Başka bir eylemde Fındık’a operasyondan dönen düşman gücüne Erdal yoldaş bir pusu atacak ve çok sayıda askerin tasfiye olmasının yanı sıra bir sürü malzeme kaldıracaktır. Ayrıca yine Fındık yakınlarında Dara ile Bere Mere arasında Şexşare mevkiinden gelen düşman kolunu arkadaşlar pusuya düşürecek ve bu eylemde 1 adet G–3, 1 adet tabanca, havan gülleleri, 2 adet telsiz ve başka malzemeler kaldırılırken burada küçük güneyli Bedran yoldaş şehit düşecektir.

Biz Spiviyan’da buluşuyoruz. Erdal Gabar da kalıyor ben ise Çırav’a geçiyorum. Bu arada Mişare köylerinden parasını vererek fasulye getirmiştik. O zaman orada görev yapan binbaşı “fasulyeyi aldınız ya yağla salçayı nereden getireceksiniz” diye kendince alay ediyordu. Bu söylem üzerine çetelere ait 1000 koyun getirerek yağımızı da temin etmiştik. Herhalde binbaşı denen psikopat çıldırmış olacaktı. Çünkü salçayı da getirecektik, bulamasak ta karakoldan alacaktık. Ama bir yolunu bulup getirecektik. Ayakta kalabilecektik.

Biz bu ara Basrete gelmişiz önderlik bizimle telefonla görüşecek. Yine bu arada eyalet karargâhı da yanımızdadır. Erdal yoldaş telefon yeri için bir şkeft ayarlıyor. Ancak biz geç kaldığımız için aşağıda bir yerlerde konuşacağız. Tam da bu esnada Erdal yoldaşın takım komutanlarından olan Dilan yoldaş anlamadığımız ve buraya nasıl yerleştiğini bilemediğimiz şkeftte patlayan bir mayınla şehit düşüyor. Erdal bu şahadetten çok etkileniyor ve zorlanıyor.

Ertesi gün operasyon çıkacak ve onun bölüğüne yaklaşacak karşılıklı mevzilendikten sonra düşman ayrılıp gidecektir. Niçin geldi ve madem geldi niçin çatışmadı biz de anlamadık. Savaşta böyle tuhaflıklar çok yaşanmıştır. Kimine göre güç meselesidir, kimine göre daha farklı nedenleri vardır. Ancak her halükarda böyle durumlar bolca yaşanmıştır.

Aynı günlerde duyum alan düşman bulunduğumuz alana sert yönelecek biz ise bırakmayacağız. Bulunduğumuz yerde Şervan Derşev yoldaşın emeğiyle kurulan tek değirmenimiz var, onu da buğdayı öğütmek için kurmuşuz. Başka da bir şeyimiz yok. Eğer yaşamak istiyorsak o zaman burayı iyi tutup düşmanı bırakmamamız gerekecektir.

Planlamamamızda olası bir durum karşısında Derşev kalesini, Çele Soru, Tepe Bazide tutulacaktır. Ben henüz Cemal arkadaşa söylemeden herkesi yerine gönderdikten sonra tekmil vermeye gidiyorum. Cemal arkadaş ise” araziyi tutmayacağız” diyor, ben ise “planlama böyleydi” diyorum o “Biz eğer sabah düşman araziye çıkarsa böyle yapacağız demiştik, şimdi ise gece saat 22 yani ayrı bir plandır bu” diyerek gülecektir. Etrafa yağan top yağmuruna ise “buna gevşetme hareketi” diyorlar. Yani “bizi gevşettikten sonra üzerimize geleceklerdir”

Yeni planlama yapıyoruz. İki parçaya ayrılıyoruz, bir parça Çırav diğer parça da Çiyaye Bızına’ya gidecek. Ertesi gün düşman geldiğinde bir şey görmeden geri gidecektir. Biz ise Zıvıngok boğazında tekrar bir araya geliyoruz. Orada iki alternatif bizim için duruyor. Ya toplu eğitim ya da bölük bölük eğitim. Toplu eğitimin tehlikeleri var, bölük bölük eğitiminde nitelikli geçmeyeceği kaygısı vardır. Birçok kez olduğu gibi ara bir formül bulunacaktır. O da; Erdal yoldaş bir bölükle Çırav’a-kendi başına kalmak bizde her zaman bir sorundur, ancak söz konusu Erdal olunca sorun olmuyor-,biz ise Ere’ye bir tabur ve diğer güçlerde Taktik Eğitim Devresi’yle birlikte Zıvıngok'ta eğitime başlayacağız. Hem güvenlik tamam hem de eğitim sorunu hal olmuş olacak! Yapılan bu düzenleme toplantısında bir takımın Karne tarafında kalması gerekecek. Bu takımı da Ahmet Rapo arkadaş kendisini gönüllü önererek “zaten sahadan yeni geldim, ben bir takımla oraya gidebilirim” diyor ve mevzilenme sorunumuz çözülmüş olacaktır.

Kapsamlı bir taktik eğitim devresi ardından Botan eyalet 3. Konferansı yapılıyor. Yukarıda da dile getirdiğim gibi konferansın kararı araziye dayalı kapsamlı savaştır. Ve yer yer büyük yerler süpürülecektir. Kerboran baskını planı yapılıyor. Eylemin bu kadar güçle bu mevsimde yapılmasına çok sıcak yaklaşmasam da ben eylemin koordinesi olarak gönderiliyorum.

Ben eyleme giderken Gabar da koordine olarak Erdal-ki yardımcımdır-kalıyor. Tuhaf gelebilir ama o yeni bir bölük komutanıdır. Ve başka eski bölük komutanları da vardır. Kural gereği ben alandan çıkarken o arkadaşların koordine olması gerekirken ben her zaman Erdal yoldaşı koordine olarak yerimde bırakıyordum. Yazının akışında zaten bu hususu ele alacağım. Ayrıca Erdal arkadaşın yanında kalacak olan çok değerli kadın komutanlarımızdan Agiri yoldaştır. Hem alanın kadın sorumlusu hem de Erdal arkadaşın birliğinde onun yardımcısıdır. Yine Zana Mardin yoldaş çok değerli başka bir takım komutanıdır. O yıllarda büyük emek vermiş manga komutanı yoldaşlarda; Rızgar Bespin, Ferman Bane, Muaz Mamxuri, Kahraman Zengelok, Hawar Barezi, Berbang-Batman intihar eylemi girişiminde bulunurken 99 yılında şehit düşecekti.

Agiri yoldaşı bu yazının içerisine sığdırmak imkânsızdır. O hem savaşçılığıyla, hem tertemiz anlayışlarıyla, hem katılımıyla ve de örgüte olan yaklaşımlarıyla ayrı olan bir yoldaştı. Çok cesaretliydi. Yapıcıydı. Uyumluydu. Direngendi. Yanlışa boyun eğmezdi. Ve o oldukça sempatik, sıcak gülüşlü ve gözleri açıldığında ise dünyanın en güzel insanı oluverirdi. O savaşın içerisinde pişerek önderlik sahasına gitmiş orada da önderliği yakınen tanıyarak tekrar dağlara gelişiyle müthiş bir çalışma azmi kazanmıştı. Dediğim gibi o çok cesaretliydi. Eğer onu siz bir eylemde saldırı koluna düzenlememişseniz yandınız demekti. O öyleydi. Şehit düşerken de bu asil ve asi duruşuna hiçbir gölge düşürmeyecekti. O 1998 yılının nisan ayında çıkan kapsamlı ikinci Besta operasyonunda eyalet komutanının da tehlikeyi yaşadığı bir anda düşmana bağırarak “şer şere çı jıne çı mere” diyerek tililili çekerek şahadete kavuşacaktı. Evet, dediğim gibi onu burada bir iki mısrada anlatmak çok zor. İmkânsızdır.

Size devam etmeden bir durumu anlatayım. Gabar da her zaman bayan yoldaşlarla erkek yoldaşların uyum sorunları yaşanmıştır. Ama ilginçtir Erdal yoldaşın yanında hiçbir gün bayan erkek çelişkisi yaşanmamıştır. O kadın yoldaşlara oldukça toleranslı ve anlayışlı yaklaşırdı. Farklı bir sitili vardı. Belki de Avrupa da büyüdüğü için kadın yoldaşlara yaklaşımı daha soysaldı, hoşgörülüydü. Ancak ben o kadar Avrupa’dan gelen ve büyüyen arkadaş gördüm. Hiç birinin Erdal arkadaş gibi kadınlara yapıcı, uyumlu yaklaştığını görmedim. O belki de yıllar ilerledikçe parti içerisinde hiçbir yoldaşın göstermediği kadın yakınlığını o yıllarda göstermeye başlayacaktır.
Devam edelim. Kerboran eylemine doğru yola çıkarken-ki nisan ayıdır-Dicle nehrinin en taşkın olduğu günlerdir. Biz neredeyse 100 arkadaşız. Suyu geçerken suya kapılan Cangir Şirişi yoldaşı kaybediyoruz, şehit düşüyor. Biz Kerboran kaza merkezi ile askeri tepesine vuruyoruz. Tepeyi düşürüyoruz. Burada 1 adet MG–3, 1 adet A–6 uçak savar silahı ve toplam on silah kaldırıyoruz. Saldırdığımız tepe de Ferman Bane ve Koçer Haruni yoldaşlar şehit düşüyor. Ve biz eylemden sonra Gabar’a doğru geri çekiliyoruz.

Biz ilerlerken güneye yığınak yapmış düşman gücünün çok büyük bir kısmını bize yönlendiriyorlar. Havadan kobralar yerden tanklar, yine obüs toplarıyla gidiş hattımızı vuruyorlar. Tam bir cehennemi yaşıyoruz. Dicle izin verse deniz kuvvetleri de gelecek! Tam bir kuşatma içerisindeyiz. Önümüzde Dicle suyu diğer yönlerimizi de düşman tutmuş.

Böylesi zehir zemberek bir anda Erdal arkadaşla cihaz irtibatımız oluyor. Gabar da top ve mermi sesleri geliyor. Bir ara iki kobra Gabar’a doğru da uçuyorlar. Ne olup bittiğin sorduğumda o yani Erdal yoldaş “önce planladığımız Bızına Fındık karakol arasına pusu attık. 5 askeri tasfiye ettik ve 2 adet G–3 ile bir bomba atar ve bir telsiz kaldırdık” diyor. Biraz sohbetten sonra cihazdan ayrılıyoruz. Ancak kafama takılan ve bizim bu eylem için önceden planladığımız mayın temizliği için bize gerekli olan detektörde kaldırılması gerekiyordu. Tekrar cihazda ona çağrı yapıyorum “detektör ne oldu” diyorum o da “gülerek bu topların ortasında bir şeyi unutmuyorsun detektörü de aldık” diyerek yine o güzel mi güzel gülüşünü cihaza yansıtacaktır.

Düşman saldırıları devam ederken ondan birkaç gün önce Garisa’nın Çaçe alanında şehit düşen 18 arkadaşı kast ederek “Çaçe gibi yapacağız” diyecektir düşman. Vahşet kodundaki kobralar gerçekten bir vahşet yapacaklar ve bu saldırılarda 8 yoldaş şehit düşecektir. Toplam Kerboran eylemi için 11 yoldaş şehit düşecektir. Ve birçoğumuz neredeyse suda gidecektik. Bu da tam bir felaket olacaktı.

Bu arada yeni gelen savaşçıları Erdal alıp Çırav’a geçecek ve onların eğitimine başlayacaktır. Erdal gerçekten her yönüyle bir eğitimci idi. Sadece teorik eğitimi değil-ki teorik eğitimi oldukça bilimsel verirdi, Avrupa da büyümenin avantajlarının yanı sıra okul okumuşluğun da etkisi vardı-ancak o tümden davranışlarıyla, ilişkileriyle de bir eğitim uzmanıydı. İnsan psikolojisini iyi anlayan biri olarak insanlarla erkenden empati kurarak onların ihtiyaçları neyse verebilen biriydi. Bir de o bir dakikasını boş geçirmezdi. Yanında ki arkadaşları da boş zaman geçiremezlerdi. Onun etrafındaki arkadaşlara yaptıracak her zaman bir şeyi vardı. Bu olmadı mı cebinde ki kitabı sana uzatarak okumanı isterdi.

Biz Kerboran eylemi ve Erdal arkadaşın eylemi ardından Basret’te bir araya geliyoruz. Ve örgüte düşüncelerimizi aktarıyoruz. Kapsamlı ve araziye dayalı savaşı gerilla biçiminde yürütmek istediğimizi ve kaldıracak silahları kendi tarzımızda kaldıracağımızı belirtiyoruz. Ve örgütte kabul ediyor. Çok sonraları yapılacak 98 Botan konferansında bizim için “her ne kadar dönem taktiğine girmemişlerse de özgün olarak gerilla tarzıyla eyaleti Hakkâri bölgesinin yanı sıra kurtaran ve önemli destek sunmuşlardır” denilecektir.

Ve bizim artık gerilla eylemlerimizin zamanı gelecek ve bu eylemliklerden sonra da Erdal olarak Erdallaşacak olan Engin Sincer yoldaş her gün biraz daha büyüyecek ve Kürdistan topraklarında yetişmiş en saygın insanlardan biri olmasını bilecektir.

Erdal yine Gabar’a geçiyor. Dediğim gibi yanında o müthiş ikili var. Zana ve Agiri yoldaşlar. Yine Peyaz arkadaşta bir takım komutanı olarak var.

14 Mayıs Çevik operasyonu başlamıştır. Bu operasyon güney güçlerimize yapılan çok kapsamlı bir saldırıdır. Tekniğin, özelde İsrail pilotlarının da katıldığı uçak saldırılarının zirvede yaşandığı bir operasyondur. Size tuhaf gelebilir ama TC en çok desteği sunan devletlerin başında İsrail gelir. Bu operasyonda da en çok desteği sunan yine İsrail'dir. İlginçtir değil mi 14 Mayıs İsrail devletinin kuruluş ve ilan edilişinin günüdür.

Güçlü konak-Siirt yolunu Erdal kesecek, halka propaganda yapacak ve düşman askerlerine ait bir traktör erzakı alıp gelecektir.

Ziyarete Keraşe Zeve tepelerine gelen düşmana tuzak kurulması için keşifçiler gönderecek ancak keşif grubu eylemi riskli gördüğünden olmalıdır ki keşfe isteksiz gidecek ve bir şey keşfetmeden gelecekler. O keşif grubunu değiştirecek ve kendisi gidecektir.

Yol güvenliğini sağlayan tepeye iki tuzak döşeyecek ve 50 metrelik bir kabloyla tepenin dibine çekecektir. Mayın tuzağının üstünde 4 arkadaş saldırı için bekleyecektir. Birisi Zana yoldaştır. Erdal yoldaşta hemen arkalarında savunmada BKC ile ve olası yaralanmalar için bir Katırı da yanına alarak beklemektedir. Ne de olsa bu tarz eylem ilk kez denenecektir.

Tepeye 11 asker geliyor. Erdal arkadaşın talimatıyla başlayacak patlama. İşaret “duman”dır. Erdal yoldaş “duman” der demez tepe toz duman oluyor. Burada 11 askerin hepsi ölecek ve tepede arkadaşlar 1 adet A–4 uçaksavar, 1 adet MG–3 ile 3 adet G–3 silahı ile 7 askeri çanta alarak geri gelecekler. Eylemin süresi saniyelerle ölçüle bilir. O kadar hızlı malzemeler kaldırılıp arkadaşlar geri çekileceklerdir. Düşman hemen alını toplarla dövse de eylem tam bir başarıdır.

İşte burada Erdal arkadaşın başka bir özelliğini görüyoruz. O eylem yaparken bizim alıştığımız göğüs göğse dövüşten ziyade savaşın inceliklerini, kurnazlıklarını ve bunu başarıya dönüştüren taktiği ve taktiğin hizmetine getirilmiş tekniği de iyi kullanır. O ileride de böyle onlarca eylem yapacaktır. Tek bir arkadaşın burnu kanamadan o düşman askerlerini vuracak ve çok sayıda silaha el koyarak geri gelecektir.

Erdal gerçekten çok zeki bir yoldaştı. Belki içimizden çok sayıda zeki yoldaş çıkmıştır. Ama o bu zekânın yanına bir de aklını koyardı. Gerçekten Erdal küçük yaşanı rağmen oldukça aklını kullanan ve zekâsıyla buluşturan bir kişilikti. Özcesi duyguları mantığının sesini duyan bir gençti. Böyle olunca her ortamda en doğru kararı veren bir karaktere sahipti. Sonra da savaş içerisinde, diplomaside, eğitimlerde, gerillacılıkta, insan ilişkilerinde, kadın ilişkilerlinde hep en kabul gören çözümü ortaya sergileyen bir kişiliğe sahip oluşunu hepimiz görecektik.

Erdal - Engin Sincerİşte bu herkeste yoktur. O akıl ile zekâyı müthiş birleştirirdi. Bunun yanına gerekli olan emekte her zaman vardı. Emekle örülmüş sabır, dirayet, ısrarda eklenince ortaya çıkan sadece ve sadece eğer gerçekten büyük talihsizlikler ve tesadüfler sonucu bir engel çıkmamışsa başarıdır. Erdal’ca başarıdır.

Ve bu eylem eyalet tarafından kutlanacaktır. Bizde her eylem kutlama gerekçisi olmaz. Özelde döneme yön verecekse, döneme damga vuracaksa ve gerçekten arkasında beyin, yürek ve irade işi varsa ödüllendirilir. İşte Erdal arkadaşın bu eylemi kutlanacaktır ve saldırı da yer alanlara ödül verilmesi gerekecektir. O zaten eylemi yapan ve planlayandı onun vermesi çok doğaldı. Ancak o ödülleri benim vermemi isteyecektir.

İşte Erdal yoldaşın başka bir özelliğini size söyleyeyim. O insanlara karşı müthiş saygılı biriydi. O örgütçü biriydi. Bir üstüne karşı duyarlıydı. Bu uzlaşma anlamında değil. Belki de en çok eleştiren arkadaşlardan biriydi. Ancak bir üstü varsa ona dikkat ederdi. Bu her zaman yanlış anlamaların önünü alacak, tepkilerin oluşmasını engelleyecek ve o asıl olanın çalışma üzerinde olan yoğunlaşmanın sağlanmasını bu tarzıyla hep başaracaktır. Bu ödülleri işte bu gerçekten incelik ve narinlik dolu tarzıyla beni gücün bulunduğu alana isteyecek ve bana bu ödülleri yoldaşlara vermemi sağlayacaktır. Arkadaşlara verdiğimiz ödüller saatlerdi. O zaman bizim Gabar da çok gizli bir ilişkimiz vardı. Sadece ben biliyordum. Ben bu ilişkiyi de ona göstermiştim. O ilişkimiz tam üç yıl boyunca bir birliğimizin ihtiyaçlarını karşılamıştı.

Hareketimiz durmuyor. Erdal’ın önce keşfini yaptığı bir pusu eylemi yapacağız. Eyleme Erdal gidiyor. Pusu atacak güç Çiya Dera’ya geçecek. Ben ve Hasan yoldaş Çiya Bızına da kalıyoruz. Olası durumlara karşı tedbir alıyoruz.

Erdal arkadaşın önce keşfettiği düşman birliği yolunu değiştirecek ve başka bir yoldan gidecektir. Öyle olunca pusu atılamayacak. Bir gün daha Erdal bekliyor. Bu kez düşman başka yerden gidiyor. İkinci günün akşamı Erdal arkadaşın başka bir önerisi oluyor. Başka yerden gelen 11 asker var. Ancak yol yol gelecekleri için biraz riski var. Eylem sabah erkenden yapılması gerekiyor. Pusu atılacak yer çok tehlikelidir. Tartışıyoruz. O dayatıcı oluyor. Sonuçta riskleri olsa da kabul ediyoruz.

Sabah erkenden 11 düşman askeri yol yol gelirken yanlarında kurt köpekleri de var. O hemen yola ve arkadaşların uzaklarına yanında taşıdığı biber ve sarımsağı etrafa saçıyor. İşte dediğim Erdal budur. O her yönüyle hazırlıklı bir gerilladır. Biz genelde böyle inceliklere ve ayrıntılara dikkat etmeyiz. Ama o savaşın ayrıntı olduğuna kendisini inandırmış olarak her zaman beklenmedik durumlara karşı hazırlıklıdır. Düşman kurt köpekleriyle gelecek ancak Erdal onları yanıltmıştır, burunlarına gelen sarımsak kokuları ile burun deliklerine çektikleri acımsı biberler bu koku köpeklerini işlevsiz kılacaktır. Ve gelen 11 askere yoldaşlar pusu da kuracak 9 tanesini yere sererken iki tanesi zor bela kaçacak, arkadaşlar 1 adet G–3, bir Karnas suikast silahı alıp gelecekler. Eylem ardından eylem yerini düşman havan ve top yağmuruna tutacaktır. 2 arkadaş hafif yaralanacak ve bir tane eylem daha başarılı sonuçlanmış olacaktır.

Bu arada Hasan Heyştani-sonradan aynı yıl Hakkâri’nin Çelecenge tepesinde tesadüfen bir havan gülesi isabet alarak şehit düşecek olan yoldaş, bölüğünü alıp zozanlara yani Hakkâri tarafına eyalet karargâhın bulunduğu yere doğru kayıyor.

15 ağustos günü Fındık’ın altında bir tepeyi tutan düşmanın bir gücüne eylem planlaması yapılacak ve vurulacağı akşam çok değerli milisimiz olan Şahin Gabari tez canlılıktan yerinden hareket edecek ve biz saldırıya geçmeden düşman arkadaşları yoğun mermi ateşine tutarak eylem sabote olacaktır. Ve Erdal bana sonraları “Şahin arkadaş yanıma gelmiyor. Eylemi istemeyerek sabote ettiği için utanıyor ve benden kaçıyor” dedikten sonra da epey gülecekti. Erdal arkadaşın herhalde en belirgin özelliği çok gülmesiydi. Her şart altında hep gülmesini bilen ender yoldaşlardandı. Hele hele espri etmeden ya da kibarca birine takılmadan edememesi de ayrı güzel ve hoş olan bir karakteriydi.

Yine Erdal derken aklıma hep deli dolu yaşam geliyor. Yaşamı güzelleştirmesi geliyor. Yaşamın espriyle donatılarak renklendirilmesi geliyor. Öyle zaman zaman olup ta zaman zaman turşu küpüne dönüşmüş yüz hatları yok. Hep ve her ortamda güler yüzlülükle beraber tatlı ve neşelendiren ince espri vardır. Bu Erdal’ı daha güzel kıldığı gibi onu vazgeçilmez kılıyordu. Şunu açıkça belirteyim. Erdal bir ortama girmiş ise ve o ortam da kalmışsa ona insanların saygı duyması ve bağlanmamasını düşünemiyorum ben. Bu gittiği her yerde böyledir. Gerilla, diplomasi ve halk çalışmalarında bu böyledir.
Bu sabote eylemi ardından Bana Aziza'na Şkefttiyan'dan çıkan bir düşman timini vuracak ve 3 adet G–3 kaldıracaktır. Burada yine önemli bir rol Zana Mardin yoldaşındır.

Size bu durumlarla bağlantılı başka bir özelliğini söyleyeyim. Erdal hiçbir zaman boş durmasını bilmeyen biridir. O mutlaka bir şeyler yapmalıdır. Özelde de savaş hususunda düşmana bir yerlerde darbe vurmak için gece demeden gündüz demeden koşturarak keşfi yapar ve bulduğu hedeflere de hiç tereddüt göstermeden üzerine giderek sonuç alırdı.

Bu eylemden sonra Çiya Suskeye geçecektir. O, Zana ve Berxwadan yoldaşlar birlikteler. Kapsamlı bir pusu atacaklar. Ancak düşman zaten dar olan ve arazi olarak uygun olmayan Suske ve etrafına çıkıyor. Erdal geceden fark ettiği için herkesin mevzi kazmasını isteyecek ve erkenden başlayan çatışmada çok sayıda düşman askeri vurulurken kobra ve top atışlarıyla üç arkadaş; Arjin Amed, Kawa Amed ve başka bir yoldaş şehit düşecektir. Berxwadan yoldaş ki sonra dan Mawa da şehit düşecektir. O çatışma öncesi muhaberemizi dinlemiş. Ben muhabere de eyalet için onun önderlik sahasına gitmesini öneriyorum. Ancak o çatışmada ağır yaralandığından arkadaşlara “ne kadar kötü oldu. Ben tamda önderlik sahasına önerilmişken“ diyecekti. Böylesine tehlikelerle dolu bir sahada kıran kırana çatışarak gücünü sağlama çıkarmak Erdal arkadaşın yaşadığı ayrı önemli bir deneyimiydi.

Bana Aziza’ya bu kez dört mayın yerleştirerek tam bir tuzak döşeyeceğiz. Bu işin uzmanı yine o dur, yani Erdal’dır. O önce de bu tuzakları hazırlamış. Ayrıca onun eski birliğidir. Kaldı ki o birçok yoldaşı mayın konusunda eğitmişti.

Düşman ilk gün tuzakladığımız tepeye gelmiyor, başka bir tepeye gidiyor. Saldırı grubunun ikinci günde kalmasını istiyoruz. Ancak ikinci günde düşman başka bir tepeye gidiyor. Ve üçüncü gün tam da Kato Jirka da o bilinen Beytüşşebap karşısına bayrak dikme eylemi ve çatışmaları yaşanırken düşman bizim tuzakladığımız tepeye doğru ilerliyor ve biz “duman” diyerek tuzağı patlatıyoruz. Burada 9 asker ölürken bir adet A–4 uçaksavar, 2 adet 2 G–3 ile epey askeri çanta alarak geri çekiliyoruz.

Bu eylemde Erdal büyük cihazın başında kalmıştı. Ona eylemin tekmilini veriyoruz. Erdal da eyalete aktarıyor.

Şunu açıkça belirteceğim; benim parti içerisinde en uyumlu çalıştığım, söylemeden anlaştığım arkadaşların başında Erdal geliyor. Bir de aynı yıl bu uyumu gösteren Agiri, Mişar, Zana yoldaşları da eklerseniz tüm mücadele tarihimin en rahat ve en çok çalışarak sonuç aldığım yılları olmuştu. Çünkü sizin çalışma arkadaşlarınız ne kadar yetkin ve siz onlarla ne kadar empati besleyebiliyorsanız o kadar rahat olacak ve o kadar daha fazla yaratıcı olarak çalışmalarınızda sonuç alıcı olacaksınız.

Erdal’ın bir özelliği girdiği her ortamla çok hızlı bir şekilde buluşmasıydı. O bir nevi herkesle en iyi uyumu yakalamasını bilen birisi olarak hep el üstünde tutulan kişiydi. Burada uzlaşma yoktu.

Eylem sonrası Çırav’a gideceğim. Ancak tekrar Gabar’a doğru gidiyorum. Bu ara kuzeye geçmek için Çırav alanına Dersim, Amed gücü geliyor. Yine hareketli birlik ile lojistik gücü de geliyor. Tekmillerde Erdal arkadaş “Gabar ve Çırav’da kapsamlı operasyon başladı” diyecektir. Çırav da yüzlerce arkadaş var. Doğrusu kaygılanıyorum. Evet, Erdal arkadaş var ve duyarlı bir arkadaştır. Ancak bir sürü komutanda oradadır. Ben oldum olası geçiş noktalarından geçiş toplantılarından hep korkarım. Çünkü çok sayıda komutan bir araya gelir. Ve alanın görevlileri ve sorumluları başka üst düzeyli yetkililer bulunduğu için tutuk davranacaklar ve sonuçta bir sürü boşluk doğacak ve biz epey zarar göreceğiz. Gerçi şimdi Erdal var. Belki bir nebze de olsa rahattım.

Kapsamlı çatışmalar yaşanacak. 4 adet kobra saldırı helikopteri durmadan alanı bombalayacak. İlk vuruşta arkadaşlar 6 askeri yere yığacaklardır. Battal ismindeki takım komutanı ile Delil ve başka değerli bir yoldaşı kaybediyoruz. Ve kobra atışlarıyla 20 tane katırımız-yani bizim kobralarımız-telef ediliyor.

Arkadaşlar çatışmada etkili vursalar da sonradan normalinde duyarlı olan Erdal yoldaşı operasyon bilgisini geceden haber aldığı halde dışarıdan gelen güçleri Gabar’a göndermemesi eleştirilecektir. Hatta bir defasında aşırı kendisine güvenerek düşmanı küçümsediği konusu da Erdal yoldaş için eleştiri konusu olacaktır.

Biz Çırav da operasyon sürerken Bayrak tepesini vuruyoruz. Ancak eylemde saldırı da çok yetkin olan Rızgar Bespin yoldaş şehit düştüğü için saldırıyı durduruyoruz.
Bizde bir PKK özelliğidir. Bir yerlerde yoldaşların zorluk çekiyorsa senin hemen aktif devreye girmen gerekiyor. Bu eylem olur, bu yanıltma olur bu direk operasyon yapan düşmana yönelim olur. Her halükarda bir şeyler yapmak gerekiyor.

Sonbahardayız. Kuzeye gidecek yoldaşlar bize büyük komutanlarımızdan Şerife Sperti yoldaşın şahadetini bize iletiyorlar. Yığılıyoruz. Çünkü o yıl zozanlarda Rojhat Bluzer yoldaşın yanı sıra eyalete en çok katkı sunan arkadaşların başında geliyordu. Çok zorlanıyoruz. Şerif yoldaş tank pususunda 3 yoldaşı ile birlikte şehit düşüyor.

Ben ve çok değerli kadın komutan Agiri eyalet toplantısına gideceğiz. Ben yerime Erdal arkadaşı bırakıyorum. Dediğim gibi aramızda yazılmamışta olsa bir hukuk vardı. Bu yaklaşımım bireyselde görülse savunabilecek pozisyondaydım. Çünkü Erdal arkadaşın hem genel tarafından kabul edilişi ve ayrıca da çok ciddi genele karşı bir duyarlılığı vardı. Bunlar bir sorumluda bulunması gereken iki temel özellikti. Bunlar onda zaten vardı.

Biz toplantıya giderken Erdal arkadaş Geli Gurdele’ya değirmeni kurarak işletecek. Bu değirmenimizi Aydın Reşine yoldaş yapacaktı. O da Botan da yetişmiş ayrı bir genç komutan yoldaştı. Neredeyse bilmediği bir şey yoktu dersek abartmış olmayız.

Düşman değirmenimizi ele geçirmek için bir operasyon başlatıyor. Bizim bederlerin üzerinde buğday kaldırdığımızın kokusunu almış. Erdal arkadaşlar Bere Mere de düşmanın bir birliğini aralarına alarak yarısını tasfiye ediyorlar. 4 adet G–3, 1 adet B–7, 1 adet bomba atar ve bir sürü askeri çanta ve malzeme kaldırıyorlar. Çatışmalar 3–4 gün boyunca yoğun sürecek ancak düşman değirmene ulaşamadan geri toz olup gidecektir.

Bu arada Fındıklılara ait çok sayıda katırı alarak Besta’ya eyalet karargâhına gönderecektir. Birde aldıkları inekler var. Ki hepsi çetelere aittir. Sonraları bu inekleri geri göndereceğiz.

Size başka bir şey daha tuhaf gelebilir. Katır, erzak gibi meseleler. Hâlbuki bizim gibi iradeye dayalı savaş yürüten bir güç için erzak önemli bir sorundur. Düşman her yolu kapatıyor. Erzakın geçmesini engelliyor. Aç bırakarak teslim almaya ya da aç bırakarak kaçışa zorluyor. İşte böyle yerlerde düşmanın erzakına el koymak ve yine çok uzaklardan erzak taşıyacak binek ve yük hayvanları almak çok fazla önemlidir. Hani Che Guevera’nın Küba devrimi için “katırların çok emeği geçti bize“ deyişine birde bu yönüyle bakmak önemlidir.

Ben eyalet toplantısından sonra geri Gabar alanına döneceğim. Onun Besta da yapılması gereken Taktik Eğitim Devresi’ne katılması gerekiyor. O çok istekli değildir. Aslında yeni yeni pratiğe bu düzeyde katılması ona epey moral vermiştir. Ancak o örgüt istediği için gidecektir. Gitmeden önce de üslenme çalışmalarında son gününe kadar destek sunacaktır. Ve onunla biz 19 Ocak günü Gabar’da vedalaşıyoruz.

O ve Mardinli Haki yoldaş bizim cephemizden eğitime istenmişler. Aslında o yıl her cepheden gelişmeye açık ve gelecekte eyaletin yükünü taşıyacak arkadaşlar eğitime istenmişlerdir.

Taktik Eğitim Devresi’nde o hem bölük komutan yardımcısı, hem takım komutanı hem de manga komutanıdır. İlk kez tüm yönetimler manga komutanıdır. Bölük komutanı ise eyalet komutanımız olan Cemal arkadaştır. Devrenin sloganı “demokratik, otoriter ve proleter komutan olmak”’tır.

Demokratlık yaşamdaki duruş ve paylaşımla bağlantılı, otoriter olmak askeri keskinlik ve üslup ile hitabetle ilgili proleterlik ise tümden emeğe dayalı bir insan ilişkisi ile alakalı. İşte slogan temelinde devrenin yönetimi bir gün tepeci, bir gün subay, bir gün erzak taşımada, bir gün mevzi kazmada ve bir gün ekmek pişirmektedir. Özcesi emekçidir. Yine manga da keskin bir düzen ve disiplinle çelikten bir askeri duruş istenecektir. Eğitimlerde, tekmillerde, toplantılarda ise herkesin görüşüne saygı gösteren, dinleyen ve ortaklaşa kararlara giden bir sosyalist olacaktır.

Bu devrede ki yönetim üyeleri-yani manga komutanları-genelde pratiklerde bölük komutanı olan yoldaşlardır. Bu devrede; Erdal, Haki, şehit Eşref Noduzi, şehit Kurtay Faraşin-ki önce Erdal arkadaşın yardımcısıdır, şehit Rüstem Zeydan, Erdal arkadaşın küçüklük arkadaşı Kasım Engin ile çok sayıda değerli yoldaş vardır. Onlarca komutan bu devrede yerini alacaktır. Önderlik bu devrenin bu nitelikle toplanmasını öğrendiğinde “her şeyi tartışabilirsiniz, her şeyi konuşabilirsiniz” diyecektir.

Bu devrede eyalet komutanı arkadaşın yanında en çok emeği geçen yoldaşlardan bir tanesi de Erdal yoldaştır. O hem eğitim alacak hem de eğitim verecektir.

Eğitim devresi sürerken düşman Gabar’a geceden başlayarak karlı havada bir operasyon gerçekleştirecektir. Bir düşman birliğine Zana geceden vuruyor çoğunu tasfiye etse de o bu eylemde şehit düşecektir. Başka bir kolumuz Karne’nin arkasında saat 12 de başka bir birliği vuracak ve 9 adet silah, 1 adet detektör, 20 askeri çanta kaldıracaklar ve bu birliği tümden tasfiye edeceklerdir. Düşman ağır teknikle müdahale ederek zor bela diğerlerini ellimizden çıkaracaktır. Bu eylemde çok değerli ve Gabar’da çok büyük emek sarf etmiş ve Erdal yoldaşın yanından hiç ayrılmayan takım komutanı Zana yoldaş şehit düşecektir.

Biz Erdal arkadaşı eğitim devresine gönderirken tekrardan bize gönderilmesini notumuzda yazmıştık. Botan eyalet 4. Konferansı yapılıyor. Konferansın duyumunu alan düşman çok kapsamlı yöneliyor. Bu yönelimin bilgisini alan eyalet ise güçleri hızla Bestadan dışarı çıkararak bir tehlikenin önünü almış oluyor. İşte bu dışarı çıkanlardan biriside Erdal yoldaştır. Erdal geliyor ancak hareketli birliğin komutanı olarak eyalete bağlı olarak geri dönüyor.

O, Cudi ve Haftanin gücüyle Gabar’a gelmiştir. Cudi ve Haftanin gücü kendi alanlarına geçiyorlar. Erdal yapılan eyalet konferansının sonuçlarını tüm güce aktarıyor.

Ve o yıl önce Gabar da sonra da Cudi’de bu taktik eğitim devresinin özelde araziye dayalı savaş tarzını genişçe tüm toplantılarının ve eğitimlerinin konusu yaparak saatlerce tartışacak ve tartıştıracaktır.

Grenada tipi operasyonu düşman 11 Mart 1998’de Besta da başlatıyor. Bu operasyonda düşmana çok darbeler indiriliyor. Bir asker ile iki çete esir alınıyor. Kışın ortasında yoğun indirmeler yapan düşman bir haftalık operasyon ardından geri çekiliyor. Ancak 11 Nisan da daha kapsamlı bir imha operasyonuna başlıyor. Biz bize dönük yapılacağını hesaplayarak araziye ona göre mevzileniyoruz.

Biz Besta’ya dönük saldırıyı hafifletmek için Suvadiye-Gümüşyazı-karakoluna vurma planı yapıyoruz. Erdal eylemde saldırının takviye komutanıdır. Eylem o kadar önemlidir ki Erdal yoldaşı direk eyleme katıyoruz. Biz karakolu vuruyoruz. Ancak düşman toplarla yeri yerinde oynatıyor. Karakolun etrafını vuruyor. Biz o kadar yoldaşı eyleme götürmüşüz. Hayatım da beni en çok ürküten eylemin bu olduğunu söyleyebilirim. Rasgele birkaç top arkadaşların bulunduğu yere isabet etse bir sürü kayıp yaşanacaktır. Ancak bir şey olmadan geri çekiliyoruz.

11 Nisan operasyonunda çok sayıda değerli komutan yoldaş şehit düşecektir. Bunların arasında Agiri Mardin, Zelal genel Botan kadın sorumlusu, Cihan Hilali, Renas Afrin, yıllarca Avrupa da basıncılık yapan Selçuk, Erdal yoldaşla yıllarca kalmış genç bölük komutanı Cudi Şveti ve nice daha değerli yoldaş. Ancak Besta gibi küçücük bir alana 80 bin askeri yığarak düşmanın her şeyini ortaya koyarak saldırı planını dikkate aldığımızda bu ikinci saldırı da boşa çıkıyor.

Erdal arkadaş Gabar’dadır. 2 Mayıs günü Cudi bölge komutanımız Hamza Amerine yoldaş 16 yoldaşıyla şehit düşüyor.

Eyalet yönetimi yapılan tartışmalarda Cudi alanına Erdal arkadaşın atanması kararını alıyor. Eyalet komutanı bu kararı ona aktarmamı istediğinde ben yine çekiniyorum. Çünkü onu bölük komutanı yaptığımızda nasıl karşı çıktığını görmüştüm. Ama bu kez öyle olmuyor. O’na eyaletin kararını ilettiğimde bir şey demiyor. O da sürecin nasıl sert geliştiğini görüyor. Belki de bunun için itiraz etme hakkını kendinde görmüyor. Ve onu Cudi bölgesine uğurluyorum.

Cudi de Hamza Amerine yoldaşın başlattığı düzeltme hareketine o devam edecektir. Önemli eylemler yapacaklardır. Ve giderek Cudi düzelecek ve kendine gelecektir. Kış 1998–99 yılında o Haftanin de kendi gücüyle üslenecek. Ve karınca kararınca eğitim vererek anlayış kazandırma çalışması yaparken de Cudi’ye sırtla erzak taşıyacaktır. Erdal yoldaşın en büyük avantajlarından biri işte bu komple olma kişiliğiydi. Hem eğitimci, hem emekçi, hem savaşçı, hem mayıncı, hem bombacı, hem havancı, hem de yoldaşların en güzel yoldaşı. Özel de ise bizim gibi geri olan feodal bir toplumda kadınla olan seviyeli ve duyarlı ilişkisi. Bu özellikler Erdal’a hep kazandıran özellikler olmuştur.

Erdal arkadaş henüz Haftanin de kendi gücüyle uğraşırken partimizin 6. Kongre’sinde PKK’nin merkez komite üyeliğine seçilir. O aynı Kongre’nin ardından Mardin eyaletinin başına geçer. Ki Gabar’da Mardin’e dâhil edilmiştir.

O ilk önce eyaletin çalışma planını ve takvimini belirleyecek ve hızla eylemlere girişecektir. Önderliğimizin uluslar arası güçler tarafından esir alınarak terörist devlete teslim edilmesi ardından güçlerimizde ilk önce moralsizlik yaşanacak ancak giderek süreçle birlikte önderliği karşı yaşanan bağlılıktan kaynaklı direniş ve fedaileşme gelişecektir.

O kendi alanında eyaletinde bunun öncülüğünü yapacaktır. Bir yıl sonra-gerilla güçlerimizin önderlik talimatıyla kuzeyden güneye çekilmesi ve sonrası yapılacak olan 7. Kongre de eyaletlerimiz içerisinde en fazla pratiğe katılan eyalet Mardin eyaleti olarak değerlendirilecektir. Burada en büyük pay şüphe yok ki Erdal yoldaşındır.

O eyalete girer girmez önce TRT’nin önüne pusu atacak ve 2 asker vuracaktır. Peşinden Serxattan’da bir adet G–3 kaldıracak, Zivinga Haci Ali’yi düşman tepesini roketlerle vuracak, hemen ardından Güçlükonak Zeve de pusu atacak ve 1 adet BKC ile 1 adet G–3 kaldıracaktır.

O yılın en güzel eylemlerinden biri de BOTAŞ yolu üzerinde Gabar altlarında atılan pusudur. Önce gündüz bir düşmanın kontrol noktası vurulacak ardından düşman önce Cizre tarafından müdahaleye gelecek hazır bekleyen tuzaklar panzerde patlatılarak imha edilecek. Ardından Mardin tarafından gelen panzerli düşman müdahalesine başka bir tuzak patlatılacak ve o panzerde imha olacak. Akşama kadar düşman müdahale edemeyecektir. Kaldığı yerde çakılı kalacaktır.

İşte Erdal arkadaşın tekniği taktiğin hizmetine en iyi koyan arkadaş olduğunu söylediğimizde söylemek istediğimiz budur. O gerilla güçlerini çok yıpratmadan ancak çatışma ve çarpışma anı ve anları öncesi çok iyi hazırlık yaparak düşmanı perişan eden bir taktik ustalığa sahiptir. Önderliğin “beyniyle savaşmak” dediği olay bu olsa gerek.

Evet, o bu yıl Mardin de ayak basmadığı, ilgilenmediği, konuşmadığı yer ve arkadaş kalmamıştır. O büyük uğraşlar ardından elde ettiği positiv sonuçlarla partinin geri çekilme talimatı ardından sonbaharda Kandil’e doğru hareket edecektir. Ben onu en son olarak Yüksekova’nın Esendere alanında görecektim. Bir daha da görüşmeyecektik. Evet, sonraları telefonla ilişkilerimiz olacaktı ancak bu güzel yoldaşımı bir daha yüz yüze, göz göze göremeyecektim.

O Kandil de bulunduğu sürece bir müddet şehit Ayhan da kalır. Ancak kısa bir süre sonra 7. Kongre’ye katılacaktır. O yıllarda Osonun dediği dediktir çaldığı düdüktür. Ve aynı yıllarda kadın yoldaşların çok zorlandığı yıllardır. Sonra da Parti bu sürece ilişkin kadına karşı gösterilen ters yaklaşımı sert eleştirecek, mahkûm edecek ve kadın yoldaşlardan özür dileyecektir.

Erdal yoldaş kongre ortamında özelde de Osman’ın iğneleyici ve batıcı üslubundan rahatsız olur. O Osman’ın kongre divanından alınmasını önerir. Bunun üzerine bir sürü tartışma yaşanır. Hatta Osman, Erdal arkadaşın söylediklerinin tutanaklardan çıkarılmasını ister. Bu durumu Erdal yoldaşa ilişkin yazdığı yazıda Kasım Engin arkadaş şöyle ele almıştı; “Söylemek istediğim Erdal’ı kimsenin kendi güdümüne alamayacağıdır. Erdal hiçbir zaman doğru görmediğine tabi olmayan bir kişilikti. Örneğin PKK’nin 7.Kongresi’nde Oso diye tabir ettiğimiz Osman’ın kadın arkadaşlara karşı hakarete varan yaklaşımları Erdal arkadaşı rahatsız ettiğinden Osman’ın toplantı divanından ayrılması gerektiğini söyler ve divandan çıkarılması için öneride bulunur. Bunun üzerine Erdal’ın üzerine başta ton ton olmak üzere kimi diğer arkadaşlar da gider. Ancak şu bilinmez. Erdal kendisine zorla dayatılan herhangi bir şeyi kabul etmeyen bir kişilik olarak, arkadaşların söylediklerine katılmayıp Erdal yoldaşın sözünü geri alması gerektiğini belirten bir yoldaşı da platformdan inmesi gerektiğini de ekleyerek söylediklerini savunur.

Özcesi Erdal boyun eğmeye asla tahammül göstermeyen bir kişilik olarak hep onurlu kalmasını bilmiştir. Bu PKK saflarında daha belirginleşerek öne çıkmıştır. Çünkü PKK’lilik bir nevi her türden geri ve hükmetme yaklaşımına karşı bir başkaldırı hareketidir aynı zamanda.”

Evet, Erdal yoldaş işte budur. Hem üstlerine karşı müthiş saygılı ama aynı zamanda yanlışlıklarını gördüğünde ise kellesi gitse de geri adım atmayacak bir militan.

O Kongre ardından Avrupa’ya düzenlenmişti.

Avrupa da önemli çalışmalarda bulunur. Avrupa da dar yürütme üyesidir. Öncelikle diplomasi de çığır açar. O çalıştığı her kimse gönlüne taht kurar. Yıllar sonra da bizzat benim gördüğüm birçok yabancı ve onunla çalışan diplomatımız halen onu anar.
Onun ilişkilerde nasıl vazgeçilmez olduğunu sonra da güzel bir örnekle Kasım arkadaş bana anlatacaktır.

Bir gün Erdal bir yurtseveri Almanya’dan Belçika’ya ister. Çağırdığı yurtsever Bingöllü ve oldukça emeği geçmiş ve oğlunu şehit vermiş bir babadır. Ancak o bir müddet çalışmalardan ayrılmış ve bazı rahatsızlıkları vardır.

Onu çağıran Avrupa merkezidir. Onun gidip göreceği ise Erdal’dır. Tıfıl genç denilebilecek biri. Evet, sempatik ve sıcaktır ama tıfıldır. Konuşa konuşa benimle bu genç mi konuşacak diye içinden birçok kurgu kurar. Ancak aradan
Birkaç dakika sonra o çalışmaya hazırdır. Erdal ne söylemiştir o bile anlamamıştır. Bildiği bir şey vardır o da bu gencin söyledikleri kırılamaz ve ret edilemezdir. İkna olduktan sonra yurtseverimiz kendi yerine geri döner. Ancak yarı yoldan tekrar Erdal arkadaşın yanına geri döner. Ve Erdal arkadaşa “biz nereden tanışıyoruz” diye bir soru sorar. Erdal yoldaşın verdiği cevap “biz doğmadan tanışıyoruz. Biz sizin yüreğinize işlemiş insanlarız. Görüşmesek de biz hep birlikteyiz. Bizim duygularımız, düşüncelerimiz, özlemlerimiz hep aynıdır. Biz hevaliz” diyerek Erdal nasıl ve kim olduğunu ona bu çarpıcı bir iki cümleyle söylemiş olur.

Evet, Erdal budur. O ret edilemez. O sevilmez duruma hiç düşmez. O herkesi ilk merhabayla etkileyen bir ilişki dehası. O biraz da hepimizin içerisinde yer edinmiş özlem, hasret, arayış, sevgi, saygı ve ulaşmak istediklerimizdir.

Onunla en son telefon görüşmemde-ki ben biraz hastaydım-“sen Botan’dan çıkarsan hasta oluyorsun. Senin ilacın Botan’dır, Gabar’dır diye takılacaktı.

Yaşamda oldukça esprisel duruşu ve adeta her şart altında gülmesini ve güldürmesini bilen, bunu yaptıkça yüzlerine yansıyan gülüşüyle herkese gülücük saçan ve bu gülücükleriyle adeta tüm insanlığı yüzüne takan bir militan olarak, haklı olarak sonrada kimi insan onun herkese yetecek kadar gülücük sahibi olduğunu söylemiştir.

Bu gülücüklerine, tebessümüne, mütevazılığine, yaratıcılığına, akıl ve zekâsına birde cıvıl cıvıl olan adeta cıva gibi akan kişiliğini eklerseniz ortaya çıkan tablo; ulaşılması ve yaşanılması gereken bir kişilik çıkar. O yerinde durmayan, çağlayan gibi akan, aktif olmanın ötesinde hyper olan bir insan olarak hep yükseklerde seyir etmiştir. Ve hep böyle de kalacaktır.

O Avrupa da 2003 yılında geri ülkeye gelecek. Ve uzun bir süreye yaymadan HPG’ye yani silahlı mücadele sahasına geçecektir. Lakin askeri güçlere geçmeden önce Temmuz 2003 de yapılacak olan ve sonra da hepsinin çete olarak kendilerini örgütleyerek ihanetin, işbirlikçiliğin kucağına atacak olanların cirit atığı toplantıda Erdal gücü oranında yanlış sosyal reforma karşı duracaktır. Ancak yıllar önce parmaksız Zeki şahsında gördüğü sosyallik adına asosyalliği bu kez Oso ve Botan gibi tiplerin şahsında yine görecektir. Bundan nefret edecektir. Bu duruşunu bilen düşkün tipler ona toplantıda yüklenecek ve geri adım atmasını sağlamak isteyeceklerdir. İşte onun da bu düşmüş, inançsız tiplere inat önerdiği çalışma sahası HPG’dir.

O artık yine uzun yıllar ardından tekrar askeri çalışmalara katılacaktır. Silahlı mücadelenin 20.yıldönümünü görkemli kutlanması gerekiyor. O karargâh komutan yardımcısı olarak hazırlıkların tümüne katılır. Çok sayıda etkinlik yapılır. Çok sayıda askeri tatbikat ve gösteri yapılır. Program tümden başarılı geçmektedir. Gece bu program müzikli ve eğlence programıyla kapanacaktır.

Programın folklor bölümünde şarjörlerinde eğitim mermisi bulunan silahlar kullanılacak. Ancak gösteri öncesi yapılan karışıklık ve yanlışlıklardan bir asıl mermi bir silahın şarjörüne konulur. Halaylı gösteri esnasında taramaya alınan silahtan çıkan bir kör kurşun Erdal yoldaşla soran Xelat yoldaşa isabet edecek. Xelat yoldaş yerinde şehit düşerken Erdal yoldaş kaldırıldığı hastanede şahadete kavuşacaktır.

O kimsenin beklemediği ummadığı bir dönemde bir ortam da şehit düşüyor. Biz onu belki de parti tarihimiz de yaşanan en büyük kaza olarak yaşayacağız. Bu kazanın ardından yılarca hiçbir törende mermi sıkılmamış ve kesin olarak yasaklanmıştı. Çünkü bizim kaybettiğimiz sıradan bir yoldaş değildi. Parti tarihimizin en çok gerilla sahasında gelişme gösteren yoldaşımızı kaybetmiştik. Diplomasi de en çok başarıyı kısa bir süre içerisine sığdıran yoldaşımızı kaybetmiştik. Ve de yaşarken parti saflarında belki de en çok sevilen yoldaşımızı kaybetmiştik.

Evet, biz Erdal yoldaşımızı hak etmediğimiz bir şekilde kaybetmiştik. Yıldızlara gömmüştük. Yüreklerimizi işlemiştik. Düşünce ve kalplerimize nakşetmiştik.
Ben aradan yıllar geçse de hep Erdal gibi bir çalışma arkadaşı aradım. Gerçekten bir köylü ile ya da sadece köy ortamında büyümüş bir Kürdistanlı ile bir, Avrupa da büyümüş aydın bir Kürt insanıyla nasıl olurda bu kadar uyumlu çalışabilir? Ben bu soruya halen cevap bulmuş değilim. Cevap bulmuş olsam partimiz içerisinde yer yer yaşanan köylü aydın çatışmasına bir son verirdim. Cevap bulmuş olsam çalışma üzeri sağlanan uyumun dilini bulurdum. Cevap bulmuş olsam gerçekten pozitif olan olumlu olan özelliklerin bir araya getirilerek birleştirerek neye muktedir olduğunu çözerdim.
Ben bu soruya cevap bulmuş değilim. Ancak Erdal yoldaşın özelliklerini bilerek, onları kendinden ekerek böyle bir şeyin yapılabileceğine giderek inanıyorum.

O benim yukarıda da dile getirdiğim gibi en uyumlu çalıştığım, en rahat olduğum ve en çok aradığım gerilla arkadaşlarımdandı.

Ben alandan ayrıldığımda hiç tereddüt etmeden bölgeyi ona teslim edebiliyordum. Çünkü o yapı tarafından kabul görüyordu. Seviliyordu. Ağırlığı vardı. Otoritesi vardı.

O yapısıyla hiçbir zaman ayrı yaşamadı. Ben görmedim. O yapısıyla en fazla iç içe olan bir komutan ve devrimciydi.

Yoldaşların arasında yetkiye dayanmadan ancak yetkinliği ve etkili militanlığı esas alan bir kişi olarak bugünlerde yeni değerler dizisi diye tabir ettiğimiz hiyerarşi ve tahakküme karşı bir duruşu hep yaşamış ve yaşatmıştır.

O her davranışıyla bir eğitmen olduğu gibi bana özel katkıları olmuştur. Bana önderlik çözümlemelerini okumuş, talimatları okumuş ve çeşitli kitapları okumuştur. Anlamadığım yerleri sabırla bana anlatmıştır. Ancak o öyle bir eğitmen arkadaştı ki hiç kimseye lütuf sunar gibi yardım sunmamıştır. O gerçekten bir asli görevi olarak görmüş ve yanında birlikte yaşadığı yoldaşa bir şeyler katmaya çalışmıştır.

O PKK saflarında gördüğüm en saygılı ve mütevazı arkadaşlardandı. O her zaman nereye kadar giderim ikilemini en iyi çözenlerdendi. O saygıda kusur etmezdi ancak hiçbir yönetici yoldaşına boyunda eğmemiştir. Gerektiğinde en sert eleştirileri o yapmıştır.

O bulunduğu alanda en çok örgütsel yaklaşandı. Örneğin bölük komutanıyken düzenli raporunu örgüte sunmuştur. Bölgenin raporlarını düzenli o çıkarmıştır. Notları o yazmıştır. Soruşturma komisyonlarında genelde o yer almıştır. Özcesi bir aydının yapması gerekenlerin çoğunu o yaparak bulunduğu alanlarda önemli ölçüde yük hafifletici olmuştur. Yine Kişilik özelliği olarak mutlaka çözümleyici bir kişiliğe sahip olan Erdal mütevazı yaklaşımlarıyla bu sorunları çözen tarzından dolayı da daha başarılı olmasını hep bilmiştir. O hiçbir zaman kişisel sorunları örgütsel sorunların önüne almadığı için tartışma platformunu hep siyasal tutmuştur. Böyle olunca da sorunların çözüm dili siyasal olmuştur. Siyasal dilde her sorunun çözümü er yâda geç bulunur yâda bulunmuştur.

Onun bulunduğu noktalar temizdir. Kirlilik yoktur. Kirlilikten nefret eder. Yine onun noktalarında her türlü hava ve karadan saldırılara karşı açık ve kapalı mevziler bulunur. Sonradan öğreneceğim gibi o Avrupa da KNK’ de kalırken haftanın belirli bir gününde bizzat binanın temizliğinde öncülük yapacaktır.

Üslubu çekiciydi. Yaşamı kazandırıcı ve saygı uyandırıcıydı. Hitabetinde yer yer sertlikler görmüşümdür. Savaşın acımasızlığı içerisinde yetmezlikleri o af etmezdi. Bir kere ona “guyi değilsin bu guyi sertliği nereden geliyor” diye takılacaktım. O bu sertliği yaşamdaki katılımıyla her zaman kapatarak tüm yoldaşların onu esas aldığı bir merkez olmasını hep bilmiştir.

O gerçekten çok şirindi. Yıllar sonra onunla yetişmiş ve gençlik yıllarını geçirmiş bir arkadaşı görmeseydim Erdal yoldaşın yaşça neredeyse benim yaşamdı olduğunu bilmeyecektim. Çünkü o tatlı bir gençti. Minyondu. Onu bu sevecenliğiyle kimse kıramazdı. O güleçti. Hep gülerdi. Onun gülüşleri bir orduya yetecek kadar fazlaydı. O Cemal arkadaşın deyimiyle tam bir “şekerdi”.

O çok güzel bir Kürtçe konuşurdu. Kürtçe konuşurken onun sonradan Kürtçe öğrendiğini anlardınız. Ancak onun konuşmasında tek bir aksan hatası ile gramer hata bulamazdınız. O bu Kürtçesi ile en çok talimat tercüme eden yoldaşlardandı.

O iyi bir gerilla idi. İyi bir gerilla öncelikle iyi arazi tanımayla başlar işe. O Avrupa da büyümesine rağmen bir yıl geçmeden sanki o Gabar'lı olmuştu. Araziyi en iyi tanıyan yoldaşlardan olmuştu. Yine onun Gabar gibi ormanlık bir alanda her zaman timleri keşif amaçlı arazide dolaşırdı. Çünkü sık ormanlık yerlerde düşmanın sızma ihtimali fazladır. O bunun önünü almasını bilmiştir. Yine dediğim gibi iyi bir arazi tanıyan gerilla olmuştur.

O gizlilik kurallarına çok riayet ederdi. Sadece gerilla hareket tarzında değil. Cihaz konuşmalarını da şifreli yapardı. İyi bir şifre yapandı.

O bayan yoldaşlara hepimizden farklı yaklaşırdı. Onun sanki doğasında kadına yakınlık vardı. Hiçbir gün onun ile bayan yoldaşların arasında bir sorun yaşandığını görmedim. İktidar doğalında kirli bir olay. İnsanın geriliklerini tahrik eder. Ama Erdal yoldaşın hiçbir zaman hiçbir yerde iktidarcı yaklaştığını görmemiştim.

Onun eylem tarzı farklıydı. Çok az cephane sarf ederek en çok sonuç almayı esas alıyordu. Her eyleminde düşmanın bir parçasını alıp getirme esastı. Neredeyse tüm eylemleri gündüzdü. Ve genelde tek bir kayıp yoktur. Vuruş tarzı koparıcıdır. O uzaktan gölge dövüşünü sevmez. O yakın dövüşçüdür. Ancak yakın dövüşürken de eski Kürt tarzı kabadayılık onda yoktur. O hep savaşın bir incelik ve hile işi olduğu bilerek her zaman düşmanı yanıltarak kandırarak savaşmıştır.

O bizde ender görünen siyasi ve askeri yetenekleri dengede olan bir yoldaştır. Onun Agit yani Mahsum Korkmaz arkadaşa benzetilmesi bundandır. O hem siyasi yönüyle gelişkin hem de askeri yönüyle gerillayı uygulama yönüyle de gelişkindir.

Eğer onun gibi tiplemeler içimizde çıkmış olsaydı devrimimizin birçok sorununa cevap bulmuş olurduk.

O’nun başka bir özelliği ise yaratıcı olmasıdır. Onda yok yoktur. Onda söyleneni nasıl pratiğe geçiririz arayışı vardır. Birde o çok yoğun zekâsını kullanarak hep yeni çözümler üreterek tıkanma anlarını aşmasını bilmiştir.

O örgütü tanıyan biriydi. O örgüt bir talimat çıkarmışsa ne anlama geldiğini bilerek kendisini ona göre uyarlıyordu. Bizde en temel sorunların başında bu gerçeklik gelir. Biz hep anladığımızı söyleriz ve bildiğimiz ve anladığımız kadar yaparız. Ya da yapmaya çalışırız. O ise örgütün ne yapmak istediğini anlayarak ona ulaşmaya çalışırdı.

Kurtay Faraşin yoldaşın ona ilişkin dile getirdiği şu noktalara katılmamak mümkün mü?

“ PKK’nin gizli ruhunu taşıyordu diyebiliriz. Onu her zaman kendime örnek aldım. Hepimizin işini o yapıyordu. Sınırsız bir insandı. Kendisine sınır koyan ve hesapla yaklaşan biri değildi. Onunki olağan üstü bir katılımdı. Bir devrimci ancak bu kadar kendisini katabiliyordu. En çok dikkatimi çeken yönlerinden birisi de buydu. Birde örgütsel, yönetimsel, yapısal sorunlar ve yaşamsal sorunları hiçbir zaman kendisine engel olarak görmedi. En fazla öne çıkan özelliklerinden biriside buydu.”

O aslında bir nevi gelişen yeni bir PKK’li militandı. Kasım arkadaşın onun anısına yazdığı yazıda şu sözler benimde katıldığım sözlerdir; “Şunu da yazımın başında dile getirmek yanlış olmayacaktır. Ben bazı insanların doğuştan PKK’lı olduğuna giderek inanan bir insanım. Belki eskiden buna fazla anlam vermezdim. Ancak giderek bende bu kanı gelişiyor. Örneğin bir şehit VİYAN SORAN ve NUDA BAŞKALE yoldaşların doğuştan birer militan, şehit ŞİLANLARIN (Kobani ve Urfalı olan) arkadaşların PKK’lı, Konyalı şehit ŞOREŞ‏’in yine NUCAN NURHAK arkadaşın militan doğduğuna inanıyorum.
Hani, İslamiyet’te derler ya her çocuk dört yaşanı kadar biraz da Müslüman’dır. Ben her insanın doğuş itibariyle biraz PKK’li olduğuna inanan biriyim. Ve birçok insanın-PKK ile buluşmuş olmasalar da-PKK’li olarak yaşadıklarına inanıyorum. PKK’li olmak adalete gönül vermek, baskıya karşı başkaldırış, boyun eğmeye tahammülsüzlük, maddiyata ret, ilişkilerde daha özgürlükçü, halk ve toplum uğruna canını çekinmeden koymak, mütevazılık, sade yaşama ve zirvelerde seyir etmek ise o zaman bazı insanların ruhlarında bunları görmek mümkündür.

İşte PKK’lilik biraz yukarıda dile getirilenler ise Erdal arkadaş doğuştan bir PKK’lidir. O yaşamıyla henüz genç bir delikanlıyken kendisini herkesin gönlüne nakış etmişti. Onu tarif etmek çok zor oluyor. O tarif edilemiyor. O ancak yaşanılır. Yâda onunla ancak yaşanılır. Başkası biraz zordur desem abartı olmaz. “

Erdal’ı yukarıda dile getirdiğim gibi anımsamak ancak ve ancak onu yaşamakla mümkündür. Onu anmak olsa olsa onun çizdiği yolun bir yolcusu olarak olabilir.

Gerçekten Erdal’ı anmak değil onu yaşamak hem de doludizgin yaşamak ancak ona yakışır. O ancak onun gibi yaşandıkça kabul eder insanı. Tersini asla kabul etmezdi ve etmezde.

Erdal’la arkadaşlık onun gibi Golgatha tepesine çarmıhını Kudüs’ten sırtlayarak yukarıya tırmanmakla olur. Çarmıha gerdirilirken dahi gülümsemesinden bir şey yitirmeden ‘tanrım çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar, af et onları’ demesini söyleye bilmekle ancak Erdal’la arkadaş olunur. Aksisi ona tersliği ifade eder.

Şartlarımızda Golgatha’ya çıkmak devrimin tüm yüklerini –tüm sorunlara rağmen-taşımakla olur. Devrimle sonuna kadar yürümekle olur. Tüm zorluklara, inançsızlıklara, saldırılara, bireysel rahatsızlık ve hastalıklara, ayrı görüş ve duruşlara rağmen önderlik çizgisinde daha fazla kenetlenerek yürümekle Erdal’ın arkadaşı, dostu, akrabası ve yoldaşı olunabilir.

Başka da asla!

Evet, Erdal yoldaşla yaşam ya militan tarzından olacak ya da asla.

Onunla yoldaşlık ancak onun gibi yaşandıkça olacak ya da asla.

Onunla yoldaşlık onun çizdiği yolun bir yolcusu olunacak ya da asla.

Onunla yoldaşlık PKK değerlerine en üst seviyede bağlılıkla olacak ya da asla.

Onunla yoldaşlık en temiz devrim duyguları ve bağlılıkları ile olacak ya da asla.

Güzel yoldaşım senin bu ilkelerini bilerek seni anıyorum. Seni anacağız. Ve seni salt Kürdistan devriminin öncü bir kadrosu olarak değil seni dünyanın en seçkin devrimcilerinin arasında her zaman anacağız. Seni Agit’lerin diyarlarına mührünü vuran biri olarak anacağız.

Seni her zaman yüreğimizde nakşederek anacağız.

Ve seni hayatta, birinin eksikliğini hissettiğimiz ve hep onun gelmesini beklediğimiz anlar var ya hep öyle bekleyerek anacağız.

Biz sadece senin gibi yaşamda iz bırakan yoldaşların yaşanmış olanlara değer biçeceklerini bilerek seni anacağız.

Ve en son olarak ruhun şad olsun derken de hep seni her yerde arayacağız.
 

YAŞAMAK SENİ

Rüzgârların esintisinde

Nehirlerin çağlayışında

Güneşin ışınlarının tenime sıcak dokunuşunda

Çiseleyen yağmur taneciklerinin yüzümü sıyırışında

Çocukların saf gülüşlerinde

Anaların dokunaklı çığlıklarında

Sevdam diye bildiğim kadınların gözyaşlarında

Ay’ın şavkını toprağa vurduğu

Her anda hep yaşayacağım seni.

 *17 AĞUSTOS 2006-Kasım ENGİN arkadaş tarafından Erdal arkadaşa ilişkin yazılmış şiirdir.

Caferi Sori