Andok ve Bişar Yoldaşların Anısına
Melodiler ardı sıra koşuşuyor kulağımda. Hangisine kapılıp gideceğimi şaşırıyorum.
Anılar ayrıntılarıyla canlanıyorlar. Gözlerim kapalı sanıyorum ama açık olduklarını fark ediyorum.
Bütün bunlar birkaç saatlik yürümenin ardından, arkadaşlarımdan sadece birkaç dakika önce ulaştığım boğazda mı gerçekleşiyor?
Haziran sıcağında terlemiş vücuduma vuran hafif rüzgarın, üşüme sınırında beni sürüklediği sıcak anıları ayıklamakta zorlanıyorum. Bışar’ın benden onlarca dakika önce ulaştığı boğazlarda teselli veren gülümsemesi ile beni beklediği 99-2000 kışını hatırlıyorum. O’nun dağdaki bu rahatlığını, gerilladaki hızlı gelişimini kıskanıyorum. Bir sonraki sefer ondan önce ulaşma, yorgun bacaklarına destek için el uzatma sözünü kendime veriyorum. Veriyorum ama onun yine herkesten daha coşkuyla harekete geçeceğini ve hepimizi arkasında bırakacağını bilerek bunu yapıyorum.
Arkadaşlarım henüz ulaşmamış ve ben bu boğazda melodiler eşliğindeki anılarımla kendimden geçiyorum. Onca sesin içinden yine Bışar’ın 2001 yılında Erzurum eyaletine giderken haykıran sesini duyuyorum. Kulaklarıma inanamıyorum, sanki dün gibi...keşke diyorum, tıpkı o gün dediğim gibi, beni de götürse kendi sesinin ardından. O ses gibi kalsam ardımdakilerin anılarında, hiç silinmesem...
Arkadaşlarımın birkaç yüz metre aşağıdan gelişlerini hisseder gibiyim. Ne sesleri kulaklarımda, ne de silüetleri gözümde. Başka sesler ve görüntüler beni işgal etmekte. Andok’un hiç bükülmeyen endamı karşımda. Yıllarca yaşadık birlikte, bir sefer olsun farklı görseydim onu, leke mi düşerdi bu yaşananlara...nasıl başarıyordu tüm ruhunu bu felsefe ile doyurmayı, nasıl yaratıyordu bu hiç sarsılmayan morali, neye dayanıyordu inanılmaz inancı. 1997 yılında meydanlarda gençliği harekete geçiren Andok’un kararlı resmi, 1998 Temmuzunda Meriç Irmağını keserken, ‘99 kışında gerillacılığa alışırken, 2000 yazında zorlu eğitimden geçerken, 2001 yılında bizi arkasında bırakıp Amed’e yönelirken şimdi yine karşımda. O gencecik bedene nasıl sığdırmıştı böylesi bir ruhu...Bir ses arıyorum onca sesin içinden Andok’a ait. Farklı bir şey duyacakmışım gibi kulak kabartıyorum; ve o tanıdık sözler: “serkeftin yoldaş”.
Arkadaşlarım boğaza ulaştı. Ne duyuyorum, ne görüyorum onları. Bir rüyada gibiyim, uyandırılmaktan, uyanınca yitmesinden korkuyorum. Bir rüyada gibiyim, Bışar ile hız yarışına girdiğim, Andok ile ruh yenilediğim. Yitmesin diye hafızamın derinliklerine kazıyorum bu rüyayı, yüreğimin en kuytu köşesine yazıyorum. Hem de onların adıyla...
Bişar Andok