Erdal yoldaş, Kuzey Kürdistan’ın Pazarcık yöresinde dünyaya gelmiş ve yaşamla tanışmıştır. Pazarcık yöresi, daha hareketimizin ideolojik grup döneminde mücadelemize açılan, Haki Karer, Kemal Pir gibi birçok önder devrimcinin emeğiyle yoğrulan ve bu emek temelinde Apocu hareketle erkenden tanışıp katılım gösteren, hareketimizin kitlesel tabana ulaştığı ilk bölgeler arasında yer alan bir yöremizdir. Mücadele tarihimiz boyunca, bu zemin üzerinden mücadeleye katılarak önemli bir militan performans ve pratik sergileyen birçok yoldaşımız olmuştur. Bese Anuş’tan Abbaslara kadar birçok devrimci militanın çıktığı ve yüzlerce şehit veren, bu topraklarda yetişen, gücünü bu toprakların zengin birikiminden alan ve devrimci militanlaşmada zirveleşen Erdallar da ortaya çıkmıştır.
Birinci Erdal (Mustafa Yöndem), daha hareketin ideolojik aşamadan politik aşamaya geçtiği süreçlerde harekete katılmış ve onun etkin bir militanı olmayı başarmıştır. 1980 cunta darbesinden sonra yaşanan geri çekilme sürecinde Filistin-Lübnan sahasında eğitime alınan kadrolar arasında Erdal yoldaş da yerini almıştır. Askeri kişiliği, disiplinli yaşamı, yetkin ve keskin devrimci militan duruşuyla öne çıkan Erdal (Mustafa Yöndem) yoldaş, geri dönüş sürecinde ülkeye ilk yönelen gruplar içerisinde yer almıştır. Kürdistan’ın Botan yöresinde yürüttüğü faaliyetlerle iz bırakan ve gerillanın Kürdistan’da kalıcı bir biçimde oturtulmasında önemli bir role sahip olan birinci Erdal’ın şahsında, yaşamında ve eyleminde yaşanan, tek kelimeyle bir yiğitleşme olmuştur. O, yiğit bir asker ve komutan olabilmeyi, ilk başaranlardan birisi olmuştur. Agit yoldaşla birlikte şanlı 15 Ağustos Atılımı’nda Eruh eyleminin planlayıcılarından birisi olmuş ve bu eylemde, Agit yoldaş eylemin komutanı ve koordinesiyken, Erdal yoldaş da saldırı kol komutanı olarak görev üstlenmiş ve bu görevi yüksek bir saldırı ruhu, cesaret ve kararlılıkla başarmıştır. Öyle ki, Eruh’taki merkez jandarma karakolunu 1,5 dakikada ele geçiren, cesareti, sürati ve temposu ile düşmanı adeta şaşkına çeviren yılmaz bir komutanımızdır.
Pazarcık zemininden çıkış yapan ve bu biçimde yiğitleşerek komutanlaşan birinci Erdal’ın en yetkin takipçisi de ikinci Erdal olmuştur. Ve zaten ikinci Erdal, birinci Erdalın takipçisi olmayı çok bilinçli bir biçimde kendisine temel bir amaç olarak esas almış ve bunu bilinçli bir tarzda pratiğinde yaşamsallaştıran bir gerçeği ortaya çıkarmıştır. İki Erdal’ın da Pazarcık yöresinden çıkarak aynı şekilde Botan alanında komutanlaşmayı, yiğitleşmeyi başarmış olmaları, kendi başına üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir olaydır. Her ikisininde çıktığı yer Pazarcık olurken, komutanlaşma sahaları, Agitlerin diyarı Botan olmuştur. Bu, çok bilinçli bir tercihtir. Özellikle ikinci Erdal için, birinci Erdal’ın takipçisi olarak bilinçli yapılan ve uygulanan bir tercih olduğu açık bir gerçekliktir. Agitlerin yoldaşı olabilmiş ve onun izinde komutanlaşmayı başarmış ve yiğitleşme örneği olmuş iki Erdal da, aynı zamanda Kuzey Kürdistan’ın batı ucundan doğu ucuna doğru bir köprü olarak ulusal birliğin ve bütünlüğün en güçlü örnekleri olmuşlardır.
İkinci Erdal, Engin Sincer yoldaş, daha küçük yaşta ailesinin bulunduğu Avrupa’ya götürülmüş, öğrenimini Avrupa’da sürdürmüştür. Avrupa ortamında da birçok Avrupalı arkadaş edinmiş ve kendisi ülkeye döndükten sonra da bu arkadaşlarının Erdal yoldaşa bağlılıklarını sürdürdüğüne yakın çevresinin tanık olduğu sağlam dostluklar kurmuştur. Yörenin, çevrenin ve ailenin yurtseverlik konumundan etkilenen Erdal yoldaş, her ne kadar liseyi Almanya’da bitirmiş, belli bir kültür düzeyine ulaşmış, Avrupa ve birçok çevrede dostlar edinmişse de, onun kalbi, egemenlik altında olan ülkesi için çarpmakta, ülkesine ulaşabilmek için büyük bir heyecanla devrimci sempatizanlık faaliyetlerine tüm gücüyle katılmaktadır. 1988-89 yılından sonra elindeki bütün kişisel yaşam olanaklarına rağmen o, ülkesinin bir kadrosu olmak, Apocu hareketin iyi bir militanı olmak için profesyonel devrimciliğe adım atarak ilk temel eğitimini 1990 yılında Avrupa’da görmüş ve profesyonel devrimci yaşam sürecine girmiştir. Kültür birikimi ve yabancı dil bilgisinden ötürü ilk profesyonel devrimci faaliyeti, dış ilişkiler bürosunda diplomasi faaliyeti ile başlamıştır. Çok genç yaşta olmasına rağmen, Avrupa’daki bütün dış ilişki büroları tarafından aranan ve kendi bürolarında görev alması için hakkında istek ve öneride bulunulan bir arkadaştı. Candanlığı, can yoldaşlığı, samimiyeti, zekiliği, düşüncedeki üretkenliği, girişimciliği, keskinliği ve kararlılığı, daha ilk yılında dikkat çekici özellikleri olarak göze çarpmıştır. Ama o, Avrupa’da yürüttüğü faaliyetlerle tatmin olmamış, ülke sahasına gelmek ve Önderlikle buluşmak için sürekli öneri ve dayatmalarda bulunmuş ve sonunda 1992 yılının ortalarında Önderlik sahası olan Mahsum Korkmaz Akademisi’ne gelerek burada kısa süre Önderlik eğitimini almıştır.
Hareketimiz üzerindeki uluslararası komplo ilk olarak 1992 yılında devreye girmiş ve bu komplonun ilk eylemi, Lübnan’da bulunan Mahsum Korkmaz Akademisi’ni kapatmak olmuştur. İşte o süreçte akademinin bir öğrencisi olan Erdal yoldaş, diğer akademi öğrencileriyle birlikte Güney Kürdistan’a doğru yola çıkmıştır. Aynı süreçte, uluslararası komplonun devamı olarak Güney Kürdistan’da bulunan üstlenme sahalarımıza hem güneyli güçler, hem de Türk ordusu tarafından güneyden ve kuzeyden kapsamlı bir saldırı başlatılmıştır. Mücadele tarihimize Güney Savaşı olarak geçen bu savaş sürecinin başladığı süreçte Erdal yoldaş da içinde bulunduğu grupla birlikte Güney Kürdistan’a geçiş yaparak daha savaşın ilk günlerinde Haftanin cephesine ulaşmış ve hemen savaş birliklerinin mevzilenmesinde yerini almıştır. Daha ilk gününde, içinde bulunduğu birliğin mevzilendiği alana ihanetçi güçlerin gerçekleştirdiği bir saldırıda, Avrupa’dan beraber geldiği ve aynı mevzide savaştığı Rızgar yoldaşı şehit düşmüş ve kendisi de hafif bir şekilde yaralanmıştır. Avrupa’da büyümüş ve okumuş olmasına karşın, ülkeye ayak bastığı ilk gün böyle bir olayla karşılaşmış olması karşısında hiçbir sarsılmaya uğramadan yüksek bir moral ve coşkuyla savaş birliklerinde savaşmayı sürdürmüştür. Ülkeye ilk ayak basmasıyla birlikte karşılaştığı bu ihanet saldırısına karşı doğru devrimci ilkesel tutumunu daha da pekiştirerek her türlü ihanetçi, çizgi dışı yaklaşıma karşı sağlam bir militanlaşmanın mayasını bu ilk pratiği ile birlikte daha güçlü bir biçimde atmıştır. Bundan sonra bütün devrimci mücadele yaşamı boyuncu her türlü ihanetçiliğe, ilkel milliyetçiliğe, çizgi dışı eğilime karşı, keskin tavrıyla tanınan öncü kadrolardan biri haline gelmeyi başaran bir kişilik olmuştur.
Erdal yoldaş, farklı bir kültürden ve ortamdan gelmiş olmasına rağmen, devrimci savaş pratiğini yürüttüğü Botan alanında çok kısa bir sürede kendisini kabul ettirmeyi başaran bir pratiğin sahibi olmuştur. İlk görevine manga komutanlığından başlamış, daha sonra takım, bölük ve tabur düzeyine kadar tempolu bir gelişmeyi yaşayarak savaş pratiği içerisinde gösterdiği beceri, yetenek, cesaret ve taktisyenliği ile tüm savaşçı yapısı için güven kaynağı ve aranılan bir komutan düzeyine ulaşmıştır.
İlk profesyonel devrimci faaliyetinin başladığı diplomasi alanında göreve başlarken de, askeri faaliyetler içerisinde manga komutanı olarak görevliyken de, değişik sorumlular ve komutanlar tarafından “Bu yoldaş yanımıza gelmeli, yanımıza gelirse birçok katkısı olur” şeklinde istekte bulunulan, aranan bir kişilik olduğunu göstermiş olması, çarpıcı bir özelliği durumundadır. Bu nedenle gittiği her yerde ilgi gören, ilgi gösteren, mütevazı duruşuyla herkesle, her sınıftan gelen arkadaşla kaynaşabilen, onları doğru devrimci çizgiye çekmede oldukça başarılı bir komutanlık, yöneticilik performansını gösteren yoldaşlarımızdan birisi olmuştur. Bu gelişkin özelliklerinden ötürü, tabur komutanı olarak görev yaptığı ve Cudi alanının sorumluluğunu yürüttüğü süreçte gerçekleşen PKK VI. Kongresi’nde büyük bir oy çoğunluğuyla Merkez Komite üyeliğine seçilmiştir. Daha sonra, 99 yılının o zorlu sürecinde, uluslararası komplonun Önderliğimizi esaret altına aldığı bu zorlu dönemde Erdal yoldaş, Gabar ve tüm Mardin eyalet sorumluluğunu üstlenerek komploya karşı devrimci duruşun sergilenişinde temel bir köşe taşı olmayı başarmıştır. 99 yılının sonuna doğru gelindiğinde gerçekleştirilen PKK Olağanüstü VII. Kongresi’nde de yeniden PKK Merkez Komite üyeliğine seçilen Erdal yoldaşın düzenlemesi, devrimci faaliyetleri orada devam ettirme göreviyle Avrupa alanına yapılmıştır.
Birçok kadronun sallantıda olduğu, hareketimiz içerisinde dalgalanmaların yaşandığı bu kritik süreçte o, temkinli ama aynı derecede de kararlı duruşuyla çevresine güç veren, doğru çizgiyi dayatan bir duruşun sahibi olmuştur. Erdal yoldaşın bu duruşu, her ne kadar o dönemde herkes tarafından tam olarak anlaşılmamış olsa da, o, 2000, 2001 ve 2002 yılları boyunca, bulunduğu Avrupa alanında göstermiş olduğu çaba ve sarsılmaz kararlılık ile çizgiye ve Önderliğe bağlılığının derinliğini pratikte ortaya koyan bir kişilik olmuştur. PKK VIII. Kongresi’nde de, KADEK Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen arkadaşlardan birisi olan Erdal yoldaşın Avrupa’daki üç yıllık faaliyet süreci boyunca diplomasi, KNK Yürütme Konseyi Üyeliği, Avrupa Yürütme Üyeliği ve kitle faaliyetleri gibi birçok alanda göstermiş olduğu öncü militan düzey ve yürüttüğü faaliyetlerin izi yıllarca silinemeyecek düzeyde belirgin bir etki bıraktığı kesindir. Özellikle uluslararası komplonun dağıtıcı, yıkıcı etkisinin yoğun olduğu o süreçte, Erdal yoldaş toparlayıcı, birleştirici kişiliğinin yanı sıra hiçbir savrulmaya uğramadan yürüttüğü başarılı pratiği ile tüm arkadaş ve çalışan yapısı ile yurtsever halkımız açısından en büyük birleştirici öğe olabilmiştir. Erdal yoldaş Avrupa çalışmalarında, üstelik de oldukça kritik bir süreçte sergilediği bu duruş ile, hem mücadele birikim ve değerlerimizin temsilciliğini yapmış; hem de her türlü gelişme ve yeniliğe başarıyla uyum gösterebilen Apocu militan özelliklerini sergileyebilmiştir. Belki mütevazi kişiliği nedeni ile kendisinin ve çalışmalarının tanıtıcısı, hatta deyim yerindeyse reklamcısı olmamış ama Apoculuğun o sessiz, derinden, kalıcı çalışma yürütme özelliğinin en eşsiz örneklerinden biri olmayı başarmıştır. Nitekim Avrupa çalışmalarımızda yeralan en eski yurtseverlerden, en yeni kadro adaylarına, Kürdistan’ın dört parçasından ve değişik siyasi geleneklerden gelen KNK üyelerinden Avrupalı dostlara kadar çok değişik kesimlerin gönüllerinde taht kurması bunun en açık ifadesidir.
Sürükleyici ve toparlayıcılığıyla Avrupa’daki faaliyetlerimizin toparlanmasında en önemli rolü üstlenen bir yoldaşımız olan Erdal yoldaş, 2003 yılı ortalarında tekrardan geldiği ülke sahasında, son gerçekleşen KADEK Yönetim Kurulu Toplantısı’na katılmış ve bu toplantı ile birlikte, düzenlemesinin çok sevdiği gerilla faaliyetlerine olması, onu oldukça sevindirmiştir. Bu temelde, büyük bir istek, çoşku ve moralle dopdolu olarak HPG askeri faaliyetlerine katılmıştır. Yeniden döndüğü HPG faaliyetlerinde çalışma yürüttüğü 15 günlük süre içerisinde göstermiş olduğu performans, tempo, yüksek moral ve coşkusuyla, kısa sürede Anakarargah sahasında bulunan bütün savaşçı ve komuta yapısı tarafından sevilen, güler yüzlü komutan olmayı başarmıştır. HPG’de Askeri Konsey Yürütmesi ve HPG Genel Komutanlık yardımcısı olarak görev yürütürken şahadete ulaşmış olması, bütün HPG yapısı ve tüm KADEK militanları için büyük bir üzüntü yaratmakla birlikte, tüm yapımız ve herkes için bir mesaj niteliği taşımıştır. Erdal yoldaşın şahadeti, yeni dönemde tüm HPG güçleri için, dönem görevleri üzerine hangi kararlılık ve moralle, hangi cesaretle, hangi tarz ve tempoyla yürünmesi gerektiğine dair bir mesaj olmuştur.
Erdal yoldaşın HPG’de yürüttüğü 15 günlük faaliyetlerin toplamı, yeni dönem çalışmasının perspektifi ve talimatı durumundadır. Onun tutturduğu tempo, tarz, keskinlik ve yetkinlik, hepimiz için her zaman rehber olacak düzeydedir. Bu yüzden bu dönemde gerçekleştirdiğimiz HPG II. Konferansı, şehit Erdal yoldaşın naaşının konferans salonuna getirilmesi ve onun önünde saygı duruşu ile başlatılmış, yeni dönem komutanlaşmasının sembolleşen ismi ve kişiliği olarak kabul edilmiş, bütün HPG çalışmalarında mücadeleyi yükselterek anısını yaşatma andı içilmiştir. Bütün birliklerde, anıya bağlılık yeminleriyle ölümsüz komutan Erdal yoldaşın mücadelede yaşatılacağının ve dönemin öncü komutanı olarak emir ve talimatlarını doğru bir biçimde pratikleştirileceğinin andı içilmiş ve sözü verilmiştir. Nitekim, konferansın devam eden tartışmalarında, Erdal yoldaşın meşru savunma çizgisinin öncü komutanı olarak ilan edilmesi kararı alınmış ve aynı dönemde şehit düşen Mahir yoldaş ile birlikte, oy birliği ile HPG Meclisi’nin onur üyeliğine seçilmişlerdir. Nasıl ki, halk savaşı sürecinin komutanı Agit yoldaş olduysa, meşru savunma savaşının komutanı da Erdal yoldaş olmuştur.
Bununla birlikte Erdal yoldaşın beklenmedik bir anda ve umulmadık bir yerde şehit verilmesinin nedenleri üzerinde durulmuş, gerçekleşen olayın biçimi ne olursa olsun, sorgulanması, yargılanması ve zemin olma anlamında görülmesi gereken öncelikli anlayış, klasik, düz, tedbirsiz, denetimsiz komuta anlayışıdır. Bu noktada, hepimizin ve orada bulunan tüm komuta yapısının yetersiz yaklaşımı söz konusudur. Erdal yoldaşın şahadetinin verdiği mesajın gereklerini yerine getirmek ancak, burada yaşanan yetersiz yaklaşımı ve bu klasik komuta gerçeğini olmazsa olmaz kabilinden aşma temelinde daha yoğun ve yetkin bir mücadeleyi geliştirmekle mümkün olacaktır. Bir bütün olarak olay ve olay esnasında yaşananlardan çıkarılması gereken önemli dersler ve sonuçlar vardır. Erdal ve Xelat (Xoraman Ali) yoldaşları böylesi bir zeminde kaybetmiş olmamız, bizler için çok ciddi ve acı verici bir ders olarak belleklerimize kazınmıştır. Erdal ve Xelat yoldaşlar, tedbirli olmanın, salt savaş ve eylem pratiğinde değil, yaşamın her alanında, her koşul altında zorunluluğunu; detaylarda derinleşip her şeyi daha planlı ve daha denetimli bir şekilde pratikleştirme gerekliliğini bir kez daha en çarpıcı bir şekilde ortaya koymuşlardır. Bütün bunların olmaması halinde, her zaman bu tür olasılıklarla karşı karşıya gelebileceğimizi görmek, burada yaşanan hataları doğru tespit etmek ve bu temelde askeri düzen ve sistemle detayda ilgilenen, her şeyi planlı ve incelikli ele alan bir yaklaşımı esas almak gerekmektedir. Örgütsel düzenleniş açısından çıkarılması gereken bu derslerle birlikte, olayın mahiyetini daha derinliğine kavrama ve bu temelde Apocu militan çizgiyi, komuta gerçeğini oturtma görevi ile karşı karşıya olmamız da inkar edilemez ve mutlaka yerine getirilmesi gereken bir gerçekliktir. Bu noktada, şehit Erdal ve şehit Xelatların kanı yerde kalmamalıdır ve kalmayacaktır. Bu olay büyük bir derse dönüşerek her türlü çizgi dışı, çeteci klasik anlayışa karşı yetkin bir mücadele ile doğru komutanlık performansını yakalama esas alınmalıdır. Şehit Erdalları ve Xelatları ancak bu temelde adlarına layık bir biçimde mücadeleyi yükselterek yaşatabiliriz.
Bunun için de, mücadele tarihimiz boyunca Önderliğimizin çizgisinde yürüyen Agitlerin, Zilanların ve Erdalların Apocu militan çizgisiyle, bunun karşıtı olan geri, klasik çeteci çizginin mücadelesinde Apocu çizginin hakim kılınması ile safların netleştirilmesi ve Apocu militan ruhla donanmış komuta ve ordu gerçeğine ulaşılması görevlerini bu olay bir kez daha önümüze koymuştur. Saflarımızın hiçbir muğlaklığa yer vermeyecek bir tarzda netleştirilmesi, Önderliğin ve şehitlerimizin çizgisinde yetkince yürüyen, iç mücadeleyi bu temelde geliştirerek netleşmeyi esas alan, netleşmiş bir yapılanma ile dış mücadeleyi en yetkin bir biçimde geliştiren bir örgütsel yapıya ulaşma görevi Erdal yoldaşın bizlere verdiği talimatın esasını oluşturmaktadır. Hareketimiz, bir bütün olarak çizgi dışı anlayışlara karşı mücadelede önemli bir başarıyı sağlamış olmasına rağmen, Erdal ve Xelat yoldaşların anılarına ancak, içimizde kalıntı biçiminde de olsa varolan geri, duyarsız, tedbirden uzak yaklaşımlar ile çizgi dışı çeteci eğilimlere karşı yetkin bir mücadele ile safların berraklaştırılması görevini tam ve yeterli bir biçimde yerine getirerek layıkıyla sahip çıkılabilecektir. Erdal ve Xelat yoldaşların bu biçimdeki şahadetleri ve tarihin bu önemli döneminde gerçekleşen bu olayın bizlere verdiği mesajı doğru kavrama ve bu temelde iç-dış mücadeleyi yetkinleştirerek şehitlerin çizgisinde yılmaz ve yenilmez bir ordu gerçeğine ulaşma temelinde mesajın pratikleştirilmesinin gereklerini yerine getirmekle karşı karşıya bulunmaktayız.
Erdal yoldaşın katılım ve gelişme çizgisi tüm yapımız ve Kürdistan gençliği için örnek alınması ve esas alınması gereken bir çizgidir. Dürüst ve samimi bir biçimde inanarak ve hiçbir bireysel kaygı taşımadan katılımın gerçekleştiği yerde kişinin kendi öz emeğine dayanarak kendi kendini geliştirip büyütebileceği, Erdal yoldaş şahsında kanıtlanmış bir gerçekliktir. Bu noktada Erdal yoldaşın katılım çizgisi ve militan yaşamı çarpıcı bir örnektir. O, Avrupa’da iyi bir siyasetçi ve diplomat, Kürdistan’da, Botan dağlarında ise iyi ve yetkin bir komutan olabilmiş, çok yönlülüğü kişiliğinde yaşamsallaştırarak öncü militan, komutan kişiliğini temsil edebilmiş, bu noktada Apocu çizgide mevzilenerek ölümsüzleşen bir düzeye erişmiştir. Erdal yoldaş, Apocu önderliksel hareketin yetiştirdiği militan önder kadronun, insani yetenekleri ayaklandırarak iradeleşmeyi ve büyümeyi esas alan kahramanca yürüyüşünün son halkası durumundadır. Erdal yoldaşı öncelikle bir komutan olarak tanımlamak, ona öyle yaklaşmak daha doğru ve isabetli bir tanımlama olacaktır. Apocu çizgide derinleşen, onun ideolojik, politik ve felsefi gerçeğinde yoğunlaşan komutalaşmış bir kişilik, gerektiğinde bir siyasetçi, gerektiğinde bir halkçı, propagandacı, gerektiğinde bir diplomat olabilecek bir düzeye erişmiş demektir. Çünkü bu ideolojik-politik derinliğin özümsenmesi, uygarlaşma, iradeleşme, özgürleşme, eşit-özgür bakış açısına ulaşma ve bireyselleşmenin toplumsallaşma ile optimal bir dengeyi sağladığı uyumlu, kollektif bir yaşam tarzına ulaşma anlamına gelmektedir. Ve bu da, yaşamın her alanında, sanattan spora, kültüre; kültürden çevre sorunlarına kadar her konuyla ilgili, bilinçli, öngörülü, duygu ile dopdolu bir kişiliğin şekillenmesine giden yola girmek anlamına gelmektedir.
Yoldaş canlısı olan Erdal yoldaş, yoldaşa bağlılık, sevgi, saygı ve ölçülü yaklaşımda kusursuz bir insan tiplemesini kendi şahsında gerçekleştirmiştir. Zorluklar karşısında pes etmeyen, hiçbir zaman kararlılığını yitirmeyen, her koşul altında yüksek bir moral, güleç bir yüz ile sorunlara yaklaşıp çevreye moral saçan, etrafını moralize eden, esprili yaklaşımlarla yaşamı renklendiren ve güzelleştiren, üslubuyla yoldaşlık ortamını güvenli ve çekici kılan, tarzıyla da partileşme yaşamının en uygun bir temsilcisi olan bir düzeye ulaşmıştır. Bütün mücadele yaşamı boyunca, Erdal yoldaşın tarzından rahatsız olan, kırılan bir kimse ortaya çıkmamıştır. Herkesle diyalog kurması, özellikle mütevazılığı, açık sözlülüğü ve halkçı özelliği ile gerçek bir halk önderliğini temsil eden bir performansı yakalamıştır. Zeki ve çalışkan, hiçbir zaman önündeki çalışmayı ertelemeyen, onu başarmak ve bitirmek için canla başla çalışan, bu anlamda yüksek bir tempoyla birçok çalışmayı birarada yürütebilme becerisine ulaşmış bir düzeyi söz konusu olmuştur. Bütün bu kişilik özellikleri bir araya gelince Erdal yoldaşı ancak ‘şeker gibi bir arkadaş’, ‘hevalekî şekire’ diye tanımlamak en uygun olan bir tanımlama olarak ortaya çıkıyor. Bu da acımızı ve ona olan borcumuzu çok daha büyütüyor.
Erdal yoldaş, ülke ve halk sevgisi yüksek olan bir yoldaşımızdı. Temelde kültürünü Avrupa okullarından almış olmasına rağmen, ülke topraklarında yaşamak, yoldaşlar arasında bulunmak ve savaş ortamını yaşamak onun için en büyük haz ve mutluluk kaynağı olmuştur. Bu noktada çarpıcı bir örnek verilebilir; 92 yılında, Avrupa’daki dış ilişki faaliyetlerini yürüten ve içlerinde Erdal yoldaşın da bulunduğu bir grup arkadaş olarak ülkeye gelmelerinden sonra, 93 yılında yabancı dil bilen ve diplomasi faaliyetlerinde tecrübeli olan bu arkadaşların tümü, Avrupa örgütümüz tarafından geri istenmişti. Bu arkadaşların hemen hemen hepsi diplomasi faaliyeti yürütmek üzere tekrar Avrupa’ya gönderilmesine rağmen, böyle bir durumun olduğu Erdal arkadaşa iletildiğinde, “Benim için bir daha oraya dönmek, ülke topraklarından ve gerilla yaşamından kopmak asla söz konusu bile olamaz.” diyerek konuyu hiç tartışmak dahi istememiştir. Ülkeye ve mücadeleye bu kadar sevdalı ve bağlı; insan, ülke, yoldaş sevgi ve saygısı yüksek bir kişiliğin Apocu militanlaşma ve komutanlaşma gerçeğinde derinleşip yükselişi yaşayacağı aslında o zamanda dahi görülebilen açık bir gerçeğiydi. Nitekim pratik süreç, Erdal yoldaşın bu doğrultuda seyreden bir gelişim çizgisini izlediğini ortaya koymuştur. Sözünü ettiğimiz bu kişilik özellikleri, Parti Önderliğimizin, bir komutanda ve militanda olması gereken özellikler olarak formüle ettiği kişilik özellikleridir. Bu kişilik özellikleri ile birlikte, net bir askeri bakış açısı, kültürlü ve disiplinli yaşam anlayışı, askerileşmede olması gereken planlı hareket tarzı, sistemli bakış açısı ve örgütlülük, Erdal yoldaşta en baştan itibaren gelişim gösteren özellikler olmuştur. Bütün bunlarla birlikte, keskin ve sonuç alıcı bir vuruş tarzına, ruhuna, cesaretine ve pratik becerisine sahip bir askeri komuta kişiliğine ulaşmış, böyle bir düzeyi kendi şahsında ortaya çıkarmıştır. Erdal yoldaşın savaşta koparıcılığı ve etkili vuruş tarzı daha ilk süreçlerde öne çıkan birer özellik olarak göze çarpmıştır. 1994 yılında Eruh’a bağlı Serxatê taburuna yönelik eylemde ortaya koyduğu koparıcı ve sonuç alıcı vuruş tarzı, bu konudaki yetenek ve cesaretini en iyi sergileyen bir örnek olarak değerlendirilebilir.
Erdal yoldaş, sadece askeri bakış açısı, disiplin anlayışı, sistemli yaklaşımı, ilgilenen, eğiten tutumuyla bir öncü komuta düzeyini yakalamamış, aynı zamanda savaşta zekasını da kullanarak hep ifade ettiğimiz beyni ve yüreği ile savaşma tarzını temsil etmiş, kendi çapında ne denli bir taktisyen olduğunu pratiği ile ortaya çıkarmıştır. Taktiksel açıdan mücadelemizin en çok zorlandığı 1996 ve 97 süreçlerinde nasıl ki Zilan yoldaş gerçekleştirdiği intihar eylemiyle bir taktiksel çıkışı yaparak temsil ettiği ruh ve eylemi ile sürecin önünü açmışsa, 97 yılı boyunca Gabar alanında bölük komutanı olarak bulunan Erdal yoldaş da, Gabar alanında yaşanan yoğun alt yapı sorunlarına rağmen, gücünü her zaman moralize etmiş, en iyi bir biçimde örgütleyerek askeri sistem ve taktik doğrultusunda yoğunlaştırıp taktikte ileri düzeydeki açılımlar ortaya çıkarmıştır. 97 yılı boyunca Gabar alanında gerçekleştirdiği onlarca eylemde, hiç kayıp vermeden kesin sonuç alıcılığı esas alan bir pratiği ortaya çıkarmıştır. Savaş taktiği üzerinde yoğunlaşarak taktikte zenginliği yakalama ve tekniği en iyi bir biçimde kullanıp taktiğin hizmetine sunma noktasında örnek bir komuta kişiliğini sergilemiştir. 97 yılında Gabar’da geliştirdiği taktiksel açılım ve eylemsel çıkışlar ile önemli taktiksel yenilikleri ortaya çıkarmıştır. Bu süreç, gerçekleştirdiği birçok eylemde gücünü hiç riske sokmadan, tekniği etkili bir biçimde kullanıp hedefi imha eden, imha ettikten sonra da gidip malzemeyi alan, sonuç alıcı ve kesin vuruş tarzını uygulayabilen bir komuta kişiliği ve taktisyen olma gerçeğini pratikte en iyi yansıtan eylemsellikler süreci olmuştur. Onun 97 yılında geliştirdiği bu taktik açılım ve tekniğe dayalı sonuç alıcılığı, bugün eğitsel faaliyetlerimizin ana hedefi durumuna getirmiş bulunmaktayız. Şimdi birçok özel birliklerde, askeri akademide ve yine değişik eğitim birimlerinde, 97 yılında Erdal arkadaşın uyguladığı taktik düzeyi yakalamak için yoğun eğitsel faaliyetler yürütülmektedir. Ama o, bu sisteme ve bu düzeye daha 97 yılında ulaşarak bu konuda taktik öncülüğü yapmış, pratiği ile bizlere yol göstermiştir. Taktik ustalığı, vuruş gücü ve sonuç alıcılığı olan bir komuta düzeyini temsil edebilmeyi başaran bir yoldaşımız olmuştur.
Erdal yoldaş, yapısını eğiten, yapısıyla kaynaşan, halkçı kişiliği ile tüm yapıyı yoğunlaşmaya sevk eden duruşuyla Önderliğimizin talimatlarında dile getirdiği “Bir komutan kendisini şerbet yapmalı ve yapısına içirebilmelidir” talimatına ve perspektifine tam uygun bir komuta kişiliği olmuştur. Yapısı tarafından en çok sevilen, sayılan ve yapısıyla çok sıkı bir biçimde sıkı yoldaşlık bağları ile bütünleşen bir komuta düzeyine ulaşmıştır. Bu anlamda genelden detaya kadar bütün sorunlarla ilgilenen, örgütsel, siyasal ve askeri konularda netleşmeyi esas alan bir perspektif anlayışına sahip olmuş, dolayısıyla bulunduğu alanda öncülük yapmada, sürükleyici bir özelliği temsil etmede, moral ve cesaret kaynağı olmada kusursuz bir temsil düzeyine ulaşmıştır.
İyi bir asker ve taktisyen olan Erdal yoldaş, açık, net üslubu ve halkçı özellikleriyle de gerçek bir halk adamı, sürükleyici kişiliği ve çekici üslubuyla etkili bir siyasal çalışma kadrosu olabilmeyi başarmıştır. Erdal yoldaş, yetkisine, düzeyine hiçbir zaman dayanmamış, çok mütevazi bir yaklaşımla kendi gücüne dayanarak etkisini çevresine yaymış ve bu temelde otoriter bir yönetici olabilen bir tarz ve üsluba ulaşmıştır. Öncelikle karşıdakine saygılı yaklaşımı, ona karşı bir saygınlığı geliştirmiş, ahlaki değer yargılarına bağlı, toplumu ve insanı anlayabilen, özgürlükçü demokratik kişiliği ile herkese karşı paylaşımcı tutumuyla, gerçek bir öncü olma konumuna ulaşmayı başarmıştır. Kadın özgürlük çizgisine saygılı yaklaşımı, eşitlikçi ve özgürlükçü tavır, tutum ve yaşam tarzı ile çağdaş Demokratik Uygarlık Çizgisi’nin iyi bir militanı, iyi bir uygulayıcısı olabilmeyi başaran, bunu yaşamı ve pratiği ile gösteren bir militanlık düzeyini yakalamıştır. Hiçbir biçimde oportünizme düşmeden doğru bildiğini pratiğe geçirmiş, inandığı şeyi ısrar ve cesaretle uygulamış, bunu her platformda cesaretle ifade edebilme gücünü kendisinde yaratmış ve böylelikle dönemin vazgeçilmez bir militan düzeyini temsil eden bir gerçekliğe ulaşmıştır. Karşısındakine güven veren, ikna edici üslubuyla etkili olabilmeyi başaran, politik davranmayı bilen ve her çeşit anlayışla tartışmaya açık olan yaklaşımı ile diplomatik alanda da oldukça gelişkin bir performansı sergileyebilmiştir. Örgütçü özellikleri ile öne çıkmış, yanlışları görebilen, örgütün sistemini her koşul altında esas alan tarzıyla örgütsel faaliyetlerde yetkinliğe ulaşmıştır. Kadroyu harekete geçirebilen üslup ve tarzıyla güçlü bir örgütleyici, yönlendirici ve denetleyici militan olmayı başarmıştır. Bütün bu özellikleri ile Erdal yoldaş, aslında Avrupa’dan en son dönüşü ile birlikte, her alanda yoğunlaşmış, bulunduğu ortamlardan olumsuz anlamda etkilenmeyen, aksine bulunduğu ortamları etkileyen, kişiliğinde herhangi bir esneme ve liberalizme düşmeden mücadele keskinliğini daha da arttıran ve bu temelde askeri, siyasi, diplomatik alanda ve örgütsel çalışmalarda yetkinlik ve tecrübe kazanan bir düzeye ulaşmıştır. Mücadelemizin en çok ihtiyaç hissettiği ve kendisinin de ulaşmış olduğu düzey ve tecrübe itibariyle en çok hizmet edebileceği bir dönemde şahadete ulaşmış olması, hareketimiz için gerçekten çok büyük bir kayıp olmuştur. Sağladığı birikim, tecrübe ve yoğunlaşmasıyla en randımanlı olabileceği bir dönemde şahadete ulaşması, bizler için tahammülü zor, acı veren bir kayıp olmuştur. Fakat bununla birlikte bu büyük şahadet, bizlere önemli görevler yüklemiştir.
Her şeyden önce tüm kadro yapımızın Erdal yoldaşın mücadeleci kişiliğini, ruhunu ve kişilik özelliklerini özümseyerek, örnek alarak daha yetkin, daha keskinleşmiş, kararlılaşmış, sonuç alıcı bir militan düzeye ulaşma temelinde mücadeleyi yükselterek Erdal yoldaşı yaşatma ve temsil etme görevimiz vardır. Onun bize verdiği talimat bu çerçevede anlaşılmalıdır.
Bu temelde, tarihin bu önemli döneminde Erdal yoldaştan güç alarak ve onun mücadeleci, keskin ve ilkeli duruşunu kendimize rehber kılarak dönemin görevleri üzerine yürümeli ve Erdal yoldaş şahsında bütün şehitlerin anılarını yaşatarak Önderlik çizgisinin iyi birer militanı olmayı hedeflemeliyiz. Erdal yoldaş gibi iyi bir Önderlik takipçisi olmak, değerlere sıkı sıkıya bağlılık temelinde sarsılmaz bir kararlılıkla, bütün zorluklar karşısında engel tanımaz bir devrimci duruşla mücadeleye atılmak her militan için esas alınması gereken temel bir görevdir. Dönemin temel görevi olan yeni dönem komuta ve kadro tipi, mücadelenin her sahasında temsil edilmeli, halkımızın tarihi özgürlük yürüyüşü, Demokratik Ortadoğu Özgür Kürdistan şiarı altında yükseltilmeli ve kesin başarı ve zaferden başka hiçbir şeyi tanınmamalıdır. Bu temelde her Kongra-Gel’li, her HPG militanı, halkımızın ve Önderliğimizin özgürleşmesine kilitlenmiş bir militan duruşla demokratik siyasal mücadeleyi ve meşru savunma çizgisinde yetkin bir savunma savaşını başarıyla pratikleştirme, yenilmez bir gerilla duruşunu ve aşılmaz bir kitlesel hareketi ortaya çıkarma temelinde mücadeleyi yeni bir aşamaya taşırarak demokratik kurtuluşu gerçekleştirme görevini yerine getirme ve öncü komutan Erdal yoldaşı mücadelede bu temelde yaşatarak mücadelenin zaferinde ölümsüz bir komutan haline getirme görevi ile karşı karşıyadır.
Yeni dönemin öncü komutanının talimatı, demokratik kurtuluş yürüyüşünün başarıyla sonuçlandırılmasıdır. Bu temelde hepimiz, kahraman şehitlerimizin son halkası olan Erdallar, Xelatlar, Mahirler ve Munzurları yeni dönem görevlerinin başarılması temelinde demokratik kurtuluşun zaferinde yaşatma görevi ile karşı karşıya bulunmaktayız. Biz yoldaşlığa bağlılığımızı, Erdallara, Mahirlere bağlılığımızı, onların çizgisinde gerçekleştireceğimiz sarsılmaz bir yürüyüşle somutlaştırmalıyız. Ancak bu temelde, onlara karşı borcumuzu ödeyerek gerçek özeleştirimizi verme düzeyine ulaşabiliriz.
Tek kelime ile güzel bir yoldaş, her zaman aranacak bir arkadaş olan Erdal’a vereceğimiz söz, izinde sonuna kadar yürüyeceğimiz, Önderlik çizgisinin iyi bir militanı olma yolunda büyük komutan Erdal yoldaşı rehber edineceğimiz ve bu temelde Erdalları ölümsüz kılacak bir pratiğin sahibi olma doğrultusunda ardımızda hiçbir şey bırakmaksızın mücadeleye tereddütsüzce ve kaygısızca atılacağımızın sözüdür. Bu doğrultuda şehitlerin bayrağını daha da yükselterek ve zafer yürüyüşünde kahraman şehitlerin komutası altında kesin ve kararlı bir yürüyüşü gerçekleştirerek onlara bağlılığımızı ispatlama ve anılarını mücadelenin zaferinde yaşatma sözünü bir kez daha veriyoruz.
- Erdalları Yaşayalım, Yaşatalım!
- Meşru Savunma Çizgisinin Öncü Komutanı Erdal Yoldaş Ölümsüzdür!
- Erdalların Anısı Demokratik Ortadoğu, Özgür Kürdistan Mücadelesinde Her Zaman Yaşayacaktır!
KCK Yürütme Konseyi Başkanı
Murat KARAYILAN