Kure Jaro, rivayetlerin çekici kılınması içindir belki hakkında söylenenler.
Ama artık anılmasını değiştirecek.
Sivri kayalıkları, susuzluğu, soğukluğu
ve sarp arazisiyle ilk akla gelmesi,
uğruna savaşanların unutulmayacağının bir kanıtıydı.
Tüm yaptığımız, akşam çöküşünün getirdiği sessizliği dinlemekti. Belirsizlik yarın ne olacağına dair bir ipucu vermiyordu. Bilinmeyene doğru olsa da atılan adımlar, başkaldıran haliyle herkeste cesaret yaratmıştı. Tedirginlik çoktan bilinmezlik içinde izini kaybettirmişti.
Doğa, kendisini anlayan insanların yüzünde acının ve zorun izlerini bırakıyordu. Kure Jaro’yu kurtarmak, doğayı özgürleştirmek bize yetmeyecekti. Çünkü beynini ve yüreğini gönüllü zincire vuranların, kendilerine duvar örenlerin toprağa hakareti bitmeyecekti.
Manasız bir kılın bile kıpırdamadığı bütünlük, Kure Jaro’nun ‘ben buyum’ demesini dinliyordu. Tüm saldırılara rağmen kendisine sığınanlara ihanet etmeyecekti.
Güneş ve ay tanık olduklarından utanıyor, zamana olan bağlılıklarını istemeden de olsa yerine getiriyorlardı. Ama, yaşananların beyinde bıraktığı izi hiçbir güç silemeyecekti.
Zoru seven, benliğini bulan ve hiç pişman olmayan yürek, uçakların havayı işgali sırasında daha bir sıcaktı. Gözlerinde savaşın kıvılcımları, bakışlarıyla düşmana tüm kinini kusuyordu.
Zamana karşı yarışan beden, fazla geçmeden parçalanarak kendini gösterecekti. Parçalanan yürekler, parçalanan bedeni kaldırırken inanamıyorlardı. Öfkem mezar kazanların düşüncelerini merak etmekle diniyordu. Akşamla birlikte doğa ve getirdiklerine karşı hazırlanan psikolojiler CANDA ismini duyduktan sonra kendi karanlıklarına çekildiler.
Manga yeri olarak kullanılan uçak ve tank darbeleri, temiz bir ruhu almıştı ki savrulan parçalar yüreklere sınırsız bir güçle saplanmıştı.
Ağacın kazındığında tepki göstermesi gibi düşünceye işlediğin motif, yıllar geçtikçe daha da sahipleniliyor.
O sonbahar gecesinde bıçak açmayan ağızları biraz olsun yumuşatan rüzgar, şimdi sert haliyle bizlere bir şeyler anlatıyor
... Duyuyor musun?
Silah Arkadaşı