Şehitlerimizi doğru anlamak, 15 Ağustos atılımının ruhuyla savaşmaktır!

24’cü 15 Ağustos yılına girerken, HPG’nin değerli komutanlarından ve Askeri Konsey üyesi Medeni yoldaşı şehit vermiş bulunuyoruz. Hem şehit düştüğü dönemi anlamak ve hem de Medeni arkadaşın değerli özelliklerini ortaya çıkartarak özümsemek açısından değerlendirme yapmak gerekli ve önemli oluyor.

Medeni arkadaş 1990 yılında gerilla saflarına katılmıştır. Kuzey Kürdistan’ın orta alanlarından olan Bitlis’in Norşin ilçesinde doğup büyümüştür. Katılımından itibaren uzun süre Zagros alanının çeşitli bölgelerinde savaş birliklerine katılmıştır. Yine Behdinan alanında ve birçok yerde savaşçılık yapmıştır. Savaşa her düzeyde katılım gösterdi. Becerisi, etkinliği onu gerilla örgütlenmesi içinde komutanlaştırdı. Değişik düzeyde uzun süre görevler yürüttü. Her türlü komutanlık ta bulundu. 1997 yılında Zagros yürütmesi içinde yer aldı. Daha sonra Zap ve Gare alanlarında savaşa katıldı. Geri çekilme döneminde o da Kandil’e gitti ve 2000 yılında yaşanan YNK’yle savaşta tabur komutanı olarak yer aldı. 2002 yılından itibaren Zagros ve Gare karargahlarında koordinasyon üyesi olarak görev yürüttü. Medeni arkadaş, 2005 Ağustos’unda yapılan HPG genişletilmiş Komuta Konseyi toplantısına katıldı ve ihtiyaç üzerine Dersim alanında savaşa katılma önerisinde bulundu. Son iki yıldır da Dersim saha koordinesinde yer alarak mücadele yürüttü. Bu katılımcılığı sonucunda, Şubat başında yapılan HPG 4. Konferansı onu Askeri Konsey üyeliğine seçti.
Medeni arkadaş hiç tanımadığı ve ilk defa gittiği Dersim alanında 2006 pratiğinde etkin bir katılım göstererek önemli hizmetlerde bulundu. 2007 yılında Dersim’in açılım alanlarına dönük çalışmaları örgütleyen yönetimin başında bulunuyordu. Onun hedeflenmesi biraz da gerillanın Türkiye’ye yayılmasına dönük yürüttüğü bu faaliyetlerden ötürüdür. Şehit düştüğünde Dersim saha koordinesi ve HPG Askeri Konseyi üyeliği görevlerini yürütüyordu.

Medeni arkadaş yaşamı boyunca her zaman savaş birlikleri içinde yer aldı ve savaş ortamında bulundu. 17 yıllık kesintisiz savaşçı pratiğinin zengin tecrübesini kişiliğinde somutlaştırdı. Her zaman başarı çizgisini esas aldı ve sayısız başarılı eylem içinde savaşçı veya komutan olarak yer aldı. Elbette bazı dönemlerde eleştirilerle de karşı karşıya kaldı. Medeni arkadaş ona da açık oldu. Hiçbir zaman eleştiriye kendini kapatmadı. Belki zamanında ve derin anlamada zorlandı ama özeleştirisel yaklaşım göstermekle de, hiçbir kapalı tutum içinde olmadı. Örgütün değerlendirme ve eleştirilerine, yine birlikte çalıştığı yoldaşlarının, çalışma arkadaşlarının eleştirilerine her zaman açık oldu. İtirazsız dinledi, tepkisiz anlamaya çalıştı. Gerçekten de büyük bir kişilik örneği oldu. Tabi bu süreci mücadele içerisinde geçirmiş, şimdi HPG’ye ve genel hareketimize büyük güç katan, önemli bir kadro-komuta birikimi var PKK’nin. Güçlü bir kadrolaşmayı ifade ediyor bu ve birçok gücü de etkiliyor.

Fakat bütün bunlar içinde, tüm süreci savaş ortamında ve savaş içinde yaşamış olanlar azdır. Medeni arkadaş işte bu az sayıda olan kişilerden birisi oldu. Bunu hiç unutmamak lazım. 90’dan itibaren gerilla hareketinin geliştirdiği ulusal diriliş devriminin canlı tanığı ve büyük öncü militanı olarak varlık gösterdi. Bu süre içerisinde tabi her türlü zorlukla yüz yüze geldi. Yılmadı, geri durmadı. Beynine ve yüreğine dayanarak, önderlikten ve halktan güç alarak yoldaşlarla, örgütle bütünleşerek bu zorlukları yenmeyi, çalışmayı bir ilke olarak esas aldı. Sayısız engelle karşılaştı. İçten, dıştan gelen engellerdi bunlar. Zorluklarla doluydu tabi oldukça zorlayıcıydı da. Hiçbir engel onu mücadele dışına itmek değil, mücadele ortamından uzaklaştırma gücünü bile gösteremedi. Her türlü zorluğa ve engele rağmen, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin ve gerillanın geliştirilebileceğine inandı. Geliştirmenin yol-yöntemlerini bulma arayışı içinde oldu ve düşünerek, bilinç yoğunlaşması yaşayarak daha çok da pratikte çaba harcayarak, küçük imkânları büyük bir çabayla biriktirip mücadele ederek çözüm gücü yaratmayı bildi. Medeni arkadaşın böyle bir kişilik yapısı vardır. Yine bu süreç böyle kolay geçmedi tabi. 17 yıl en sert savaş ortamlarında, 24 saat savaşın içinde yaşayabilmek, ayakta kalabilmek tabi büyük bir irade, incelik, duyarlılık, taktik yaratıcılık ister. Bunları çoğu zamanlarda göstermeye çalıştı. Çok çatışmaya girdi, belki de savaş tarihimizin en fazla çatışmaya giren kişilerinden birisidir, çok yaralandı. Birçok kez ölümden döndü, adeta böyle delik-deşik olmuş bir vücutla ama yüksek bir irade ve inançla, yine de gerilla mücadelesi ortamından kopmayan, her zaman o ortamda kalıp savaş yürütmeyi bilen bir duruşun sahibi oldu.
Önderlik doğru savaşçılığı bir atım barut gibi kendini tüketmek değil de, kanını damla damla vermek olduğunu söylerdi hep. Medeni arkadaş gerçekten de uzun savaş dönemi içinde, kanını damla damla veren ve her damla kandan büyük gelişmelerin yaratılmasını bilen bir yaşamın sahibi oldu. Bu bakımdan öğrenilecek, örnek alınacak yönleri çoktur. Kişilik olarak belki çok öne çıkan, her şeye el atmak isteyen bir konumda olmadı ama aktif mücadelenin, özellikle savaşın her zaman içinde oldu. Sözden çok pratiğe, eyleme baktı. Sorunları çözmekten çok, pratikte, yaşam içinde çözüm üretmeyi daha doğru buldu. Bunlar önemli yönleriydi, özellikleriydi. Gerçekten de mütevazı bir kişilikti, yani Zagros pratiği çok tartışılan, değerlendirilen bir pratiktir. Çok savaş verilmiştir, çok şehit verdik. Tabi çok militan-komutan da yetişti. Savaş içinde bunlar yetişti. Öyle söz ortamında değil ama en çok savaşın içinde olan, savaşın her dönemine katılan her sürecin hakkını vererek kendini eğitip, yetkinleştiren ve komutanlaştıran bir çizginin sahibi oldu. O bakımdan gerçekten mütevazıydi, herkesle bir olmayı, birlikte mücadele etmeyi bildi. Arkadaşlarıyla uyumlu, görevler üzerinde tartışan-karar alan, pratikte kolektivizmi geliştirmeye çalışan bir tutumun sahibi olduğu gibi yeni katılmış savaşçılarla her zaman iç içe oldu. Yaşamda, mücadele de onlardan hiç kopmadı. Çoğu zaman bulunduğu ortamda rütbesinin ne olduğu hiç bilinmedi. Geçenlerde bazı arkadaşlarla karşılaştık şaşkındılar, diyorlardı; “biz İbrahim arkadaşın bu kadar yıldır örgüt içinde olduğunu hiç bilmiyorduk. Sanki böyle 5–10 yıllık bir arkadaş olarak görüyor ve sanıyorduk. Ne kadar eskiymiş”. O bir duruştu tabi katılımdı. Mütevazı bir duruş ve yaşamdı. Medeni arkadaş da benzer bir duruşun, yaşam çizgisinin yürütücülerindendi. O kadar süre en kızgın savaş ortamının içinde bulunmuş olmasına rağmen, her türlü çatışma ortamından geçmesine rağmen, örgüt bir görev verdiyse, bulunduğu alanda üzerine hangi görev düştüyse ona itiraz etmeden yürütmeyi esas aldı. Bulunduğu ortamda kim olduğu, ne kadar süre mücadele içinde bulunduğu, yetki düzeyinin ne olduğu hiç bilinmedi. Hep yapı içinde savaşçılardan birisi olarak yaşamayı, katılmayı esas aldı. Bu savaşçılıkta da böyledir. Her zaman pratiğin başında oldu.

Şehit Medeni NorşinYani böyle bir komuta çizgisi, gerilla da her zaman vardır. Gerillanın yaratıcısı, öncüsü olan Agit komuta kişiliğinden başlayan bir çizgi bu. Bu çizgi, yüzlerce çok değerli gerilla komutanı yetiştirdi bu 25 yıl içerisinde. Medeni arkadaş da bu çizgi içinde yer alan ve böyle bir savaşçı olmaya, çizgi dâhilinde yaşayan-savaşan bir kişilik olmaya büyük gayret gösterdi. Her zaman savaşın içinde olan, görev ve sorumluluk neyi gerektiriyorsa onu yapan, yanında bulunan yoldaşlara gücü oranında destek veren, yardımcı olan bir tutumu gösterdi. Birçoklarının çok ihtiraslı olmalarına rağmen, küçük bazı değer üretmelerine rağmen, büyük karşılık beklemelerine, kendilerini görüntü de çok öne veren pozisyonlarına karşın, Medeni arkadaş pratikte iş yapmayı esas alan ve ona ne tür iş düşüyorsa onu yapmayı esas alan bir kişilik oldu. Bu konuda gerçekten hem mütevazıydi hem de önemli bir çizgi sahibiydi. Rahatlıkla Medeni arkadaşı karargâh komutanı da yapabilirdin, tabur komutanı da yapabilirdin. Bir yerde gerekiyorsa, bölük komutanı da olabilirdi. Bir savaşçı olarak da katılabilirdi. Eğer bulunduğu ortam savaşçı olmasını gerektiriyorsa, hiç tereddüt etmeden savaşçı olarak da katılabilirdi. Pratik içinde de hep en başta olan ve iş yapan, iş yaparak çalışma kolektivizmini yaratan başkalarının iş yapmasını sağlayan bir çizgiyi yürüttü. Böyle emir veren, özerkleşen hep söz düzeyinde kalan, pratikte öncülük görevlerine sahip çıkmayan bir çizgiyi ret etti. Onun savaşçılık anlayışı, komutanlık anlayışı görev üstlenmekti, iş üstlenmekti. Ve üstlendiği işi de en başta yapmaktı. Başkalarının da katılması gerekiyorsa, onları katarak yapmaktı. Bu bakımdan her zaman savaşçı oldu hem de değişik düzeylerde komutanlık yaptı. Bu durum onu büyük bir tecrübe sahibi haline getirdi. Kürdistan gerilla pratiğinin en çok tecrübe sahibi olan kişiliklerinden birisiydi. O tecrübelerini de her zaman pratiğe aktardı. Savaş pratiğini aktardı. Yeni savaşçıları eğitme temelinde aktardı.

En sonunda Zagros-Behdinan alanlarından o büyük savaş tecrübesini, Dersime taşıyarak orada da savaş pratiğine aktarmayı esas aldı. Gerilla tarzının, taktiğinin geliştirilmesi, oturtulmasında pratikleşmeyi esas alan bir çizgi de hep yürüdü. Bu bakımdan hem mütevazı kişiliği, katılımı hem de savaşçılığı komuta çizgisinden örnek alınacak özellikler çoktur. Kürdistan gerillasının yarattığı yüzlerce büyük savaşçı ve komuta örneklerinden birisi oluyor. Hep onlardan öğrenmeyi, onların takipçisi olmayı ve hayata geçirmeyi, şehitlerimizin özelliklerini hayata geçirmeyi esas almıştır.

Önderlik eğitiminden geçti tabi, önderliği tanıdı. Değişik parti eğitimlerinden de geçti. Bütün bu tutumu, davranışı, pratikçiliği o bilinç düzeyiyle, kavrayış düzeyiyle kararlılığıyla bağlıydı. Bu bakımdan sorunlar ve zorluklar ne olursa olsun, o hep mücadeleyi yürütme kararlılığı içinde oldu. Mücadele yürütülür, pratikte ısrar edilirse zorlukların yenileceği, sorunların çözüleceğine inandı. Dolayısıyla da çözüm yerini hep pratik olarak gördü. Sorunları pratikte çözmeyi, zorlukları mücadele ederek yenmeyi esas aldı. Bu bakımdan en küçük bir ideolojik-örgütsel duruşta yalpalama, geriye düşme, zayıflık gösterme olmadı. Bu bakımdan önemli bir bilinç yoğunlaşmasına sahipti, okuyan-anlayan bir kişilikti. Önderlik gerçeğine, önderlik çizgisine tutku düzeyinde bağlı oldu. Bu bağlılık onu, her zaman bu çizgi temelinde kendini eğitme, geliştirme, hata ve eksikliklerini eleştiri ve özeleştiriyle bulma tutumuna yöneltti.

Tabi çok güçlü bir Kürdistan yurtseveriydi, devrimci bir kişilikti. Gerçekten de büyük bir iradeydi. Yani Medeni arkadaş gibi zorluklar yaşamış, savaşta darbe yemiş kişilik çok azdır. Bir değil, iki değil sayısı çok fazla olan yaralanma düzeylerinde bunları yaşadı. Fakat o her zaman iradesine, inancına, bilincine dayanarak-güvenerek o fiziki darbeleri yenmeyi ve bir savaşçı olarak yoluna devam etmeyi bildi. Belki dıştan bakınca çok göstermiyordu ama büyük bir irade kişiliğiydi. Belki fiziki olarak çok gösterişli, cüsseli değildi ama müthiş bir direnç vardı. Yani o kadar yıpranma, darbe yemeye rağmen, o fiziki direngenlik tabi onun önderlik çizgisine bağlılığıyla, Kürdistan yurtseverliğiyle yani ideolojik duruşuyla bağlıdır. Bu bakımdan APO’cu çizginin doğruluğuna güçlü bir bilinç yoğunlaşmasıyla, anlayarak, kafa yorarak tutku düzeyinde inanan ve onun gereklerini yerine getirmeyi esas alan, bunu getirdikçe Kürt halkının özgür demokratik yaşam hakkının gerçekleşeceğini bilen, öngören bir tutumun sahibi oldu. Bu nedenle de 2005 yazı gibi birçok tartışmanın, karışıklığın olduğu bir ortamda, Dersim’de görev almaktan hiç tereddüt etmedi. Örgütün ihtiyacı olduğunu, HPG’nin, Dersim sahasını güçlendirmesi gerektiğini görünce, doğrudan kendisi önerdi ve gerillanın o zor ortamları aşmasında, büyük çözümleyici bir güç haline kendisini getirdi. Geçen bu iki yıllık çok hareketli, dalgalı, karmaşık siyasi askeri ortamına, en önemli bir mücadele sahasında en üst düzeyde görev yürüterek katıldı. Ne yapmak gerektiğini anlamaya ve anladığı ölçü de pratikleştirmeye çalıştı. Dersim sahasının gerilla pratiğinin örgütlenmesi ve savaşın yürütülmesine en önde katıldığı gibi, gerillanın Kürdistan genelinde örgütlenmesi, hatalarının düzeltilmesi yönünde düşünce ve öneri geliştirmekten geri kalmadı. Bu iki yıl boyunca, zaman zaman bu görüş ve önerilerini ana karargâha sundu. Oldukça isabetli görüşlerdi, gerillanın büyütülmesine ilişkin.

Yine tarz konusunda düzeltme yapmaya ilişkin. İstekleri, önerileri vardı. Medeni arkadaş bu yönleriyle tabi bir yandan 1 Haziran atılım sürecinin öncü militanları komuta gerçeklerinden biri olduğu gibi özellikle 2007 yılı pratiğinin geliştirilmesinde, HPG 4. Konferansında ve Kongra-Gel 5. Genel Kurulunda hareketimizin kararlaştırdığı aktif savunma döneminin geliştirilmesinde, öncü militan düzeyde yer aldı. Türkiye yönetiminin özellikle genelkurmayının kürt halkına inkâr ve imhadan başka bir yaklaşımı göstermedi, ne mutlu türküm demeyen herkesin türk devletinin düşmanı olduğunu ilan etti. AKP-genelkurmay uzlaşması temelinde, Türkiye’nin bütün imkanları seferber edilerek ve bin bir türlü hileli yöntem geliştirilerek imha ve tasfiye saldırılarının yürütüldüğü bir ortamda, bütün bunları boşa çıkartacak bir gerilla direnişinin paralel geliştirilmesine bir de bu direnişi aktif savunma direnişi düzeyine ulaştırmak, bunun pratik sahada planlaması, yeniden mevzilenmesini, tarzını, taktiklerini geliştirme gerillayı pasif savunma konumundan tümden çıkararak, aktif savunma konumuna çekme mücadelesine öncü düzeyde katılan ve en çok çaba harcayan böyle bir mücadele kişiliğinin sembolü olan bir savaşçı oluyor. Yine PKK’yi imha ve tasfiye konsepti temelinde başta önder APO’ya dönük zehirleme saldırısı karşısında, direniş mücadelesini geliştirme, önderlik çizgisine ve gerçeğine en ileri düzeyde sahip çıkarak, bu tür saldırıları boşa çıkartacak bir mücadeleyi pratikte var etmede en önde çaba harcayan militanlardan biri oldu.

2007 yılı mücadelesinin genel direniş içerisinde böyle özgün yönleri vardır. 2007 direnişi türk genelkurmayının gerillayı ezme ve marjinalleştirme stratejisi temelinde kuzeyde ve güneyde saldırılarını en çok yoğunlaştırdığı bir yıldır. Yine, PKK’yi imha ve tasfiye planını, önder APO’yu zehirleme, gerillayı ezme, halkı bastırma kürt direnişini bütün parçalarda tasfiye sürecine sokma saldırısını planlı bir biçimde en üst düzeyde yürüttüğü bir yıl. Dolayısıyla 2007 direnişçiliği bir yandan gerillayı ezme ve marjinalleştirme amaçlarına karşı, diğer yandan hareketimizi imha ve tasfiye etme amaçlarına karşı bunları boşa çıkartmak amacıyla yürütülen bir direniş oluyor. 2007 şehitlerimiz böyle büyük bir direnişin şehitleridirler. 125 yoldaşımızın bu direniş içinde şehit düştüğünü tespit etmiş bulunuyoruz. Tabi çok öncü militanlar var. Botan’da, Zagros’da, orta sahada, Dersim’de, Serhat’ta, Amanos’da, doğu Kürdistan’da, güneyde Kürdistan’ın dört bir yanında bu şehitler mücadelenin en ön saflarında yer alarak yaşamlarını verdiler. Şiyar’lar, Erdal’lar, Çiya’lar gibi gerçekten çok öncü, girişken, ön açan militan tutumlar ortaya çıktı. Bir edebiyat okulumuz vardı geçen bir ay içerisinde, üç üyesini şehit verdik. Bedirhan, Mahir ve Rojinda arkadaşı bir ay içerisinde şehit verdik. Medeni arkadaş bütün bu direniş sürecinin ve şehitlerinin sembolüdür, öncüsüdür. Bütün olumlu özellikleri kendinde toplayan, böyle büyük bir direniş sürecine öncülük eden niteliktedir. Bu özelliklere sahiptir.

PKK tarihi büyük direniş tarihidir. Yine, halk kahramanlığı tarihidir. Büyük şehitler tarihidir aynı zamanda. Her dönemi kahramanca, en ön safta mücadele ederek şehit düşen militanlar kazandılar. Her dönemin böyle öncü, örnek militanları oldu. Haki Karer’le, partileşme süreciyle başlayan, Cuma’larla, Salih’lerle devam eden bir partileşme sürecinin şehitleri var.

12 Eylül faşist askeri rejimine karşı, PKK ideolojisini zafer çizgisinde savunan, büyük zindan direnişçiliği var. Mazlum’ların, Xeyri’lerin, Kemal’lerin, Ferhat’ların direnişi var. Yine yurt dışı direnişçiliği var. 10’dan fazla şehidi vardır o direnişçiliğinde. 12 Eylül faşist askeri rejimine ve onun dayandığı inkâr ve imha sistemine tarihinin en büyük öldürücü darbesini vuran, o büyük 15 Ağustos atılımının öncü militanları şehitleri var. Agit’ler, Erdal’lar, Sevgat’lar var. Gerillanın yaratıcıları, Kürdistan coğrafyasında yerleştiricileri oldular. Zindan direnişçiliğinin, 12 Eylül rejimine ideolojik alanda vurduğu öldürücü darbeyi, siyasi askeri alana taşıdılar. Ve ulusal diriliş devrimini yarattılar. Kürt halkının kahramanlık dönemi dedi, önderlik bu döneme. Bu doğrultuda şehitleri halk kahramanlıklarının sembolü olarak tanımladı. Agit arkadaşı da şehitler şehidi olarak ifade etti.
Tabi 90’lı yıllarda ortaya çıkan ulusal diriliş devrimini ve gerilla direnişini ezmek için, Türkiye yönetiminin topyekun savaş konsepti temelinde yürüttüğü saldırıya karşı, yürütülen ve Kürdistan’ın bütün alanlarına yayılan çok kapsamlı ve kahramanca gerilla direnişi sürdü. 92’den-98’e kadar böyle bir direniş süreci vardır. Bu ne kadar saldırılırsa saldırılsın, ne tür askeri güç kullanılırsa kullanılsın gerillanın ezilemeyeceğinin, yenilemeyeceğinin ispat edildiği, kanıtlandığı bir direniş gerçeğidir. Her türlü düşman saldırısına karşı, önderlik gerçeğinin savunulmasının ve gerilla direnişinin yenilmezliğini gösterme direnişi olmuştur. Bu direnişin büyük kahramanları var, Beritan’lar var, Zilan’lar var. Binlerce şehidi var. Kürt halkı PKK öncülüğünde en büyük direniş savaşını bu direniş sürecinde yaşadı. Gerçekten de kuzey Kürdistan’ın yine güneyin bütün dağları, ovaları gerilla izleriyle doldu. Ayak basmadığı, gerillanın savaş yapmadığı hiçbir yer yoktur. Bu süreçte bunlar ortaya çıktı.

Uluslar arası komploya karşı, güneşimizi karartamazsınız kampanyası çerçevesinde yürütülen direniş var. Önderlikle bütünleşme ve önderliği sahiplenme direnişi. Uluslar arası komployu boşa çıkarma direnişi, bu kampanyanın da onlarca şehidi var. Büyük fedai direnişi bu kampanya içinde gelişti. Rusya’da, Taylan arkadaşımızın direnişinden tutalım, onlarca fedai eylemi yapan yine, zindanda, Kürdistan’ın diğer parçalarında, yurtdışında direnen militanlara kadar böyle büyük bir direnişçilik gelişti. YNK saldırılarına karşı direniş de bu kapsamdadır. Uluslar arası komplonun önderliğe yönelik saldırısı karşısında, güneşimizi karartamazsınız kampanyası temelindeki direniş gerillayı kuşatıp, teslim alma saldırısına karşı da Kandil’de partiyi, önderliği, mücadele değerlerini savunma direnişi olarak ortaya çıktı. Yüzden fazla şehit verdik. En karışık, en karanlık, en belirsizlikle dolu bir dönemin içinde verdik bu şehitleri. Birçoklarının ruhunun karardığı, iradesinin-inancının kırıldığı, ne olacağım kaygısına düştüğü, yine birçoklarının PKK değerlerini nasıl ele geçiririm de, kendi çıkarlarıma kullanırımın hesabını yaptığı, bazılarının artık PKK’nin işinin bittiğini düşündüğü bir ortamda, Celal Talabani gibi kürt tarihinin en uzun süre siyaset gerçeği içinde bulunmuş bir kişinin bile, PKK adına artık kurşun sıkacak tek kişinin bile kalmadığını düşündüğü ve söylediği bir ortamda, PKK’liliğin ne olup olmadığını başta saldırganlar olmak üzere, halka ve tüm dünyaya netçe göstermenin şehitleri oldular. PKK’nin, öyle Kürdistan’da basit konumda olan yer eden bir hareket değil, bir gelenek yaratan halklaşan, halkın özüyle eşitlik, demokrasi, özgürlük çizgisini bilen bir hareket yaratmayı başaran bir düzeyde olduğunu açıkça kanıtladı.

1 Haziran atılım şehitlerimiz de var. Hazırlık döneminde, Erdal arkadaşı şehit verdik, Mahir arkadaşı şehit verdik. Atılım sürecinde çok sayıda öncü militan-kadro şehit düştü. Munzur’lar, Seyit Rıza’lar, Serxwebun’lar, Nucan’lar tabi en son Sorxwin ve Viyan arkadaşlar, Şilan arkadaş öncü yönetim düzeyinde şehit verdiğimiz arkadaşlardı. 1 Haziran atılımının anlamı şimdi daha net ortaya çıkmıştır. Barış ve demokratik birlik çözümü çerçevesinde, bir çözümün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin netleşmesinin atılımıydı. Yine ABD’ye dayalı olarak hareketi içten tasfiye etme amacını güden ideolojik örgütsel saldırıya karşı, önderlik çizgisini savunma atılımıydı. Örgüte ve devrim değerlerini sahiplenme ve koruma atılımıydı. Aynı zamanda stratejik değişim, örgütsel dönüşüm ve yeniden yapılanma temelinde hareketin yeniden pratikleşme, örgütlenme, büyüme ve kendini geliştirme sürecini başlatma atılımıydı. Bu dönemin şehitleri, bu büyük amaçların şehitleri oldular. Bu amaçlara tutku düzeyinde bağlandılar ve onları başarıya götürebilmek için hiçbir kaygı, endişe duymadan, zayıflık göstermeden kahramanca mücadele etmeyi bildiler.

2007 şehitlerimiz, bütün bu büyük mücadele tarihi üzerinde yeni bir mücadele sürecini başlatmanın şehitleri oluyor. Pasif savunma konumundan aktif savunma konumuna geçmenin şehitleri, aktif savunma savaşı kapsamında hareketin ideolojik, örgütsel, siyasi ve askeri bakımından kendisini yeniden planlayıp, yeni bir tarzla pratikleştirmesinin şehitleri oluyorlar. Gerillayı ezme ve marjinalleştirmeye karşı, hareketi imha ve tasfiye etmeye karşı direnişin şehitleri oluyorlar. Önder APO’ya dönük saldırı karşısında, önderlik gerçeğini en ileri düzeyde sahiplenmenin ve savunmanın şehitleri oluyorlar. Kısaca yeni bir mücadele sürecine bütün yönleriyle ve her türlü saldırıya karşı, pratikte yeniden örgütleyerek yürütmenin şehitleri oluyorlar. Hareketimiz aktif savunma kararıyla yeni bir mücadele sürecine girmiş bulunuyor. Her alanda böyle bir sürecin gereklerine göre kendini yeniden örgütlüyor, planlıyor yeni bir tarz ve üslup kazanarak pratikleştirmeye yöneliyor. Böyle bir mücadelenin, çalışmanın çok zorlu bir ortamda geçtiği netçe görülüyor. Düşmanda hareketin böyle bir konum kazanmasını engellemek, böyle bir konum kazanmadan hareketi marjinal kılmak, tasfiye etmek için, Türkiye’nin bütün imkanlarını seferber ederek, bölge ve dünya gericiliğini harekete geçirerek saldırı yürütüyor. Demek ki, yeni mücadele sürecini geliştirmek kıyasıya bir savaş içerisinde oluyor. Doğal bir ortamda değil, rahat ve imkânlar içerisinde değil tam tersine oldukça askeri ve siyasi mücadele ortamında ve zorluklarla yüz yüze bulunulan bir ortamda, kıyasıya mücadele ve bir çabayla bu süreç geliştiriliyor. İşte 125 şehidimiz böyle büyük bir çabanın ucunda, Kürt halkının demokratik konfederal sistemi temelinde, kendi öz örgütlülüğü temelinde, özgür ve bağımsız iradesiyle kendi kendini yaşattığı bir çözüm yaratmak için bir mücadele sürecini ifade ediyor. Bu süreci yaratmanın, geliştirmenin şehitleri de elbette ki, Kürt sorununun her halükarda, Kürt halkının iradesi ve mücadelesiyle çözülebileceğini kanıtlamanın şehitleri oluyorlar. Yeni bir mücadele tarihinin şehitleri oluyorlar.

Nasıl ki PKK, 18 Mayıs 77’de Haki Karer’in katledilmesiyle bir direniş, örgütlenme, partileşme sürecine girdi ve bu temelde var olduysa, şimdi 30 yıl sonra ikinci 18 Mayıs kararıyla, Kürt sorununun çözümünü Kürt halkının özgür iradesi ve mücadelesiyle gerçekleştirmeyi hedefleyen yeni bir mücadeleyi başlatmış bulunuyor. 2007 şehitlerimiz, böyle bir süreci en önde omuzlayan, ona yürekten inanan, o sürecin başarısı için herhangi bir tereddüt ve zayıflık göstermeden tüm yaşamlarını ortaya koyan, kahramanca fedai çizgisinde mücadele eden militanlar oluyor. Tarihsel anlamları büyüktür. Anıları demokratik konfederalizmin inşasında ve Kürt sorununun Kürt halkının özgür iradesiyle çözüm gerçeğinde yaşayacaktır. Böyle bir gerçekliği ortaya çıkartmanın adı oluyorlar.

Şehitler gerçeğini doğru anlamak, onların anılarına doğru bağlanmak önemlidir. Önder APO hep bu konular üzerine dikkat çekti. Yetersiz anlamaları hep eleştirdi. İdeolojik, siyasi olmayan bağlanmaları yetersiz buldu. Ağlayıp sızlamayı ortadan kaldırdı. Tam tersine şehitlerin anısını doğru anlamanın ve sahip çıkmanın, onların ölçü ve özelliklerini esas almak ve amaçlarını başarmak için önderlik çizgisinde mücadele etmek, savaşmak olduğunu ortaya koydu. Şehitlerin doğru anlaşılması böyle olmaktadır. Şehitlerin anısına doğru sahip çıkmak bu temeldedir. Onun dışındaki bağlanmaları, yaklaşımları doğru bulmadığı gibi şehitlik gerçeğine de uygun düşmeyen yaklaşımlar olarak mahkûm etti önderlik. Şehitler gerçeğini, Kürt halkının önderlik gerçeği olarak tanımladı. PKK’yi şehitler partisi olarak ifade etti. Şehitlerimizi halkın ve gerillanın komuta gücü olarak tanımladı. Onlar komutan, biz o komuta altında savaşan emir erleriyiz dedi. Şehitler gerçeğimizi, yaşayan parti gerçeği, Kürt halkının ulusal diriliş gerçeği, özgürlük ve demokrasi için mücadele etme gerçeği biçiminde, yaşayan canlı varlıklar olarak tanımladı. Bu temelde 2007 şehitlerini doğru anlamak, anılarına doğru sahip çıkmak ve gereklerini başarıyla yerine getiren konumda olmak gerekiyor. Doğru anlamayan dar, yetersiz yaklaşan, duygusal ideolojik, siyasi, örgütsel içeriğinden kopuk ele alan yaklaşımlardan kendimizi kurtarmamız gerekli. Onlar kesinlikle doğru değildir. Şehitler gerçeğimiz bir kere onu ifade etmiyor. Diğer yandan o tür yaklaşımlar herhangi bir fayda getirmiyor. Şehitler gerçeği, öncülük gerçeğidir, komutanlık gerçeğidir. Kürt halkının özgürlük, eşitlik ve demokrasi çizgisinde yürüttüğü mücadeleye önderlik etme gerçeğidir.

Dolayısıyla şehitleri doğru anlamak ve anılarına sahip çıkmak demek; böyle bir çizgiye girmek demektir. Bu çizginin başaran militanı olmak demektir. Her şeyden önce bu çizgiyi iyi anlayan, bilince çıkaran, özümseyen bu çizgiyi başarmanın tarzını, üslubunu, temposunu yakalayan, başarı için bilinçli ve planlı bir temelde, aktif mücadele yürüten konumda olmayı gerektirir. Bu bakımdan da, şehitler gerçeğini, 2007 şehitlerini doğru anlamak ve anılarına doğru bağlanmak demek; aktif savunma sürecinin başarıyla geliştirilmesini sağlamak demektir. Demokratik toplum konfederalizminin inşasının gerçekleştirilmesi demektir. Aktif savunma çizgisinde, güçlü bir gerilla direnişini var etmek demektir. Başta Türkiye yönetimi olmak üzere, tüm inkârcı ve imhacı güçlerin planlarını boşa çıkartacak bir direnişi ideolojik, siyasi ve askeri alanda yaratmak demektir. Bu da büyük bir bilinçle yine güçlü bir iradeyle, sağlam bir kararlılık ve duruşla, ciddiyetle, disiplinle olur. Başarı ancak böyle yaratılır.

Bunu yaparak bütün mücadele şehitlerimizi ve 2007 şehitlerine doğru yaklaşmış, onların anılarını doğru sahiplenmiş oluruz. Bu bakımdan 2007 şehitlerimiz gerçekten de yeni bir süreci geliştirmenin her türlü verisini ortaya çıkarttılar, öncülüğünü yarattılar. Zor süreci başardılar. Zindan direnişi geliştiğinde önder APO; zindan şehitleri özgür yaşama köprü oldular demişti. Bu köprüden bütün halkın, özgür yaşama güvenle geçebileceğini ifade etmişti. Sağlam köprüdür demişti. 2007 şehitlerimiz de aktif savunma sürecine geçişin sağlam köprüsü oldular. Tüm hareket olarak, gerilla halk olarak bu köprü üzerinden geçerek yeni mücadele sürecini etkili, aktif biçimde geliştirebiliriz. Bu da bizi Kürt sorununun da demokratik konfederalizmin inşası temelinde, Kürt halkının özgür iradesiyle çözümün gerçeğine götürür.

Bu temelde diyoruz ki, 2007 şehitleri yeni bir süreci açan şehitlerdir. 2007 şehitlerimizin anıları ölümsüzdür. Medeni arkadaşı, Kürt gençliği ve gerillası daha çok militanlaşarak ve komutanlaşarak mücadele gerçekliğinde yaşatacaktır. 24’cü, 15 Ağustos yılı Medeni arkadaşın anısına gerillayı ve direnişi daha çok geliştirme yılı olacaktır. Önder APO, Agit arkadaşın şahadeti üzerine 1 yıl içerisinde bölükler düzeyinde hareket eden gerillaya ulaşarak, Agit arkadaşın anısını yaşatacağız demişti. Şimdi Medeni arkadaşın anısına da, gerillayı Karadeniz’e ve Akdeniz’e oturtarak, Türkiye coğrafyasını da gerilla mücadelesinin oturduğu ve geliştiği bir alan haline getirerek yaşatacağız. Kararlılık düzeyimiz böyle, irademiz bu temeldedir.

Halk Savunma Merkezi

Kategori: Şehit Anıları