Nucan yoldaş orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünya ya geldi. Henüz 6 yaşındayken hem babasını kaybetti, hem de çevrenin en yurtseverlerinden ve Apocu bilinen öğretmen amcası Mehmet Dirlik’in katledilişini yaşadı. Uzun yıllar bu katlediliş çevresi ve Nucan yoldaşın belleklerde silinmedi.
Mehmet Dirlik’in mezar taşına ‘’Bağımsızlık ve özgürlük Savaşçısı Mehmet Dirlik ölümsüzdür’’diye kazılmıştı. Bu sözler hep canlı duran sözlerdi. Bunlar benimde belleğime kazılmıştı. Akraba çevresinde hırsı, öfke ve intikam duygularının gelişmesinde önemli rolü vardı.
Onun yaşam öyküsünü ona hep yakın durmuş olan küçük kardeşi şöyle ifade ediyor;
1972 Pazarcık`in Kuruçay köyünde hayata gözlerini açtı. Küçük yastayken babasını kaybetti. Annesi onun için hem anne hem de baba oldu. Çocukluğunda çok sakin ve sessizdi. Çokta sevimli, sempatik ve bakışları insana güven veren bir özelliğe sahipti. 1979-83 yılları arası ilkokulu köyde okudu. Okulda çok basarili ve çokta çalışkandı. Öğretmenleri onu sürekli tüm çocuklara örnek gösteriyorlardı. 1983-86 yılları arasında ortaokulu Karahasanlar köyünde okudu ve yine ayni basariyi sağladı. Ailenin içinde en basarili olan oydu. Bir yıl Maraş”ta bir yılda Antep”te liseye gitti. Okulu yarim bırakıp Avrupa ya cıktı.Almanya da 3 yıla yakın okula gitti. O dönemlerde Şexo Dirlik (Sabri) Avrupa daydı. Onu hep kendine örnek alırdı. Bir yıla yakin Köln de Koma Fırat grubunun folklor çalışmalarına katıldı. Leverkusen bayanlar folklor ekibini kurdu ve bizzat kendiside yer alıyordu. Orda fırsat buldukça yurtseverlere dil konusunda (tercümanlık) yardımcı oluyordu. HİÇBİR ZAMAN BİREYSEL BİR HAYATİ OLMADI. Her şeye toplumsal bakıyordu. İçinden kimseye kin beslemedi. O güzelim bakışları, sempatik durusu, herkese güven veriyordu. Hiç konus masada durusu yurtseverleri etkiliyordu. Eylemlere herkesten önce giderdi. Tabi Sabri arkadasın şahadeti onu derinden bir sessizliğe götürmüştü. İçinden durmadan ‘bir şeyler yapmak lazım, artık onun silahını ben kaldıracağım ve Nurhaklar yetişeceğim’ diyordu.
Değerli ablacığım;
Her şeyini ama ama her şeyini seni çok seviyorum fakat senin bir huyunu sevmezdim, hepte söylerdim. Keçi inatçılığını, bir şeyi kafana taktığında yanlışta olsa onu yapardın. Çünkü diyordu ‘ben bir karar aldığım zaman yerine getirmem lazım, yoksa kendimi boşa çıkarmış olurum’. 1994 yılında Avrupa da partiye katildi. Bir yıl İngiltere de çalışmalarda yer aldı. Bir yılda Belçika da çalışmalarda yer aldı. Sonra ülkeye, Mahsum Korkmaz akademisine gitti. Uzun bir dönem başkanın yanında kaldı. Güneyde kitle faaliyetleri yürüttü. Hiç bir zaman unutmam, güneydeyken bizden elbise istedi. Kendisi siyah rengini çok severdi. Adeta bir tutku halinde. Annem sevdiği renkten kendisine gönderdi. Sonra telefonla konustu, neden kapalı renkler gönderdiniz. Bizde sen o renkleri seviyordun ondan dolayı. Bize demişti. ‘BÜYÜK BABA YANİ BAŞKAN KIZIYOR.’ Annemde demek ki küçük annenin lafı geçerli olmuyor demişti, gülmüştük. Bu öyle bir mücadeledir ki insani tümden değiştiriyor. Sevmediğin şeyleri seviyorsun. Her şeyi bir halk için yapıyorsun.”
Bu arada diğer amcası – Gerilla komutanı olan Şexo Dirlik (Sabri) 93 yılının 29 Temmuz’unda vahşice kimyasal silahlarla Nurhaklarda daha doğrusu Engizekler de katledilişini yaşadı. Bu kükreyen öfkeye daha büyük bir öfke kattı. 95 yılında Ortadoğu da Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan’dan eğitim aldı. 97 yılında özlediği gerillaya ve onun mesken eğlediği dağlara çıktı. Güney Kürdistan’ın bir çok alanında kaldı o hep kuzeye gitmek için direndi, çırpındı.
En son bana yazdığı mektupta ‘’,.. Uzun bir süredir kuzey temelinde yoğunlaşmam var ve artık yoğunlaşmayı aşan, kendini sadece ona kilitleyen bir pozisyondayım. Daha önce sunduğum öneriler karşısında sürekli farklı gerekçeler önüme bir engel olarak çıkartıldı ve bende soğuk kanlılığımı yitirmeden anlayışla karşılamaya çalıştım. Zaten kendime dönük hiç bir zaman önerilerimde olmadı. Görüşlerim olduysa da her zaman benden istenene tabi olmayı, belirtilenleri yapmayı esas aldım. İlkesel olarak ta bunun doğruluğuna inanıyorum. Ve bundan sonrada böyle yaklaşmaya çalışacağım.Ancak kuzey her zaman bir görüş olarak vurgulamaya çalıştığım ve gerçekleşmesi için sürekli gündeme getirmeye çalıştığım bir istemimdi. Sürekli farklı çalışmalar öne çıkartılarak bu istemim engellendi. Benimde ülkemin güzelliklerini görmek, yaşamak ve hissetmek gibi bir hakkım olduğuna inanıyorum. Sana bağlantılı gelmeyebilir, saçmada gelebilir ama insanların istemlerine ket vurmanın, özgürlüğüne de ket vurmak olduğunu düşünüyorum....’’ Bunlar Nucan yoldaşın sözleri. Bu duygulara yabancı olan biri değilim, öncelikle Avrupa’da iken ülkeye göndermek istememeleri ve geciktirmeleri, yine 90 yılında Ortadoğu’da Mahsum Korkmaz Akademisinde iken bir devre daha bekletmeleri bende yarattığı ruhsal gerginliği ve tepkiyi halen anımsıyorum. Kaldı ki Nucan yoldaş 97 yılından beri Güneyde bu bağlamda kuzeye yönelmesi oranda kendisini geliştirmesi, verdiği sözlerin gereklerini yerine getirmesi anlamlıdır.
Annesine yazdığı mektupta bu ısrar ve istem daha belirgin olarak öne çıkıyor. Ve mısraları şöyle devam ediyor;
‘Son verdiğim karardan başlayarak yazmaya çalışacağım. verdiğim bu kararı çok fazla benimsemeyeceğini, hoşnut olmayacağını çok iyi biliyorum. anlayışla karşılamanı da senden istemeyeceğim. Senden böyle bir şey istesem de çok fazla mümkün olmadığını biliyorum. benim açımdan Dersime gidiş bir gerekliliktir. „Nasıl bir gerekliliktir“ diye mutlaka soracaksın. işte sevgili anneciğim bunu senin anlayacağın bir temelde anlatabilmekte çok fazla mümkün de değildir. Yanımda olsaydın ikna olmayacağını bilsem de sana bunu izah etmeye çalışırdım. ama bir kaç satırın içine istesem de bunu sığdırmayı başaramam. BİRDE HER HPG GERİLLASININ YÜREĞİNİN BİR KENARINDA BİR GÜN DERSİM DAĞLARININ ZİRVESİNE ÇIKMA TUTKUSU VARDIR. Dersimi hep isyan, direniş kalesi olarak ele aldım ve geçmiş tarihte bunun somut örnekleri ile doludur. Mevcut aşamada bizim açımızdan stratejik önemi olan büyük bir mevzi. Bayan arkadaşlar açısından bu daha fazla geçerli. Çünkü kuzeyde Botan’nın dışında bayan arkadaşlar sadece Dersim’de varlardır. Buda bizim açımızdan Dersim’in önemini daha da fazlalaştırıyor. Güney’de nicelik olarak fazla olan bayan arkadaşların içinde herkesin Dersim’e gidiş istemi olmasına rağmen, bu fazla mümkün olamıyor. bundan dolayı giden arkadaşlar bizde çok şanslı olarak ele alınıyorlar. Bende böyle bir şansı önerimle değil dayatmalarımla kazandım. biliyorum sana daha ters gelebilir ama benim asil istemim Dersim değil Amanoslara gidebilmektir. Hem de Nurhakların doruklarına çıkmaktır. Amanoslara bayan arkadaşlar gidemiyor ve bu gidişle hiçbir zamanda gidemeyecekler. Bayan arkadaşların bir gün Amanoslara gidebileceği günü beklemem mümkün olmadığı için bende Amanoslar’dan sonra gelen ikinci tercihimi devreye koydum. Gideceğim yer Amanoslar olsaydı sevincim daha fazla olacaktı. NURHAKLARIN DORUKLARINA ÇIKIP DERİN BİR NEFES ALDIKTAN, HAVASINI BEŞ DAKİKA DA OLSA SOLUDUKTAN SONRA BUNUN VERECEĞİ SEVİNCİ VE COŞKUYU KALBİMİN NE KADAR KALDIRABİLECEĞİNİ İNAN BENDE BİLMİYORUM. örgütümüzün ne bugün nede gelecekte hiçbir zaman bayan arkadaşları Nurhaklara göndereceğini de sanmıyorum. işte bundan dolayı da ben Dersim’e gidiyorum. Bana hep soruyorlar ‘nedir Güney Batı’ya seni bu kadar çeken ve gidip de orada ne yapacaksın? Ne gibi bir planın var.’ Beni çekenin ne olduğunu gerçekten bende bilmiyorum. Çünkü oraları görürsem sevinçten kalbim duracak. Yazdığım garip bir espri de olabilir ama asıl sevdam Dersim değil Amanoslardır.
4 temmuz 2005 kızın cennet.‘
2003 yılında açığa çıkan ihanetçi işbirlikçi çete eğilime tümden hareketi dağıtmaya ve tasfiye etmeye dönük bir pratik içerisinde oldu. Oldukça etkiledi. Hem içte, hem de dışta çok tahripkar oldu.
Elimize ulaşan, kulağımıza gelen haberlerde öğrenebildiğimiz kadarıyla bizim büyüdüğümüz toprakları- yani pazarcık ve çevresini de etkilemiştir. Halbuki bu yörenin 78 yıllarında şehidi var. Mehmet Dirlik’le başlayan,Anuşlardan, Evsanlara, Sabrilerden, Engin Sincerlere ulaşan bir halkadır bu.
Böylesine en gözü pek evladını vermiş bir halkın zayıflıklar yaşaması, kendisini gevşetmesi, mücadeleye aktif destek sunmaması, bizleri çok üzüyor.
Nucan yoldaşın kuzeye o kadar gitmek istemesinin temel bir nedeni ve gerekçesi de çevresidir.Yani pazarcıktır, Güneybatı’dır. Şehit Erdal yani Engin Sincer yoldaşın ’Militanlar militanlık görevlerini yapmalıdır’’ sözü böyle anlarda anlamlı olur. Fedailik, halka bağlılık böyle süreçlerde öne çıkar. Yoksa bolluğun, çokluğun rahatın olduğu yerde herkes fedailik taslıya bilir.
Zorlu süreçlerde önde yürümek seçkin insanların işidir. Nucan böyle seçkin bir insandı. Kuzeye hem de Seyit Rıza’ların memleketi ne yöneliş kutsal bir davranıştır.
Örgüt aile konumundan dolayı onu hep durdurmaya, göndermemeye dönük görüş belirtti. Ancak mektubunda dile getirdiği “Benimde ülkemin güzelliklerini görmek, yaşamak ve hissetmek gibi bir hakkım olduğuna inanıyorum.’’sözleri onun ruhsal duruşunu ifade eder. Ben kendim başta yoldaşı olarak ve yine kuzeni, yaşça büyüğü ve sivilde akraba çevrem içerisinde büyük bir mesafeyle en çok sevdiğim insan olan Nucan yoldaşın bu istemini hep destekledim.En son ona yazdığım mektupta’’ kendini gerçekleştir, kendi içinde uyumu yakala, buda yapmak istediklerinin pratikleştirmesinden geçer’’ ile yanında olduğumu yazdım.Şimdide bu düşüncelerimi savunuyorum.
Nucan yoldaşın halka olan bağlılık kararı onun belirgin özelliği olan mütevaziliği, coşkusu ve ışıldayan gözlerine renk katan gülümseyişi,ve onun sarışın saçlarına renk katan güleçliği hep canlı bir Mona Lisa portresi gibi gözlerimde kalacaktır.
Şunu herkes bilsin, bu Halkın seçkin evlatları dize getirilemez. Onurlu bir barış olmadan teslim alınamazlar. Nucan yoldaşlar gibi düz bir ovalık alanda üç gün tüm tekniğe karşı çatışarak, yaralandıktan sonra’da bombasını kendisinde patlatsalar da teslim olmazlar. Bunu artık kuru kafalar anlamalıdır. Beşiri direnişi bu anlamda da yeterince dersler içermektedir. Militanlar, seçkin evlatlar izleyecekleri yolu ve yoldaşlarını biliyorlar, kuru kafalı köhnemiş zihniyetin sahipleri de bunu artık anlamalıdırlar.
Biz yoldaşları ve yakınları olarak Nucan yoldaşın bize verdiği mesajı aldığımız gibi, onun anısına bağlılığı bir gereği olarak, halkımızın hak ettiği özgürlük günlerine kadar mücadelesini kendimize özelde kendime edeceğime halkımıza söz veriyor, halkımıza ve ailesine tekrardan baş sağlığı dileklerimi sunuyoruz.
Kasım Engin