Lazê Mîn

Çarşıdaydık, hısımlarla Palavra meydanının karşısında dükkânların bulunduğu yerde oturmuştuk. Cuma günüydü, askeri bando takımı Valiliğin bulunduğu yerden gelerek Palavra meydanında tören yaptılar. Bayrağı direğin üstüne doğru yavaş yavaş çekiyorlardı. İşte ne olduysa o an oldu. Çok uzak değildi. Bir genç kadındı. Yüzü güzel sempatik bir kadın hem de gebeydi. Büklüm büklüm saçlarını arkaya doğru taramıştı. Üzerinde gebe kadınların giydiği elbiselerden vardı. Birden ne olduysa yerinden fırladı. O zamana kadar dikkati çekmemiş olan kadına bütün gözler dikildi.

Derin bir koşuya başladı.

Yüzünü askerlere dönerek gebeliğine aldırmadan koştu.

Sanki kanat açmış gökyüzünde uçuyordu. Saçları yana doğru saçılıyordu. Koşarken ağzından “Biji Serok APO” sloganları çıkıyordu. Defalarca bu sözleri yineledi.

Düşmana ulaşınca bir patlama oldu.

Her zaman duyduğumuz patlamanın dışında bir patlamaydı. Sanki gökyüzü yırtıldı. Dünya yeniden doğdu. Lazê Mîn onu koşarken gördüm. Öyle bir koşuyordu ki engel tanımıyordu. Elbet bir bildiği vardı. Vardı ki öyle tutulamaz bir hızla koşuyordu. Bildiği vardı ki hiçbir şey onu alıkoyamıyordu. Karnına bağladığı çocuk değil bombalardı. Nasıl da taşımıştı onca yüklü bombayı, nasıl oluyor da bir insan böyle yaşamını feda edebiliyor? Kendini bir an bile düşünmeden ölüme gidebiliyor. Neydi o genç güzel kadının böyle güleç yüzle haykırarak düşmanına patlamaya götüren? O patladığında sanki yer yarıldı da içine girdi. Biraz önce az ötemizde koşan kadın bir anda ortalıktan kayboluvermişti. Besbelli o parçalanmadı. Öylece göklere yükseldi. Bütün kutsal mekanların ocaklarına misafir oldu. Hızır gibi, Ana Fatma gibi sır olup bastığımız toprağa soluduğumuz havaya, içtiğimiz suya karıştı. Yok, o genç güzel fidan ölmedi. Güzelliği ile büyüledi insanları. Gördüm LAZÊ MÎN gördüm. Ben kendi gözlerimle gördüm. Kimseden duymadım, işitmedim. Belki yaşlılıktan gözlerim tam seçememiş olabilir. Ama bu göz işi değildi. O genç kadına gözle değil yürekle, hislerle bakılıyordu. Kusuruma bakma ağzımdan sözün zor çıkması bundandır. Gördüklerime, duyduklarıma şaşkınlıktandır. Bir saniye olsun gözlerimin, yüreğimin önünden gitmiyor. Koşusu, haykırışı, göklere karışması. Bunlara şahit olup da, kolay anlatmak mümkün mü?

Kim bunları rahat rahat diline yerleştirebilir. O inanç, bağlılık, azim karşısında kim boynunu eğmez ki? Bu tarihi mahcup etti o kadın. Düşmanın panikleyişini, darmadağın oluşunu görecektin. Tarihe kan kusturanların ne hale düştüğüne şahit olacaktın. Tüm bunları o genç kadın tek başına yapmıştı. Gördüklerimden sonra daha iyi anladım ki, sizde bu kararlılık, bağlılık oldukça hiçbir engel tanımazsınız. Boşuna “Biji Serok APO” diye haykırmıyordu. Her şeyiyle ‘SEROK APO’ya kenetlenmişti. Öyle eylemini yapabilmişti. Demek ki her zaferin yolu, Serok APO’nun sözlerine kulak verip, onu anlamaktan geçiyor. En doğru, en sonuç alıcı olmayı o kadın gösterdi. Hepimizin kurtuluşunun yolunu, adımlarıyla apaçık işaret etti.

DERSİMİN ÇIĞLIĞI

O günden sonra Palavra meydanının ismi

Özgürlük meydanı olmuştu.

Artık meydan ZİLAN’la anılacaktı.

Zilan kendisinin, sonrasının miladıydı.

Tarih Zilan öncesi ve sonrası diye bölünmüştü.

Özgürlük meydanında üniformalıların

Resmi geçitlerinin soğuk sesleri değil,

Halkların özgürlükle yoğrulmuş düğün sesleri yükseldi.

Şehit Şiyar Dersim