Kod adı: Fikri
Adı Soyadı: Kerim Karatay
Doğum tarihi ve yeri: 1975- Mardin –Nusaybin
Ana adı: Emine
Baba adı: Ferhan
Katılım tarihi: 1998 Kelareş
Şahadet tarihi: 7 Aralık 2010 Güçlükonak Botan
Temmuz 1998 yılıdır. Kelareş alanıdır. Ben yeni tedavide dönmüşüm. Henüz ameliyatım tazedir. Alana gelmemi parti istemiş. Alanda çok yönlü çalışmalar vardır. Yaklaşık 120 arkadaş bulunuyor. Yine burada 40’ın üzerinde gerilla adayı vardır.
İlk iş alanda ne olup bittiğini öğrenmektedir. Bunun için ilk günden yeni gerilla adaylarıyla bir sohbet toplantısı yapıyoruz. Partiyi anlatıyorum, partideki yoldaşlığı, yaşamı. Ve tabii ki bir militan olmanın ölçülerini ve de bunun getireceği zorlukları.
Bir saat planladığım toplantı gün boyu sürüyor. Ben biraz partinin ne olduğunu anlatırken soru yağmuruna tutuluyorum. Söylenenlerin ışığında gençler söylenenlerle uyum göstermeyen yaklaşımları eleştiriyorlar. Böylelikle yeni gerilla adaylarıyla ilk günden bir frekansı yakalamış oluyorum. Devrim dinamizm değil midir? Ve bu gençlerin çoğu oldukça dinamiktir.
Yeni adayların içerisinde daha sonra şehit düşecek Tatvanlı Mervan var. Altın değerinde bir genç. Eğitim devresi bittiğinde biz yeniden metropollere göndermek istiyoruz ancak o ret ediyor. Ve Botan’ı önererek Botan’a geçiyor.
Ozan Hogir arkadaş var. Kültür cephesinde gelmiş. Gerilla olmak istiyor. Güzel sesiyle ayrı güzel bir renk. Oldukça göze batan bir canlılığı var. Morallerde seçkin yetenekleriyle de ayrıca bir renk. Daha sonraları Botan’ın Sıxurpaşa mıntıkasında şehit düşecek.
Daha oturmuş yapısıyla Ankara Haymanalı Fırat var. Zindanda birkaç yıl kalmış. Liseyi bitirmiş. Partiyi tanıyor. Bize yabancı değil. Zaten bunun için ilk eğitim kampında komutan yapıyoruz. Çok sonraları komutan olacak ve Dersim’e doğru yola çıkarken Haftanin alanında kör bir top atışı sonrası şehit düşecektir.
Burada dile getirebileceğim çok güzel gençler var. Kimisi şehit ve kimisi de halen dağların doruklarında mücadelenin en serti içerisindedir.
İşte bu gerilla adayı kampında ben ilk Fikri yoldaşla tanışacağım. O zaman daha sonra bizden kopan amcasının oğlu da var. O zaman güzel olan bu genç daha sonraları kararsız düşecek ve safları terk edecektir.
Fikri yeşil mavi gözleriyle, sakin duruşuyla, hafif çekingen utangaç davranışlarıyla hemen fark ediliyor. Çok konuşan değildir. En azından yeni gerilla adayıyken böyledir. Zarif bir boyu var. Dili çok ince. Türkçesi çok fazla düzgün. Tuhaf Mardinlidir ancak tek kelime Kürtçe bilmiyor. Bu bende ve diğer yoldaşlarda daha fazla ilgi uyandırıyor. Ve ilişkilenmemiz daha fazla oluyor. Ve öğreniyoruz ki Fikri Türk solu içerisinde kalmış. Ancak ailesi o zaman parti taraftarı hatta iki kardeşi de gerilla saflarında.
Evet, Fikri yoldaşımız da milyonlarca Kürt insanı gibi topraklarından koparılıp Türkiye’ye göç eden bir ailedendi. Türkiye metropollerinde büyüyen Fikri yoldaşımız, liseli yıllarında önce Türk soluyla ilişkilenmiş, ardından da ulusal direniş mücadelemizin yükselişiyle Kürdistan dağlarına yönelmiştir. Kürt Halk Önderliği’nin ülkeye geri dönün çağrısını, O, 1998 yılında başlatarak ülkesinin dağlarına geri dönmüştür.
Evet, Fikri arkadaşı böyle tanıyorum. 23 yaşlarında, tam bir filinta. Feodal anlamda da olsa çok güzel bir terbiye almış. Tabii ki bizim için önemli olan feodal terbiye değildir. Bizde önemli olan ve kabul gören beğenmediğine karşı açık tavır koyan kültürdür. Beğendiğine evet diyen, beğenmediğine hayır diyen kültürdür. Birde bizde kabul gören sosyalist kültürdür. Yani ortakçı ve komünal olan kültürdür. Ve Fikri yoldaş buna yabancı değildir.
İlk acemiliklerden sonra Fikri yoldaş utangaçlığını aşacak ve giderek yoldaşlarda daha fazla ilişkilenecektir. Kürtçe bilmemek onu sıksa da, öğreneceğini ona söyleyerek teselli ediyoruz. Ve başarılı bir eğitim ardından Fikri yoldaşımız artık gerilla oluyor ve yönünü Botan’a çeviriyor. Bu gençlere eğitim vermiş bir olarak gittikleri her yerde onları takip etmeye çalışıyorum. İmkân bulduğum yerlerde selam gönderiyorum. Ve Fikri ilk olarak Botan alanına geçiyor. İlk pratiği hareketli birliktir. Ve o hareketli birlikte uzun süre kalacaktır. Hareketli birlikler bir nevi eylem birlikleridir. En fazla hareket eden birlikler olarak en güçlü fiziki üstünlüğü gerektirirler. Ve Fikri yoldaş ilk deneyimi olan hareketli birlikte başarıyla çıkıyor. Kendisini her çalışmaya katacak düzeye bu şekilde getirmiş oluyor.
Arada birkaç yıl geçtikten sonra ben Fikri yoldaşı 2001 yılının başlarında Haftanin’de yeniden göreceğim. Artık olgunlaşmış bir gerilladır. Manga komutanı olmuştur. Artık Kürtçeyi çözmüştür. Kürtçe konuşandır. Utangaçlığı gitmiş, şaka yapandır. Takılandır. Ancak Fikri yoldaşın şakalarından her zaman bir ağırlık vardır. Bir ölçü vardır. Takılmaları da öyle. Ve tabii ben ona ilk gerillayı öğreten olarak onun yanında biraz özelim. Ve tabii o da benim yanımda çok özeldir.
Fikri yoldaşı muhabereye veriyoruz. Hem tepeciler hem de alanın muhaberesini yapıyor. Ve tabii ilk kez kullandığımız telefonlarda var, onlarda Fikri yoldaşa teslimdir. Güvendiğimiz saygın bir gerilladır. Aslında muhabereye vermenin bir diğer amacı da onun Kürtçesini daha ileriye taşırmaktır. Ve haklı olduğumuz daha sonra ortaya çıkacaktır. Ve o iyi bir Kürtçe konuşan olacaktır.
Haftanin alanında bir yıldan fazla birlikte kalıyoruz. Sevilen bir gençtir. Saygı uyandıran bir militandır. Güleçliğiyle ayrı bir renktir. Gülüşü oldum olası çok güzeldi. O gülüş o güzel gözlerle o kadar güzel bir uyum yaratıyordu ki! Hani filmlerde bazı meleklerden bahsedilir ya, Fikri yoldaşın o güzel yeşil mavi gözleri, yüzündeki gülüşle buluştuğunda o özlemini duyduğumuz melek oluverirdi. Birde o sadece gülüşüyle ve dış görünümüyle bir melek değildi. O oldukça katılımcıydı. Emekçiydi. Ve çok fazla özverilerle kendisini donatmış bir gençti. Daha sonra karargâha indiğinde ve karargâhta kaldığında bu özverili duruşu daha da göze batıyordu. Bilemem ama acaba Fikri bir gün bir yoldaşı kırmış mıdır(?) diye düşünüyorum da, herhalde hiç kimseyi kırmamıştır. Hatırlıyorum tepedeyken eski olupta biraz işlerin içine düz giren bir komutanımız vardı, belki Fikri yoldaş birkaç kez bu yoldaşımızı eleştirdiğinde incitmiştir. Ona da kendim inanmıyorum, çünkü Fikri yoldaşın eleştiri üslubu dahi kendine has güzel bir üsluptu. Dağıtan üslubu siz ondan bulamazdın. Onun dili ve üslubu hep yapıcıydı. Güleçliydi. İlk başlarda Kürtçe denemelerinde bu dil sürçü lisanla daha da renkliydi. Ancak bu dönemlerde bile kendisine has hoş bir rengi vardı. Ve o bu rengiyle zaten çok fazla el üstünde tutulandı. Nitekim bunun için Bahoz arkadaşın da çok değer verdiği genç bir militandı.
Ve daha sonra ben alanda ayrılıyorum. Ve o Haftanin alanında kalmaya devam ediyor. 1 Haziran 2004 hamlesini parti kararlaştırdığında o zaten bu hamleyi kuzeyde karşılayanların arasındaydı. Bu bağlamda hamleye ilk katılanlardan bir tanesi de o oluyor. O yönünü Botan’a veriyor. Botan’da önemli tecrübeler ediniyor. Ve ben onunla daha sonra yine görüşeceğim. Arada bu kez birkaç yıl geçmiş. Bu kez o Botan’da dönmüş. Ancak bu kez oldukça gelişmiş. Komutanlığını biraz daha ilerletmiş. Kararlığı daha keskinleşmiş. Parti tarihimizin en zorlu süreçlerinden geçerken, ihanet ve işbirlikçiler güneyde bizi, halkı oldukça zorlarken Fikri yoldaş bu ihanetçi yaklaşımlara inat yönünü yine Botan’a veriyor. İhanete, işbirlikçiliğe, inançsızlara verilecek en iyi cevap sıcak ülke topraklarıdır diyerek o yine en ön saflarda yerini alacaktır.
O süreçte daha önce saflara gelmiş olan ablası ve kardeşi mücadelede kopacaklar. Ancak onun etkileneceğini düşünerekten yumuşak ve alttan alma girişimlerine o gülerek geçiyor. Ve bir ara onu da çekmek istediklerini ekliyor. “Biz dağlarda yeni yaşamlar yaratmak için gelmişiz, yarı yoldan dönmek için değil” diyor. Değil ki üzülmüyor ancak bu ihanete inat o Botan diyor ve Botan’a yönünü veriyor.
O Botan’dayken haberlerini alıyorum. Daha önce Hakkâri de kalmıştı. Yine Besta alanında kalmıştı. Bu kez Gabar ve Mardin alanlarına doğru açılıyor. Oralarda çalışmalara katılıyor. Bir anlamda ana topraklara dönmüş. Zaten aslen Mardin daha doğrusu Nusaybin doğumlu. Ancak o Ege’nin incisi olan İzmir’de büyümüştür. İzmir’i de çok seven bir militandır. Ne de olsa çocukluğu ve gençliği ve belki de ilk sevdaları burada yaşanmıştır. Yaşanmışları lanetlemek kitabımızda yoktur. Bizde yaşanan her olaydan çıkarılacak dersler vardır. Yaşananlardan kaçmak değil yüzleşmek vardır. İşte bunun için o İzmir’i de çok seviyor. Ancak doğduğu ancak çokta tanımadığı topraklara dönmeye kutsallık atfetmektedir. Ve o görkemli bu ana topraklara dönüyor.
Evet, ülkeye, ana topraklara, öz kültürüne, dağların doruklarına bir kahraman gibi çıkan çok değerli bir halk evladı olmak, geleceğe aydınlık bir fener olmak için o ana topraklara yöneliyor.
Bu görkemli buluşmayı ana topraklarla yaşarken, İlan ettiğimiz tek taraflı eylemsizlik kararına rağmen, 7 Aralık 2010 tarihinde Fikri yoldaşımız Güçlükonak’a yakın bir alanda göreve giderken, TC ordusunun kurduğu pusu sonucu şehit düşüyor. Ve yüreklere su serpen bir yoldaşı kaybetmenin acısını yaşıyoruz.
O yani Fikri yoldaşın en belirgin olan özelliklerinden bir tanesi hep güleç olmasıydı. O, bulunduğu her ortamda moral ve coşku düzeyiyle yüreğimize taht kuran biri olarak belleklerimizde kalacaktır. Öyle ki onu tanıyan, onunla yaşayan, birlikte hava teneffüs etmiş hiçbir yoldaş ondan bir gün bir rahatsızlık duymamıştır. O, yeşil-mavimsi gözleriyle yüreklere su serpen yoldaşlığıyla da her zaman anılacaktır.
Fikri yoldaş bu yoldaşlık meziyetleriyle yaşama her zaman güzel bir renk olmuştur. En zorlu alanlarda kalarak, PKK direniş kültürünün nasıl temsil edileceğini her zaman duruşuyla göstermiştir. İhanetin, işbirlikçiliğin, karamsarlığın kol gezdiği yıllarda o en ön saflarda 1 Haziran 2004 direniş hamlemizin kahraman bir neferi olarak Botan’da çalışmalara katılmıştır. Ardından tekrar eğitim alanlarına gelmiş olsa da o aldığı eğitim ardından sonra hemen yine Botan sahası önermesi onun direnişe biçtiği misyonu bize gösterir.
Ve o güleçliğiyle, moralli duruşuyla, devrimi olan sarsılmaz inancıyla, bitmeyen tükenmeyen enerjisiyle, ihanete karşı en iyi cevabın mücadelenin en sıcak ortamlarından verileceğinin bilinciyle Botan’da kalır.
Evet, işleri sadece ve sadece kalleşlik olan bir askeri gücün kurduğu pusu sonucu onu şahadetler kervanına uğurluyoruz.
Evet, çok değerli bir komutan ve savaşçımızın acısını yaşıyoruz. Gelecekte daha büyük çalışmalar yapabilecek bir yoldaşımızın acısını yaşıyoruz. Ancak biz Fikri yoldaşımızın uğrunda canını koyduğu bu davanın takipçileri olarak, ona sonuna kadar bağlı kalacağımızın sözünü yeniden yeniden veriyoruz. Yeniden yeniden daha güçlü bir duruş için mücadelemizi başarıya götürene kadar, kesintisiz mücadele edeceğimizin sözünü veriyoruz. Söz verilmiş ise gerisi sadece ve sadece bu söze denk yaşamaktır. Biz ise çoktan sözümüze bağlı olarak yaşamaya ant içmişiz.
Bunun için Fikri yoldaşlara yoldaş olmak isteyen tüm gençleri, dağların doruklarına çağırıyoruz.
Kasım Engin