Kahramanlık nedir?
Kimdir kahraman?
Kahramanları kahraman yapan gerçeklik hangi gerçekliktir, nasıl oluşur?
Kahramanlıklar sıradan yaşamın olağan seyrinden sıyrılmakla ortaya çıkar ve tarihin sayfalarına büyük harflerle yazılır. Bu gelişimin her zaman ve her örnekte aynı olduğunu söylemek mümkün değildir. Oluşum koşullarına, zamana ve mekânın karakter özelliklerine göre değişimler gösterir kahramanları ortaya çıkaran gerçeklik. Kişileri kahramanlaştıran, fazla belirginleşmeden yaşamın içine yerleşerek onları belirgin kılan kimi özellikleri vardır. Fedakârlık, cesaret, sonsuz inanç, adanma, sevginin en koyusu, intikam ve zafere kilitlenme bu gerçekliklerden bazılarıdır. Belirginleşmemesi insanın yaşamın en iyisini araması ve iyiyi normal karşılamasındandır.
Bireyler vardır ki yaşamlarını kahramanlıkla noktalarlar. Ölüm anında yaratılan kahramanlıklardır bunlar. Bir süngerin suyu çekip götürmesini istercesine bir eyleme meylederler ki yaşadıklarının tamamını son eylemleri silsin, çekip götürsün tüm yaşantılarını ve yerine sadece hatırlanacakları, anılacakları ve belleklerde kalacakları o son eylemi bıraksın. Bu yöneliş de bir kendini yaratma eylemidir. Zamanın direngen aralıklarına girememiş olmanın, geç kalmışlığın son anlarda telafi edilmesi şeklinde de olsa bu yöneliş o kişinin yaşamına yeni bir anlam katacağı gibi onu da bu anlamla yeniden yaratacaktır. Bu kahramanlıklar saygıyla anılmakla birlikte kendi zamanlarıyla sınırlı kalırlar. Sadece kendi zamanlarına söz geçirebilirler.
Ama kimi kahramanlıklar vardır ki kişiyi kahramanlık sözcüğünü telaffuz ederken dahi bir tedirginliğe çekerler. Çünkü sözcükler her zaman eylemlerden sonra oluşur ve yaratımın ilk ruhunu her zaman birebir yansıtmayabilirler. Kahramanlık yaratıldıktan sonra kahramanlık adı konulur o eyleme. Söz, eylemin ardından gelir ve kendini eyleme uyumlu kılmaya çalışır.
Yaşamın son noktası olarak ortaya çıkan kahramanlık tarzı, yaşarken insanların yüreklerinde bir ışık yakmazken ve soludukları havaya yeni bir yaratımın kıpırtısını yaymazken, diğerleri her yaşam ediminde insanların yüreklerinde bir ışık yakmanın, bir uyanışı, yenilenmeyi, anlamlı bir geleceğe yönelişi ve uyumu yaratan kıpırtıları yaymanın adı olurlar. Bu türden örnekleri yaratan öncü yoldaşlarımız yaşam kahramanlarımızdır. Yaşarken, yaşama biçimleriyle örnektirler. Acılar, zorluklar, ağır bedeller yanında özgürlük ve mutluluk özlemleriyle örülen bir yaşamı, ileri özgürlük arayışçısı düzeyinde yaşayamadan, bu zorlukları kabullenerek, onlarla birlikte olmaya boyun eğerek, tüketilen ömrü fedakârlığın, cesaretin, sevginin ve saygının doldurduğu bir anlam damlasına sığınan bir an ile noktalamak, özünde yeni bir yaşam kararlılığıdır ve ölümüyle kahramanlığı yaratmaktır. Oysaki son an’a sığınan kahramanlık noktasıyla yetinmemek, bunu kabullenmeyip aşmaya yönelmek bambaşkadır ve bir ömrün tamamına kahramanlık özünü yaymanın, yaşam kahramanlığına meyledişin kıvılcımı ve anlamlı yaşama kararlılığıdır. Yaşayan kahramanlarımızın şahadetlerinde de aynı yolu seçmeleri, kendi çizdikleri özgürlüğün ateşten yolunun olmazsa olmaz bir adımını atma kararlılıklarındandır. Bu ateşli yol Önderliğimizin etrafındaki ateşten çember gibi bizleri koruyan, yaşatan ve bizlere anlamlı yaşamasını öğreten soy değerimizle, öncü özgürlük şehitlerimizle örülü bir yoldur ve yarım kalan özgürlük özlemlerini gerçekleştirmeyi bizlere vasiyet etmişlerdir.
Özgürlük tanımı bireyde onun sıkıştırıldığı sınırları aşan, her an’ı bir adım ileriye, bir sonrakini aramaya ve yaratmaya yönlendiren tarzdaysa, bu tanıma ulaşmış olmak kendi başına uçurumun kenarında olmanın bir üst aşamasıdır ve uçma edimini gösterir. İnsanı insanlaştıran ve bugünkü bilimsel gelişmelerin temelini oluşturan olgu merak olgusudur. Bu uçma edimi de bir sonraki adımı merak ederek yeni ve ileriye yönelen adımlar atmak, yeni anlamlar aramak, yeniyi yaratmanın heyecanını duymak ve bunu bir aşk düzeyinde yaşamakla oluşur.
Viyan arkadaşın kişiliğini şekillendiren temel olgu özgürlük arayışının kendini yaratma eylemine dönüşmüş olmasıdır. Sınırsız, sürekli anlam kazanarak büyüyen, ütopyalarla yoğrulduğu kadar yeni yaşamın hayallerini bunları gerçekleştirme mücadelesiyle birleştiren, bulduğu kadar yeniye yönelen, sonsuz anlama ve yaratma merakıyla arayışlarını sürekli canlı tutan, salt arayışların rüzgârında kalmayıp ulaştığı özgür yaşam damlalarını derinliğine yaşayan, yaşattıran ve soluduğu havaya yayan, bunu günlük yaşamında sürekli bir akışa dönüştüren bir yaşam tablosudur Viyan arkadaş.
Yaşamak için yaşamayı öğrenmek, öğrendiklerini anlamak, anladığını uygulamak, uyguladıklarının sonuçlarını değerlendirmek ve bu değerlendirme ışığında yaşamayı ne kadar hak edip etmediğinin muhasebesini yapmak gerekmektedir. Viyan arkadaş bu muhasebeyi hücre hücre bedeninde yapmış, saç tellerine kadar kendi bedenini bu terazide tartmış, ruhunu buradan çıkan sonuçlarla anı anına muhakeme etmiş ve kendini, kendisiyle bu zorlu savaşımın sonucunda yaratmıştır. Yarattığı bu kişilik, yarattığını yaşamın akışına katan, kendini merkezleştirmeden, oluşanla yetinmeden, kendini hiçbir şeyin üstünde görmeden, öğrendiklerine rağmen öğrenme ve öğretme eylemini günlük yaşamın ayrıntılarına yerleştiren, aynı yolu paylaştığı arkadaşlarında yaratmak istediklerini gerçekleştirmenin çabasını veren, bunu yaparken bireyi reddetmeden, yıldırmadan, mütevazı bir yürek ve beyinle, değişimin gerekliliğine inanarak, değişimin kazanımlarıyla onurlandırarak ve bireyi bunun iç sorgulaması kadar kutsal çabasına yönelten sürekli bir esintiyi kendine kabul etmiş ve devrimin gerektirdiği fırtınalı kişiliğe bir örnek olmuştur.
Çünkü Viyan arkadaşın insan algılayışı ve insan yaklaşımı, hümanizmin yeniden yorumlanması, duygu ve akılla yoğrulan özelliklerin onurlu yaşamaya yönelen insan uğruna davranışa dönüştürülmesi, insanlığın bugün yaşadığı olgunluğun çocukluk çağındaki duygulanımlarla bütünleştirilerek bir yaşam tanımının oluşturulması hedefine kilitlenmiştir.
Viyan arkadaşın tüm yazıları, değerlendirmeleri, konuşmaları, son mektupları ve yaşamının tamamına yaydığı düşünceleri; Önderlik sevgisi, Önderlik öğretisi ve bu öğretiyi yaşama esası üzerine kuruludur. Bu sevgi O’nda aşk düzeyindedir ki onsuz yaşamayı düşünemez. Bu sevgi, gerekliliklerini her şeye rağmen yerine getirmenin, bedellerine hazır olmanın ve bunu yapabildikçe yaşamını anlamlandırmanın kendini dayattığı bir sevgidir. Onun yaşama biçimi bedenine dolan ve taşma ihtiyacı duyan Önderlik sevgisinin bir ifade arayışıdır. Yaşamın her anını, her alanını ve yaşama konu olan her şeyi bu ifadeyle anlamlandırma çabası O’nda bir doluluk oluşturmuştur. Viyan arkadaşın kişilik özellikleri olarak sayabileceğimiz tüm gerçeklikler bu doluluğun birer damlasıdır. Çünkü bu damlalar O’nda yaşamı yaratmış ve Önderlik denizine akan ırmakları oluşturmuştur.
Viyan arkadaşın kendini kalıcılaştırdığı eylemine damgasını vuran özellik, eylemin Şubat gerçekliğini reddetmesidir. Bu eylem Önderliğe yapılan komplo gerçekliğine, komplocu güçlere karşı olduğu kadar, komplo ile özgürlük hareketi içerisinde geliştirilmek istenen muğlâklaştırmalara, mücadele diyalektiğinden uzaklaştırmalara, verilen sözlerin kendi sınırlarını aşamayan ve yaratıma dönüşemeyen yanlarına, bir bütün olarak özgürlük hareketi militanlarının Önderlik ideolojisinden koparılmalarına karşıdır. Önderlik karşısında militanlar olarak sergilediğimiz yetersiz yoldaşlıklara ve özgürlük çizgisine giremeyen, örgüt yaratmayan ve sonuç alıcı pratiği yaratamayan kişilik dayatmalarımıza karşı bir tavırdır. Bu eylemin ateş diliyle bizlere haykırdığı temel gerçeklik Önderliğe sahip çıkmak ve bu sahiplenmeyi eyleme dönüştürmektir. Önderlik gerçekliğinin öğrettiği özgürlük aşkını en gerçek ve anlamlı haliyle yaratmak, özgürlüğe kilitlenmekten başka kadınca bir tercihin olamayacağını kendi düşünce ve eylemiyle ortaya koymak, bunu bireysel yücelişiyle bütünleştirerek toplumsal değerlere dönüştürmektir. Viyan arkadaşın eylemiyle O’nun zirveleşen gerçeğini doğru anlamak, anlatabilmek, doğru sahiplenmek ve yaşamak, kendi soy değerlerimizin en son, en canlı, en temiz ve parlak gerçeğini sahiplenmek anlamına gelir. Bu eylemle zirveleşen kişiliği anlamak bir güç kaynağı olduğu için özgürlük hareketi içerisinde yaşanan bütün yetersizlikleri ve yetmezlikleri aşmak için varoluşsal bir şarttır. Heval Viyan’ın ateşten gerçeğini unutmadan O’nu anlatmanın O’nun ateşinde kendini arındırmayı gerektirdiğini bilmek, O’nun kendisinde somutlaştırdığı köksel değerlerimizi yaşamak ve yaşatmak demektir. O’nu anlamak sadece şehide saygıyla sınırlandırılamayacak kadar canlı bir gerçekliktir. Heval Viyan en küçük ayrıntıdan en büyük gelecek hedeflerine kadar kapsayıcı bir açılımı şart kılan bir gerçekliktir.
Viyan kişiliği nedir, nasıl oluşmuştur? Kimdir Viyan arkadaş ve nasıl yaşar? O’nun kendine neleri miras olarak aldığını, neleri tarihten bugüne taşıdığını, hangi aşamalardan damıtarak kendini bugüne getirdiğini bilmek, bizleri O’nun şahsında gerçekleşen özgür kadın kişiliği hakkında aydınlatacaktır. Bu somut örnekle ortaya çıkan özgür kadın gerçekleşmesi bizler için yaşamın her anında, her türlü yaşamsal olguda ve hayallerimizde dahi kendimiz için örnek alacağımız bir öncünün portresidir.
Viyan arkadaş 25 Aralık 1981 tarihinde Süleymaniye’de Caf aşiretine mensup, memur bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Gerçek adı Leyla Wali Hüseyin’dir. Lise yılları olan 1996 yılında partiyle tanışır ve 1997 yılında gerilla saflarına katılır. Güney Kürdistan’ın toplumsal koşulları, feodal sistem etkileri, kadının ezilmişliği, özellikle bölgede gerçekleşen kendini yakmalar, kadınların çektiği acılar, kız çocuklarına erkek çocuklardan farklı yaklaşılması O’nda verili toplumsal özelliklere ve içinde şekillendiği sisteme karşı tepkilenmeyi, kabul etmemeyi ve sistem karşıtı bir duruş almayı getirir. Aşiret ilişkilerinin özellikle ataerkil geniş aile yapılanmasının kadın için hayatı çekilmez kılması O’nun için itici bir faktör olmuştur. Çünkü O’nun doğasında, yaşama bakış açısında küçük yaşlarda gelişen özgürlük eğilimi bu durumları katlanılmaz görmeyi, reddetmeyi ve karşısında durmayı getirmiştir. Bu çelişkiler içerisinde kendini bilinçlendirerek, eğiterek anlamlandırmaya ve toplumun kadına biçtiği kılıfı delmeye çalışır.
Viyan arkadaş Özgürlük hareketinin Güney Kürdistan’da henüz tam olarak sahiplenilmediği, kuzeye endeksli misafir bir örgüt gibi görüldüğü yıllarda mücadeleyi tanır. Arayışları O’nu önderlik felsefesiyle tanıştırır. Önderliğin kadına, özgür insana, Kürdistan özgürlüğüne ve dünyaya ilişkin perspektifleri O’nun mücadeleye sempati duymasını getirir. Bu tanımanın ardından 1997 yılında özgürlük saflarına katılım kararı alır.
Önderlik gerçeği Viyan arkadaşın PKK saflarını tercih etmesinde belirleyici olmuştur. Önderliğin görüşlerini okumuş, Önderlik öğretisinin kadını özgürleştireceği inancıyla mücadeleye katılmıştır. Bu anlamda Önderlik gerçeğini doğru temelde anlamaya çalışmış, katılımıyla kendini, anaları ve bütün kadınları kurtarmayı hedeflemiş ve uygulama amacıyla katılmayı esas almıştır. Bu nedenle özümseyerek ve gerçekleştirmeye yönelerek katılımını ideolojikleştirmiştir. Amaçlı ve bilinçli bir katılım olduğundan Önderliğin tüm perspektiflerini dinler, okur ve kendini Önderlik gerçeği karşısında sorgular. Bu sorgulamalarını O’ndan pek fazla beklenmeyen bir düzeyde derinleştirir. Beklenilmemesindeki temel etken yaşının genç olması olurken o dönemdeki Büyük Güney katılımlarının örgüte ve Önderliğe yaklaşımları da etkilidir. Önderliği anlamak O’nun örgüt yaşamının tamamına yayılmış bir tutkudur. Eylem kararlılığı yanında yaşamda bu temsilin en canlı örneği olması bu konudaki ısrarını bizlere göstermektedir.
Viyan arkadaşı anlamak Önderliği anlamak için temel bir yol göstericidir. Onu anlamadan Önderlik gerçeğinin bizlere verebileceklerini anlamak, anladığını sanarak uygulamaya yönelmek bir yanılgıdır. Aynı zamanda Önderliğin şehide, özgürlüğe, sevgiye ve mücadeleye yaklaşımını anlamak Viyan arkadaşı anlamamızı çabuklaştırır. Viyan arkadaştaki Önderlikle buluşma istemi Önderlik duyarlılığının, Önderliğe yoldaş olma isteminin yoğunlaşmasındandır. Önderliği görmek ve Önderlik eğitiminden geçmek en büyük isteğidir. Önderliği göremediği halde bu isteminin yoğunluğu O’nu, Önderliği en iyi anlayan militan kadın gerçekleşmesi haline getirmiştir.
Heval Viyan’ın eylemi bizlerle Önderlik arasındaki mesafenin kapatılması anlamında kendini bir köprü yapma eylemidir. Bir moral güç yaratarak bu mesafeyi kapatmayı amaçlamış ve eylemiyle Önderlik gerçeğiyle buluşmanın keskin ve ağır bedelli bir örneğini sergilemiştir.
Viyan arkadaş Önderliğin esaretini hiçbir zaman kabullenememiş, komplocu devletler karşısında her zaman bir mücadele içerisinde olmuş ve İmralı sistemini ortadan kaldıramayışımızı normalleştirmemiştir. Bundan dolayı Önderliğin yalnızlığını sürekli kendi içinde yaşatarak ona ortak olmayı, bu yolla Önderliği yalnız bırakmamayı tercih etmiştir. Bununla birlikte kendi kişiliğinde Apocu militanı yaratarak sisteme temel bir darbe vurmayı devrimcilik görevi olarak ele almıştır.
Önderliğe dayatılan İmralı sisteminin giderek ağırlaşan uygulamaları karşısında etkili, sonuç alıcı mücadele yürütemeyişimize, bu infaz ve işkence sistemini yok edemeyişimize, uluslararası komplonun iç ve dış uzantıları karşısında duyarsızlıklarımıza, bireyci yaşam arayışlarımıza ve Önderliği yeterince anlayamama ve uygulayamayışımıza karşı sorumluluklarımızın ne olduğunu ve nasıl yaşamamız gerektiğini hatırlatan bir eylemdir.
Viyan arkadaştaki Önderlik duyarlılığının en belirgin yanı Önderlik eylemleri ve bu yolda şehit düşen arkadaşlar karşısında gösterdiği tavırdır. Anlamın en çok yoğunlaştığı ve bir bedene toplandığı, tüm özgürlük ve mücadele değerlerinin bir eylemde zirveleştiği şahadetler Viyan arkadaşın temel duyarlılıklarından birini oluşturmaktadır. Zilan ve Sema arkadaşlar, Kemal Pir ve Beritan arkadaşlar ve bu arkadaşların eylemleriyle yaşamda yarattıkları, Önderliğimizin bu eylemleri ele alış tarzı ve bu eylemler karşısında yapılması gerekenler tüm değerlendirmelerinin odak noktasını oluşturmaktadır. Ayrıca YJA STAR 3.konferansının yapıldığı süreçte gerçekleşen Serdar Arı arkadaşın eyleminin O’nda yarattığı ruh hali buna bir örnektir. O eylemi duyduğu günkü bakışları, süreci başarıyla karşılamanın acele adımları ve geç kalma korkusunun yansıdığı hareketleri O’nun bu şahadet karşısındaki duyarlılığının kendinden taşan yanlarıdır. Sanki Serdar Arı arkadaşın ateşi O’nu da tutuşturmuştu o günlerde. Ve konferansta bu konuya değinmek O’nun için şehide saygının bir gereği olmuştu.
“Kürt halkına, özgür kadın hareketine karşı bir konsept var. Buna karşın örgütsel durumumuzu ele aldığımızda, gereken odur ki bu perspektifler doğrultusunda bu konsepte karşı direnişi, özgürlük konseptini geliştirmek gerekiyor. Bunun örneği Serdar arkadaş tarafından ortaya kondu. Bugün değerlendirdiğimiz bu büyük eylem ardından, önemli olan bizlerin bu perspektife göre, bu kapsama göre kendimizi imha konseptine karşı özgürlük ve direniş konsepti ile hazırlamamamız gerekiyor, ciddi örgütlenmemiz gerekiyor ki bu konsepte karşı daha güçlü karşı durabilelim ve cevap verebilelim.”
Viyan arkadaşın kadın kurtuluş ideolojisine yaklaşımı kendi toplumsal yaşamından ve örgütsel yaşamdan çıkardığı tecrübelerin birikimlerinden süzülmüş olsa da O’ndaki özgürlük eğiliminin Önderlikle yoğrulmasının somut bir ifadesidir. Toplumda ve ailede yaşadığı cins çelişkilerini anlamlandırma, çatıştırma ve çözme, bu yolla kendini özgürleştirme arayışını sürekli canlı tutmuştur. Sistemin ve Kürt toplumsal özelliklerinin kadında yarattığı düşünce kalıplarını çok kısa süre içinde kırmış ve özgür bir düşünce ortaya çıkarmıştır. Kadının özgürlükçü ruhunu yeniden yaratarak bu ruha sımsıkı sarılması, tarihsel olarak kadının yaşadığı acılardan kadın kurtuluş ideolojisi yoluyla intikam alacağını bilmesinden kaynağını alıyordu. Bu tarihsel zorlukları, sancıları kendinde hissetmesi bugünde tarihi yaşamasındandır ve bu his olmazsa doğru bir mücadele mümkün değildir.
Kadının cins değerleriyle buluşma anlayışı, kendi cinsinin güzelliklerinin tarihsel anlamını bulmak, özümsemek, bunu yaşadığı çağın gerçekliğiyle buluşturarak özgürlüğün tanımını yapmak istemiyle doluydu. Özgürleşme arayışı tutku düzeyinde olduğundan sorgulaması ve arayışları güçlü ve derindi. Bundan dolayı Önderliğin kadın perspektiflerini anlamak ve uygulamak için büyük bir çaba harcıyordu.
Ne olursa olsun kadını savunma gibi cinsiyetçi bir yaklaşımı kabul etmez, sürekli sorgulatan, doğru olanı bulmaya, benimsenir ve uygulanır kılmaya çalışan bir tarzı esas alırdı. Bu konuda klasik bir cins özgürlüğü anlayışından uzaktı. Sorgulatan, değiştiren, geliştiren, yenileyen bir tarzı vardı. Kadını seviyordu. Kadın inceliği, derinliği O’nda vardı. Bu derinlik yaşamda ortaya çıkan klasik, köle, geri kadın yaklaşımlarını reddetmeyi, bunun yapıcı bir mücadelesini vermeyi ve özgürleşme eğilimini çekici kılarak canlandırmayı getiriyordu. Kadın geleneksel yaklaşımlarına tepki duyuyor, kabullenmiyordu. Viyan arkadaş bir kadın olarak özgürlüğü kendisinde içselleştirmişti. Bu anlamda kadına yaklaşımında ilkesel, içsel ve ideolojikti. Biçimsel yaklaşımlardan, cins mücadelesini bir rant konusu yapmaktan, ve özellikle dostlar pazarda görsünler diye erkek eleştirisi yapmaktan kaçınıyor, özü yakalamaya, yakaladığı oranda gerçekleştirmeye çalışıyor, hiçbir zaman basit ve yoldaşlık ilişkilerini zedeleyici söylemleri kendine yakıştırmıyordu.
Kadın özgürlük çizgisini ve duruşunu her koşulda koruma sorumluluğu göstermiştir. Tavizsiz duruşu O’nu kadın özgürlük çizgisinin ender bir militanı yapmıştır. Bu anlamda kadın özgürlük çizgisine, şehit düşen kadın yoldaşlara, tüm şehitlere ve Önderliğe karşı sorumluluğunu yerine getirmiştir. Kadın konusunda yoğunlaşmalarını birey boyutunda geliştirdiği kadar örgütsel sistem boyutuyla da derinleştirerek bunu konferans ve toplantılarda dile getirerek bir mücadele alanı oluşturmuştur.
YJA STAR 3.konferansında yaptığı değerlendirmeler bu konudaki yoğunlaşma düzeyini göstermektedir.
“Yapımız yenidir, bu yapı özel savaşın etkisindedir, yoz bir toplumdan geliyor, bu toplumda gelişen bireyciliği taşıyor. Ve öyle oluyor ki bu kişiler örgüt ortamına geldiğinde sanki çok ağır bir yük onlara yüklemiş oluyoruz. Yapıya diyoruz ki ‘genel örgüt ortamında özgün duruşunu ortaya koymalısın, cins mücadelesini vermelisin.’ Yapamıyor. Toplumdan gelen bireyin düzeyi bellidir. Biz öylesi bir sistem geliştirmeliyiz ki en azından erkekten kopup da yoğunlaşabilsin, düşünebilsin diye bir zemin geliştirmeliyiz.
Önderlik özgür kadın hareketi için kopuş teorisini açıkladı. Bu kopuşu birçok noktada fiziksel olarak ele aldık, değerlendirdik. Zihinsel, ruhsal olarak kopamayanlar öncelikle fiziki olarak da kopabilmelidirler. Özgür kadın hareketinin ulaştığı düzey biraz da bu süreçlerden kaynağını alıyor. Önderlik bizi erkekten kopardı ki, biz az da olsa kendi kafamızla düşünebilelim. Ama şimdi de yapımızı koparmadan diyoruz ki, ‘yok sen bu genel sistem içerisinde kendini kopar.’ Bu bilimsel değil, gerçekçi de değil. Bu meseleyi biraz da sistem cephesinden tartışmamız gerekiyor. Daha demokratik, daha çok katılımcılığı esas alan bir sistem önemlidir. Sistem sorunumuz var. Bu sorunlardan biri de zihniyet sorunudur. Bu noktada arkadaşlar dedi, esas sorun bilinç sorunudur diye. Ama sadece bilinç sorunu da değil, bilinç ve pratikleşmemiz arasında çok büyük bir uçurum var.”
Kendi kendine yetebiliyordu. Yaptıklarını yürekten inanarak yapıyordu. Sorunlara düz, tek yanlı, determinist yaklaşmazdı. Yeni paradigmayı salt yeni bir söylem dizisi, bir dil yapısı olarak ele almaz, yeni düşüncenin yaratılarak iradenin bilinçle yükseltilmesi olarak ele alırdı. İdeolojik derinliğini kalıpçılığa ve muhafazakârlığa dönüştürmezdi. Tecrübelere saygılı olduğu kadar tecrübeli arkadaşlar karşısında taviz vermeyen, bağımsız duruşunu koruyan, iradi duruşunu sergilerdi. Pasifliği kabul etmiyordu. Bu nedenle bulunduğu her ortamda aktif bir katılımı esas alır, dolu yaşardı. Yaşayacaklarını ertelemezdi. Yükünün ağırlığını hisseder, sevinci de öfkeyi de dolu dolu yaşar, ağlayabilir ve kahkahalarla gülebilirdi. Bir ortamda bulunduğu zaman varlığı hissedilirdi, bulunmadığı zaman ise O’nun yokluğunun yarattığı boşluk hissedilirdi. Bilinci ve yüreğiyle karşısındakinin bütün hücrelerinde yer ediniyordu. İlişkilendiği bireye yabancılaşmış yanlarını sorgulatıyordu.
Heval Viyan kendine güvenmekle birlikte hiçbir zaman kendini abartmazdı. Kendine güveninin hissedildiği bir sadeliği ve ölçülülüğü hemen göze çarpardı. Ölçüleriyle, birlikte olduğu bireylere ölçü kazandırırdı. Doğal olanın özgür olması ilkesi Viyan arkadaşın kişiliğinde kendini en somut haliyle ortaya koyardı. Özgür sezgili tercihlerin maddenin özünde olduğu belirlemesi O’nun örneğinde doğallığıyla ahenk içinde gerçekleşmiştir. Çünkü o doğallığıyla ciddiyeti buluşturan ve herkesi kapsayan bir sadelikle saygınlık kazandıran bir duruşun sahibiydi. Bu doğallık O’nda biçimsel bir tarzda olmayıp özü yakalamış olmanın sakinliği, duruluğu ve çarpıcılığında ortaya çıkardı. Kalıplar O’nunla bütünleşmezdi. Kalıplara yer vermeyecek kadar kendi kişiliğiyle savaşmış, muhakeme yapmış ve ortaya yeni özgür kişiliğin bir örneğini çıkarmıştı. Kendini özgür bir kadın kimliği olarak gerçekleştirmesi, bu savaşımdan kendine güvenle çıkmasını sağlamış ve kalıplardan, kaygılardan, hesaplardan ve tereddütlerden sıyrılan bir duruşun sahibi olmuştur.
Özgür iradenin kolay yaratılamayacağını, özgür doğumların büyük sancıların, acıların ve bedellerin ardından gerçekleşeceğini bilmesine rağmen her gün yeniden sancılı, ama özgür bir doğumu gerçekleştirme çabasındaydı. En zor süreçlerde dahi umutsuzluğa kapılmamış her zaman coşku, umut ve moral kaynağı olmuştur. Özgün bir kişiliktir. Kendi bağımsız duruşu bu özgün kişiliğin oluşmasında temel olmuştur. Özgünlüğünün temeli de duygularındaki derinlik ve keskinliktendir. Öfkesi kadar sevgisi de net ve keskindir. Sevgisinin taştığı zamanlardaki coşkusu, sadeliği, heyecan ve canlılığı yaşam kaynağı olur. Onun toplumsallığını oluşturur. Öfkeyle dolduğunda da sarsılmaz irade, özgücüne güven, kararlı duruş, hedefe kilitlenen haliyle direnişe çağrıdır. Ret ve kabullerinde ilkeseldir. Reddettiğinden en radikal kopuşu gerçekleştirirken kabul ettiğiyle içten bir paylaşımı esas alır, eleştiri gerçeğinden kopmazdı.
O’nun özgür iradesinin somutlaşmasının temeli özgür kişilik özelliklerini yansıtma düzeyidir.
Viyan kişiliği, sürecin gerekliliklerini en derinden hisseden ve yaşayan özgür kadın kişiliğinin somutlaşmasıdır. Komple kişiliğin çok yönlülüğü, O’nda gerçekleşmektedir. Yeri geldiğinde iyi bir asker, yeri geldiğinde başarılı bir komutan, sonuç alıcı bir öncü, yeri geldiğinde iyi bir siyasetçi, iyi bir sanatçı ve iyi bir edebiyatçı olmasını bilen bir kişiliktir. İyi bir edebiyatçı olması mektuplarında bizimle konuşan bir özelliktir. Kendi ruhsal dinamizmini, düşünsel ve duygusal derinliğini, yüreğinin derinliklerinde yaşananları ifade etme düzeyi O’nun yaşadıklarının sadeliğiyle bağlantılıdır. Sadelikte yarattığı derinlik ve keskinlik, bunu doğayla, toplumla ve tarihle bütünleştirmedeki yaşam ustalığındandır.
Viyan arkadaşın özgürleşme tutkusu, köleleştiren ve iradesizleştiren sistemlere karşı tepkisinde çok net ortaya çıkıyordu. Köleci sistemleri reddediyor, bunun yaşamımıza olan yansımalarını yaşam ayrıntılarından çıkarıp atıyor ve özgür iradesi, bağımsız duruşundan dolayı her zaman için özgünlüğünü koruyordu. İradesizleştiren her türlü yaklaşımdan nefret ediyor, bunlara karşı mücadeleyi esas alıyordu. Egemen sistem yanında erkek egemen anlayışın iradesizleştirme yaklaşımına karşı mücadelesinde irade olmayı, iradesini örgütle bütünleştirmeyi ve çalışarak ürün almayı tercih ediyordu. Bu Viyan arkadaşın en güçlü kendini ifade biçimiydi.
Viyan arkadaşın kadın kurtuluş ideolojisinin örgütlülük ilkesine yaklaşımı da klasik olmaktan sıyrılmıştır. Kadın yüreğinin ve bilincinin derinliğini örgütsel bilinçle yoğuran ve kadının duygu zenginliğini yoldaşlık ilişkileriyle ve yaşam bakış açısıyla en iyi buluşturandır. Bizleri bir araya getiren gerçeğin örgütsellik olduğunun bilinciyle bu birliktelik gerekçemizi her şeye rağmen korumanın arayışı içindedir. Örgütsel mekanizmamızda ortaya çıkan eksiklikleri, yetmezlikleri ya da yanılgılı yanları radikal bir tutumla eleştirmesi, bu mekanizmanın kendini güçlü yapılandırması ve militan yapıyı bir arada tutacak karakteri kendinde somutlaştırması istem ve çabasının yoğunluğundan kaynaklanmaktadır. Örgütün oluşum koşulları ile bugüne kadar gelmesi için verilen bedeller her şeye rağmen örgüt gerçeğini korumanın bir şartı olmaktadır. Çünkü bunu yapmamak kendi varoluş gerekçesiyle karşıtlaşmak, kendini var eden mücadele zeminini ortadan kaldırmak anlamına gelir. Bu konuyu mektuplarında keskin bir ifadeyle dile getirmiştir.
Viyan arkadaştaki örgütsel bilinç düzeyi içselleşen bir bilinçtir. Çünkü O, bireysel ilişkilerinde en güçlü örgütselliği yaratmıştır. Tüm arkadaşlarla paylaşımlarında esas aldığı doğrular yanında birçok arkadaşa yazdığı mektuplarında neler yaşadığı, ruhunda neleri duyumsadığı, neler yapması gerektiğini belirtir. Sürekli özgür gelecek inancı, umudu ve doluluğunu yansıtır. Zafer inancı taşar satırlarında. Şehitlere, Önderliğe ve halka bağlılık, yoldaşlık sevgisi ve birlikte var olmanın heyecanı, güzelliği ve anlamı satırlarını biçimlendiren ruhtur. Yine bu mektuplarında coşkun bir edebi dil ve aradığını bulmuş olmanın, kendini bu doğrultuda gerçekleştirmiş olmanın kıvancı okunur. Ortak ve en belirgin yan ise Önderliği anlama çabasının nasıl olması gerektiğini ve nasıl bir katılımla başarıya ulaşılacağını belirtmesi ve yapamadıklarının özeleştirisini vermesidir. Bu yaklaşımı tüm ilişkilerinde salt kurumsal bir kuruluk ve tekdüzelikten uzak olması, paylaşımlarını derinleştirmesi ve ilişkilendiği bireylerin yüreğine girebilmesi yanında Önderlik çizgisini anlama, örgüt mücadelesiyle bu çizginin gerekliliklerini yerine getirme çabası verme ve özgürleşme konularında perspektif vermesiyle bağlantılıdır.
Örgütsellik konusunda mücadeleyi esas almasıyla birlikte kadın kurtuluş ideolojisinin mücadelecilik ilkesini her koşulda, her zaman ve mekânda, başarıyı getirecek yöntemlerle yürütmeyi hiçbir zaman ihmal etmiyordu. Mücadele yaşamını Önderlik okulu olarak ele alması O’nun mücadeleye verdiği anlamın göstergesidir. Önderlik çizgisine tam girememeyle bağlantılı olarak gelişen ideolojik perspektifimiz ile realitemiz arasındaki mesafenin bilincindeydi. Bu çelişkileri çatıştırmaktan çekinmediği gibi bunun mücadelesinden de hiçbir şekilde kaçınmıyordu. Çünkü Heval Viyan pek fazla eleştiri almamasına rağmen her zaman özeleştiri vermeyi esas alıyordu. Özeleştiri gerçeği ise bireyin mücadelesini anlamlandırdığı kadar kaygısız, tereddütsüz bir katılım sergilemesini getiriyordu.
Yaşamak duyarlılığı vardır Viyan arkadaşta. Nedir yaşam duyarlılığı? Doya doya yaşamak der kimileri, kimileri ise ülkemizdeki, bölgedeki ya da dünyadaki insanların yaşadıkları acıları hissedebilmek der. Mutlak mutluluk ya da mutlak acıyla genelde tanımlanır yaşam duyarlılığı ama özünde, yaşamı oluşturan olguları kendi varoluş gerçeklikleri dâhilinde yaşamak ve bu gerçeklerle kendi arasında bir uyum oluşturabilmektir. Bu gerçeklikten uzaklaştırmaya yönelen tüm edimlere karşı koymaktır. Bu edimler hiyerarşi, şiddet, cinsiyet ya da savaş iktidar anlayışının ürünleri olduğundan bunlara karşı koymanın tekmil yaşamı belirlediği örnekler yaşam duyarlılığının zirvesini oluştururlar. Viyan arkadaşın tüm kültürel, siyasal, ideolojik, bireysel sorunlara, yani yaşamsal olan her şeye yoğunlaşması, bu konularda yaşanan her tür zorlanmayı kendi zorlanmasıymış gibi sahiplenerek, onların acılarını duyarak, yaşanan sevinçleri de sahiplenecek hakkı kendinde yaratması O’ndaki yaşam duyarlılığının en keskin ifadesidir. Bu konulardaki sahiplenme yaklaşımı O’nda yeni düşünceler oluşturur, görüşlerini bir çözüme dönüştürerek kendini bu yaşam parçasının içine yerleştirmeyi doğurur ve bu yaşam parçasında yer almanın onurunu yaşamda hissetmek O’nda ayrı bir güzellik yaratırdı.
Yaşama aşk düzeyinde bağlıydı. Ondaki aşk anlayışı yücelmiş aşk anlayışıdır ve Önderliğin belirlediği aşk ilkelerinin kendi somutunda yaşanacağının kanıtıdır. Yücelmiş aşk, kavram olarak soyut bir algılama oluştursa da kendi özgürlük mücadelesi gerçeğimize, özgürlük değerlerimize ve bizlere bırakılan mirasa baktığımızda bunun soyut olmadığını, tersine somutlaştırmanın en anlamlı örneğini oluşturduğunu görebiliriz.
Viyan arkadaşta açığa çıkan sevginin yüceliği O’nun güzellik anlayışıyla bağlantılıdır. Çünkü kişiliğinde yarattığı özgürlük kadar Viyan arkadaşın sadeliği, mütevazılığı ve insana ilgili yaklaşması da ayrıca O’na karşı bir saygınlık ve sevgi oluşturmuştur. Doğallık ve sadelik O’ndaki güzelliğin açığa çıkmasının temel aracı olmuşlardır. Çünkü Viyan arkadaşın ruhunda yarattığı güzellik O’nun bedenine de yansımaktadır. Yüreğinde ve beyninde yarattığı düşünsel ve duygusal sadelik O’nun yaşam tarzına yansımış ve ayrı bir güzelliği ortaya çıkarmıştır. O’nun çekiciliği, dikkate alınırlığı, insanların O’na hemen ısınması ve yıllardır tanıyormuş izlenimini edinmesi, O’nun ruhsal güzelliğinin bedenine, hitabına, üslubuna bir bütün kişiliğine yansımasından kaynağını almaktadır. İnsanlarda samimiyet ve güven duygusu yaratması, içtenliği, özünü yansıtabilmesi ve bu özün insanlara güven verecek güzellikte olmasındandır. Genç yaşına rağmen insanlar arasındaki mesafeyi ortadan kaldıran, herkesi kucaklayan duruşu, Viyan arkadaşın kişiliğindeki, ruh ve beden uyumunun insan ilişkilerine yansımasının en sade ifadesidir.
Bu anlamıyla şunu çok net bir şekilde belirtebiliriz ki, Viyan güzel yaşadı.
Viyan arkadaş özgürlük mücadelesinin tüm alanlarında çalışma yürütmüştür. En son YJA STAR’a kendi öneri ve ısrarıyla gelmiş ve kadının meşru savunma alanına da kendi katkılarını sunmuştur. Eylemi üzerine uzun bir süre yoğunlaşmasına rağmen burada eylemini kuzey Kürdistan alanlarında, askeri bir hedefte gerçekleştirme yönünde derinleşerek eylemi üzerine somut düşünceler üretir. Kadın kurtuluş ideolojisinin mayalandığı savaş ortamında, Önder Apo’nun militanı olabilmenin ölçüsü cesareti yükseltmektir. Doğruları, ilkeleri savunmasında, her türlü gerilik ve haksızlıkla mücadele, adaletin ve sevginin savaşını verme ve kadın özgürlük ideolojisinin yaşamsallaştırılması da cesaretin keskinleşmesidir. Kadını erkekten koparma, kendisi olma arayışını başlatmak, bu arayışı somut adımlarla vücuda kavuşturmak cesaretin temelidir. Çünkü bu sistem karşısında bir atılımdır. Sistemin yükünü taşıyan temel odak olan kadının artık bu yükü taşımaması, sistem için hayati bir durumdur. Viyan arkadaş bu durumu derinden kavramış ve bu doğrultuda kararlaşmıştır. Artık meşru savunma savaşımında yerini almak O’nun için bir onur meselesi, bir var olma sorunudur.
Söz, onu ifade eden kişinin gerçeğiyse, eylemle bütünleşmişse ve saltık düşünceyi yaratmaya yöneliyorsa o zaman anlam kazanmış demektir. Ancak o zaman sözler birey gerçeğini bir bütün yansıtır ve dile gelmesi vicdanı rahatsız eden bir durum olmaktan çıkar. Bireyi günahkâr ya da suçlu konumundan çıkararak dile getiren bireyde gönül rahatlığı yaratır. Çünkü o zaman birey özü sözü bir olan birey olmuş olur.
Viyan arkadaş, özgürlüğün temel bir ilkesi olan söz eylem birlikteliğini kendi kişiliğinde en üst düzeyde sorgulayan, bunu gerçekleştirmenin mücadelesiyle yaşamını ören ve tüm özgürlük arayışçısı kadınlara bu olmazsa olmaz gerçeği anlatmayı yakıcı ve acı bir tarzda da olsa başaran özgür bir kadındır. Söz ve eylemin uyumu, aslında sözle özün uyumudur. Sözle özün uyumu gerçekleşiyorsa bunun eylemi ortaya çıkmak için sabırsızlanır.
Viyan arkadaştaki vicdan sorgulaması üst düzeyde olduğundan öğrenip kavradıklarıyla uyguladıkları arasındaki mesafeyi kapatmaya yönelik sorgulaması derindir. Önderliği tanıdığı andan itibaren öğrendikleri, kendi arayışlarıyla bütünleştirdikleri ve amaç haline getirdiklerini pratikleşenlerle kıyaslaması, bilip anladıklarıyla yaşadıkları arasındaki mesafenin ölçülmesi Viyan arkadaşta yaşamsal düzeyde önem taşımaktadır.
Sözün anlamı yanında söz ve eylem bütünlüğünün Viyan arkadaş tarafından özellikle vurgulanmasının önemi, hareketin düşünceye, düşüncenin bir ifade biçimi olan dile özgürlük kazandırması gerçeğinden kaynağını almaktadır. Ve bu gerçeklik bireydeki özgürlük umudunu güçlendirmektedir. Çünkü düşündüğünü ya da dile getirdiğini gerçekleştirmek bireyde öz iradeyi güçlendirmektedir ve bu da direkt olarak bireyin özgürlük düzeyini yükseltmektedir. Bireyin kendisiyle, birlikte yaşadığı insanlarla, uğruna savaştığı değerlerle arasındaki mesafe, güçlü bağların oluşturulması gerekliliğini bir kez daha vurgulamakta, bu bağların özgür ve onurlu yaşam için önemine dikkat çekmektedir.
Heval Viyan, Mazlum, Zekiye, Ronahi, Berivan, Rahşan, Sema, Fikri ve Serdar Arı arkadaşların ateşini yüreğinin ortasında yaşayarak bugüne taşıyan ve durmak bilmeyen bir tarih emekçisidir. Ruhun tüm kapılarını çalarak hakikatin çağrısını yapar, özgürlük mesajı ve ışığın müjdesini verir. Karanlık beyinlerde zihniyet devrimi için bir mum yakar. Donmuş vicdanları ısıtıp, hiçbir karşılık istemeden yolunda ilerleyerek hüzünlerimizi alıp götürür. O’nu Önderlik güzelliklerinin dünyasına ulaştıracak yolu fark etmesi ve keskin bir yürüyüşü gerçekleştirmesi Viyan arkadaşın olağanüstü kavrayışından kaynaklanır. Anlamak uygulamaktır O’nda. Ve bu ilke, O’nu öyle çok meşgul eder ki uygulamak için yolu Kaf Dağı’nın ardına da gitse O vazgeçmez. Yaşamda her zaman “Eğer istersek, kendimize inanırsak, amaca ulaşmak zor değildir, Kaf Dağı’nı bile aşabiliriz” diyordu. Mektuplarında belirttiği Apoizm okulunda böyle öğrenmişti.
Viyan arkadaş ülkemizin en büyük çığlığıydı. O bir ahlak sembolü, ahlak çığlığıydı. Değerlere sahip çıkmak, değerlerin pazarlanmasını engellemek O’nun için ahlaki bir konudur. Değerler üzerinden tasarruf geliştirmek ya da boşa harcamak, bireysel olarak kullanmak gibi hırslar O’nda yoktur. O değer yaratır ve sırtını büyük değerlere vererek bu değerler üzerinden yaşamanın ahlak kaybını yaşatacağını öğretir. Ve bunun en güçlü temsilciliğini halkımızın en büyük değerinin hapsedilmesine, tecrit edilmesine seyirci olmayı kabul etmeyerek göstermiştir. Tarihi emanetlere sahip çıkmamayı gerçeğe ihanet sayar. Mücadelemizin bir saniyelik acılarını bile başka yaşamların mutluluğuna değişmez. Ateş olmayı gerektirse dahi bu yaşamdan vazgeçmeme kararlılığını göstermiştir.
Viyan arkadaş tek kelimeyle adının anlamı gibidir. İradedir. En onurlu zamanımız olarak tarihe yazılmıştır. Anlatımlar, ifadeler ve sözler O’nun gerçeğinin gölgesinde kalsa da ve yeterli olmasa da O’nu anlatabilmek, eylemine yoğunlaşmak her kadın militan için kendini gerçekleştirmenin birinci şartıdır. O’nun ateş sıcaklığında yürümek ve büyük yaşamak ancak büyük değerleri yaratacaktır. O’nun eylem dilinde, tüm yaşamındaki gibi bir partileşme, Apocu öğretiyle buluşma ve özgürleşme çağrısı vardır. Cevap olmak, Önderlik düşüncesine sahip çıkmak, salt sözle değil, bunun ruhsal coşkusunu yaşayarak, yaratıcılığını açığa çıkararak bu ruhla pratikleştirmektir. Cevap olmak kadın özüne ulaşmak ve yeni paradigmayla kendini yeniden yaratmaktır. Önderlik paradigmasını anlayıp uygulayarak, kendini Önderlik çizgisine Viyanca yatırarak ve yenileyerek cevap olunur. Bizlere düşen görev de bu gerçeği doğru tanımlamanın ve uygulamanın onuruna erişmek, Önderlikle ve özgürlükle yaşamaktır.
Mücadele Arkadaşları