Baran- Ozan Akyol Yoldaşın Anısına
Şehit Baran’ı İstanbul’dan gençlik faaliyetlerinden tanıyordum. 1 Mayıs mahallesinin gençlik faaliyetlerinin başkanlığını yapıyordu. Türk kökenli olan ailesinin tek çocuğuydu. Liseye kadar okuyan Baran yoldaş, okulda ve okul dışındaki birçok demokratik eyleme öncülük ediyordu. Genç yaşta olmasına rağmen halk tarafından sevilen, değer verilen, peşinden gidilebilecek bir militan olmuştu.
Ailesi yurtsever demokrat görüşlere sahipti. O, ailesinin tek çocuğu olmasına rağmen kendisini APOCU harekete adadı. Bu adanmışlığı insanlığın zirveleşen özlemlerini yerine getirmek içindi. Adı Özcan’dı. Baran yoldaşın şekillenmesi üzerinde Erzurum’un iklimi ve sert havasının etkisi vardı. Her halde bundan dolayı ki devrimci mücadele içerisindeki duruşunda çok keskindi. Aile içerisinde babası da devrimci idi ve Baran arkadaşın devrimci bilinci üst düzeydeydi. Baran yoldaş dünya devrimlerini de yakından takıp edip okuyan ve inceleyen biriydi.
Türkiye’nin soylu bir insanıydı. Hakilerin, Kemallerin miraslarını devralarak yolculuğuna başladı. Bu yolculuk güneşle bütünleşme, güneşle var olma, güneşe yürüme yolculuğuydu. Halklar bu yolculukla ancak var olabilirdi. Güneş ile var olurlarsa özgür yaşamı yaratabilirlerdi. Onun için Başkan APO’nun etrafında birer gezegen oldular ve özgür yaşamı direnerek yarattılar. Bu direniş soylu bir direnişti. Soylu insanları da ancak soylu direnişler yaratabilirdi. Baran Yoldaş enternasyonal bir devrimci olmayı tercih etmişti. Kürdistan özgürleşmeden Türkiye özgürleşemez, diyordu. “Kürdistan halkı özgürleşirse ancak Türkiye halkları da özgürleşir ve kurtulabilir” şiarı ile hareket ediyordu. Bundan dolayı çok coşkulu ve moralliydi. Bu coşku ve moralle, 2000 yılında Güney Kürdistan’a gelerek özgürlük saflarına katılır. Aldığı eğitimlerle hep güçlenir. 2003 yılında kuzeye gidiş önerileri alındığında kendisini ilk öneren yoldaşlardan olmuştu.
Baran yoldaşı biraz tanımak gerekiyor. O bulunduğu birliklerde taburlarda büyük bir mesafeyle en çok sevilen arkadaştı. Onun yüzündeki tebessümler adeta bir insanlığa yetecek kadardı. Yüzündeki gülücükler nasıl ki yıldızlar gök kubbesinde asılı durur, aynen öyle sanki sonsuz bir şekilde asılı dururdu. Onun bir gün bir yoldaşı incittiğini kimse görmemiştir. Ona inceliğin, tebessüm ve narinliğin sembolü dememiz bundandır. Bir emekçiydi. Kürtçe bilmemesine rağmen Kürtçe eğitimlerine katılarak ilk elden Kürtçe öğrenerek yoldaşlarla teması ilişkilenmeyi sağlamayı hedefleyen biri olması onun derin demokratlığına ve derin sosyalist kültürüne bağlamak yanlış olmaz.
Evet, o bir yoldaşlar sevdalısıydı. O Kürt halkının bir dostu hatta daha ileri giderek bir savaşçısı olmayı kendisine bundan bir görev bilmiştir. Bu duygularla o kuzeye gidecekti. Kuzeyde yapacakları işler çok fazlaydı.
Böyle bir mücadeleyi kendi memleketinde vermenin anlamının daha büyük olacağını düşünür. Ancak sonbahar olur ve mevsim geç olduğundan dolayı grupları Amed eyaletinde kalır. Düzenleme olur ve gruptaki her arkadaş farklı alanlara gider. Bahar aylarına kadar kendisini Erzurum pratiği için hazırlar. Bahar ayları geldiğinde de gruptaki bazı arkadaşları Erzurum Eyaletine geçmelerine rağmen Baran Yoldaş Şehit Remzi alanında kalır. Parti görev ve faaliyetlerini kusursuz bir biçimde yerine getirmeye çalışır. 2004–2005 yıllarında bu alan faaliyetlerde etkin görev alır. Genç alanı 2006 yılında Türk askerlerinin çok hareketli olduğu bir alandı. Ayrıca partinin bu alana dair hedefleri vardı. Baran Yoldaş da emek ve çaba sarf ederek alt yapı oluşturarak, düşmana cevap verip partinin hedeflerine ulaşırız, düşüncesi ile Genç alanına gider.
Şahadete ulaşmadan önce önceki sloganları ve sözleri özgürlük yolunda Başkan APO’ya bağlılığı dile getiriyordu. “Ben layık olamadım” diyordu. Gerçekten de insanın çok zoruna gidiyordu, kendi döşediği mayın ile şehit düşmüştü. Patlayıcılar eğitiminde “ilk hata son hatadır" ın birinci kural olması boşuna değildir. Genç ilçesinin Düzenleme tepesine mayın döşemişti. Son kez kamuflajını kontrol edip geri dönecekti. Döşenen mayın çok hassastı. Küçük bir el teması ile patlamıştı.
“Layık olamadım” sözü sanki kendi eksikliğinin bir özeleştirisi gibiydi. Daha çok mücadele, daha çok pratik, daha çok eylem yaparsam artık seve seve ölüme gidebilirim demek istiyordu.
Sen rahat uyu yoldaşların yoldaşı, arkadaşlığın ve dostluğun sembolü. Bizler hareket olarak her zaman senin gibi yoldaşlara bağlı kalmasını bileceğiz. Sen yapacağını yaptın, yapamadıklarını bizler sana layık olmak için yerine getireceğiz. Bunu bir görev biliyor ve pratik olarak daha güçlü ve sağlam adımlar atacağımıza da sana söz veriyoruz.
Ama çok çok üzülerek belirtelim kendi döşediği mayınla şehit düşmesi trajik bir durumdu. Biz böyle olmamalıydı desek bile sonuçta ortaya koyduğu çabayı ve emekleri göz ardı edemeyiz. Bizlere düşen bu emek ve çabayı doğru kavramaktır. Ve bunlardan ders çıkarmaktır. Onlar kendi kanları ile tarih yazdılar, kanla yazdıkları tarih bizlere ders olmuştur. Onların bizlere bıraktıkları mirasa layık olmak yaşamımızda onları doğru uygulamaktan geçer. Bize düşen en önemli görev budur. Bu değerlere doğru yaklaşmayı, onları sahiplenmeyi ve korumayı zihniyet ve vicdan devrimini kendimizden başlayarak pratikleştirmeyi… Bu şekilde hareket edersek başarabiliriz.
Baran Yoldaş Türkiye ve Kürdistan halkları arasında bir köprü rolü oynadı. Halkların kardeşliği ilkesine bağlıydı. Halkların arasındaki bu bağın ne kadar güçlü olduğunu kendi şahadeti ile ortaya koydu. Kahramanlar tarafından tarih yazılacaktır. Bu tarih herkes tarafından öğrenilecektir. İnsanlık bu tarihi takip edecektir. Bu, tarihin bizlere öğrettiği derslerin öğrencileri olarak tarihi sahiplenmenin, güçlendirerek ilerletmenin anlamı ve coşkusu ile olacaktır. Bu tarih kutsaldır ve bizler için büyük şanstır. Bu şansı iyi kullanmak, görevlerimizde başarıdan başarıya koşarak soylu gerillamızın mücadelesini geliştirmekten geçiyor. Türk devletinin gerici sistemi ve Kürtlere karşı uyguladığı inkâr ve imha temelindeki politikalara Kürdistan Özgürlük Dağlarında gerilla mücadelesi vererek dur diyebiliriz ve ancak bu şekilde özgür bir toplum yaratabiliriz. Bu toplumu yaratmak soylu gerillanın birinci temel görevidir. Ancak bu şekilde davranırsak şehitlerimizin çizgisinden yürüyerek insanlık onurunu kurtarabiliriz.
Welat Garzan