Tek Yürek Olmuş İki Yoldaşın Alişer’i

Yüce insanları mahsustur hayatı anlayarak ve ne için yaşadığını bilerek yaşamak….

Geçenlerde duydum, 10 Haziran günü Kelareş iki güzel yoldaşın şahadetine şahitlik etti diye. Biri Alişer diğeri de Karer yoldaştı. Kendi adıma Karer yoldaşı fazla tanıyamadım ama Ali şer yoldaş ile beş yıl boyunca aynı alanda çalışma yürüttüm.

Alişer yoldaşı mücadeleye birlikte katılmış olan Fikret yoldaş ile birlikte tanıdım. İkisini de birbirinden ayırmak olmazdı. Çünkü başladıkları özgürlük savaşında tek yürek olmuşlardı…

Bir kış günüydü Alişer arkadaş Zagroslardan Kelaraş’e gelmişti. Kelareş’in soğuk havasında bir fırtınanın içinde ilk sıcak merhabalaşmamızı yapmıştık. İlk merhabalaşmamız yıllar süren çalışmanın başlangıcı olacaktı. Uzaklardan gelmişti ama ilk karşılaşmamızda bile sıcak bir yakınlık göstermişti.

Dört yıl boyunca Kelaraş’in her yerinde birlikte çalışma yürüttük. Her geçen gün Alişer arkadaşı daha çok tanıdım. Tanıdıkça ona olan saygım, sevgim daha da arttı. Alişer yoldaş nasıl yaşanılması gerektiği noktasında bulunduğu her yerde bize örnek oluyordu…

Alişer yoldaşın hikayesini duyan herkes onun ne kadar tutarlı bir insan olduğunu anlıyordu. 1977 yılında Malatya’nın …..köyünde alevi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. İlkokulu bitirmiş daha sonrasında da geçim derdi diyerek İstanbul’un yolunu tutmuştu. İstanbul’da yaşadığı yıllar boyunca da kendisini oraya ait olarak görmemişti. Düşündüğü tek bir şey vardı o da ülkede yaşanan savaştı. Zaman ilerledikçe içindeki coşkuya hakim olamamış ve gerillaya katılmanın yollarını aramıştı.

İstanbul’da tanıştığı Fikret arkadaşla birlikte gerillaya katılmaya karar verirler. Öyle ki, Fikret arkadaşla bir daha geri dönmemek üzere, aynı kaderi paylaşan bir yolcuğa çıkarlar. Uzun çabalar ve arayışları sonrası ilk olarak 1997’yılında Koçgiri’de arkadaşlara ulaşırlar. Hayalleriyle buluşmanın coşkuyla gerilla olmanın tadını çıkarmaya çalışırlar. Canı gönülden çalışmalara katılırlar. İlk Kürt isyanının yapıldığı yerlerden biri olan Koçgiri’de gerillalaşmak onlar için başka bir anlam ifade edecekti. Koçgirili Alişerlerin Dersim’e taşan isyanının mekanındaydılar. Geçmişi o an gibi yaşayarak savaşacaklardı.

Yaklaşık üç ay Koçgiri’de kaldıktan sonra iki yoldaş da birlikte arkadaşlar tarafından bir görev için şehre gönderilirler. Bu görev sırasında Tokat’ta yakalanırlar. Ardından zamanın geçmek bilmez olduğu zindan günleri başlar. Alişer ve Fikret yoldaşların gerilla özlemleri yarım kalmıştı. Kürdistan’ın özgür dağlarından sonra zindan’a düşmek canlı canlı mezara girmekti. Peygamber Eyüp sabrı ile üç yılı aşkın zindanda çıkacakları günü beklerler. Her gün her saat birlikte yine gerillaya gidecekleri günü düşünürler. Zindandan çıktıkları gibi içlerinde bir özlem olarak kalmış olan dağın yolunu tutarlar. Artık ikisi de dağsız, gerillasız yaşamanın anlamsız olduğunu çok iyi bilmektedir. Ve şuna kesinlikle ikna olmuşlardı; “yaşayacaksa insan ne için yaşadığını bilerek yaşamalı.” İki yoldaş da yaşamın sırrını çözmüş ve zorlu hayat yolunda attıkları adımın ne anlama geldiğini bilerek yürümektedirler.

2001’de tekrardan gerillaya ulaştıklarında Alişer yoldaş Xınere’dedir, Fikret yoldaş da Kandil’de. Bende o zaman Fikret arkadaşla birlikte yeni savaşçı eğitimdeydim. Yıllar sonra Alişer arkadaş ile tanıştığımda Fikret arkadaş, Alişer’le aramızda ortak yanlarımızdan biri olacaktı….

Alişer yoldaş sakin, olgun ve ne zaman konuşması gerektiğin bilen bir arkadaştı. Bulunduğu her ortamda arkadaşlar tarafından büyük saygı görüyordu. Fedakarlığı ve emekçi yanlarıyla tanınıyordu. Kolay kolay kimseye kızmazdı. Eğer Alişer yoldaş birine kızmışsa çevresindeki arkadaşlar onun haklı olduğunu bilirlerdi. Kimse ona neden kızıyorsun diyemezdi çünkü erdemli bir kişiliğe sahip olan Alişer yoldaş kızmışsa mutlaka bir sorun var demekti.

Kendisinde yaratmış olduğu kişilik özelliklerini çalışmalara da yansıtıyordu. Yapılan işlerin sağlam olması için büyük gayret gösterirdi. Yüzeysellikten kaçar, ciddi yaşaması gerektiğini bilirdi.

Askeri çalışmalarda da disiplinli, dikkatli ve 24 saat gerillacılığı esas alırdı. Kendine güvenen kişiliği askeri çalışmalarda da gösteriyordu. Bir an için bile boşluk olmaması için çok çabalıyordu. Kelareş’te kaldığımız 2005’den itibaren yoğun çatışmalar da yaşanmaya başlamıştı. İran devleti sürekli saldırıyordu. Bizler de sadece savuma pozisyonumuzu koruyorduk. Ama gerektiği zaman da arkadaşlar gereken cevabı veriyordu.

2006 yılında yıl üç arkadaş bir yerde pusuya düşmüştü. Düşman sivil elbiseler giyerek o üç arkadaşın etrafını sarmıştı. Arkadaşları imha edeceklerini hesap etmişti. O sırada Alişer arkadaş’ın birimi karşı yamaçtaydı. İlk mermi patlar patlamaz Alişer arkadaş elinde karnas suikast silahıyla cevap vermişti. Düşman mermilerin daha nereden geldiğini anlamadan Alişer arkadaş’ın birimi düşmana büyük bir darbe vurmuştu. Arkadaşları çembere aldığını düşünen düşman bir anda bizimkilerin çemberinde kalmıştı. Çatışmada sadece Pılıng arkadaş yaralandı ama düşmanın pusuya gelen grubundan sadece komutanları yaralı kurtulmuş, diğerleri de ölmüştü. Alişer arkadaş buna benzer birçok çatışmada kritik roller oynamıştı.

Alişer yoldaş halk tarafından da çok sevilen ve saygı duyulan biriydi. Çalışma yürüttüğü alanlardaki köylüler Alişer yoldaşa bağlanıyorlardı. Yaşadıkları sorunları veya kendi aralarındaki kavgalar için onu arayıp buluyorlardı. Alişer yoldaş genç olmasına rağmen köylerdeki aksakallar bile kalabalık bir cematin içinde Alişer yoldaşı gördüklerinde konuşmazlar sadece onu dinlerlerdi. Yukarıda da ifade ettiğim gibi o nerede ve nasıl konuşması gerektiğini çok iyi biliyordu. Az konuşuyordu ama ağzında çıkan kelimelerin ağırlığını tartarak konuşuyordu. Kendisi de insanın nerede olursa olsun kendi ağırlığını koruması gerektiğini söylüyordu. Hele bir de devrimciyse bu daha da önemli oluyordu. Özellikle halkın içindeyken yapılan davranışlarımızın partiye mal olduğunu onun için hiç kimsenin rastgele davranışlar ve tutumlarla partiye haksızlık etmemesi gerektiğine inanıyordu. Yani kendinde taşıdığı yurtsever kişiliğiyle partide kazanmış olduğu militan özellikler onu daha da olgun bir kişi yapıyordu.

2006 yılında Fikret arkadaş Dersim alanına geçmişti. Dersime giderken bulunduğumuz alana da ulaşmıştı. Alişer arkadaşa takılarak “ben senden önce Koçgiri’ye gidiyorum. Seni geçtim” diyordu. Alişer’de “git orada benim için de bir yer ayır” diyordu. Birlikte devrim yoluna çıkan iki can yoldaş böylece bir birlerine takılıp duruyordu. İlk defa ikisini birlikte bir arada görüyordum. Ama birbirlerine olan bağlılıklarını hissetmemek elden değildi. Tek yürek olmuşlardı. Bir birlerini öyle bir özümsemişlerdi ki, her bir davranışları aynıydı. Sohbetleri, hareketleri, esprileri, dünyaya bakışları birbirinin aynısıydı. Büyük bir yoldaşlık aşkı ile birbirlerine bağlanmışlardı. Bu aşk ki hayatta hakikati arayanları ulaşabileceği bir aşktı…

Fikret yoldaş Koçgiri’ye gitti. Ama bir yıl sonrasında şehit düştü. Fikret yoldaş son bir defa da olsa Koçgiri’yi görme amacına ulaşmıştı, geride Alişer’i bırakarak…

Alişer yoldaş da Fikret arkadaşın şahadetinden sonra Koçgiri’ye gitmek için öneriler geliştiriyordu. 2008 yılının sonlarında birlikte Güney’e alanına geldik. PKK Ocak eğitimi gören Alişer yoldaş partinin düzenlemesiyse tekrardan Kelareş’e gönderildi. Kendisi Koçgiri’ye gitmek istiyordu ama arkadaşlar geldiği alanda ihtiyaç olduğunu söylemişti. O da mücadelede ihtiyaçlara göre katılmanın en doğrusu olduğunu bilerek 2009’da yönetim düzeyinde yeniden Kalareş’e gitmişti.

Ondan sonra bir daha kendisini göremedim. Bazen moral veren selamı geliyordu. Selamında bile coşku ve güç alıyordu insan. Her şeyiyle benim için örnek olan güzel yoldaşımın şahadetini duyduğumda belki zor oldu ama halkımız için son nefesine kadar yaşamasını bilen birini tanımış olmanın onurunu da yaşıyorum. Herkese nasip olmaz böyle erdemli insanları tanımak, onlarla yaşamak…

Alişer yoldaş Fikret yoldaşı ve Koçgiri’yi bir daha göremedi. Göremedi ama onlara layık olarak yaşadı. Özgürlük mücadelemizin kendisine vermiş olduğu görevleri başarıyla yerine getirerek özgür bir kişiliğin nasıl olması gerektiğin gösterdi. Söz verdiği gibi Fikret yoldaşını yalnız bırakmadı. Birlikte çıktıkları yolun ayrı mekanlarında şahadet mertebesinde sonsuza dek ve bir daha ayrılmamacasına buluştular….

Hüseyin Boran

Kategori: Şehit Anıları