Beyaz Düşler

Bir çınarın takipçisi olmak ve onunla yol almak devrimin çetrefilli yollarında. Yola başladılar birlikte ve uzadıkça patikalar, onlarda iddialarını büyüttüler taş kafalı tanrılara karşı. Yıldırmadı hiçbir zorluk, yıldırmadı hiçbir zorlanma. Hakkâri yeniden siyahlara büründü. Bak analar yeter diyor bu zülüm ve beyaz laçıklerini yakıyorlar. Kürt kadını için beyaz nedir bilir mi hainler. Beyaz umuttur beyaz yaşamdır ve beyaz yeniden başlayabilmektir yaşama. Beyaz bir gelecek sunmak ister analar yavrularına. Hayalleri olsun isterler çocuklarının içinde ölümün, kanın ve gözyaşının olmadığı, yalnızca umudun olduğu hayaller. Kimselerin el uzatamadığı, dalından koparmadığı fidanlar ekmek isterler bu dünyada. Ve kardeşliğin bir masal olmadığı bir dünya arzularla bu beyaz gecelerde. Beyaza hasret kalmış analarımız. Her gün yürüyüşlerde, mitinglerde ve sokaklarda bağıra çağıra özgürlük derlerde duyuramazlar seslerini görmez, duymaz kitlelere. Kürdistan da beyaz toz zerreciklerini bile çok gördüler yakılmış yüreklere. Beyaz yedi rengin bileşkesidir. Beyaz sentezdir ve berekettir aynı zamanda, hepsini barındırır. Ancak hepsinin toplamından farklı bir renktir. Ümitlerin yeşerdiği beyaz gecelere hasret kentlerde beyaz kardeşliğidir halkların hepsi ancak onların toplamında başkadır. Yani hiçbiridir aynı zamanda. Herkesin kendini bulduğu ancak kimsenin olmadığı bir ülke hayal eder Hakkârili analar. Buydu onların aradığı, beyaz laçıklarıyla simgeledikleri duygu yüklü yarınlar. Bu uğurda en büyük varlıklarını feda ettiler. Yavrularını yolcu ettiler Kürdistan dağlarına. Kürdistan da bir anaydı evlatlarına iyi bakacak kollayacaktı. Ama olmadı. Mekân geniş ancak yürekler dardı. Herkese yer yoktu onların dünyasında. Yalnızca bir ve tek olan onlardı ve acımasız tanrılarına açıktı yalnızda bu mekânlar. Gerisi mi ölüm. Gerisi mi zulüm. Ve kan- gözyaşı. Ehrimanlar atakta. Ehrimanlar pusuda ve barut kokusu sarmış dört yanı. Gözleri kan bürümüş. Analar en son barış yakarışlarının çözümsüz bırakıldığını göstermek ve bu ateşle yanan beyazlar son yok oluşlar olsun demek istediler zalim dehaklara. Yürekler yangın yeri. Her gün yeni cenazeler getirilir barış barış ve barış sayıklamalarıyla sokaklarda uyuklayan halkın karşısına işte derler cevabımız. Tahrir utanır Amed caddeleri karşısında.

Yedi fidan daha devrildi. Yedi beden, yedi can. Oysa gerillacılığı doyasıya yaşayamamıştı birçoğu. Doyasıya dolaşamadan Kürdistan’ın uçsuz bucaksız dağlarında kutsal toprakların kucağına uzandılar. Zınar yoldaş kuzeyin serin rüzgârlarına karşı durup doyasıya yaşatmak isterdi dersim vurgunu Cudi’yi. Cudi varamamıştı içini kasıp kavuran dersim dağlarına hain bir pusuda tankların hedefi olmuştu. Hakkâri günlerce ağladı bu acıya. Yas tuttu tüm Kürdistan kahramanlarına ve 10 binler uğurladı onu son yolculuğuna. Heval Zınar heval Cudi ile birlikte tanımıştı hareketi ve birlikte asi Cilo dağlarından katılım sağlamışlardı. Başlangıç sonu belirler ya katıldıkları mekânı buna göre seçmişlerdi asi olacaklardı yaşanan tüm haksızlıklara karşı. Yıllarca Zagrosların kucağında gerillacılık yaptılar kimi zaman birlikte kimi zaman ayrı alanlarda ancak onların yürekleri hep birlikte atacaktı. Ancak heval Cudi her ne kadar Zagroslar da gerillacılığın tadına varmışsa da bir yanı hep dersim der dururdu. Kelareş’te bir dönem takılı kalmak zorunda olsa da Dersim bir sevda, deli bir âşıksa ona vurgun olan kim durura bilir ki. Kışı Serhat’ta geçirdikten sonra baharla birlikte akmak istedi Munzurlara. Oysa aman vermediler. Sevdasına kavuşamadı heval Cudi. Sınır da oda şehitler kervanına katıldı. Zınar yoldaş ise bu yolculuğu tamamlama sözü vermişti ve takipçisi oldu yol arkadaşının. Yetişti belki Dersime ancak doyasıya koklayamadı Dersimin kokusunu. Rüzgârında savuramadı içindeki hasretleri. Ve diyemedi ki ben sana aşık bir mecnunun elçisiyim bak sana getirdim Cudi’nin selamını. Dersimi avuçlayamadı cudinin anısına. Ve gözlerinde taşıdığı beyaz yaşam hayallerini paylaşamadı dersim halkıyla. Oysa bilmedi halk çoktan bağrına basmıştı vefakâr evladını. Amca çocuklarıydılar Zınar ve Cudi yoldaşlar. Kardeşlikten de öte yoldaşlığın derin paylaşımının güzelliğine vardılar birlikte. Bir çınarın takipçisiydi o ve sözünü yerine getirdi. Dersim yedi gülünü ne ağlıyor. Siyah bayraklar sallanır çözüm çadırlarında. Çözüm der ancak tabutlarla karşılanırlar buralarda insanlar. Gece baskınlarıyla uyanır çocuklar ve babalarının coplanmasına tanıklık ederler. Kız kardeşlerinin tekmelendiğini, ağabeylerinin dövüldüğünü izlerler uyku uyanıklık arası mahmur gözlerle. Ve her şeyin bir rüya olması için dua ederler içlerinden sessizce. Sabah annelerinin ellerinden tutup çözüm çadırlarına giderler. Çözüm çadırlarıyla birlikte umutlarını da yıkmak isterler bu halkın oysa onlar dağların isyan çocuklarının bir parçası kim yıkabilir onların hayallerini. Sabah yine kurulur çadırlar. Ve başkaldırı devam eder. Umutlar yıkılmaz Kürdistan da. Çünkü bilinir ki umuttur bizi yaşatan. Bize güç katan ve yürüten… Umuttur yürüten bu mücadeleyi. Ve kara kuşaklara asılı 7 karanfil hala olduğu gibi dalgalanır Dersim sokaklarında. Dersim halkı umuda sıkılan 7 kurşuna ağlar ve inadına daha bir büyütür içindeki bitirilmek istenen umut çiçeklerini. Şairin dediği gibi vuruldukça çoğalır yiğitler Kürdistan da.

Nüjiyan Erhan