Efsanevi Gerilla Komutan Sarı İbrahim Yoldaşın Anısına

Sari İbrahim yoldaşla ilk kez 1993 yılının bir mayıs ayında karşılaşmıştım. O yıllar benim için mücadele tarihimin en zorlu anlarıydı. Ruhen ve fizikmen, tümden zorlandığım yıllardı. Tam da böylesine bir ortamda Sarı İbrahim yoldaş Sabri (Şıxo Dirlik) yoldaşla birlikte Güney Batı eyaletine müdahale düzeyinde gelmişlerdi.

Yaşadığımız zorluklar, yaşanan Terzi Cemal pratiğiydi. Partiyi ciddi olarak zorlayan böylesine bir pratik herkese ağır gelmekteydi. Çoğu arkadaş Terzi Cemal pratiğinin nasıl yaşandığını bile anlamadan ciddi tahribatlara yol açmış ve partiye ciddi zararlar veren bir süreç yaşanmıştı.

İşte tamda böylesine bir anda Sarı İbrahim yoldaş, Sabri yoldaşla birlikte eyalete gelmişlerdi.

Sabri arkadaş uzun yıllar zindanda kalan bir yoldaş olarak gerilla pratiklerinde çok kalmamış bir yoldaştı. 1980’lerde partimizin ilk gerilla pratiklerinde yer almış ancak dağda hastalanınca yaşanan bir çatışmada düşmanın eline esir düşmüştü. Zindanda her zaman direnişin ön cephesinde yer alan biri olarak, 1989 yılında TC zindanlardan çıkınca eve gitmeden ilk elden dağların yolunu tutarak Engizeklere çıkmıştı. Parti önderliğimiz onu önce Lübnan’a yanına almış ardından Avrupa’ya çalışmalar yürütmek için göndermişti. Güney Batı’da yaşanan tasfiyeci ajan pratiklerden dolayı Güney Batı’ya müdahale için Avrupa’dan önderlik sahasına, ardından da yeniden Engizeklerin yoluna koyulmuştu.

Evet Sabri arkadaş, bu kısa anlatımlardan da rahatlıkla anlaşılacağı gibi mücadeleye oldukça bağlı, ideolojik olarak donanımlı ve de dirayetliydi. Ancak dediğimiz gibi gerillayı, gerilla savaşının düzeyini bizzat pratiklerde yaşamamıştı.

Bunun için önderlik Sabri arkadaşı tamamlamak için pratiklerde askeri sorumlu olarak İbrahim yoldaşı vermişti. Ve aslında Güney Batı eyalet çalışmalarında aktif rol alması gereken Sarı İbrahim yoldaştı. Ve o bunu bilerek ve bu bilinçle ilk günden başlayarak çalışmalara katılmıştı.

Sari İbrahim yoldaşla işte böylesine bir ortamda tanışmıştım. Kendimiz birkaç yıldır gerilladaydık ancak gerillayı, kendim açımdan söyleyecek olursam çok bilmiyorduk. İş yapmak isteyen, koşturan, koşuşturan sürekli bir hamal pratiği içerisinde olsak da gerillayı sadece teoride biraz öğrenmiştik. Pratik gerçekliğin dili sadece teoriyle yürümüyordu. Kötü olan ise bu durumu İbrahim arkadaş eyalete gelene kadar da anlamamıştık.

İbrahim yoldaş eyalete gelir gelmez ilk yaptığı iş tüm deşifre olan güzergahların kullanımını yasaklamak olmuştu. Önderlik de aynı minvalde eskiden kullanılmış olan güzergahları, eski ilişkileri, hatları, alanları, noktaları kullanmamamızı belirtmişti. İbrahim yoldaş ilk günden başlayarak bu talimatı harfiyen uygulamaya koyulmuştu. Yine bulunduğumuz noktayı -hangi nokta olursa olsun -ilk elden bizzat kendisi kontrol edip, noktanın manevraya, çatışmaya, pusu atmaya uygun olup olmadığına bakıyordu. Ve birkaç kez örneğin noktayı çatışmaya uygun görmediği için gece yarası noktayı terk etmemiz yönünde talimat vermişti. Noktayı terk ettirip, saatlerce bizi yürütmüş ve başka yerlere götürmüştür. Eğer noktayı beğenmiş ise, o zaman mutlak çepeçevre mevzi yapardı. İşleri tesadüflere bırakmadan sağlama alırdı.

Bizim alışmadığımız birçok hususu gündeme koyarak herkesi harekete geçiriyordu. Örneğin daha önce Engizek'lerde arkadaşlar kalmışlardı. Ancak kalanlar içerisinde birkaç tane arkadaş sadece Engizek'leri biliyordu. İbrahim arkadaşın yaptığı başka bir ilk gerilla çalışması herkesin Engizek'leri öğrenmesini sağlamaktı. Özel araziyi ve coğrafyayı tanımak için grup grup yoldaşları harekete geçiriyordu. Bu ise bizim alışmadığımız bir durumdu. Buna İbrahim arkadaş “hızlı gerillalaşma” diyordu. Evet İbrahim arkadaşın gelişiyle birlikte hızla gerillanın abc’lerini öğrenmeye başlamıştık. Araziyi tanıdıkça kendimize güvenimiz artmıştı, mevziilerimizi güçlendirdikçe kendimize güvenimiz artmıştı. Eskiden gelen düşmanla; hiçbir hazırlık yapmadan, manevra yapmadan, doğru çatışma anını ve yerini tespit etmeden çatışmaya giriyorduk. Buna birde “başka çare yok” diye kılıfta bulmuştuk. Ancak İbrahim arkadaş öncelikli olarak kolay kolay bir gerilla olarak düşmanın istediği yerde, istediği anda ve istediği coğrafya da çatışmaya girmiyordu. İmkanlar varsa manevra yaparak çatışmadan kendisini uzak tutuyordu. Ama eğer imkanlar manevraya el vermiyorsa daha önceden hazırlattığı mevziilere girerek kıran kırana çatışıyordu. Örneğin 6 Temmuz 1993’te İçme ilçe merkezine yapılan bir eylemden sonra gücünü alıp Koçdağı'na çıkmıştı. Düşman İçme ilçe merkezinde vurulan Ekinözü yüzbaşısının intikamı almak için geniş bir operasyon başlatmıştı. Ve düşman Koçdağı’nda İbrahim arkadaşların bulunduğu noktaya geldiğinde ise öyle bir çatışma ile karşılanmış ki, adeta yer yerinden oynamış. O çatışmada 25 asker ile 8 korucu vurulmuştu. Bununla birlikte bir üsteğmen olmak üzere iki asker de esir alınmıştı. Çatışmayı başından sonuna kadar koordine eden İbrahim arkadaştı. Daracık sahada adeta her bir yoldaşa talimatlar yağdırarak çatıştıran, mevzilendiren, yönlendiren, kollayan ve koruyan tarzını o zaman görmüştüm. Çatışmanın tam içerisinde adeta bir küçük karargah kurarak tüm çatışmayı yönlendirmesi harikaydı. Doğrusu söyleyecek olursam o günden itibaren İbrahim yoldaşa sonsuz bir güven duymaya başlamıştım.

Koçdağı’ndaki çatışmadan sonra önce Engizeklere ardından da Kuzey Nurhaklara doğru yol almıştık. Ve Kuzey Nurhak yolculuğumuzun öncüsü, yaşarken efsaneleşen Xorto yoldaşımızdı. O zaten Kuzey Nurhaklıydı ve araziyi iyi tanıyordu.

İbrahim yoldaşla esas ilişkimin gelişmesi bu Kuzey Nurhak yolculuğunda olmuştu. Yaklaşık bir ay düşman operasyonlarının içerisinde birlikte kalmıştık. Birçok çatışma yaşanmış ve sonunda önderlik İbrahim yoldaşın Doğu Karargahını örgütlemesi için Adıyaman’a gitmesini istemişti. Ve ben bir görev dönüşü geldiğimde İbrahim yoldaş gitmişti. O Adıyaman’a biz ise Sabri yoldaşın komutasında yeniden Engizeklere dönmüştük.

Kişi olarak oldukça insan canlısı, yaşam tecrübesiyle adeta bir yol gösterendi. İlişkilerinde sıcaklık çok fazla öndeydi. Yoldaşa değer verişi görmeye değerdi. Hele bir de gerillacılığını insan gıptayla izliyordu.

Sabri yoldaş eyalet komutanıydı ancak ben öyle anlamıştım ki önderlik Sabri arkadaşı İbrahim yoldaşa emanet etmişti. Ve İbrahim yoldaş bir gün Sabri yoldaşa karşı saygıdan kusur işlememişti. Sabri yoldaşa karşı oldukça saygılı, ona karşı duyarlı ve onu çok sevdiğini her zaman hissettirdiğini birçok kereler kendim görmüşümdür.

İbrahim yoldaş kısa bir süre önce eyalete gelmiş ama bu kısa zaman dilimine çok şey sığdırmıştı. Öncelikli olarak eyalette bir ruh yaratmıştı. Ve hatta bu ruh biraz da kendine aşırı güvenen bir konuma gelmişti. Bunun ise savaş ortamında her zaman iyi olan bir durum olmadığını bilmekteyiz. Kendine aşırı güvenenler düşmanı küçümser, yeterince duyarlı yaklaşmayarak gerekli tedbiri almaz, bunun için de yer yer üstünkörü yaklaşımlara girebilirler.

Nitekim bu olmuş ve bir 29 Temmuz 1993 günü Şahin Kayalarında Şıho Dirlik yani Sabri yoldaşın komutasında seçkin birliğimiz çatışmaya girmişti. İlk gün düşmana ciddi darbeler indirilmişti. Fakat bunun ardından düşman termalli tanklarını ve kimyasal silahlarını kullanarak 18 arkadaş şehit düşürmüştü. İçlerinde çok değerli pırlanta gençler ve komutanlarımız vardı. Eyalet komutanı olarak Sabri arkadaş, takım komutanı olarak Zınar, Pılıng ve nice güzel yoldaş TC devletinin bu vahşi saldırısı sonucu şehitler kervanına katılacaklardı. Düşman ilk defa bu çatışmada termal kameralı tanklarını kullanmıştı.

Ben bu şahadetler ardından Binbobağlara gönderilmiştim. İbrahim yoldaş ise Önderlik tarafından Adıyaman’dan çekilerek eyaletin başına getirilmişti. İbrahim yoldaşla 1993 yılının sonbaharına kadar görüşemedim. Onunla karşılaştığımda Engizek'lerde sonbaharın son aylarıydı ve karlar yağmıştı. O yüksek mi yükse karlı Engizek çukurunda kalabalık bir yoldaş gurubuyla kalıyordu. Bir karış sakalla tam Şirin dedelere benzemişti. Hele birde onsuz yaşayamadığı ateşin başında onu görecektiniz. O ateşi o kadar çok severdi ki adeta ateşle İbrahim yoldaş bir olmuşlardır. Her sabah keşif faaliyeti sonrası ateşini yakarak, kefiyesi başında hafif sarkık, iki eli ateşe doğru açık, yer yer de ayağa kalkarak sırtını ateşin ısıtıcı gücüne vererek gerilla tecrübelerini aktarma yok mu? işte bu İbrahim yoldaşla her zaman anılacak olan bir andı. İbrahim yoldaş ve ateş. Muhteşem bir uyumdu. Evet, Şirin dedemizdi. Halbuki yaşça ancak otuzlarındaydı. Üslenme sürecinde bir kişi kaçmıştı. Bu kaçan kişi de tüm Engizek'leri çok iyi bilen biriydi. Bu onlar için ciddi bir zorluk yaratmıştı. Tartıştık, kalmamı istiyordu, ancak önderlik bizi istemişti. Ben, Gazi yoldaşla birlikte Engizek'lerden inerek önderlik sahasına doğru yola çıktık.

1994 kışında düşman kaçan hain kişiden dolayı Engizeklere operasyon üzerine operasyon yapıyordu. Cihazlarda dinliyorduk, arkadaşlar adeta sürekli çatışmalarda ve metrelerce karın içerisinde manevra üzerine manevra yapıyorlardı. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu kış operasyonlarında İbrahim arkadaşın dışında başka biri olsaydı kolay kolay sağ kurtulamazlardı. Engizekler gibi uçsuz buçaksız, metrelerce kar yağan bir alanda sağlanan temas sonrası manevra etmek güç bir iştir. Hele bir de düşmanla birlikte bizatihi Engizek'lerde büyüyerek katılan, her tarafı avucunun içi gibi bilen bir ihanetçi kaçmışsa, neredeyse kurtulmak ya da kışı sağ atlatmak zor bir iştir.

Ancak orada efsanevi gerilla komutanımız Sarı İbrahim yoldaş vardı. Ve o tüm zorluklara rağmen o kışı, onlarca kez girdikleri çatışmalara rağmen sağlam atlatmışlardı.

O dönemlerde İbrahim yoldaşa ilişkin yeni şeyler duymuş olsam da onu, uzun bir süre görememiştim. Geri çekilme yıllarında yani 2000’li yılların başlarında İbrahim yoldaşla Kandil alanında karşılaştık. Ve yılların özlemini birlikte kaldığımız aynı kampta gidermeye çalışmıştık.

2000’li yıllarda başlayarak önceleri Kandil’de aynı cephede, daha sonra Irak’ta, yine daha sonra yeniden dağda ya birlikte çalıştık ya da birbirine yakın alanlarda kalarak ilişki içerisinde olduk.

Bu kadar uzun yıllar birlikte kaldığım bir yoldaşımı anlatmak kolay görünse de, ben ne şimdi bunun ne kadar zor olduğunu pratik olarak yaşıyorum. Hele bu yoldaş size gerillacılığı öğretmişse, hele bu yoldaş –mücadele saflarında her zaman kabul görmeyen, ret edilen, dışlanan-abiliği size yapmışsa bu yoldaşı gerçekten anlatmak zor bir iştir.

İbrahim yoldaş gördüğüm ilk günden başlayarak değer verdiğim bir yoldaş olmuştur. Ve o da ilk günden başlayarak bana bir küçüğü olarak yaklaşmış ve hep korumaya çalışmıştır. Ve doğrusu İbrahim yoldaşın bu koruyucu yaklaşımlarına hiçbir gün dahi itiraz etmemişimdir. Gönüllü kabul etmişimdir. Ve şahadetine kadar da bu yaklaşımları devam etmiştir.

Hatırlıyorum İbrahim yoldaş şehit düştüğünde, İbrahim yoldaşın şahadet olayını yürüten soruşturma komisyonu onun Şutik’ini onunla olan ilişkimden dolayı bana göndermişlerdi. Ve o şutiki üzerimde taşırken ona her dokunuşumda her zaman İbrahim yoldaşı anımsamışımdır.

Şimdi böyle bir yoldaş nasıl anlatılacak diye hep kendime sormuşumdur? Çokta kolay olmadığını bilerek bu güne kadar bundan uzak durdum.

İbrahim yoldaşı mücadele içerisinde her zaman en iyi gerillalar arasında andığımı söylemek istiyorum. Onunla hem yeni bir gerillayken kalan, hem de eski ve tecrübe edinmiş bir gerilla olarak birlikte yaşayan biri olarak, onun tam bir gerilla duyarlılığıyla son nefesine kadar yaşadığına tanık olan biriyim.

Dağda adeta bir gözü hep açık olan, bazen sanki hiç uyumayan, bir dakika bile tedbiri elden bırakmayan, yaşam kurallarında titiz ve disiplinli bir gerilla olarak benim açımdan her zaman eğiticiydi.

Gerçekten de herhalde İbrahim yoldaş derken ilk akla gelen onun etrafında bulunan yoldaşlara, yoldaşça öğütlerle eğitici kültürüydü. Onunla kalan kesinlikle her davranışında bir ders alırdı. Yeni olmamamıza rağmen benim için o her zaman öyle bir yoldaş olmuştur.

Başka diğer bir belirgin özelliği ise, yoldaşlığa karşı çok duyarlı olmasıydı. Onun bir gün yoldaşlığı zedeleyen bir davranışı görülmemiştir. Öyle ki, o nerede bulunursa bulunsun her zaman öncelikli olarak gençliğin çekim merkezi olmuştur. O güzel dili, o güzel gülen gözleri ve o güzel gülüşüyle kesinlikle her zaman herkesin yüreğinde yer edinen bir yoldaş olmasını bilen biri olarak yoldaşlığın sembolü bir yoldaştı.

Belirgin başka bir yönü ise sorunların çözümüne dönük izlediği yöntemdi. Bir gün sivri bir dil kullanmamıştır. Olgunca, yapıcı bir tarzda, ikna ederek, dinleyerek, teferruatlı sorunları kavrayarak çözmeyi esas alırdı. Bir sorunu çözerken kesip atmazdı. On yılların gerilla tecrübesiyle ince eler sık dokur ona göre bir karara giderdi. Bu ise yer yer yanlış anlaşılmıştır. İbrahim yoldaşın uzlaştığını düşünenler olmuştur. Ancak onunla kalan biri olarak uzlaştığı kanaati yerine, var olan sorunu genişçe anlamlandırarak, sorunu çözerek incitmeden en doğru çözüm yolunu bulduğu kanaatinin daha doğru olduğunu söyleyebilirim.

Söylenenlerin doğruluğunu 2003 ve 2004 yılında geliştirilen ihanetçi işbirlikçi bozguncu eğilime ve tasfiyeciliğine karşı gösterdiği tutum örnektir. O tasfiyeci bozguncu eğilim kendisini örgütlerken Suriye’de yeni tedaviden dönmüştü. İlk günden başlayarak çetelerin yanına kayan bazı yoldaşları örgüt tarafına çekmek için uğraşmış ve bunun için büyük çabalar sarf etmişti. Saflar netleşince hiç tereddütsüz mücadelenin en zorlu bir sürecinde örgüt karargahının başına geçerek çeteciliğe karşı tavrını net ortaya koymuştur.

Hatırlıyorum bir gün çeteci eğilimin başını çeken Osman’ın, örgüt yönetimimize dil uzatması karşısında rest çekerek tavır almış daha ileri gidince Osman’ı çıkmasını sağlamıştır. Bu yüzden çeteci ekip dağa geldikten sonra İbrahim arkadaşı istenmeyen adam’lardan biri olarak ilan etmişlerdi. Bu ise İbrahim yoldaşın tasfiyeciliğe karşı duruşunu net gözler önüne sermiştir. Benzer bir duruşu Dr. Ali tasfiyeciliğine karşı da göstererek tavrını sergilemiştir.

Özcesi İbrahim yoldaş kendi yoldaşlarına karşı eğer bir sorunu eğitim sorunu olarak görmüşse iknayı, tartışmayı, anlamayı, empati beslemeyi esas alırken, yok eğer karşısındakinin duruşunu tasfiyecilik olarak algılamışsa bir dakika bile yanında durmayarak tümden ideolojik bir mücadele içerisine girmiştir. Ve bu tutumu onun adeta en belirgin karakterlerinden biri olarak her zaman örgütü koruma refleksi olarak kalmıştır.

İbrahim yoldaş derken herhalde en başta belki de söylenmesi gereken söz onun zorlu süreçlerin zorlu gerillası olmasıdır. Nerede zorluk varsa İbrahim yoldaş oradadır. Nerede en az imkan varsa İbrahim yoldaş oradadır. Nerede düşman varsa İbrahim yoldaş oradadır. Ve nerede bir kavga varsa İbrahim yoldaş tam da o kavganın ortasındadır. O asla ama asla kendisine rahatı aramamıştır.

Deniliyor ki; bir gerilla olarak Kürdistan’ı en çok dolaşan yoldaşımız, komutanımız ve gerillamız İbrahim yoldaştır. Botan, Zagros, Güney, Küçük Güney, Serhat, Dersim, Garzan, Amed, Mardin, Erzurum, Dersim, Koçgiri, Güney Batı, Amanos ve belki de burada sayamadığımız nice yerler…

En zor yerlerde, en az imkanla, en az yoldaş sayısıyla, her zaman en ileride, en önde bir gerilla olarak da anılacaktır İbrahim yoldaş. Yaşarken ona birçok yoldaş “yaşayan efsane gerilla” demiştir. Bu cümleyi bende aynen kullanmışımdır. Ve öyle olduğuna bugün de inanıyorum.

En zor alanların en önde yürüyeni olarak sadece gerilla çalışmalarına katılmamıştır. Örneğin Irak’ta çeteciliğe karşı mücadeleye, en ön cephede görev alarak katılmıştır. En zorlu siyasal süreçte karargahın başına geçerek katılmıştır. Ve de en zorlu süreçte hiçbir tereddüt göstermeden HPG’ye geçerek, en zorlu olan Öz savunma ve istihbarat çalışmalarının başına geçmiştir.

Evet İbrahim yoldaş tanınmak isteniyorsa onun zorluklara karşı gösterdiği direniş, irade ve kararlılık görülmelidir.

Evet İbrahim yoldaş tanınmak isteniyorsa onun gerilla sevdası ve gerillayı en ileri düzeyde yaşaması görülmelidir.

Evet İbrahim yoldaş tanınmak isteniyorsa onun yoldaşlığa olan bağlılığı, yoldaşlığa karşı gösterdiği engin ve derin sevgi ve saygı görülmelidir.

Evet İbrahim yoldaş tanınmak isteniyorsa onun partiye ve önderliğe bağlılığı ve de onu göz bebeği gibi koruması ve bunun için hiçbir mücadelede çekinmediği görülmelidir.

Evet İbrahim yoldaş tanınmak isteniyorsa tüm hastalıklarına rağmen inadına dağlara olan sevdası görülmelidir.

Evet İbrahim yoldaş tanınmak isteniyorsa onun her hareketiyle vermek istediği mesaj, her davranışıyla eğitici kişiliği görülmelidir.

Evet İbrahim yoldaş tanınmak isteniyorsa onun güleçliği, mütevaziliği, sevecenliği ve de insan sevdası görülmelidir ve bu sevda için bir dakika, bir an, bir yerde durmadığı görülerek ona bağlı yaşanması bilinmelidir.

Birey olarak ilk tanıdığım günden başlayarak şahadetine kadar benim için özel bir yeri olduğunu belirtmek istiyorum. Ve onun bu özel yerinden dolayı da olsa, devrim çalışmalarından hiçbir gün geri durmayarak aynen İbrahim yoldaş gibi inadına halkımızın davasına bağlı kalarak, onun tarzında mücadele edeceğime söz veriyorum.

Efsanevi komutanımız ve efsanevi gerillamız İbrahim yoldaş ölümsüzdür!

Kasım Engin