Militanlığın Adı; Adil Botan

Silopi, Parti ve Kürdistan tarihinde adı direniş ile özdeş olmuş bir yer iken, Botan Kürdistan’ın asi inatçı ve öfkeli coğrafyasının adıdır. Dağ delisidir. Ve buralarda yaşayan insanlar dağlarına asla yüzünü çevirmez ve her zaman hep sahiplenirler. Devletlerle uzlaşmazlar ve egemenlerle asla ama asla çelişkileri bitmemiş, dinmemiş ve bunun içinde egemen ve işgalcilerle barışık olmamışlardır, barışık yaşamamışlardır. Ve çoğu zaman bu çelişkiler çatışma anına vardığında bu halk yönünü dağlara vererek dağların en derin kuytularında yaşamaya başlarlar.

Savaş, Silopi dağlarında zafer sloganlarıyla coşkunun en doruklarda yaşadığı yerdir. Zafer bayrağını en güzel insanlarının yüreğinden akıttığı kanla kızıllaştırmıştır. Botan'ın asi inatçı can damarı. Partimiz PKK ile tanıştığında da aynı coşkuyla dağlara çekilmiştir buranın insanları. Partimizin açtığı yollarda en yürekli yiğit Silopi gençleri akmıştır dağlarına ve sömürgeciliğe karşı basmıştır tetiğe, kanının son damlasına kadar…

Adil Yoldaş Silopi’den, Silopi’nin asi inatçı ve öfkeli özelliklerini taşıyan bir gençtir. Silopi’nin Bilika köyünde doğup büyümüş, emek ile küçük yaşta tanışmıştır.

Partinin 1987 yılında Melixan alanında düzenlediği bir toplantıda Adil arkadaş, Şehit Orhan ile birlikte askeri kanunla gerillaya katılmıştır. Orhan Yoldaş katıldıktan bir süre sonra düşman ile girilen bir çatışmada kanının son damlasına kadar kahramanca savaşarak şahadete ulaşmıştı.

Adil arkadaş katıldığında yaşı çok gençti. İlk katıldığı günler de dağda yaşamakta zorlanıyordu. Ve kararsız düşmüştü. Bunu alanda bulunan arkadaşlarla paylaşıp evine gitmek için ısrarcı oluyordu. Bu konuda arkadaşlarla sık sık tartışıyordu. Arkadaşlar ise evine gitme konusunda ki fikrini değiştirmesini ve sonunda ölüm bile olsa göndermeyeceklerini söylediklerinde Adil arkadaş, ucunda ölüm bile olsa gideceğini, kalmayacağını söylüyordu. Arkadaşların “sen ölümden korkmuyor musun” demesi üzerine Adil arkadaşın “ölüm dediğin nedir ki bir damla kan senden akar ve ölürsün hepsi bu, niye korkayım ki“ demesi onun sahipleneceği davanın militanlığını nasıl yapacağının da işaretleriydi. Yeter ki bu davaya bu deli dolu yürekli genç kazanılsın, gerisi “ölüm dediğin nedir ki” diyen genç akacak ve ismini tarihe yazdıracaktır.

Evet, ancak bir dava insanı, kavgacı bir yürek, inancın zirvesine ulaşmış bir insan ölüm karşısında bu kadar rahat olabilirdi. Adil arkadaş bu özelliklere o yaşta sahipti. Bu davranışı hepimizi derinden etkilemişti. Partimizi, Önderlik gerçeğimizi tanımadığı için ülke gerçeğini de kavrayamadığı için, içimizde yeni olduğu ve yaşı çok genç olduğu için gitmek isteyen Adil arkadaşa parti, Önderlik ve Ülke gerçekliğimizi kavratarak aramıza kazanmak için gereken tüm çabayı gösterme kararını almıştık. Çünkü O öfkeli bir yürekti ve militanlaşma özelliklerini kişiliğinde fazlasıyla taşıyordu. Onu kazanma durumunda kazanacak olan insanlık olacaktı. Ve bunun için dediğimiz gibi herkes çalışacaktı.

Adil yoldaşı kazanmak beklediğimizden daha kısa bir zamanda gerçekleşti. Yaşam ve eğitimlerden etkilenmişti. Ülke uğruna, halk uğruna gözünü kırpmadan savaşanları ve şehit düşenleri görmüştü. Ülke ve halk gerçekliğini kavramaya başlamıştı. O dönemlerde sömürgeci faşist TC devleti halkımıza bir insanın kolay kolay kabul edemeyeceği işkenceler ve ahlak dışı uygulamalar yapılıyordu. Faşist devlet bunları yaparken saklama gereği duymuyordu. Açıkça yapıyordu. Çünkü kendince buraların hâkimi ve sömürge sahibi kendileriydi. Ve bu durum Adil arkadaşın erkenden kararını vermesine yol açtı. Bu tür gerçeklerle karşılaştıktan sonra gelip bize eve gitmek istemediğini, bundan sonra halkımıza yapılanların intikamını almak için dağlarda kalarak savaşacağını söylemiş ve dağlarda gerillaya karar kılmıştır.

Biz bu değişimi ve katılım kararlaşmasını bekliyorduk. Yine de -cesaretine hayran kaldığımız -Adil yoldaşa katılıma nasıl karar verdiğini, kendisini nelerin etkilediğini sorduk. Bize parti içinde ki yaşamda, ilişkilerde arkadaşların birbirine olan yaklaşımının yüksek sevgi ve saygı ekseninde olduğunu, hem bu yaşamın hem de arkadaşlarda ki inanç ve kararlılığın yarattığı moral, atmosferinin halka uygulanan ırkçı yönelimlerin karşısında Parti militanlığının gösterdiği kahramanlıkları örnek göstererek kararını pekiştiren etkenleri bize söylemişti. Ardından da Başkan Apo’nun bir fedaisi olacağının kararını vererek katılmıştır.

Bu söyledikleri sözde kalmadı, kararını vermesiyle birlikte yaşama katılması, katılımcı olması, savaşa en ön cephede gitmesi bir olmuştur. Çok kısa bir zamanda tüm arkadaşlar tarafından sevilen, sayılan bir militan oldu.

Adil yoldaşın katılımı bize güç ve moral olmuştu. Çünkü O gürül gürül akan bir ırmak gibiydi. Hareketli heyecanlı ve coşkuluydu. Yerinde durmayan, hep bir işle uğraşan ve başladığı hiçbir işi yarıda bırakmayan, bırakanı kabul etmeyen bir yapısı vardı. Kısa boyluydu, yaşı gençti ama yaptıkları boyundan ve yaşından büyüktü. Gülerken içi parlayan kara gözleri vardı. Konuşurken de hızlı ve heyecanlı konuşurdu. Duyguluydu ve kızdığında dar yaklaşımlara giriyordu. Partiden öğrendiği, gördüğü her şey doğruydu ve Partinin doğruları ilkeli yaşamıdır diyerek partiyi öğrenmeye çalışıyordu.

Doğru bildiklerini söylemekten ve uygulamaktan asla çekinmiyordu. Onun olduğu yerde ilkeler tavizsiz uygulanmalıydı aksine ne pahasına olsa olsun izin vermezdi.

Adil yoldaşın köyü olan Bilika köyünün yurtseverlik özellikleri köklüdür. Kürdistan mücadelesine bağlılığı yüksektir. PKK’nin çıkışından önce birçok parti ve Kürt örgütüne yardım etmiş ilişkiler geliştirmiştir. Eskiden KDP ile bağı güçlü olan bu köy, PKK’nin çıkışıyla birlikte gerçek kurtuluşun yolunu bulmuş ve Partiyi tanıdıkça da bağlılığı gelişmiştir. PKK’de sözün anlam bulduğunu, anlamın eylem olduğunu görmüşler. Reber Apo’nun felsefesi olan “Ne dediği değil, ne yaptığı ve nasıl yaşadığı önemlidir” ilkemizi yaşamımızda gördükçe de bağlılığı daha da gelişmiştir.

Xeyri, Cuma, Haki gibi birçok kahramanlık destanı yazarak partimizin direniş bayrağını yücelten arkadaşımız bu köyden katılmıştır. Bu arkadaşlarımız da aynı Adil yoldaş gibi yaşamda öncü, ilkelerde tavizsiz duruşlarıyla, pratikteki fedakârlıkları, savaşkanlıkları, öfke ve bilinçleriyle PKK’ye bağlılığın göstergesi ve örnekleri olmuşlardır. Bu özellikleri ve fedaice katılımlarıyla kısa bir sürede yönetimlerde yer almışlar ve verilen görevleri devrimciliğin ilke ve ölçüleriyle layıkıyla yerine getirmiş başarılarıyla Apocu hareketin isimlerinden olmuşlardır.

Adil Yoldaş ilk pratik görev için Cudi bölgesine gitmişti. Bu alanda 1989 yılına kadar kalmış ve oradan Önderlik sahasına geçmiştir. Bu bir yıllık zaman dilimi içinde Adil yoldaş ile birlikte olan PKK ve Kürdistan tarihine adları kahramanlıklarıyla anılacak birçok arkadaş kaldı. Adil arkadaşı anarken O’nun silah arkadaşlığını yapmış bu kahramanları da hem anmak, hem de biraz tanıtmak gerekir.

Şehit Şervan arkadaş, Cudi dağlarının, patikalarının ve saldırı gruplarının uzun boylu savaşçısı, kıvırcık saçlar belki de en çok ona yakışıyordu. Yüksek bağlılığı ve tavizsiz, ilkeli yaşamıyla tam bir bilgeydi.

Şehit Agit, uzun boylu, esmer ve kendisine has korkutucu bir kaplan gibi yürüyüşüyle dostuna güven veren, düşmanın korkulu rüyası olan yiğit atılgan bir devrimciydi. Agit (Mahsum Korkmaz) yoldaşın adını hem künyesinde hem yaşamında layıkıyla taşıdı.

Şehit Şerif, kara gözlerinde halkının tüm acılarını taşıyan, fazla konuşmayan konuştuğu zaman az ve öz konuşan, savaşçı, intikamcı bir ruhla her eylemin, saldırının en önünde savaşan büyük devrimcisiydi.

Şehit Aslan, Şırnaklı, orta boylu sarışın denizleri kıskandıracak kadar mavi gözlüydü. Yoldaşlarına saygılı, sevecen, düşmana ise dünyayı harap edip mevzilerini başlarına yıkacak kadar öfkeli, adı intikamla özdeşleşmiş bir yoldaştır.

Şehit Zafer, Şırnaklı, orta boylu esmer, inatçı, hiçbir işi yarıda bırakmayan, az konuşan eylemlerde atik ve saldırgan, her eylemde savaşçılığıyla ve cesaretiyle hayranlık uyandıran militan bir çizgi savaşçısıydı.

Şehit Cudi, grubun en genci, hareketli, bir coşku ve moral merkezi, sürekli gülen, savaşta atılgan ve kararlı, çatışmanın ortasında bile arkadaşlarına moral verebilen, direniş abidesi bir yoldaştı.

Şehit Bedran, Şırnaklı, kısa boylu, pusuda yatan bir aslan kadar sessiz ve fiziki gücü saldırıya geçen bir aslan gibi çevikti. Grupta en çok sigara içenlerden ve sigarasının dumanına halkının acılarını özlem ve umutlarını nakış edebilen ve savurduğu her dumanda öfkesini bütün cihana hissettiren bir yoldaştı.

Şehit Gazi, Kürdistan’daki sömürgeciliğin kirli yüzünü yakından bilen ve asimilasyon politikalarına yoğun maruz kalan Malatya kentimizdendi. Yaşı diğer arkadaşlara göre daha olgun, Önderlik sahasında kalmış ve Önderliği gören ve tanıyan bir yoldaştı. Bir bilgenin tüm özelliklerine sahip olan Gazi arkadaş, eylemlerde hep ön saflarda yer alır tüm öfkesiyle düşmana yönelirdi.

Şehit Edip, orta boylu, esmer bir arkadaştı. Arazi hâkimiyeti ve gözlem gücü çok yüksek olan, eylemlerde saldırganlığı kadar hatta daha fazla kurnazlığı ile kendini gösterirdi. Düşmanı şaşırtma ve anlık vuruşlarıyla bir savaş ustasıydı.

Şehit Kadir, Tek kişilik bir gerilla birliği demek, belki Kadir arkadaşı en iyi anlatan söz olacaktır. Şırnaklı 2 metreye yakın boyu ve fiziksel gücü ile arkadaşlar arasında Rambo diye hitap edilirdi. Bazen tek başına eylemlere gider ve başarı haberleri ile dönerdi. Doğuştan gelen bir el sakatlığı da vardı. Ancak bu durum onun için hiçbir zaman kendini yere atma gerekçesi olmazdı. Aksine savaşçılığıyla hep kendini gösterirdi. Bir intikam savaşçısıydı.

Şehit Haşim, orta boylu, az konuşan, yaşamda bazı keyfilikleri olan, kimi zaman hantallık yapsa da verilen görevlere kesinlikle itiraz etmeyen ve görevlerini sonuna kadar başaran bir arkadaştı. Eylem öncelerinde durgunluğu, Fırtına öncesi sessizliğe benzerdi. Eylemde kasırga olup düşmanın üzerine eserdi.

Şehit Welat, Şırnaklı, uzun boylu, atılgan, heyecanlı ve konuşkan bir arkadaştı. Eylemlerde silah kaldırmak için düşman mevzisine adeta uçardı.

Şehit Safkan, fedakârlık onun için bir yaşam biçimiydi. Olgun, iddialı ve iradesi güçlü bir arkadaştı. Çevresindeki arkadaşların da iradeli olmaları için büyük çaba harcayan, eylem ve saldırılarda kendini arkadaşların önüne atıp, arkadaşları kurtarmak için kendini canlı siper yapmaktan hiç çekinmeyen bir arkadaştı.

Şehit Xışman, Batı Kürdistanlı, orta boylu, ağır başlı, Önderlik sahasında kalıp Önderliği gören, bilgilerini paylaşıp arkadaşları eğitmeyi kendi için bir yaşam felsefesi yapmıştı. Eylemci ve bilge yönü birleşen bir savaşçıydı.

Şehit Hawar, Doğu Kürdistanlıydı. Güneşten alınmış kadar sarı saçlı, yapacağı bir işin sonunu getirme konusunda asla yarı yoldan dönmeyen, kararlı, inatçı ve intikamcı, saldırı gruplarının her daim gönüllü öncülerindendi.

Şehit Agit, Güney Kürdistanlıdır. Önderliğin yanında kalmıştır. Mayınlarda yetenekli ve taktik geliştirmede usta bir arkadaştı. Mayınlara ilişkin hayaller kuruyordu. Ve bu yönünü sürekli geliştiriyordu. Düşman alana girmeye çalıştığında ilk Ş. Agit'in mayınlarıyla tanışıyordu. Ve genelde sağ kalanları geri kaçmak için yol arıyordu.

Şehit Ekrem, Kadir yoldaşın akrabasıydı. Askeri kanunla gerillaya katılmıştı. Eylemlerin cesur ve gözü kara militanı, sessiz bir arkadaştı. Eylemci yönü ve intikamcılığı güçlüydü. Ş. Agit arkadaşın mayınlarından kurtulabilen düşman gücünün son durağı, Ş. Ekrem’in mermileriydi.

Şehit Reşit, Silopiliydi, Adil arkadaş tarafından askeri kanunla gerilla saflarına alınmıştır. İlk katıldığında zorlanmalar ve kararsızlık yaşamış, ancak kararlaşması uzun sürmemiştir. Tüm eylemlerde yer alıp savaşkanlığıyla ön plana çıkmıştır.Bir eylemde aldığı yarayla gazi olmuştu. 16 Mayıs 1996 yılında Hewler’de hastane de yatarken, işbirlikçi ihanetçi güçlerin hastaneyi basmasıyla başlayan çatışmada, son mermisine kadar savaştı ve yanında ki diğer gazi arkadaşlarla birlikte YAŞAMAK DİRENMEKTİR şiarını haykırarak 1997 Hewler katliamı olarak tarihe geçen olayda şahadete ulaştı.

Şehit Metin, Şırnaklı, kısa boylu, tombul, şakacı, çok konuşan, herkesin feodal yönleriyle alay edip arkadaşların taklidini yapmayı seven bir arkadaştı. Eylemlerde ölümle şakalaşıp, düşmanla alay edebilecek kadar cesur ve atılgandı.

Şehit Rojhat, Grup içinde en çok sigara içen arkadaşlardan biriydi. Sigarasının tütününe acılarını sarar, gece karası dumanını gök mavisi gözleriyle izler ve her nefeste intikam yeminleri ederdi. Kararlı, sözünün sona kadar eylemcisi bir arkadaştı. Yaşının olgunluğu, eylemlerde atikliği ve yaşamda ağır başlılığıyla, her zaman sevgi ve saygı kazanmayı bilendir.

Şehit Mahmut Afarof, grubun en eskilerinden, yaş olarak grupta en büyük arkadaştır. Bir kızı da şehittir. Direniş kanında vardı. Devrimci APOCU duruşuyla soy damarlarımızdandır. Araziye hâkim, arkadaşları sevip koruyan, olay ve olgulara geniş açıdan bakan, ikna gücü yüksek, Parti bilinciyle harmanlanmış, emekte ve yaşamda örnek olan, birçok arkadaşın gelişim ve kararlaşmasında Reber Apo’dan aldığı bilinçle katkıları olan, gerçek bir Partili ve Kürdistan sevdalısıydı. Harekete katılırken de, katıldıktan sonra da, hiçbir tereddüt yaşamamıştı. Zafere giden yolda can verirken de, son nefesinde de bağlılık sözünü yinelemiş ve ihanetin kol gezdiği yıllarda KDP tarafından tutsak alındıktan sonra kaybedilmiştir.

Şehit Baran, gerçek adı Adil Arsaldır. Önderlik sahasında kalmış, birikim ve tecrübeleri olan bir arkadaştır. Tecrübelerini paylaşan, ideolojik yönü güçlü olan Baran arkadaş, tek başına eylemlere giderdi. Taktik ustalıkta yetkindi.

Şehit Aziz, grubun eskilerindendir. Partiye ve Önderliğe ilk tanıştığı anda bağlanmış, birikimli, eylemde taktik zenginliğe sahip usta bir savaşçıydı. Her eylemde sonuç alan, düşmanın tüm hamlelerini tahmin edebilen ve düşmanın hamlesine karşı geliştireceği hamlesini iyi tasarlayıp geliştirebilen, net ve yüksek vuruş yeteneği taşıyan savaşta ve yaşamda etkili bir arkadaştı. Bulduğu her fırsatta eylem yapan hiçbir saldırı fırsatını kaçırmayan arkadaşlardandı.

Yukarıda bahsettiğimiz anıları önünde saygıyla eğildiğimiz bu arkadaşların birçoğunu Ş. Adil arkadaş askeri kanunla gerilla saflarına katmıştır. Ve tümü kısa bir süre içinde Parti ve Önderliğe bağlanmış, bunu pratikleri ile göstermişlerdir. Kararlılık ve iddia düzeyleri çok yüksek, yaşamda ki duruşları da APOCU ilkeler çerçevesindedir. Parti militanlığında ve savaşçılığında Önderlik çizgisini temsil edebilen, çizgi savaşçılığını yaşamlarının her anında uygulayan arkadaşlardır. Önder Apo’nun “beynini ve yüreğini sağlam tut” ilkesi Özgürlük mücadelemizin tüm şehitlerinde olduğu gibi bu arkadaşlar şahsında da bir kez daha ete kemiğe bürünmüştür.

APOCU ilkelerden taviz vermeyen duruşu ve inançlarına olan bağlılığıyla, devrimci yaşamıyla, eylemci kişiliğiyle, saygıyla andığımız Adil arkadaş da bize ışık olan mücadele ve yaşamın her alanında nefes aldığımız, her an tekrar andığımız ve örnek aldığımız kahramanlardan oluşan bu grup içinde yer alıyordu. Savaştaki ustalıkları ve gittikleri her alanda kararlılıkla gösterdikleri yaşamdaki çizgisel duruşlarıyla andığımız bu arkadaşların birçoğunun mezarları olmadı, bir kabir taşına isimleri bile yazılmadı. Halkın deyimiyle beş metre beze bile sarılamadılar. Ve birçoğunun naşının nerede olduğunu da bilmiyoruz. Ve bu öz esasta devrime kendisini hesapsız katan bir öz olarak tüm insanlığa mal olmuş bir özdür.

Her bir arkadaş Kürdistan’ın başka yerlerinde pusularda, baskınlarda, saldırı gruplarında arkadaşlarını korumak için can vermiş, bu topraklarla bu taşlarla bütünleşmiştir. Kanlarıyla ağaçların ve çiçeklerin köklerine can suyu olmuşlardır.

Her biri birer dağ olmuş ve bu gün savaşan gençlere mevzi olmuşlardır.

Her biri birer direniş abidesi olan arkadaşların isimleri Parti ve Kürdistan tarihine altın harflerle yazıldı. Onlar şimdi dağ oldular, Kürdistan’ın her yerinde birer Cudi, Gabar, Herekol, Kato oldular, düşmana geçit vermediler.

Zapta, Oramar’da, Gabar’da onların ruhu vardı. Ön cephelerde hep onların anılarıyla savaştı genç nesiller. Onların bilinci, yüreği ve inançlarıyla ruhlarıyla kuruldu bu direniş cepheleri. Bu günü ve yarını aydınlatan bir direniş ve inanç meşalesi oldular. Kürdistan’ın neresinde yattığı bilinmeyen savaşın ve yaşamın öncüsü Kürdistan’ın her yerinde yatan bu kahraman şehitlerimizin grubu Ş. Adil’in grubudur.

Düşmanın Kürdistan’a geçmesine izin vermeyen bu grup 1988 yılında Cudi’nin Zırıngar bölgesinin Navagır alanına düzenlediği operasyonun önüne gidip pusu atmış, birçok düşman askerini öldürüp, 6 adet silah ve cephane kaldırmışlardır. Bu eylemde düşmana vurulan darbe çok büyüktür. Şuan ki gibi teknik imkânlarımızın, cihazlarımızın olmadığı bir dönemde yapılan bu eylem gerilla savaş tarzının ve insan iradesinin saldırı ruhu ile donatılınca, tekniği ve sayı üstünlüğü olan düşmanın nasıl bozguna uğratılabileceğini dost ve düşman olanlara tüm dünyaya göstermiştir. Bu eylem sırasında iki ayakkabısını kaybetmiş olan Bedran yoldaş, silah ve cephane kaldırmak üzere düşmanın üzerine giden Adil, Mustafa, İsa ve Hamit arkadaşlara “silahları almayın, ayakkabı getirin” diye bağırmıştı. Arkadaşlar da hem silah ve cephane hem de Bedran arkadaş için ayakkabı getirmişlerdi. Arkadaşlar bu eylemden sonra her zaman biraz da Bedran arkadaşa takılırlardı. Ve eylemlere gidilirken silahların yanında bir çiftte ayakkabı istenir olmuştu.

1987 yılında alanda o dönem bulunan arkadaşların askerlerin geçtiği bir yola döşedikleri mayının patlaması sonucu biri subay üç asker ölmüş, birçok asker de yaralanmıştır. Ölen bu subayın bir kardeşi de başka bir yerde üsteğmenlik yapıyormuş. Ve abisinin ölümü üzerine intikamını almak için tayinini gönüllü olarak Şırnak’a istemşiti. Hiçbir Türk askerinin korkudan gelemediği Kürdistan’a, hele ki Şırnak’a yapılan bu gönüllü tayin talebi hemen kabul görmüştü ve Şırnak’a ataması yapılmıştı. Şırnak’a geldikten sonra hareketli bir bölük kuruyor ve sürekli hem operasyona çıkıyor hem de halka zulüm ve baskı yapmaya başlıyor.

1989 yılında yine bölüğüyle operasyona çıktığı bir gün Ş. Adil grubuyla birlikte önlerine pusu atıyor. Halka yaptıkları zulmün ve operasyonların hesabını sorup çok büyük bir darbe vuruyorlar. Bu eylemde o yüzbaşıyla birlikte birçok asker ölüyor. Bir adet portatif G–3 silahı ve birçok silah ve cephaneleri alınıyor. Bunların yanında Bedran arkadaş için de yüzbaşının ayakkabıları getiriliyor. Ş.Adil ve grubunun düşmana vurduğu bu büyük darbeler kaldırılan silah, cephane, giysi ve hatta ayakkabılar düşmanı o kadar korkutuyor ki, düşman bu darbelerden sonra 1994 yılına kadar Cudi dağlarına operasyon düzenlemeye cesaret edemiyor. Ş.Adil ve grubunun bu kahramanca eylem ve direnişleri sayesinde Cudi bu dönem “kurtarılmış bölge, kızıl alan” gibi olmuştu. Halkın da bağlılığı ve inancı bu dönemde daha fazla yükselmiş ve katılımlar artmıştı.

Ş.Adil intikamcı bir kişilikti. Arkadaşların şahadetlerini her zaman yüreğinde sıcak tutar hatta günlerce yemek yemediği bile olurdu. Misilleme eylemleri yapmak ve intikamlarını almak için fırsat kollar, ilk fırsatta zamanı ve yeri geldiğinde de intikamlarını alırdı. Büyük komutan Agit yoldaşın ve İbrahim arkadaşların 1986 yılında ki şahadetleri de Önder Apo’yu ve bütün partiyi olduğu gibi Adil yoldaşı da çok etkilemiştir. Adil arkadaş, büyük komutan Agit yoldaşı hiç görmemiş olsa da O’nun komutasında başlayan, bu onurlu ve şerefli savaşın gereğini, değerini ve gerektirdiği militanlık görevlerini içselleştirmişti. Bunları beynine, yüreğine ve yaşamının her alanına yerleştirmişti. Bu görevlerin başında da şehitlerimizin intikamını almayı da kendisine olan sözü olarak vermişti.

İbrahim arkadaş komutan Agit yoldaşı Önderlik sahasına götürmek üzere görevlendirilmiş ve bu görevi yerine getirmek için gelen bir kuryeydi. 1986 yılında Cudi’nin Şax köyünde çeteler tarafından katledilmişti. Adil yoldaşla bu çetelere dönük eylem yaparak şehit yoldaşımızın intikamını almıştık. Bunda ısrar eden Adil yoldaştı. Evet, Adil yoldaş böyle bir yoldaştı. O asla bir yoldaşının kanının yerde kalmasını istemezdi. Buna izin de vermezdi.

1989 yılı kışa doğru Ş. Adıl, Afarof Mahmut ve Şiyar Munzur arkadaşlar Cudi’den Önderlik sahasına gittiler. 1990’a kadar Önderlik sahasında kaldı. 1990’da gerçekleşen PKK 4. Kongresi’ne katılan Ş. Adıl arkadaş Gabar’a yönetim olarak gitti. Ş. Adıl, Ş. Xelil ve Ş. Rojhat’la birlikte Gabar’da ilk üslenmeyi kurdular. Düşmanın bu dönemde yoğun saldırıları vardı. Adıl arkadaş bu saldırılar karşısında fedai bir ruhla gerçekleştirdiği eylemler vardı. Yaptığı misilleme ve saldırılarla büyük bir kahramanlık göstermiş, düşmanı, yanında bulunan arkadaşlarla birlikte Gabar’dan söküp atmışlardı.

Ş. Adıl 1993’e kadar Gabar’da yönetimde kalmış, bu süre içerisinde büyük eylemlere katılmış ve büyük kahramanlıklar sergilemiştir.

Daha sonra da boşluklardan dolayı 1993’ten sonra Botan’a hareketli tabur komutanı olarak düzenlenmişti. Botan'da da kendisinden beklenenin çok çok üstünde militanca bir duruş sergiliyor ve büyük eylemlere imza atmıştı. 1993’te düşman Botan’a büyük bir saldırı düzenlemişti. Ş. Adil Taburuyla birlikte düşmanın yoğun olduğu, çete ve Karakolun bir arada olduğu Osyan'ı kuşatmıştı. Parti ve Kürdistan tarihine Osyan Kuşatması olarak geçen bu eylemde düşmana çok büyük darbeler vurup, düşmanı bozguna uğratmıştı. Adil yoldaşın bu eylemdeki rolü çok büyüktü. Adil yoldaş, düşmanın bu dönemde yaptığı tüm operasyonlara karşılık büyük bir kin ve intikam duygusuyla kapsamlı eylemler yapmış ve yılın bizim lehimize gelişmesinden birincil derecede rol oynamıştır.

1994’te düşman tekrardan Botan’a aynen 1990’lardaki gibi saldırmıştı. Adeta tutmadıkları tepe kalmamıştı. Gabar’a yönelik bu operasyon girişimine karşı Ş. Adıl Taburuyla birlikte Şırnak’ı kuşattı. Bu kuşatma dört gün sürdü. Düşmanın dışarıdan gelebilecek tüm desteklerini kestiler. Bu eylem, düşmanın Gabar’a yaptığı operasyona cevap olarak yapılmıştı. Bu eylem ile düşmana büyük darbeler vurulmuş ve düşman büyük bir bozguna uğratılmıştı. Ş. Adıl komutasında yapılan bu büyük kuşatma eyleminden sonra düşman Gabar’da operasyona son vermiş ve Gabar’dan geri çekilmek zorunda kalmıştı. Geri çekilen düşman uzun bir süre operasyon yapma cesaretini kendinde bulamamıştı.

Ş. Adıl Botan’da yazdığı büyük kahramanlık destanlarından sonra 1994’te Hakkâri-Faraşin bölgesine çekilmişti. Yani Botan eyaletinin doğusuna yönelmişti. Ş. Adıl büyük bir komutan olarak yapılması gereken tüm militanlık görevlerini layıkıyla yerine getiriyordu. Adıl yoldaş komutasındaki bu birlik, bölgede halkımıza karşı yapılan büyük katliamlar ve insanlık dışı uygulamalar gerçekleştiren Türk sömürgeciliği ve yerel iş birlikçilerine karşı büyük eylemler gerçekleştirmişti. Birçok sayıda düşman birliğini imha ediyordu. Ş. Adıl yoldaş gerillanın yenilmezliğini burada da gösteriyordu.

1994 Ağustos ayının başlarında Ş. Adıl'a bağlı bir birlik arkadaş Çiyayê Reşkê bölgesinde şahadete ulaşmıştı. Bu arkadaşların şahadetleri Ş. Adıl yoldaşı çok derinden etkilemiş, üzmüş, düşmana olan kin ve nefretini daha da arttırmıştı. Adeta beyninden vurulmuşa dönmüştü. Bu arkadaşların şahadetlerini hiçbir zaman kafasından atamamıştı.

1994’te Ş. Adıl, arkadaşların intikamını almak için, Gabar’da ve Serxata’da bulunan sömürgeci karakollarına birçok eylem gerçekleştirmişti. Yapılan tüm eylemlerde en ön saflarda yerini almıştı. Hem çatışıyor hem de eylemleri koordine ediyordu. Bu eylemlerle şehit düşen yoldaşlarının intikamını böylelikle almış oluyordu.

PKK’nin 5. Kongresi’nde Çiyayê Reşkê dağlarında yaşanan şahadetler nedeniyle açık soruşturmaya alınmış, bunun yanında da Botan yönetimindeki görevine de devam ediyordu. 1995’te Şırnak’ın Bişe Reş alanında yapılan eylemde istenilen sonuç alınamayınca görevden alınan Ş. Adıl Zagroslara gönderilmişti.

Ancak Ş. Adıl arkadaş, kişilik yapısında hiçbir zaman yetkici, görevci yaklaşmayan bir arkadaştı. Militanın her koşulda militan olması gerektiğini, mevkicilikle devrimci olunmayacağını, devrimciliğin her koşulda yaşanması gereken bir olgu olduğunu yaşamıyla, duruşuyla ve göreve yaklaşımıyla bizlere göstermişti.

Takım komutanlığı esnasındaki pratik çalışmaları, yaşamdaki duruşu Tabur komutanı ve Alay komutanı iken nasıl ise aynı idi. Alay komutanlığından takım komutanlığına düştü diye farklı bir yaklaşıma girmemişti. Aksine yoğunlaşmasını daha da derinleştirmiş, verilen görevlere daha büyük bir inançla sarılmıştı. Düşmana olan kin ve nefreti de daha da büyümüştü. Düşmana yöneldiği her alanda büyük bir saldırı ruhuyla namludan çıkan bir mermi misali düşmana yöneliyor, adeta pimi çekilmiş bir bomba gibi düşmanın üzerine koşmasını biliyordu.

Adıl yoldaş bir mücadele insanıydı. Çevresindeki arkadaşlar da bu özelliğinden etkileniyor, sürekli ön cephede savaşan Adıl yoldaşın yanında eylemlerde saf tutmak istiyorlardı. Adıl yoldaş orada bulunan arkadaşlar için bir çekim merkezi ve eylemlerde de bir güç kaynağı olmuştu. Hiçbir zorluk aşılmayacak bir düzeyde değildi, gidilen yolda, planlanan bir eylemden vazgeçmek, yarı yoldan dönmek ya da korkmak Adıl yoldaşın kişiliğinde yoktu. Bu özellikleriyle çevresine verdiği güven ve tecrübelerinden dolayı her arkadaş eylemlere Adıl yoldaşla gitmek isterdi. Bunlar Adıl yoldaşın doğal özelliklerinde bulunan kararlılık, inatçı ve öfkeli olmanın parti bilinci ile harmanlanınca ve devrimci emekle yoğrulunca ortaya çıkan Apo’cu kişilik özellikleri olarak onun yaşamına yansıyanlardandı. Arkadaşların ona duyduğu güven ve hep onun yanında savaşma istekleri bundan kaynaklıydı.

Adıl yoldaş bu alanda gösterdiği büyük kahramanlıklar ve pratiklerinde, göreve yaklaşımında gösterdiği büyük öz veri, fedakârlık ve emeklerinden kaynaklı 1995’te Güney savaşları sırasında Zagros'a takım komutanı olarak gidiyor. Orada bulunan arkadaşlar Adıl yoldaşın yaşam tarzına, kişiliğine, hal ve hareketlerine, emek ve tecrübelerine dayanarak bölük komutanlığı için öneriyorlar. Bunun üzerine Adıl yoldaş Bölük Komutanlığına atanıyor. Bu alanda da kendisine duyulan güveni boşa çıkarmıyor ve kendisinden beklenenin çok üstünde bir emek ve çaba ile Partinin tüm görevlerini yerine getiriyor. Bunun üzerine 1997 yılında Haftanin alanına bölge komutanı olarak atanıyor. 1997’de bu alanda geçirdiği zamanı ustaca değerlendirme ve görevlerindeki başarılarından dolayı buradan Önderlik sahasına geçiyor. Önderlik sahasında bir dönem kaldıktan sonra yeniden Botan eyaletine gelmişti.

Ş. Adıl Botan yürütmesindeyken Rêber APO’ya dönük uluslar arası komplo gerçekleşmişti. Bu dönem Kürdistan Halkının ve Hareketimizin “Güneşimizi karatamazsınız” şiarıyla Rêber APO’nun çevresinde fedai bir çember oluşturduğu dönemdir. Ş. Adıl da Botan'da bütün güçleri toplayıp düşmana olan tüm kin ve öfkesiyle adeta dünyayı düşmanın başına yıkmıştır.

Adıl arkadaş 2001 yılına kadar Botan ve Haftanin bölgelerinde kaldı. 2001 yılı sonlarına doğru Güney Kürdistan’ın Kandil alanına geçti. 2002 yılında Kandil Doğu Cephe Karargâhında, 2003’te de Kandil Batı cephesinde cephe komutanı olarak yerini aldı.

2003 Haziran ayında Kandil’in Dola Kokê vadisinde gerçekleşen PKK meclis toplantısına ben Ş. Adıl ve Ş. Erdal arkadaşlarla katıldık. Aynı mangada kalıyorduk. Bu toplantı çok gergin geçen bir toplantıydı. Tasfiyecilerin hareketimizi dağıtmaya yönelik çok yoğun çabalarının olduğu bir dönemdi.

Tasfiyeciler toplantı sürecinde artık savaşın anlamsızlaştığı, Reber Apo’nun ve kahraman şehitlerimizin çaba, emek ve canlarıyla büyük düzeye getirdiği gerillacılığın artık bitmesi gerektiği tarzında eğilimler göstermişlerdi. Bu düşüncelerini toplantı ortamında üstü kapalı imalarla kendilerine yakın gördükleri ile de açık açık tartışıyorlardı. Gerillayı kuzeyden ve savaştan soğutmak istiyorlardı. İşte böyle bir ortamda Ben, Ş.Erdal ve Ş.Adıl kendimizi Botan sahasına yani Kürdistan’ın kalbi ve savaş cephesinin en sıcak yerine önerdik. Tasfiyecilerin “kuzeye gitmek boştur, anlamsızdır boşuna gitmeyin” diyerek teslimiyet dayattıkları böyle bir dönemde kuzeye hem de kuzeyin Botan sahasına yapılan bu öneri Ş.Erdal ve Ş.Adil başta olmak üzere APOCU devrim ilkelerinden taviz vermeyenlerin ve anlamlı bir yaşamın sahibi olanların tasfiyeci-teslimiyetçi kesimlere vurduğu bir darbe ve cevap olmuştu.

2003 yılında Ş.Adil Zagros sahasına geçmişti. Bu sahada partinin kendisine verdiği görevleri layıkıyla yerine getirmiş, ardından da yeniden örgütün ihtiyacından dolayı Kandil sahasına düzenlenmişti. 2005 yılına kadar Kandil de kalmış ardından da 2005 sonlarında yeniden Botan yollularına koyulmuştu. Önce Haftanin ardından 2006 baharında özlemini yüreğinde hissettiği Botan’a daha doğrusu Gabar alanına geçmişti.

Bu düzenleme ile Ş.Adil adeta yeniden doğmuştu. Ve sevincini yanındaki tüm arkadaşlar hissettirmişti. Artık Botan’a yani yüreğinin ve beyninin sürekli olarak istediği, her an hissettiği diyarlara doğru yola çıkma zamanı yeniden gelmişti. Büyük komutan, taşkın bir heyecan ve coşkuyla büyük bir moral ve azimle Botan’a doğru yola çıkmıştı.

Ş.Adil hareketi yüreğinin her noktasında en derinden hisseden bir arkadaştı. Hareketle APOCU çizgi ile bütünleşmişti. Bir çizgi insanıydı, hatta çizginin kendisiydi. Bir devrimcide, bir savaş ustasında olması gereken her şeyi kişiliğinde barındırıyordu. Bir devrim savaşçısında olması gereken özelliklerin başlarında da Hareket ve Önderliği savunup sahiplenmek için öngörü ve sezgilerinin olması gerekir. Ş.Adil yoldaşın da ön görüleri ve sezgileri de çok güçlüydü Bu özelliklerinden ötürü de partiye ve Önderliğe karşı geliştirilebilecek her saldırıyı önceden sezip tedbirler alabiliyordu.

Dr. Ali ve Dicle unsurlarının Kürdistan’ın kalbi ve savaş cephemiz, tüm güçlerimizin hayalini süsleyen Botan sahasında bilinçli olarak giriştikleri ve hareketimizi Apocu yaşam çizgisinden kopartıp teslimiyetin ve ihanetin girdabına kaptırmak için gerçekleştirmeye çalıştıkları gizli tasfiyecilik ve komployu da önceden sezip tespit etmiş ve bu sinsi tasfiyeciliği henüz kimse görmemişken bizimle paylaşmış ve gerekli tedbirleri de almasını bilmişti.

Ş.Adil Önderlik sahasında aldığı eğitimleri can kulağıyla dinler, buradan öğrendiklerini hem yaşamında tavizsiz uygular, hem de yanında bulunan arkadaşlara öğretip nasıl yaşamaları ve savaşmaları gerektiğini gösterirdi. Bir savaşçı, bir bilge, yani APOCU bir komutandı. Aldığı bütün görevlerin mazeretsiz uygulayıcısı, eylemlerin ön cephe savaşçısıydı.

2007 yılında umut ve hayallerinin vazgeçilmez mekânı olan Botan’ın Gabar dağında girdiği çatışmada da büyük bir saldırı ruhuyla, inançla, azimle ve coşkuyla çatışmış, namlusundan çıkan kurşunlarla, pimini çektiği bombasıyla, düşman güçlerini darbelemiş, parti savaşçılığının nasıl olduğunu herkese göstermiştir.

Gabar direnişinin fedai komutanı haykırdığı zafer ve bağlılık sloganlarıyla yürek ve bilincimize yerleşmiş. Onur ve gururla taşıdığı yaşadığı, her an daha da yükselttiği bayrağı bizlere bırakıp şehitler kervanına Agitlerin, Beritanların ve Zilanların ordusunda ki yerini en ön saflarda almasını bilmiştir.

Reber Apo’nun ve halkımızın yiğit savaşçısı özgürlük savaşçılarının yüce komutanı komutanımız Adil yoldaş, her zaman yükseklerde dalgalandırdığın bayrağımıza, düşmana her zaman patlamaya hazır tuttuğun silahına, yüreğimize su serpen, moral veren anılarına her zaman bağlı kalacağız.

Hayallerin hayallerimiz olacaktır. Sözün sözümüz olacaktır.

Sözüne bağlı yaşayacağız, bilirsin söz onurdur, onurumuzu asla ama asla çiğnetmeyeceğiz.

Xebat Botan