Şehit Serxwebûn arkadaşın şahadetinin gerçekleşmesinin altında yatan temel etkenler gerilla hareket tarzına yeterli düzeyde uyulmamasıdır.
24 Haziran günü Bingöl’ün Dağlı tepe alanında bulunuyorduk. Sabah keşifçi arkadaşlar rutin olan sabah keşfini yaparken, diğer günlerden farklı olan durumları görmelerine rağmen bunları çok fazla dikkate almıyorlar. Dikkate almamalarının nedeni ise düşman gücünün bulunduğu yerle bizim bulunduğumuz nokta arasında uzak bir mesafenin olmasıdır. Düşman gücünün konumlandığı yer Gol tepesiydi. Bu tepe normalde gözcülük için düşmanın kullandığı bir yerdi. Yalnız diğer günlere oranla bu tepede düşman hareketliliği yaşanıyor, düşman açık hareket ediyordu, hem de tepeye zırhlı araçların konumlandırıldığını görüyorlar. Fakat bizim keşifçi arkadaşlar bu durumu da normal karşılıyorlar. Hâlbuki düşmanın gözcü olarak gönderdiği birimler hiçbir zaman açık hareket etmezler. Düşmanın bizim üzerimize uygulamak istediği taktiğe gelmiştik. Düşman sivil insanlar içinden seçtiği ajanlarla noktayı tespit etmişlerdi. Düşman kendini gösterdiği yönden değil de ters bir yönden saldırıya geçmeye hazırlanıyordu. Düşmanın bu tutumu öğlen saatlerine kadar devam etti. O gün saat 10–11 öğlen nöbetçisi bendim. Ben gerillada bir özellik kazanmıştım, nöbetlerimde düşman telsizini hep dinlerdim. O günde telsiz yine bendeydi. Düşmanın telsiz konuşmalarından anladım ki düşman geniş bir halka biçiminde noktanın nöbet yerinden gözükmeyecek bir şekilde ilk mevzilendirmesini yapmış ve hazırlıklarını bitirmiş. Ve ilk mevzilerine yakın olan noktaları aramaktadırlar. Bu konumlanma öğlenin saat 10’una kadar bitirilmişti. Ben telsizde bunları anladığım gibi noktaya inip arkadaşlara durumu bildirdim. Bu arada yanıma iki arkadaş alarak tekrar nöbet yeri olan tepeye gittim. Biz üç kişi nöbet yerinde mevzilendik. Yalnız bizim tarzımızla düşmanın yöneliş tarzı birbirine denk düşmüyordu. Düşman bizim olduğumuz yeri rahat kontrol altına aldığı için noktaya saldırı pozisyonunu değiştirmişti. Tepeye direk yönelmektense sızma taktiğiyle noktaya saldırmayı hedeflemişti. Bu duruma karşı bizim iki mevziimiz boşta kalmıştı. Ve o mevziler boş olduğu için olaya müdahale edemez durumdaydı. Aktif olan yalnız bizim bulunduğumuz mevziiydi. İlk müdahaleyi yaptım. İlk gelen beş kişilik düşmanın öncü birimine darbe vurmuştuk ve iki kayıpları olmuştu, düşmanın noktaya yönelmesini durdurmuştuk. Bu müdahaleden sonra tepenin bırakılması ve çember daralmadan yer değişikliğine gidilmesi gerekiyordu. Çünkü yerimiz bir çatışma için uygun değildi. Biz o esnada tepeyi bırakmayarak noktaya indik. Hava saldırısı için yapılan bazı mevzilere dağıldık. Belli bir süre bekledik ve kobra helikopterler gelmeyince hemen bulunduğumuz yerden ayrılmayı öngördük. Nokta değişikliğine gitmemiz doğruydu, yalnız gittiğimiz yön yanlıştı. Çünkü çemberin içine gidiyorduk. Hedeflediğimiz yere ulaşmıştık ulaşmasına ama buranın da düşman tarafından hemen çembere alındığını bilmiyorduk. Meğerse düşman gidişimizi görüyor ama ses çıkarmıyor. Bu arada biz noktamıza ulaşmıştık ve mevzilenmeye çalışıyorduk. O esnada düşman dört noktadan bizi vurmaya başladı. Biz hemen mevzilere girdik. Biz dört mevzi oluşturduk. Mevzilerimiz C harfi şeklindeydi. Çünkü düşmanın içimize sızmasını ancak bu tarzla engelleyebilirdik. Bu arada saat 12 civarıydı. Haziran ayının o uzun günleri bir türlü geceyi getirmiyordu. Mevzilerimiz düşman tarafından görülmüştü, onun için de düşman çevremizi görmeyelim diye üzerimizde çok yoğun teknik kullanıyordu. Mevzilerimiz üstü kapalı mevzilerdi. Çok yoğun teknik kullanıldığı için çevremizi kontrol etmekte zorluk çekiyorduk.
Şunu da unutmayayım; biz ilk noktadan ayrılırken bu noktanın çevresine iki ayrı yere arkadaşları mevzilendirmiştik. Bunun amacı şuydu; biz hareketteyken düşman bize yönelirse bu arkadaşlar müdahale edeceklerdi. Bir de geniş alanda arkadaşların olmasıyla dar bir çemberde olunmayacaktı. Bizi çok daraltırlarsa bu arkadaşlar duruma müdahale edecek ve düşmanın bizi daraltmasını engellemeye çalışarak düşmanın yoğunluğunu dağıtacaklardı. Ama bu düşündüklerimiz gerçekleşmediği gibi her iki grubumuzun da her hangi bir temasları veya müdahaleleri olmadı, operasyonun da dışında kaldılar. Bu durumda düşmanın çemberde kalan arkadaşlarla sınırlı kalma durumu yaşandı. Dolayısıyla yoğunluğun hepsi bir noktaya yöneldi. Aslında nasıl, niye bu duruma geldiğimizi, niye müdahale edilmediği de tam anlayabilmiş değiliz.
Saat 12 sıralarında kobralar ikinci sortilerini yaptılar. Bu saldırıda da her hangi bir kaybımız olmamıştı. Kobralar saldırılarını tamamladıktan sonra sonuç alıp almadıklarını anlamak ve geriye kalanları da kara saldırısıyla sonuca ulaştırmak için düşman birlikleri üç koldan araziye girmeye başladılar. Birinci kolları ilk mevziimize ulaştıklarında arkadaşlar bu kola vurdular ve düşman kolunda insanı hayrete düşürecek bir çığlık koptu. Burada düşmanın bir ölüsü, iki de yaralısı olmuştu. Bu şaşkınlık içinde düşmanın savunma kolları ağır silahlarla müdahale etmek isterken çok sayıda askerin çığlıkları ve komutanların küfürleriyle anlaşılıyordu ki bu ilk kol darbe yemişti. Bu durumda geri çekildiler. Hemen ardında ikinci saldırı gelişti, bu saldırı Serxwebûn arkadaşın bulunduğu mevziiye olmuştu. Bu saldırı sonucunda da düşmanın kayıpları oldu ve saldırı kolları hızla geri çekildi. Karadan gelen düşman saldırıları darbelenince düşman tepelere çekilerek tekniğe başvurmak zorunda kaldı. Üçüncü defa kobraları üzerimize gönderdiler. Bu arada saat akşamüstü 6 civarıydı. Bu vuruşlar saat 7’ye kadar sürdü. Kobralar gidince düşmanın tekrardan karadan ikinci defa saldırıya hazırlandığını gördük. Artık akşamüstüydü. Bu saldırının bizi fazla zorlamayacağının bilincindeydik. Bu sefer saldırı kollarının sayısı artmıştı. Yanılmıyorsam kol sayısı beşe çıkmıştı. Saldırı geldiğinde benim içinde bulunduğum mevzi boşta kalmıştı. Diğer üç mevziimiz temasa girmişti. Burada da düşmanın altı kaybı olmuş, sonuç alamadan geri çekilmişti.
Bu esnada şunu belirtmek istiyorum; Şehit Kani arkadaş Rojhılat'lı bir arkadaştı. Genç, dinamik, oldukça coşkulu bir arkadaştı. Kobralar son sortiyi yaparken bizim içinde bulunduğumuz mevziinin önüne bir roket isabet etti. Bu roketin etkisiyle hem mevzi sarsıldı hem de mevziinin içinde kapkara bir barut dumanı oluştu. İlk defa Kani arkadaşın ses tonunda bir değişiklik hissettim. “Heval bu duman kimyasal silah mıdır?” diye titrek bir sesle sordu. Ben “ hayır heval bu sadece barut dumanıdır” dedim. Kani arkadaş kimyasal silah olmadığını anlayınca rahatladı. Ben onun daha da rahat olması için “heval düşman bize çok yakın, kimyasal silah kullanamazlar” dedim, Kani arkadaşın cevabı ise “zaten kaygım kimyasal silahtır. Kaygım, düşmanın ateşine cevap vermeden sessizce bu mevzide can vermektir, İşte tek kaygım budur” demişti. Kani arkadaş genç olmasına rağmen cesaretinden, moralinden, dürüstlük ve bağlılığından dolayı her zaman örnek aldığımız bir arkadaş olmuştu. Kani arkadaş, yanımızda bulunan misafir arkadaşların önde olmamaları için de öğlen 12.00’den akşam 8.00’e kadar mevziinin bir tarafında hep nöbette ve eli tetikte beklemişti. Biraz dinlenmesini kendisinden istediğimiz zaman “heval bu arkadaşlar misafir. Onun için onların önde olmasını istemiyorum, bir şey olursa da bize olsun, arkadaşlara olmasın” şeklinde cevap vererek yanındaki arkadaşlarını canı pahasına koruyan bir fedakârlığı Kani arkadaş büyük bir kahramanlıkla gösteriyordu. Aslında olumlu bir olayı, kişiyi ve olguyu anlatırken ya onu pratiğinde gerçekleştireceksin ya da onu hiçbir zaman anlatamayacaksın. İşte Kani arkadaşı da anlatmak ancak onun gibi olduğun zaman mümkün olabilir. Çünkü Özgürlük yürüyüşünde Kani arkadaş da tüm diğer yoldaşlarımız gibi Özgürlük yürüyüşünün öncülerden biri olmuş ve kutsal varlığımız olan şahadet mertebesine ulaşmıştır. Belki fiili olarak ölüm bir kopuşu anımsatır ve başkasını anlatamazsın. Bir şeyi ve birini anlatmak, anlamak o olmakla, onu anlamakla mümkün olabilir. O olduğun kadar onu anlatıp, anlayabilirsin. İşte şehit Kani arkadaş da diğer şehitlerimiz gibiydi. Ve O onlar olduğu için onları anladı ve uyguladı. Kesin veya mutlak denilen şey bu olsa gerek.
Artık akşam olmuştu, karanlık çöküyordu. Düşmanın kendisine karşı bir saldırı gelişmesin diye mevzi değişikliğine gittiğini görüyorduk. Bunun üzerine biz de hemen harekete geçtik. Mevzilerden çıkarak bir planlamaya gittik. Planlamaya göre nereye, nasıl gideceğimizi belirledik. Bu temelde yürüyüşün düzenlemesi yapıldı. Bunun üzerine Ş. Sinan öncü, ben artçı olduk ve Ş Serxwebûn arkadaşı da ortaya alarak harekete geçtik. Şehit Sinan arkadaş araziyi daha iyi tanıyordu ve bir de 12 yıllık bir gerilla olduğu için öncü de olmak zorundaydı. Çatışma noktasından yola çıkarak ilk temasa girdiğimiz noktaya geldik. Diğer grubumuzla burada buluşacağımızı sanıyorduk. Yalnız telsizle çağrı yapmamıza rağmen bu iki grubumuza ulaşamadık. Bunun üzerine Dağlıtepe’den Ferxana’ya doğru yola çıktık. Başlangıçta patika kullanmaktan kaçındık. Onun yerine araziyi kullanmayı esas aldık. Belli bir süre araziyi kullandıktan sonra öncü arkadaşlar kendilerini araba yoluna, oradan da patikaya bıraktılar. Biz de ardı sıra onları takip ettik. Patikaya girdiğimiz zaman saat gece 11 civarıydı. Patikadaki yürüyüşümüz kısa sürdü. Patikada
Burada Sinan arkadaşı yeterli olmasa da anlatmak istiyorum. Sinan arkadaşın katılım tarihini bilmiyorum. Pratik alanda tanıdığım Sinan arkadaş çok farklı bir insandı. Mücadele alanındaki duruşu ve kararlılığı ile mevcut duruşumuzun çok üstünde bir duruş sahibiydi. Mütevaziliği ile belirgin, morali hiç düşmeyen bir arkadaştı. Günlük yaşamda gelişen olay ve olgular üzerine tartışmayı seven ve onlar üzerinden yeni bir yaklaşım geliştirmeye çalışan bir yapısı vardı. Sinan arkadaşa baktığında onda arkadaşlık duygusunun yüceliğini çok rahat görebilirdin. Zaten o duygusu olmasaydı kahramanca bir tutum da sergileyemezdi. Sinan arkadaş, Önderliğin söylediği gibi “ Fedai an’a cevap olandır” sözünü ve çizgisini yaşamış ve yaşatmış örnek bir arkadaştır.
Ben Sinan arkadaşın şahadetinden sonra arkadaşlara ulaşıp istikametimizi değiştirmeyi hedefliyordum. Arkadaşlara ulaştığımda Serxwebûn, Kani ve Harun arkadaşların da yaralanmış olduklarını gördüm. Bu durum karşısında neye uğradığımı şaşırdım. İlk ulaştığım arkadaş Kani arkadaştı. Yanına yaklaştığımda yatış pozisyonundan anladım ki yaralıdır. Hiç konuşmadan onu ateş altından çıkarmak için derenin içine yuvarladım. Derenin içerisinde kendisine “heval nereden yaralısın?” diye sorduğumda Kani arkadaş “her iki ayağımdan yaralıyım” dedi. Ayağını bağlamak istedim, fakat tek elle beceremedim. Kani arkadaş, Harun ve Serxwebûn arkadaşların da yaralı olduğunu söyledi. Ben o esnada Harun arkadaşın bulunduğu yere gittim. Harun arkadaş sırt üstü yere uzanmıştı, yanına yakınlaştığım sırada “heval ben gidiyorum” dedi. İlk başta bulunduğu yerden ayrılacak şeklinde anladım. Fakat öyle değildi. Meğerse çenesini altına silahı dayamış birilerini bekliyormuş. Ben yanına ulaşacağım sırada mermi sesi geldi. Harun arkadaş da Sinan arkadaşın tutumunu sergilemişti. Ben arkadaşların bu tutumu karşısında duygumu denir, öfkemi denir anlayamadığım bir durumdaydım. O anki durumumu anlatmam şu an mümkün değildir. Harun arkadaştan ayrılarak Sexwebun arkadaşın yanına gittim. Serxwebûn arkadaşın yanına ulaştığımda, Serxwebûn arkadaşın sırt üstü uzanmış bir şekilde çektiği acıyı benden gizleyerek ben sormadan o yaralandığı yeri bana gösterdi. Benim yaramın durumunu sordu. Kendisinden önce benim durumumu sorması beni oldukça etkilemişti. Ben hemen Serxwebûn arkadaşın sırtından çantasını indirerek aşırı kan kaybını önlemek için yağmurlukla ayağını bağlamaya çalıştım. Kan kaybını önemli oranda durdurmuştum. Yalnız Serxwebûn arkadaşın yürüme olanağını tamamen yitirmesi onun operasyon içinden çıkmasını engelliyordu. Çünkü Serxwebûn arkadaşın fizik yapısı benim gibi bir insanın onu taşımasını imkânsız kılıyordu. Harun arkadaş şehit düşmüştü, Sinan arkadaş şehit düşmüştü, Kani arkadaş ağır yaralıydı, bense yarı bir haldeydim. Serxwebûn arkadaşı taşımam tamamen olanaksızdı. Serxwebûn arkadaşı çektiği tüm acılara rağmen sürükleyerek ateş altından uzaklaştırmaya çalıştım. Serxwebûn arkadaşı belli bir yere taşıdıktan sonra kendi istemi üzerine durduk. Serxwebûn arkadaş saatin kaç olduğunu sordu, bense saatin bir buçuk olduğunu söylediğimde dönüp bana “ çantamı ve silahımı getir” dedi. Silahı ve çantası yaralandığı yerde kalmıştı, oradan ayrılarak Serxwebûn arkadaşın yaralandığı yere gidip silah ve çantasını almak istedim. Orası düşman hâkimiyetinde olduğu için gece görüş dürbünü ile düşman beni fark etti. Ve bulunduğum yeri yoğun bir ateş altına aldı, bir yandan da lazerli suikast atışları yapıyorlardı. Bu esnada çantaya ve silaha ulaştım ama bir mermide almıştım. Yalnız aldığım mermi ne yürümemi nede hareketimi kısıtlıyordu. Çanta ve silahı aldıktan sonra Kani arkadaşın durumunu öğrenmek için yanına gittim. Kani arkadaş şehit düşmemişti ama artık aldığı üçüncü merminin etkisiyle suyun içine düşmüş, sesi zor duyulur hale gelmişti. Konuşmak istediğini anladım, kulağımı ağzına yanaştırdığımda bana kısık bir sesle üşüdüğünü söyledi. Ben Kani arkadaşı suyun içinden çıkararak mermilerden korunabileceği bir taşa sırtını dayayarak ve üstüne yağmurluğunu örterek Serxwebûn arkadaşın yanına döndüm. Burada şunu da söylemekte yarar var. Serxwebûn arkadaşın yanında bir arkadaş daha vardı. Şoktan dolayı kendisinin ağır yaralı olduğunu söyledi ve bize her hangi bir yardımı olmadı.
Serxwebûn arkadaşın yanına ulaştığımda “bir daha gayret et buradan çıkalım” dedim. Serxwebûn arkadaşsa çantasını istedi ve ekledi “o taramalardan ve senin de gecikmenden dolayı şehit düştüğünü sandım” dedi ve ardından çantasında bulunan örgütsel bilgileri çıkarıp bana vererek, mutlaka bu bilgilerin örgüte ulaşması gerektiğini belirtti. Bense “hayır, ben senden ayrılmayacağım” dedim. Serxwebûn arkadaşsa “talimattır sen misafir arkadaşı da alarak ve örgütsel dokümanlarla birlikte örgütün yanına gideceksin” sözlerini birazda sert bir üslupla söyledi ve “çalıların içinde bana bir yer yap ve gidin” dedi. Çalıların içinde bir yer yaptık, Serxwebûn arkadaşı oraya koyduk, silahını da yanına bıraktım. Ayrılacağım sırada sağ eliyle zafer işaretini vererek “BİJİ SEROK APO” sloganıyla adeta bizi uğurladı. Ve ben gece saat 2.15’i geçe yanından ayrıldım. Tekrar Kani arkadaşın yanına gittim ve durumunu öğrenmek istedim. Kani arkadaş, konuşma ve görme duyularını yitirmişti.
Arkadaşlardan ayrılırken operasyonun içinden çıkmayı düşünmedim, daha çok arkadaşların bulunduğu yeri görebilecek bir yer tercih ettim. Hedeflediğim yere ulaştığımızda artık şafak sökmek üzereydi. Aslında hedeflediğimiz yer çok uzak değildi ama düşmanın konumlanmasından dolayı geç ulaştık. Yerimize ulaştıktan sonra olacakları beklemeye koyulduk. Sabah olunca düşmanın konumlanmasını, nereleri tuttuğunu rahat görebiliyorduk. Hemen üstümüzde de düşmanın bir kolu vardı. Bunu biliyorduk ve bilinçli onlara yakın bir yerde durmuştuk. Durma amacımız da kullanılan tekniğin bizim üzerimize etki yapmasını engellemekti. Sabah saat 6’dan sonra düşmanın savunma kolları dışında tüm gücü arazi aramaya, taramaya başladı. Kobra helikopterleri ve yoğun tekniğe dayalı arazi arama, taraması bizim bulunduğumuz yer dışında her tarafı kapsıyordu. Bu yoğunluk yavaş yavaş bizim bulunduğumuz yöne doğru genişlemeye başladı. Bu arada saat 8.00 olmuştu. Bulunduğumuz yerden düşmanın hareketini rahat kontrol edebiliyorduk.
Gün 25 Haziran, saat 8.30’a doğru ilerlerken Serxwebûn arkadaşı sakladığımız yere doğru düşmanın bir kolunun yöneldiğini gördüm. Bu düşman kolunu gördükten sonra durumun değişeceğini anladım. Tam saat 8.30’du, o anı hiç unutmam. M–16 silahları çalışmaya başladı. Bir süre sonra durdu ve bomba patladı. Ben bunun ne anlama geldiğini anlamıştım.
Bu silah sesleriyle Serxwebûn arkadaş da şahadete ulaşmıştı. Burada dördüncü şehidimiz olmuştu. Ben hala şehit arkadaşların bulunduğu yerleri takip ediyordum. Düşmanın hareketinden kayıpları olduğu anlaşılıyordu. Çünkü aşağımızda bulunan eski bir araba yolunda düşmanın kayıplarını sedyelerle taşıdıklarını hem telaşlarından hem de seslerinden anlıyordum. Yalnız yolun kendisini göremiyordum. Şehit arkadaşların bulunduğu yeri tam olarak göremiyordum. Köylülerin hayvanlarıyla şehit arkadaşların cenazelerini düzlüğe çektiler ve Helikopterle Bingöl merkeze götürdüler. Orada yalnız Serxwebûn arkadaşın vuruşuyla bir astsubay, üç özel harekât timi olmak üzere dört kayıpları olmuştu. Bu operasyonun sonucu düşmanda 15’i aşan bir kaybı ve yaralıları olmuştu. Bizde ise dört şehit arkadaş ve üç yaralı arkadaş vardı.
Düşmanın geliştirdiği bu operasyon farklı bir operasyondu. Kuzey’de bulunduğum süre içerisinde böylesi bir operasyonla bugüne kadar hiç karşılaşmadım. Düşman istihbarat faaliyetleri yürüterek Serxwebûn arkadaşın Erzurum’a geleceği günü öğrenmişlerdi. Bundan dolayı da düşman, elinde bulunan ihanetçi unsurları da operasyona dahil etmişti. Yerel kaynaklar ve arkadaşlarda düşmanın telsiz konuşmalarından çıkardıkları sonuca göre Şemo unsuru da bu operasyonda yer almıştı. Daha sonra mahkeme kayıtlarında da bu durum netlik kazandı. Operasyon da 25 Skorski, helikopter, 4 tane de kobra helikopter yer alıyordu. Darbe yiyen düşman kolu helikopterlerle operasyon alanından gücünü çekerek yerine yeni bir birlik takviye ediyordu. Bu durum da net ortaya koyuyordu ki düşman Serxwebûn arkadaştan çok korkuyordu. Onun nasıl bir komutan, nasıl bir militan olduğunu bildikleri için tedbirli gelmişti. Düşman da Serxwebûn arkadaşın şahadetiyle bir sonuç elde etmişti. Bu operasyonda bir eyalet komutanı, bir takım komutanı, bir tim komutanı, biri de savaşçı olmak üzere dört önemli kayıpla kendine moral kaynağı yaratmıştı ve bunu da kitle içinde propaganda aracı yapmıştı. Bu ağır kaybımızdan sonra düşman geri çekilmeye başladı. Biz ise üç gün sonra arkadaşlara ulaştık. O zaman gördüm ki iki arkadaş daha yaralıdır. Bunlar Pılıng Karlıova ve Azad Çüngüş arkadaşlardı. Her iki arkadaşın durumu benden daha ağırdı. Bu olaylardan sonra yaralı arkadaşlar daha güvenlikli bir araziye taşındı. Kayıpların yarattığı moral bozukluğunu gidermek, yetersizliklerimizi tespit etmek ve bunu bir hamleye dönüştürmek amacıyla toplantılara gidildi. Ve yeniden düzenlemeler yapılarak pratiğe geçildi. Yaşanan şahadetlerin intikamını almak için kapsamlı eylemsellik faaliyetlerine arkadaşlar hırsla yöneldiler. Ve bu önemli oranda atmosferi değiştirdi. Bu arkadaşlarda yaşanan duygusal tepkileri belli oranda törpüledi.
24 Haziran’da Erzurum eyaletinde yaşanan operasyon sonucunda Şahadete ulaşan Şehit Serxwebûn, Şehit Sinan, Şehit Harun, Şehit Kani arkadaşların anısına yazılmıştır.
Şehit Serxwebûn arkadaş Amed / Hazro,
Şehit Kani /Urmiye,
Şehit Harun/ Van,
Şehit Sinan /Hani’li
Yoldaşlarımızdı. .
Devrimci Selam ve Saygılar
Mirza Tolhildan