Yine Lanetli 15 Şubatı Yaşamaktayım!

Kışın donduruculuğu, şubatın yalnızlığı, kahrı içimi yakıyor, dolmuşum duygularımı, hissettiklerimi nasıl anlatacağımı bilemiyorum? Kendime öfkeleniyorum, nefret edecek düzeye geliyorum. Neden bu kadar ideallerime, ütopyalarıma ters düşüyorum. Neden yaşamımla, eylemimle bu lanetli günü külleştirmiyorum? Neden ben bir kıvılcım olmuyorum? Benim ve ideallerim arasına giren nedir? Neden ben de hayallerime ruh vermiyorum? Boğuluyorum, boğulma duygusal anlamdaki çaresizlikten doğan boğulma değil, yüreğimin, bilincimin sorgu masasındayım, sorular peş peşe sıralanıyor. Bir türlü görkemlilik katında bir sonuca ulaşamıyorum. Yıllar, günler geçiyor mekân, zaman değişiyor fakat bu anda yaşadığım ruhsal dünyam, duygularım, burukluğum hep aynı canlılığını koruyor. Birçok insan da benim yaşadıklarımı yaşayıp, hissediyor.

Yine kara gün gelip dayandı kalbimize, halkımız ayakta tüm öfkesiyle ve var gücüyle intikam yeminini meydanlarda düşmana kusuyor. Anlamlı bir duruşla Önderliğe olan bağlılıklarını, sevgilerini haykırıyorlar dünyaya. Binlerce yürek aynı heyecanı, aynı öfkeyi birlikte yaşıyor.  Yumruklar hep bir anda havaya kalkıyor ve gözler aynı yerde keskinleşiyor. Yürekler bir sel oluyor sokakları, mahalleleri, caddeleri, meydanları alıp götürüyor. Bu görkemliliğe alkış çalan yiğit kızlar, yiğit delikanlılar da var. Bedenlerini külleştirerek öfkesini haykıran Viyanlar da var. Viyan bir çağrıdır bize. Vurdumduymaz, günü birlik yaşam gerçeğimize, tarih karşısındaki duyarsızlığımıza ve Önderlik gerçeği karşısındaki sahte duruşlarımıza, kadro geçinen yanılgılarımıza birer çağrıdır.

Garip insanlarız ya da aslında ben de bir gariplik var. Yani başucumda bu kadar acı çeken bir halk var. Tarihi insanlığa yeniden armağan eden Bilge insan var, bu Bilge insan dört duvar arasında soluk alıyor, günahlarımızın bedelini ödüyor, yaşamıyla günahlarımızın bedellerinin ödeyicisi oluyor. Bunun karşısında ben ne yapıyorum? Gel gör ki süreç karşısında, tarih karşısında pasif bir pozisyondayım. Bu aşamadan sonra yediğim ekmek, içtiğim su haramdır. Çünkü sadece kendimi yaşıyorum. Şehitlerin yarattığı değerlere değer katmıyoruz. Yaşamımız da bir tekrarı yaşıyoruz, yaşamımızda, eylem taktiğinde yaratıcı olamıyoruz, hatta bilinen taktikleri de hayata geçirmiyoruz.

Bu gerçekliğim, gerçekliğimiz karşısında düşman güçleniyor ve Önderliğe baskı yapıyor, halkımızı da katliamdan geçiriyor. Zayıflıklarımızın hepsi birer lokma gibi düşmanın boğazına düşüyor, kendini güçlendiriyor. Aslan gibi bir halkın üzerine kükrüyor ve insanlarımıza kan kusturuyor.

Önderliğin esaretinden sonra gerillaya katıldım, gerillaya gelirken amaçlarımdan biri Reber APO’yu oradan kurtarmaktı, aradan yıllar geçti ve hâlâ Önderlik orada ve yaşam koşulları daha da zorlaştırılmış. Evet, sorular şimşek gibi beynimde çakıyor. Eğer Önderliğe bağlıysam neden bu kadar tahammül ediyorum? Tahammül ediyorsam demek oluyor ki İmralı sistemini kabul ediyorum. Alışmışız,  peki alışma ütopyalarına ters düşme değil midir? Dürüstsem, bağlıysam o zaman neden bu kadar yılı ardımda bıraktım, güçlü bir çıkışın sahibi olmadım, bu çıkan sonuçla birlikte demek ki aslında dürüst bir militan değilim ve hep bir kandırmanın içinde oynamışım. Körlüğü, dilsizliği, sağırlığı kendime meslek edinmişim. Eğer gerçekten doğru temelde katılmak istiyorsam o zaman bir kadro olarak duruşumu gözden geçirip tahlil etmem lazım. Artık kendime dokunmam lazım, kendime yüklenmem gerekiyor. Artık böyle gelişi güzel bir yaşamın sahibi olmamalıyım. Böyle devam edersek halk da, tarih de bizi lanetleyecektir, çocuklar da bizden utanacaktır.

Başkanım yine yetersiz yoldaşlığımla bu lanetli güne gübre veriyorum. Bu duruşumu çözdükçe özeleştiri verme cesaretinde bulunamıyorum. Kendime esas aldığım budur. Popüler, güzel söz söylemek değil, anlamlı bir yaşamın sahibi olabilmek! Yaşamın kendisi tüm güzellikleri kapsıyor, önemli olan yaşamın kutsallığına, gereklerine göre yaşayabilmektir. Onurlu bir insan olabilmektir. Başkanım bunun samimiyetini göstererek asla izin vermeyeceğim klasik kadro duruşuma. Özgürlüğün tonunda bir kadın olarak yoldaş olmak istiyorum. Hayallerim, ütopyalarım yoldaş olmak ve kendi şahsımda yaratılmak istenen insan, kadın olabilmektir. Tüm çırpınmam bu düzeye ulaşabilmek içindir. Bu düzeye şu ana kadar ulaşmadığım için de canım, yüreğim yanıyor. Bir daha bu biçimiyle bu lanetli günü yaşamak istemiyorum ve bu bana çok ağır geliyor. Birçok yoldaşıma ağır geldiği gibi bu ağırlık beni durmadan tokatlıyor, kaynar sular dökülüyor üzerime, yanıklarda olan bir yaşamın anlamı yok, bu yanık hücreden İmralı’yı oluşturan zihniyetleri yok ettiğim zaman anlamlı olur bu çektiğim ıstırap.

Başkanım, sen İmralı’da soluk aldığın sürece yaşantımın bir tadı olmayacaktır. Ta ki özgürlüğüne ulaşıncaya dek. 15 Şubatlar yaşantımda, ömrüm içinde hep bir kırbaçtır. Kırbaç durmadan iniyor bedenime ve vicdanım, yüreğim hiçbir zaman kabuk tutmadı ve tutmayacaktır. 15 Şubat acısı hep taze, canlıdır içimde. Alışmadım bu dört duvara, asla alışmayacağım da! Yüreğimle, bedenimle bir şeyi başarma yeteneğinde olamasam da, yüreğimde asla kabul etmeyeceğim bu lanetli İmralı sistemini, lanetli 15 Şubatı.

Bu 15 Şubatın hesabını soracağım. Halkımın çektiği acılara son vereceğim ve Başkanım Amed’de, Cudi’de, Munzurlar’da halkımla buluşacak, yılların özlemini, hasretini külleştireceğim. Bunun için nefes alıyorum, bunun için tüm zorlanmalara rağmen ayakta durma direncini gösterebiliyorum.

Güzel insanlardan tek istediğim ülkemin çocukları yüreğimdeki baharı temsilen bir demet kır çiçeğini Başkanıma versinler ve ona sarılsınlar, o narin sesleriyle Başkanıma “sizi görmek isteyen bir kadın vardı. O kadın çok uzaklarda, selamını ve yüreğindeki hasreti getirdik.” desinler

Özgürlüğe tutkulu kadınlar, insanlar olduğu sürece Ejderhalar yok olmaya mahkûmdur.

Şehit Marya Umut

 

Karlar tutsak almış doğayı

Kışın soğuk tebessümüne hüzünle bakıyoruz

Hasretle bekliyoruz ilkbaharı

Her ardımızda bıraktığımız bir gün için bir off çekiyoruz

Mevsimlere düşman değiliz

Kışın kendi özündeki dinamiğe karşı değiliz

Şubatlar karabasan misali çökerken üzerimize

Ellerimiz kelepçelenirken

Bundandır kışa küskünlüğümüz

Bilirim elbet

Kış yağmuru, karı yağdırmasa

Topraklar susuz kalır

Otlar yeşermez

Nehirler, dereler, ırmaklar akmaz!

Avaşinler, Xaburlar, Dicleler, Fıratlar olmaz

İlkbaharlar gülümsemeyecek dünyaya

Bilirim elbet kışa borçlu olduğumuzu

Her 15 Şubat gelip çattığında

Yiğit kadınlar bedenlerini külleştirerek

Kışı temmuzla taçlandırıyorlar

Çocuklara güneşi armağan ediyorlar

Özlemle bekliyoruz ilkbaharı

Kış gerillanın düşmanıdır adeta

Az insanı yitirmedik bu mevsimde

Bu mevsim doğası gibi

Bir halkı da ağlatıyor

Şubatlarda yaşam duruyor

Nehirler akmaz olur

Zaman akmaz olur

Bir sessizlik çöker

Ölüm çığlığı kopar yüreklerde

Her bir yürek ateş topudur

Analar doğum yapar

Utanırlar bu lanetli günden

Bebekler haykırırlar

Ben bu lanetli günün çocuğu olmak istemiyorum

Çığlıklar inletir yeryüzünü

Şölenler, sevinçler, düğünler Şubatlarda sessizliğe gömülür

Şubat birer karabasandır

Kara bulutlar çembere almış bizi

Kırılganız dünyaya

Kürt dostluğuna kara bir gün olarak

Şubat nakşetti kendisini tarihe

Yaralıyız, yüreğimiz kan ağlıyor

Bilge İnsan

Yaşam seninle güzel

Seninle varız

Seninle yaşarız

Sensizliğin sözcüğü bile ürpertiyor insanı

Sensizliğe asla!

Hayat seninle yaşanılır

Dağlar seninle yaşanılır

Kuşlar seninle şarkı söyler

Ceylanlar felsefende yaşar

Bilge İnsan

Mevsimler birbirinin gebesi olurken evrende

Kış tutsak alırken bizi

Yeniden seninle yaşamaktır hayalimiz

Bilge İnsan

Kadınlar yıldızların kümesinde çembere durmuş

Yürekler birer ateş

Yürekler birer bomba

Patlıyor düşmanın kalbinde,

Cellâtlar korkaklığın gizeminde saklanıyor toprağa

Cellâtlar yeryüzünün mahlûklarıdır

Yol ver dağlar

Yüreğim gitmek ister İmralı’ya

Yoldaş olmak istiyorum Bilge İnsana

Yol ver dağlar yol ver

Bir tomurcuk gibi patlayayım Şubatta

Şubatlar yeniden doğsun benim için

Şubatlar kendi çılgınlığından döne dursun

Şubatı karartan kalpleri

Bedenimizle aydınlatacağız

Lanetli günü külleştireceğiz

Özgürlüğümüzü çalanın

Biz de hayatlarını alırız

Yeniden özgürlüğe doğmak için

Bu topraklarda

15 Şubat 2009