Geçmiş zamanlarda büyüklerimizin büyükleri, hep güzel bir dünyadan bahsederlerdi. Öyle bir dünya, ülke var mıydı gerçekten? Elbette öyle bir dünya ülke vardı, fakat büyüklerimiz bize bu güzel dünyadan ve ülkeden asla söz etmedi. Çünkü öyle bir dünya, ülke kalmamıştı. Anlattıkları tek şey korku, ölüm, işkence, zulüm, talan ve soykırımdı. İnsanlığa yapılan buydu. Tüm bu zulüm, işkenceden sonra onu artık küçük bir şeyde bağlamak ister, tıpkı Azrail’ine sevdalanmak örneğinde olduğu gibi. Kölelik zincirini artık kendi kendine ayağına ve eline takar ve bu prangalar asla hükmedenlerin belirlediği sınırların dışında yoğunlaşmasına, düşünmesine, sorgulamasına izin vermez. Prangaları koparmaya cesaret edilmez ve bu korku nesilden nesile kendini sürdürür. Ta ki bir 4 Nisan gününde güneşin doğuşuyla bir çocuk gözlerini açar ve herkesin görmekten korktuğu gerçekleri görür ve bu çirkinleştirilen dünyayı tekrar güzelleştirmek için savaşacağının cesaretini gösterir. Ve bu bilge Önder özgürlük savaşını yürüttükçe korku artık, terki diyar eyler bu güneş ülkesinin topraklarını. Korku yerine cesaret, zulüm yerine sevinç, işkence yerine umut, ölüm yerine yaşam tutkusu gelişir. Özgürlük bir yaşam felsefesi haline gelir. Bu yaşam felsefesinden sonra insanlarda onurlu ve özgür yaşam sevdası gelişir öyle bir sevda ki herkes kendini bu sevdaya feda etmeye yatırır. “Olacaksa bir yaşam özgür ve onurluca olmalı” onun dışında köle bir yaşamı asla kabul etmeyen, dünyaya farklı bakmaya başlayan bir yeni kuşak, bir yeni halk haykırmaya başlamıştır. Özgür yaşam eylemleri ölüme halaylarla, ateşten danslarla koşanlarca gerçekleştirilir. “En iyi Kürt ölü Kürt’tür” diyen zalimlere karşı eylemiyle umuda, bir arada özgürce yaşamaya, kardeşliğe çağrıda bulunan zalimi kendinden utandıran bir körpe can, zeki ve güzel bir genç kız hepimize bir şeyler anlattı. İnkarcıların Evrim diye nüfusa yazdığı Evin arkadaş… Umut ışıklarını görür görmez yüzünü dağlara dönmüş bir yiğidin ona isim verdiği EVİN arkadaş. Aşkla hitap edilmiş kendisine, aşkı aramış, aşkın çoraklaştığı bu topraklarda aşksızlığın acısını görmüş, topraklılarının yüzünde aşkın özünü bulmuş bir güzeller güzelini tanımış ve sevmiş. Aşkı bu topraklarda yeniden dirilten Önderliğimizin esaretini kabul etmemiş bir onurlu Kürt kızı... Önderliğin bu topraklarla aşkın, yaşamın buluşmasının, barışmasının ve dolayısıyla özgür insanlar olarak yaşamanın tek çaresi olduğunu, bu toprakların son şansının Önderliğine sıkı sıkı sarılmak olduğunu, Önderliğini yaşatmak için gerekirse herkesin kendisini feda etmesi gerektiğini tereddütsüz anlamış bir yiğit militan. Evin arkadaştan öğrenmemiz ve yapmamız gereken çok şey var. Evin Demir yoldaş, doğru yaşamın arayışçısı, doğru yaşamın yaşayanı oldu. Bedenine sardığı kutsal ateş ile körleşen yürek ve beyinlere ışık oldu, körleştirilen insanlar için özgürlüğe giden yolu aydınlattı.
Evrim yoldaş kendisine sardığı ateşle bağlılığını, sevdasını, aşkının kutsallığını, yüceliğini hissettirdi. Ateşle, coşkusunu özgür yaşama gitmenin heyecanını anlattı.
Önderlikten ayrı olmanın zorluk ve acılarını yaşarken, bu acısına karşılık dağlarda olamasa da, yine silahı ve raxtı olmasa da düşmana derhal cevap vermek gerektiğini gördü, elindeki tek silahıyla; bedeniyle, bedeninde yaktığı ateşiyle saldırdı. Ateşle özgür yaşamı doğurdu bir bakire kutsallığı ve güzelliğiyle.
Evrim yoldaş büyük sancılarla özgürlüğü anlamaya ve layık olmaya çalışırken, onurlu yaşamı tercih etti ve bizleri vicdanlı olmaya çağırdı. Düşmana da genç kızların, Kürt gençlerinin, insanca ve devletsiz yaşamak isteyen bu kadim topraklıların Önderlerine ne kadar bağlı olduğunu kuşkuya yer vermeyecek kadar yalın anlattı ve düşmanını kendini kanla büyütmekten vazgeçmeye çağırdı.
Tarihten bugüne kadar Kürtlerin kutsal ateşi düşmanı tüketti, insanlığı ise hep özgürlüğe çekti. Hepimizin hedefi zirvelere ulaşıp oradaki özgürlük bahçesinde onurluca yaşamaktır.
Birçoğumuz uçurumlardan ihanetin göğsüne bir mermi gibi değeriz, birçoğumuz bedenimize sardığımız sevda bombalarımızı düşmanın beyninde patlatır, özgürlük çığlıklarımızı tüm dünyaya duyururuz, birçoğumuz bedenimizdeki ateşle düşmanın bizde yarattıklarını ve yaşamak istediklerini ateşle yok ederiz ve birçok yıldızlaşan yoldaşımız gibi buluştuğumuz yer o özgürlük bahçesi olur. Ve yetersiz anlamanın, yetersiz düşünmenin, yetersiz hissetmenin, yetersiz yoldaşlığın özeleştirisini kendi eylem ve pratiğimizle veririz. Çünkü bizler hakikat savaşçıları olmanın sözünü verdik. Hakikat büyük bir aşkla Önderliğini hissetmektir. Hakikat büyük bir umut ile bağlı olmaktır. Hakikat büyük bir sevda ile özgür yaşama sarılmak, onun için amansız savaşmak, mücadele etmektir. Hakikat, güneşimizle bir olmadır O’nu uygulamadır. Güneşle bir olanlar, bizlere uçurumda yankılanan çığlıkla, patlayan bombaların sesleri ve aşk ateşinin aydınlığı ile yol gösterir.
İşte Evin yoldaş (Evrim Demir) özgür bir dünyanın ve ülkenin nasıl yaratıldığının bilinci ve düşmana duyduğu öfkeyi hakikate varmanın bir yol göstericisi yaptı ve Güneş’in bir kıvılcımı oldu tıpkı Mustafa Malçok ve diğer kıvılcımlaşan yoldaşlar gibi. Evrim yoldaş kendi eylemi ile bize yol gösterirken bizler de birer militan olarak Önderlikten aldığımız güçle Önderliğin felsefesinin yarattığı güçlü kişilikle bu sürece güçlü eylem ve pratiklerle cevap olmalıyız. Ancak böyle bir katılım ve duruş ile bu arkadaşlara layık olabilir, anılarına bağlı kalabiliriz. Bağlı kalmanın anlamı da güçlü duruşlarla anlamlaşır. Evin yoldaşın şahsında bizleri Önderliğin etrafında toplamaya, Önderliğin etrafında ışık olmaya çağıran bütün arkadaşları saygı ile anıyoruz.
Gulan Avaşin