Büyük Savaşanların Şehadeti Zaferi Yaratarak Olur

Bilinmezliklerin ve güzelliklerin diyarı katolarda bir farklıdır yaşam. Her kayasında bir arkadaşın hatırası, anısı ve kendisiyle beraber yaratacağı yenidünyası bulunurken, bizleri karşılamanın sevincini yatağından taşarak dereler haykırmak istiyor gibiydiler. Karların erimesiyle dahada gürleşen sular, buz gibi akarken, yanı başımızda akan derenin saflığı alıp uzaklara götürüyor. Bir kuş uzaklardan gelip suyun kenarında mola veriyor, herşeye rağmen suyunu içip, bizlere bakıyor, anlam vermeyen bakışlarıyla kanatlanıp gidiyor. Doğanın güzelliğini anlatacak hiçbir kelime bulamıyor insan. Hepsi yarım, sözcükler anlatamamanın hüznüyle kalemin ucuna takılı kalıyor. Defterimle paylaşmak istesemde varolan tablo o kadar etkileyici ki insan kendinden habersiz aşık oluyordu. Arazi baştan başa çiçeklerle süslenmiş gibi, her tarafa yayılan sahar kokusu yaşamın gerçek özüyle insanı buluşturuyor.

Karşımda oturan arkadaşları izliyorum. Bir gurup gunilerle çay pişirmeye çalışırken, onların ilerisinde bulunanlar derin bir sahbete dalmış bulunuyorlar. Araziye hakimiyetiyle tanınan zozanların sevdalısı Hamza arkadaş baş oyuncu olurken, diğer arkadaşlar sanırım yardımcı, bazılarıda yedek rolünü oynuyorlar. Kendinden emin sesini duyuyorum ve not defterime yazıyorum sözlerini hiç vakit geçirmeden. "Zozanların herşeyini seveceksin, sevdikçe insan buralara ait olabiliyor, yoksa seni kabul etmez. İradedir buralarda insanı yürüten, arkadaşların dile getirdikleri ihtiyaçlar etkileyendir, belirleyen değildir..."

Evet, bu dağlarda yaşamak, savaşmak ve kendini umudun yolcusu yapmak, inanarak başarmak..

Yapılan düzenlemeyle kendisi Levine alanına kalırken, biz Bervar-Sevdin alanına geçiş yaptık. Toplandığımızda sürekli kendini eğiten ve savaşarak yaratan bu yoldaşa hep imrendim. Savaş sanatında ustalaşma çabaları, yoldaşlarına yaklaşımı ve bağlılığı çok farklıydı. Şırnaklı olan Hamza arkadaş, küçüklüğünü arkadaşlar içerisinde geçirerek büyüdüğünden, doğal bir partili gibi davranıyor, prtiginde bunun yaşamsallaşması için var gücüyle çaba sarfediyordu. En çok yaşamı bozan anlayış ve alışkanlıklara kızıyor, yer yer dar yaklaşıp sinirlensede, uzun ömürlü olmayıp, tekrardan arkadaşlarla konuşarak-tartışarak halletmeye çalışıyor, insanları anlamak lazım diyerek yükleniyordu.

Söz ve eylem bütünselliğini en iyi biçimde kişiliğinde somutlaştıran Hamza yoldaş, vermeyi bildiği kadar almayı da esas alarak kendini geliştirmeye, katmaya çalışırken, sürekli Önderlikle görüşmeyi hayal ediyordu. Ailece parti saflarında bulunmalarıyla övünürken, babasının onun platformunda çok üzerine geldiğini anlatıyor, hapimizi güldürüyordu. Bir ara babası bölük komutanı, kendisi takım komutanı, kız kardeşi manga komutanı olarak aynı bölükte yeraldıkları günleri şöyle anlatıyordu: "Anlayacağınız arkadaşlar biz aile düzenini kıramadık, yine baba hakimiyeti ele geçirmişti" diyerek, o günlerin çok anlamlı olduğunu vurguluyordu. Kız kardeşinin Zağroslarda şehit düşmesinden çok etkilenmiş, bayan arkadaşlarla arasında eskiden varolan kopukluk gün geçtikçe giderilmiş, yerini sıcak bir yoldaşlığa bırakmıytı. Şehit Aryen'i anlatırken, hep gözleri dolar, onun intikamını almanın daha fazla savaşmaktan geçtiğini anlatıyordu. Yakın akrabalarının çoğu şehit veya saflarda savaşan yoldaşlardan oluşmaktaydı. Diğer kalanlarda düşmanın baskıları sonucu topraklarını terketmiş, Etruş kampında bulunuyorlardı.

Yaklaşık iki yıllık pratiğimizde hep sevilen ve sayılandı Hamza arkadaş. 97 kış eğitim sürecinde geçmiş pratiği tartışırken, kendisini en çok koyan ve dönüşüm yapmak isteyen arkadaşların başında geliyordu. Zorlanıyordu, yıllarca kendini eğitimsiz bırakmanın, savaş pratiğini bilinçle donatamamanın soncılarını yaşıyordu. Ama iddiası ve kararlılığı insana güç veriyordu. Ayrıldığımızda en çok başaranın kendisi olcağına olan güvenle vedalaşırken, ilerde mutlaka diyerek uzaklaşmıştık.

Aradan bir yıl geçti ve bu sefer kutsal Ortadoğu ünevirsitesinin bahçesinde buluşmuştuk. Dağlardaki bütün güzellikleri, yoldaşları, sevgileri kendisiyle beraber getirmişti. Anlatıyordu, ayrıldıktan sonraki pratiği ve savaşı. Yanlışlıklarımızı ve burda Önderlikle buluşmanın tarifsiz sevincini. Kaybedipte bulmanın sevinciyle anıların arkasına gizlenmiş bütün günleri tekrardan yaşayarak, uğramadığımız nokta, sohbet etmediğimiz arkadaş ve anısını derin iç çekişlerle anmadığımız yoldaş kalmıyordu her sohbetimizde. Böyle devam etti Hamza arkadaşla olan okul pratiğimiz. Her okula gittiğimizde tartışıyor, kişiliğinde ve pratiğe ilişkin yeni bilince çıkardığı noktaları ve önerileriyle her geçen gün gelişimine yeni bir derinlik kazandırıyordu. Hırslıydı, başarmanın ve kazanmanın iddiasıyla ülkeye yöneleceği güne hazırlanıyordu.

Önderlikle sözleşmenin yapılacağı sabahı hiç unutmayacağım. Gülen gözleriyle, bir çocuk heyecanıyla yaklaşarak "Çok heyecanlıyım, dağlara geri dönmek çok güzel. Ama özellikle Önderlikle sözleşmek beni çok heyecanlandırıyor" diyordu. Gerçekten güzeldi ve anlamlıydı. Ve işte Önderliğin karşısında yeniden katılımın ve savaşımın sözünü veriyordu. Sözleşmesinin en çarpıcı bölümünü yazmadan geçemeyeceğim.

Önderlik: Erken şehit düşmeyesin.

Hamza: Hayır Başkanım, şehit düşsem de zaferi yaratarak, büyük şehit düşeceğim.

Evet büyük savaşanların şehadetleri de zaferi yaratarak olur. İçtamadan sonra bütün arkadaşlara sevgilerimizi ve kendimizden bir parçaya göndererekten uğurladık. Ağustos 98'de ülkeye yönelirken, Önderliğe layık olacağını ve mutlaka intikamın adı olacağını yazmıştı hatıra defterimde.

'99 bizim açımızdan her yönüyle yeni bir süreç olurken, tarihimize milad olarak kendini yazdırmıştı. Uluslararası komplo Önderliğimizi tasfiye etmeye çalışırken, dağda savaşan yoldaşların üzerinede amansız operasyon ve hava saldırılarıyla yüklenmeye, mücadelemize her alanda darbe vurmaya çalışıyordu. Öyle ki, hiçbir savaş kuralını tanımadan, her yola başvurmadan geri durmuyordu. En son Cudi'de 16 arkadaşımızın kimyasal kullanılarak şehit düşürüldükleri haberini okuyoruz Özgür Politika sayfalarında. Bir yandan karşımızda bulunan düşmanın geçmişiyle bağlantılı ele aldığımızda herşey beklenir diyerek, onun karanlık yüzüne lanet yağdırırken, bir yandan kimlerin olabileceğini merak ediyoruz. Bu insanlık dışı uygulamaya hiç ses çıkarmıyor dünya. Onlar bilmiyorlar ki, yüreği Önderlik ve ülke sevgisiyle bütünleşenlere karşı teknik hiçbir şey yapamaz. Onlar anlamaz ki, bir gidenin ardından onların katıldığını, bu özgürlük türküsünün heryerde yankılandığını.

Kısa bir süre sonra şehit düşen arkadaşların sicilleri geldi. En başta Tabur Komutan Yardımcısı olarak görev olan Hamza arkadaşın sicilini görmek, hem çok ağır geliyor, hemde şehit düşeceksem büyük düşeceğim sözü kulaklarımda bir kez daha yankılandı. Önderliğe bağlılığın ifadesi ve Cudi doruklarında bir abide, savaşarak yeni yaşama merhaba diyor. Düşman senin yürekliliğin karşısında ancak kimyasal kullanarak başara kazandığını sanıyor. Oysa yine oyunun başrol oyuncusu sensin, hem de bu sefer yanında bulunanlar yardımcı veya yedek olarak değil, bizzat oyunda yeralarak, seninle oyunu içselleştirerek, kendini katarak ve severek yol alıyorlar.

İntikamın adı olduğunu sana müjdelerken, paylaştığımız günlerin anısıyla seni selamlıyorum.

Yağan bombalarla ıslanırsam eğer

Kurutmadan gömün beni.

Ben,

ülke ve özgürlük kokmak istiyorum

Ben, savaşın terini taşıyorum

Dağların heybetini,

halkımın umudunu taşıyorum.

Ben deniz görmedim,

dağlara gömün beni.

Cudi'ye, Hakkari'ye,

Botan'a gömün beni.

Yavaş yavaş gömün beni,

Zafer türkülerini duyayım

Darağaçlarının yandığını göreyim

Taprağın sıcaklığını

biraz daha hissedeyim

Gömün beni mavzerlerle, kurşunlarla

Yitik ülkemin

sevgi dolu yüreğine gömün beni...

Adı, soyadı: Aziz TANIT

Kodadı: Hamza Cudî

Doğum yeri ve tarihi: Gundîkê Ramo/

Şırnak, 1975

Mücadeleye katılış tarihi: 1993

Şehadet tarihi ve yeri: 12 Mayıs 1999,Kimyasal silah sonucu

Görevi: Tabur Komutan Yardımcısı

Mücadele arkadaşları…