Kendallar Unutulamaz

2009 yılının Mayıs ayıydı, kalabalık bir çemberin ortasında ellerine kasatura bıçaklar almış, yeleklerini Amed kırıklarının arkalarına astıkları ceketleri gibi arkalarına atmış, Amed şivesiyle tekerlemeler söyleyen ve bir yandan da çalan müzikle oynayan iki genç gerilla ile tanıştım. Herkes söylenen tekerlemelere ağız dolusu gülüyor ve gerillanın birleşen ağız dolusu gülüşleri büyük kahkahalara dönüşüp dağlarda yankılanıyordu. Adına Avare oyunu dedikleri ve Amed yöresine özgü bir oyundu oynadıkları. O kocaman çemberin ortasında o kadar rahat ve kaygısız oynayan ve çok zekice birbirine uydurulup söylenen o güzel ve güldüren sözleri hiç unutamadım. Ne oyunu ne de oyunu sergileyen o sevimli iki kahramanı…

Oyunlarında bile o kadar sıcak ve içtendiler ki tanıdık tanımadık herkesi oyunlarının içine alabilmiş ve herkesle o oyun vesilesiyle arkadaşlık kurmuşlardı. Sadece tokalaştım ben de onlarla, ama oyunlarından sonra sanki yıllardır onları tanıyormuşum gibi bir hisse kapıldım. Kendimi onlara o kadar yakın ve tanıdık hissettim.

   Oyunun ismi Avare, oyuncular Amed ve Kendal isimli iki Amedli genç. İkisinin Amedli olduğunu duyduktan sonra ancak iki Amedli Amed şivesi ve Amed’de özgü bir oyunu bu kadar güzel oynayabilirim dedim. Amed Dersim’e, Kendal ise Erzurum’a gidecek gerilla grupları içerisinde yer alıyordu. Yeni başlangıçlar yapmanın büyük heyecanı ve coşkusu içerisindeydiler. Oyununun sonunda büyük bir alkış tufanı koptu. O kalabalık ve büyük çember arasında olan herkes, alkışlarıyla onlar o an büyük bir zafer kazanmış gibi gidip onlara sarılmak ve onlara başarılar der gibi alkışladı onları. Onlar oynadıkları oyunda ne kadar içtendiyseler onları o an izleyenler de onlara karşı o oyundan sonra o kadar içten oldular.

Avare oyununun o sevimli ve yürekli oyuncularından ilkini aynı yıl kendi alınana gitmek üzereyken kaybettik. Amed’i kaybetmenin acısı içime oturmuştu. Ölümü hiç yakıştıramadım bir türlü ona. Aklımda hep güler yüzlü ve çok zekice arka arkaya dizdiği sözlerle kaldı. O kadar kaygısız ve rahattı ki sanki yıllarca büyük kalabalıkların önüne çıkmış ve tiyatro oynamış gibi. Bir sanatçının tüm ustalığını üzerine almış ve en önemlisi de seyircisiyle gönül bağı kurmuştu. Seyircisini de oyununa ortak etmişti.

Kendal, dün akşam Sterk Tv’den haberleri izlerken hayatını kaybettiğini öğrendim. Kendal hem çok masum hem de çok utangaçtı Amed’e göre. Seyircinin tüm dikkatini söylediklerine değil de kendisine odaklayan biri. Heyecandan karıştıran, kekeme olan ve hep kaçamak kaçamak gülen Kendal…

O saf ve masum çocuk hallerinden büyümüş olmasına rağmen hiç çıkmayı başaramayan Kendal. Oyun boyunca hep seyircisi için güldü. Güldürdüğü kadar gülendi de. Demiştim ya hiç tanışmadık, adımı bile bilmiyor. O kadar kalabalık içerisinde aklında kalabilmem bile imkansız. Ama ben ne Amed’i ne de onu hiç unutamadım. Her şeyin o oyun esnasında olduğu gibi neşeyle, mutlulukla geçmesi imkansız biliyorum. Onların acısı da mutluluklarımızın üzerine bir gölge gibi düştü. Ama ben o oyunu ve de onları o an yarattığı tüm atmosferle zihnime, belleğime öyle kaydettim. Anımsadıkça hala gülüyorum. Şimdi ise Kendal için gözyaşlarımı tutamıyorum. Bir kahkaha tufanı koparan, yaşama bu kadar sıkı sıkıya bağlı, büyük ideallerle yola çıkan o korkusuz, cesur ve gülen Kendal’ı unutamam. Yaşama yansıyan başka halleri de vardır, belki de Kendal yaşama yansıyan diğer yönleriyle daha da sevilesi ve asla unutulamayacak kadar etkileyici. Oyunlar da yaşamın bir parçasıdır derler. Oyuncunun tüm ruh halleri ve kişiliği olduğu gibi oyuna yansır. Ben onları hep mutlu eden ve güldüren halleriyle bildim. Ki zaten onlar mutluluk getirmek için yola çıkan yolculardı. Gülmeyi unutmuş, oyunlarına korku sinmiş kardeşlerini ve tüm çocukları daima güldürmek için, onlara neşe yaratmak için yola çıkmışlardı.

Kendal, bugün son kez sahneye çıkacaksın. Seni kocaman bir kitle karşılayacak ve halkın seni başarılarından, emeğinden dolayı omuzlarında taşıyacak. Sen onlara layık bir biçimde yaşadın ve onlar da senin emeğine, çabana hakkını verebilmek için seni hak ettiğin bir biçimde son yolculuğuna uğurlayacaklar. Ellerine kına yakılacak ve zılgıtlar eşliğinde ülke toprağına, Amed’e saracaklar seni. Ve sen de artık Amed’in ruhuna sinenlerden, Amed’in kalbine gömülenlerden olacaksın. Kendal, sen şehrine şehrin de sana yakışır…

Biz sahneyi kapatmadık ve sen oyundan hiç çıkmadın. Yüreğimize öyle bir yerleştin ki, gözümüzün baktığı her yerde sen, Amed ve daha niceleri hep olacak… OXURBE KENDAL…

Rojbin Golav