Şehitleri yazmanın zor olduğunu söyleriz, ya da nereden, nasıl başlayacağımızı bilmeyiz. Biz onlarla fiziki yaşamaya alışığız. Bu yüzden kolay kolay alışamayız fiziki ayrılıklara. Bundandır onları anlatırken zorlanmamız. Şehitleri yüreğimize gömdüğümüz zaman onları daha iyi anlatacak, onlara şiir yazma gücümüz artacaktır. Önder Apo, “Şehitleri toprağa değil, yüreğimize gömmeliyiz” diyor. Şehitler tarihin ve halkın şehitleridir. Onları en iyi biçimde anlatacak ve tarihe, halka mal etmeliyiz. Onlar tarih ve insanlık için savaştılar. Onlar tüm gericiliğe karşı mücadele ettiler. Katledilen çocuklar, yurdundan edilen halkları, zulme uğrayanlar, faili meçhullerle katledilenler, işkencelerden geçenler ve her gün soykırımdan geçenler için mücadele edip yaşamlarını onların özgürlüklerine adadılar. Onlar yaşamın ta kendisi. Yaşamın adı oluyorlar. Onlar ki umut kıvılcımları, nasıl yaşamamız gerektiğini öğretenler. Her şeyden de önemlisi öncülerimiz…
Şahadet olgusu bizim için kutsal bir olgu. Kendini bir halkın özgürlüğüne adamak ve özgürlük için mücadele etmek kadar onurlu bir şey olabilir mi? Onlar yaşarken de onlarlaydık, ama onlardan fiziki olarak ayrılıp onları ölümsüzlük yolculuklarına uğurlarken de onlardan hiç ayrılmayız. Çünkü biz onların özgürlük hayalleri ve umutları için yaşarız.
Onların yürüdükleri patikalardan yürüdük. Vurdukları tepelere vurduk, girdikleri mevzilere girdik. Yıldız altında sohbet ettikleri yerlerde sohbet ettik. Onların takipçisi olmaya karalıydık. Onların ayak bastığı bu topraklar bizim mekanımız oldu. Bazen bir ağacın dibinde, bazen bir kayalığın altında, bazen düşmanın tepelerinde, bazen ovalarda bulduk onların cenazelerini. Onları çıkartıp yoldaşlarının yanına gömdüğümüzde belki de en çok onlar mutlu olmuşlardır. Şehitleri uyurken gördüğümüzde en çok biz kıskanırız onları. Bir daha hiç gözlerini açmamacasına yumduklarında bir yandan kıskanır bir yandan da büyük bir acı duyulur tüm yüreklerde. Tüm anılar tek tek canlanır yoldaşlarında. O anda “Heval kalk uyuma, uyku ölümdür” desen de boştur. Şehit o an ölümle değil, yaşamla bütünleşmiştir çünkü. Yaşamın her karesinde artık o vardır. O ismini tarihe yazdırmış, halkının gönlüne nakşetmiştir.
Gelecek yaşanılabilir özgürlüklü günlerle dolu olsun diye en büyük fedakarlığı gösterenlerdir onlar. Onların göstermiş olduğu bu sonsuz fedakarlık ve çabaya karşılık olarak bizler de onların anılarına bağlı kalacağımızı ve onları daima mücadelemizde yaşatacağımızı ve hep anlatacağımıza dair söz veririz.
Onları anlatmaya çalışırken, kuşkusuz onları tam anlatamayız. Fakat mücadelelerini özgürlükle taçlandıracağımızın sözünü verebiliriz.
Bawer arkadaş üniversite yılları boyunca bir Kürt genci olarak özgülük mücadelesi için aktif rol oynar. Düşmanın katliamcı yaklaşımlarına cevaben 97’de bir grup arkadaşıyla birlikte özgürlük mücadelesine katılır. Eğitimini Yunanistan sahasında gördükten sonra diplomasi ilişkileri için Avrupa’ya gönderilir. Avrupa’da ülke hasreti çeken Bawer arkadaş yürüttüğü diplomasi işi esnasında kendini ülkede yapılacak konferansa önerir. Konferans bir nevi Bawer arkadaşın ülkeye kavuşmasının bir köprüsü olur. Konferanstan sonra Avrupa’ya gitmemek için ısrar eder ve ülkede kalır. Bawer arkadaş adı gibi her boyutta güven veren birisiydi. Örgüt içerisinde genelde örgüttün hassas görevlerinde yer almıştır. Hep küçük birimlerle çalışmıştır.
O bir Serhat sevdalısıydı. Serhat onun için bir aşk türküsü gibiydi. Öyle yanık ve cezp edici. Tendürek ise bir hayat suyuydu onun için. Yine son yolculuğunu Serhat eyaletine yaparken “kaybettiğim yerden kazanmalıyım” diyerekten yola çıkmıştı. Bawer arkadaş kendisini örgütün her görevi için hazır hale getirmişti. O asla disiplinsizliği, kuralsızlığı sevmezdi. Kendi yapısına disiplin, kural ve örgüt ölçülerini dayatan bir komutandı. Arkadaş yapısının eğitimine çok önem veren bir yoldaş, komutandı. Zorlanan arkadaşlar kendilerini Bawer arkadaşın yanında çok rahat hissederlerdi. Bawer yoldaş kazanımcı yöntemlerin arayışçısıydı. Yaptığı işin başarılı ve örgütün hizmetinde olmasını isterdi. Ne örgüt yaşamına, ne de örgüt kadrosuna asla basit yaklaşmazdı. İyi bir yaşam gözlemcisiydi. Bazen hiç alıp vermediği bireylerin bile ne yaşadıklarını söyleyip hepimizi şaşırtırdı. İnisiyatifi nerede kullanacağını iyi hesaplayan birisiydi. Asla hesapsız harekete geçmezdi. Her şeyin hesabını ve örgütlemesini yapıp öyle harekete geçerdi. Denetimindeki arkadaş yapısını eğitmek için elinden gelen çabayı sergiler, gece gündüz kendisini eğitirdi ki arkadaşları eğitsel anlamda doyurabilsin. Görev ve sorumluluklarının bilincinde olup asla onları başkalarına yüklemeye kalkışmazdı. O gördüğüm en disiplinli komutanlardan bir tanesiydi.
Onunla 2008 yılında tanıştım. Arkadaşları sınır hatlarından geçiren bir kurye birimi içerisinde yer alıyordu. Yapmış olduğu bu işi büyük bir ciddiyet ve titizlikle ele alırdı. Çünkü yoldaşlarının yaşamı ona emanet edilmişti. Gözleri gibi koruyordu onları. Sorumluluğunda hiçbir yoldaşının parmağının bile kanamasını istemezdi. Çünkü o yoldaşlığa büyük bir değer biçerdi ve yoldaş aşığıydı. Hasta yoldaşlarını kilometrelerce yollardan sırtlayıp sağ salim güvenlikli yerlere ulaştırandı.
Onunla yaşayanlara daima örnek olurdu. PKK ocak eğitimini gördükten sonra Haftanin alanına bölük komutanı olarak gelen Bawer yoldaş, bir bölük komutanı olarak ilk kez kadın arkadaşlarla birlikte, ortak çalışır. Önderliğimizin kadın mücadelesine ve özgürlüğüne verdiği önemin farkında olarak, yaklaşım ve tutum sahibi olurdu. Kadın yoldaşlarını anlama arayışı içerisindeydi. Kadın Kurtuluş İdeolojisini anlamaya çalıştıkça, daha çok kadını esas alırdı.
Evet Serhat’a giderken çok mutuydu, onu kıskanmamak elde değildi. “Kaybettiğim yerde kazanmaya gidiyorum” demişti ve kazandı…
Heval Bawer’in şahadet haberini aldığımda çok etkilenmiştim. Kendime birçok boyutta seni örnek almıştım. Her Serhat ya da Tendürek denildiğinde seni hatırlayacağım. Sizlere söz hayallerinizi gerçekleştireceğiz ve davayı başarıyla sonlandıracağız. Meşaleyi aslında sizler zirvelere taşıdınız. Bizler ise onu hep zirvelerde tutacağız. Sizlerin ardılları olarak özgürlük mücadelesinde sonuna kadar yürüyeceğimizin sözünü veriyoruz. Binlerce Kürt oğulları ve kızları sizlerin takipçisi olacak. Yeni katılımlar adını Bawer yapacak. Yani bizde ölüm yoktur. Ölümün olduğu yerde yaşam yeniden başlar. Bawer ölmedi. Yeni bir Bawer daha katıldı. Bu dava hiçbir zaman düşman tarafından bitirilmeyecek. Biz kazanacağız. Özlem dolu sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Sema Eylül