Fedai, Yüreği Avucunda Olandır!

Andok ve Eriş yoldaşların anısına…

İki yiğit evladın daha olması onurunu yaşıyor Kürt Halkı, Onurlu olmanın zor olduğu bu dünyada yine onur tacını takmış gururla başı dik Kürt analarının, onların ak sütüne layık evlatlar olmanız Kürt halkının başını göğe erdirecek kadar ölümsüzleştiniz kutsal toprağınız Mezopotamya ve halkınızın gönlünde...

 Bir sevdaya tutulmak böyle olsa gerek, güneşe tutulma gibi... Kürt Halkının yiğitlik destanlarına şahit olan bu dağlar, topraklar ve her zaman umutla gülümseyen mavi gökyüzü şimdi zafere daha yakın olmanın sevincini haykırıyorlar. Bu yüzden kuşlar şenlik havasındalar gökyüzünde, toprağımız daha verimli ve daha da bir gururla başını kaldırmış dağlarımız. Ektiğini biçer gibi Kürt halkı yıllardır direnişini ektiği bu topraklarda şimdi yine direnişlere tanıklık ediyor. Bir örf olmuş, ruh olmuş bu Kürtlerde. Direnmek sonuna kadar ölümüne kadar direnmek... En doğal hakkı olan özgürlük uğruna nefesinin, kanının son damlasına kadar direnmek... Zaten yaşamanın ta kendisidir, “direnmek” dediler büyüklerimiz ve başlattılar sonu görünmeyen bu halayı. Her dönemde en yüksek zılgıtı çeken zafer bayrağını devralır gibi mendili alıp başa geçti. Yani bir halaydır çekilen, sonu gelmeyen PKK saflarında zılgıtların sardığı bu dağlarda.  Zaten PKK’nin olduğu yerde direniş, direnişin olduğu yerde de PKK ruhu vardır. Şimdi yiğitlikleriyle yeri göğü inleten Andok ve Eriş yoldaşımız var bu halayın başında. Halaya durmuşçasına bir bablekan bir Amed çepikesi oynar gibiydiniz eylemde. Zaten biri Amedli biri Botanlı olduğu için çok iyi bilirlerdi bu halayı. Apocular da bu halayı çekenleri bir coşku, bir heyecan sarar ki yüreklerini sormayın. İfadeye kavuşması en zor duygudur bu belki de. Sonra şenlendirirler aynı halaya durdukları yürekleri. Sonra mı, bir şenlik havası sarar ki Mezopotamya topraklarını, özgürlük havasını solar gibi. Artık daha bir içten gülümser tüm ezilenlerin tek vurgunu olduğu ay ışığı ve bu ahenge kendini kaptırmış gibi bu sese sesini katmak istercesine daha da korkusuzca sallanıyor dallar, yapraklar.  Kuşların cıvıltıları daha bir gür çıkıyor, mavimsi geceyi gizemli kılan yıldızlar bile daha parlarlar şimdi. Ve susuzluktan çatlamış toprak gibi özgürlük hasretinde çatlamış dudaklar, diller daha bir coşturuyor özgürlük türküsünü. En güzeli de Kürt çocuklarının gözbebekleri daha bir parlıyor özgürlük aşkıyla, umuduyla. İşte tüm bunları armağan edişiniz, ölümsüzleştiriyor sizi yüreklerimizde. Adınız gibi ardınızda bıraktıklarınızla kutsadı sizi toprağınız ve dağlarınız. Bir devrimci kimliğine, adına yaraşanı yapmalıdır. İşte siz ikisinin ifadesi olanı yaptınız. Fedailiğin en somut-pratik ifadesi olanını, yani yüreğinizi avucunuzda taşıdınız. Ve onu en kutsal varlıklarımız uğruna feda ettiniz. Bu yüzden destanlaştınız dillerde. Bir halk uğruna halklaşan bir önder uğruna kendini feda etmek kadar yüce, kutsal bir şey yoktur ve bunu toplumsallıktan bütün bağlarını koparmış egemenlerin, sömürenlerin yüzüne bir şamar gibi indirenlerin ardılları ve gerçek yoldaşları oldunuz. Ve gerçekten de adınıza yaraşanını yaptınız. Andok yoldaş yüreği Andoklar gibi yüce ve korkusuzcaydı. Andok dağı gibi tüm baskılara her Kürt çocuğu nasıl göğüs germişse ‘O’ da o yüceliği ile göğüs germekteydi. Amed gibi, o çocukça gülüşünü, içtenliğini, gülünce yüreğinin berraklığı gözlerindeki umutlu bakışlara yansırdı. Gülmeyi güldürmeyi sever, bir gülmenin bin umut serptiğine inanır ve gülüşünü bile yoldaşlarıyla paylaşırdı. Böylece gülen insanın en umutlu insan olduğu inancını en çok yaşamsallaştıranımızdı. Andok yoldaşın olduğu yerde moralsiz olmak, durgun olmak da ne demek? Girdiği her ortamı kendisiyle coşturur, canlandırırdı. Çoğu gerilla yürüyüşümüzde öncülük ettiği marşlarla yeri-göğü inletir, söylediği marşlarla adeta coşar, coştururdu.

Ve adı gibi ruhu olan Êriş yoldaş, sonsuzluk gibi bir imge bıraktın belleklerimizde. Êriş ruhuna sahip olmak cesaret, fırtına yürekli olmak demektir. Toprağında filizlendiği Sümbül, Samuray ve Semedar dağları gibi asi olmaktır. Hiç bir basitliğin ulaşamayacağı kadar asi olmaktır Êriş ruhuna sahip olmak. Kutsal anlamı ifade etmesi için, yaşam uğruna fırtınaların koparılması gerektiğinin somut abidesiydi her zaman, bundandır ki yürekleri hoplatan her işe korkusuzca fırtına gibi girişirdi. En doğal ve sade yoldaşlığıyla olduğu her yerde renkli kişiliğiyle renk katardı yaşama. Onlar hem adına yaraşanı yaptılar hem de damla damla kanlarını döktükleri bu kutsal topraklara layık oldular. Onlar yiğit halkının, yüreği avucunda olan birer çocuğuydular. Yoldaşları olarak her geçtiğimiz patikadan anıları gibi mekap izlerine rast gelsek de ve kulaklarımızı çınlatsa da ölümle alay eden, dağlarda yankılanan gülüşleri siz bizim yüreğimizde ölümsüzleştiniz.

Evet yürekli yoldaşlar bir sevdadır, bu tutulduğumuz ardı sırası gelmeyen bir hasrettir. Yüreklerimizi mavilendiren bir türküdür bu, çoğu zaman yaralasa da derinden her daim coşturan bir aşk gibidir. Gönül bağladığımız bu nehir coştukça, coşacak, ırmaklar boyu denizleri arşınlayacak, ta ki kabuk bağlamayan yaramız mavi deryamız, Önderimize kavuşuncaya dek. Yine de her gece maviliğinde yıldızlara taktığınız gülüşünüzden, o destan yazan direnişçi yüreğiniz karşısında saygı ile eğiliyoruz.

Yiğit Çocuk

Neden yüreğimi yaralar gibi bakıyorsun çocuk

Gözlerin neden boşalmaya hazır gibi dolu

Neye hasret kime özlemdir bu isyanın

Bilirim özgürlük yükünü omuzlamış küçük omuzların

Bundan mıdır böyle bükük duruşun

Yılların hasretini gizlemiş gibisin yüreğine

Bundan mıdır gözbebeklerindeki mavi gizem

Bu maviden midir bilinmez ama

Gülüşün hala yeşilimsi ve umut dolu

Efkarlanma çocuk yürekli

Bak daha da mavi bugün Mezopotamya’da gökyüzü

Her şeye inat kanat çırpan kuşları seyre dal...

Ve daha da büyüt umutlarını

Gör bak...

Ha bugün ha yarın

Özgürlük çok yakın…

Sarya RUGEŞ