Cilo’nun Meleği Çekdar

Munzurlardan aldığı kara haberle Cilo kara bulutları bağladı yine efkarlı başına. Bunca yıldır inançla fedakarlıkla Onu koruyan melek ruhlu savaşçısı Munzurlara doğru yola düşmüştü. Ve daha Munzurları tanımadan, gözelerin kutsal suyundan içmeden, Cilo’yla yıllardır kurduğu dostluğu Munzurlara anlatmadan ve aynı dostluğu Munzurlarla kuramadan şahadete ulaşmış. Şimdi ne yapsın Cilo. Tanrıçalardan bu yana tarihin en güzel insanlarına mesken olmuş. Ama onca acılara da, tarihin en kanlı kavgalarına tanıklık etmiş. Bu yüzden bir yandan çok sağlam ve direngendir ama bir yandan hep hüzünlüdür Cilo, başı kara bulutludur hep. Eteğinde yaşayanlar Reşko derlermiş ona. Esmer teninden dolayı değil, başına bağladığı kara bulutlardan dolayı. Bulutlar hüznüdür Cilo’nun, O adeta başka topraklar güneşi görsün diye kara bulutları üzerine çeker. 

Kimileri Cizreli olduğu için Çekdar Cizre diye anar Onu, Cilo’da çok kaldığı için Çekdar Cilo diyenlerde vardır. Ama bu adlardan hangisi ile anılsa da ‘hangi Çekdar’ denilir yine de.  Herkesin benimsediği asıl adı Çekdar Melek’tir Onun. Herkes onu böyle tanır. Cizre’nin melek ruhlu dürüst oğlu, Cilo’nun fedakar savaşçısı, koruyucu meleğidir O.

Gerillada bir gelenektir, birine bir şey yakıştırıldığında, bu Onun özüne uygunsa, artık bu nasıl olduğu anlaşılmadan herkese ve her yere yayılır.  Herkesin ortak ifadesi olur. Çekdar’a melek tabirini ilk kim yakıştırmıştır bilmiyorum.  Kim ilk önce onun bir melek olduğunu keşfetmiş bilinmez, ama herkes bunu benimsemiştir. Onun kişilik duruşu ancak melek özellikleriyle ifade edilebilir. Melek saflığın ifadesidir,dürüst, sözünden çıkmayan, en özde ve temiz duygularla bağlı ve görevlerine sadık olmayı özelliklerini ifade ediyor. İnsan özelliği olarak melek ruhlu olmak, uygarlığın bencil duygularında kirlenmemiş özden, içten, dürüst insanlığın ifadesi. Buradan bakınca belki de melek tanımı da tanrıça kültüründen kalan bir gelenektir. Toplumuna özden bağlı ve hizmet eden herkes kadın veya erkek o toplumun melekleridir. Meleklik için bir nevi yarı tanrılıktır diyebiliriz belki de. Kendini tanrı ilan eden erkek iktidarlaşan erkektir çünkü.  Yarı tanrı yada melek ruhlu erkek Tanrı kadar güçlü ama insanlık özünden kopmamıştır.

Çekdar yoldaş, ana tanrıçanın doğal toplumundaki erkekte somutlaşan meleğin saflığının, ateşi insandan çalanlara karşı savaş açan Prometheus’un hala yaşayan ruhunun örneğidir. Uygarlık tarihi boyunca bu özgür ruh her gün ölüm sınavlarından geçirilse de ölmemeyi başaracak kadar dirençli olmuştur. Ve bugün Çekdarlar’da nefes almaktadır. Çekdar yoldaş doğal toplumun ve tanrıça kültürünün beşiği olan Botan’ın hala özünü koruyan insan hakikatinin temsilcisidir. Çekdar yoldaşla melek bir imge olmadan çıkmış, yaşamın içinde bir karakterdir. Prometheus Kaf dağından inmiş, ateşi tekrar insanlara taşımak için mücadelesine kaldığı yerden devam etmektedir.

Çekdar yoldaş deyince ilk akla gelen saygıdır. Etrafına insanlara, yaşama, kavgaya saygı. Saygıyla dinler ve anlamaya çalışır. Tüm işlerini saygıyla yürütür ve insanları büyük bir saygıyla severdi. Bir melek saygınlığıyla yaşardı. Yaşam saygısıydı belki de onda dile gelen. Saygı kadar sevgi ile bakardı hayata. İşlerini severek yapardı. Bu yüzden kolay hata yapmaz, işinde eksik yetersizlik bırakmaz, büyük bir ciddiyet ve hassasiyetle, en güzel en başarılı bir şekilde tüm görevlerin ve zorlukların üstesinden gelirdi. Ve bir melek saygınlığıyla sevilirdi tüm herkes tarafından. Tüm yoldaşlarına ince bir ruhla bağlıydı. Onun ruhunun inceliğini fark edenler şaşırırlardı bir erkek nasıl bu kadar ince ruhlu olabilir diye.  O uygarlığa teslim olmayan erkeğin temsilcisiydi. Uygarlığın erkeğe yakıştırdığı kabalıklardan olduğu kadar, bencillikten kurnazlıktan uzak bir insandı. Yaşama karşı dürüst ve açık olduğu kadar tüm insanlara karşı da büyük bir dürüstlükle açık yaklaşırdı. Bu nedenle kimse ondan rahatsız olmaz, ona saygı duymaktan kendini alamazdı. Tanrıçaların mekanı Botan’ın çocuğu olması melek özünün kökenlerini ifade ederken, Cilo’da pratik yürütmesi de melek özüne denk geliyordu, özgürlük adına verdiği mücadelede melek özü daha da kökleşmiştir.

‘Çekdar yanımda olsun, başka kim gelirse gelsin fark etmez, ne görev olursa üzerinden geliriz’ diyordu bir komutan arkadaş, bir düzenleme esnasında. Çekdar yoldaşın ne kadar işinde sağlam, sonuç alıcı ve dürüst olduğunun en açık ifadesi budur sanırım. Çekdar yoldaşın orada olması her şeye yeterdi. Her işe yetişir, herkesi çalışmaya sevk eder ve pratiğin her türlü sorumluluğuna öncülük edebilirdi. Yorulmak, yılmak bilmeksizin sonuç alana kadar ama büyük bir sabır ve kararlılıkla çalışır hedefine ulaşırdı. Kendisine verilen her göreve büyük küçük, önemli önemsiz demez büyük bir ciddiyetle yaklaşır ve incelikle üzerinde dururdu. Sade ve kendi halindeydi bir yandan da, belki biraz da sessiz. Yeteneğine, gücüne, tecrübesine karşın bunları belli etmezdi. Şunu bilirim, şöyle yaptım gibi sözleri kimse ondan duymamıştır. Ama herkes Onun yaptıklarından ve yapabileceklerinden bahsederdi. Emeği Onun diliydi. Sözle değil emekle anlatırdı kendisini ve inandığı doğruları. Herkes onu, kendinden emin ve güvenli bir şekilde işlerinin üzerine gitmesiyle, emeğinin eserlerinden tanırdı. Onun olduğu yerlerde güven vardı, herkes Onun yanında olmak, Onunla çalışmak isterdi. Abartılı hiçbir yanı yoktu. Her şey kişiliğinde mütevaziliğin uyumundaydı.

Zagros arazisi sertliği hırçınlığıyla nam salmıştır. Onun inceliğini ve narinliğini ancak orada yaşayanlar bilir. Ve bu narin güzellik için her türlü zora zahmete ve acıya katlanırlar. Çekdar’da böyle bir Zagros gerillasıydı. Ruhunun incelikleri Zagros’un güzelliklerinde çiçek açandı. Cilo’nun çiçekleri nasıldır bilir misiniz? En asi uçurumlarda ve kayalarda kök salan asiliktedirler. Ve öyle narindirler ki hayran olmaktan kendinizi alamadığınız gibi dokunmaya da kıyamazsınız. İşte Cilo’da gerillacılık da böyle bir şeydir. En asi uçurumlarda kök salmaktır. Ama bir o kadarda ince ruhlu, moral dolu, dürüst, içten olunmazsa uçurumlarla baş edilemez. Çekdar yoldaş tam da böyle bir gerilla örneğidir. Cilo’nun karına, soğuğuna, yazın bile keskin rüzgarına, gökyüzüyle kavgalı uçurumlarına tutunarak yaşamın güzelliğini yaratmayı bildi.  Cilo’da gerillacılık O asi dağla dost sırdaş olmaktır. Dağ yürekli olmaktır, onunla özdeşleşmektir. Sen Onu seversen Cilo’da sever seni ve korur. İşte böyle bir dostluktur Çekdar yoldaşın Cilo gerillacılığı.

Çekdar yoldaş, şimdi yıldızlar katına yükselmiş, gelmiş yerini Cilo’nun zirvesine en yakın yerden seçmiş, ve oradan gülümsüyor, Cilo’ya, Cilo’nun ve özgürlük hareketinin tüm melek ruhlu savaşçılarına. Cilo yıldızların dünyaya ve insanlara en yakın olduğu yerlerdendir. Zirvesinde yıldızlar sanki elini uzatsan tutacaksın gibi parlak, canlı ve yakındırlar. Cilo meleklerin diyarıdır ve melekler yıldızlardan gülümserler Ona, yıldızlardan korurlar Onu. Cilo’nun yamaçlarında yaşayan, özgürlük için savaşan bir melek ruhlu yoldaştı Çekdar. Şimdi, özünü aldığı tanrıçaların yıldızlardaki katına yükselmiş. Cilo’nun başı göklere karşı asi isyanını sürdürdükçe Çekdarların melek ruhu Cilo’yu korumaya, Cilo’da yaşamaya devam edecektir.

Emine ERCİYES