Eylemiyle Mücadeleyi Büyüten Komutan

Ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelelerinin tümünde şehitler olmuştur. Şehitler davaya bağlılığın, inancın sembolü olarak, her zaman bu yolda yürüyen insanlar için şiar olmuşlardır. Büyük devrimler büyük bedellerle gerçekleşir. Yakınımızda gelişen Kürdistan devrimi özgürlük ve bağımsızlık için binlerce şehit vermiş ve vermeye de halen devam ediyor. Yine Türkiye'de verilen devrim mücadelesinin şehitleri binlercedir. Şehitler devrimi hücrelerine kadar yaşayan ve bu uğurda yaşamlarını vermekten çekinmeyen insanlık abideleridir. Birleştiricidir. Bugün çeşitli örgütlere ayrılmış olan Türkiye sosyalist hareketini de birleştirecek olan şehitlerdir. Çünkü Onlar ortak değerlerimizdir. Hepsi devrim için, halklarımızın geleceği için şehit düştüler.

Gün geçtikçe geleceği yaratma mücadelesini güçlendiren hareketimiz şehitleriyle büyüyor. Kürdistan özgürlük mücadelesi saflarında ilk şehitlerini veren hareketimiz Mezopotamya ve Anadolu halklarının mücadele kardeşliğini Anadolu'ya taşırmanın ifadesidir. Kürdistan'dan Anadolu'ya doğru başlatılan özgürlük yürüyüşünün başarısı Dursunlar, Çiğdemler, Ümranlar, Aliler, Erkanlar, Cengizler ve Barışların eyleminde somutlaşmıştır. Bu yürüyüş komutanımız Tarık yoldaşla Karadeniz dağlarında devam etmektedir. Tarık yoldaş, 26 Ocak günü Tokat kırsalında, sömürgeci-faşist TC güçleriyle girdiği çatışmada Birleşik Halk Kuvvetleri ve ARGK'nin iki savaşçısıyla birlikte şehit düşmüştür. DHP Karadeniz Kır Gerilla Birliği'nin komutanı olan Tarık yoldaş Birleşik Halk Kuvvetleri'nin savaşçısıdır.

Halklarımızın savaş gücü Birleşik Halk Kuvvetleri'nin içinde yer alan savaşçılarımız halklarımızın devrimci birliğini mücadeleleriyle yaratmaktadır. Karadeniz'de "egemen Türklük" çukurunda bitirilmek istenen halklarımızı ayaklandırma ve emekle buluşturma çizgimiz Tarıklarla, Bagok ve Adnan Şeker yoldaşlarla ete kemiğe bürünüyor ve Anadolu halklarına taşırılıyor.

Tarık arkadaş, Tokat'ın Zile ilçesinde doğmuştur. Çerkez halkındandır. Devrimcilikle tanışması kısa süreli değildir. Türkiye'de yaşamın ve mücadelenin zorunluluğunu görerek devrimde karar kılmıştır. Bunu da geleneksel sol içinde gerçekleştirmeye çalışmıştır. Onun kararlılık düzeyi geleneksel sol çizginin devrime öncülük edemeyeceğini görmesini beraberinde getirmiştir. Fakat nerede, nasıl bir mücadele verecek, arayışlarını nasıl somutlaştıracak, kiminle mücadele verecek, bunlar kafasında net değildir. Şu nettir; mücadele etmekteki kararlılığı ve artık bunun geleneksel sol içinde olamayacağı. '90'lı yıllarla birlikte büyüyen Kürdistan devriminin Türkiye'yi etkisi altına alması Tarık arkadaşta da yansımasını bulmuştur. Ancak hem devlet ideolojisi altında şekillenen kişiliği, hem de geleneksel solun sosyal-şoven barikatı bu devrimsel gelişmenin anlaşılması önünde ciddi bir engeldir. Tarık arkadaşa, böyle çelişkiler yumağı içinden sağlam bir çıkışı yaptıran kişiliğindeki güçlü arayışlar ve devrimcilik yapmadaki kararlılığı oldu. Tüm bulanıklığa rağmen Kürdistan devriminin bir ışık olduğunu görmüş ve takip etmiştir. Tarık arkadaşı bu ışığa çeken nedenler güçlüdür. Arayışlarındaki güçlülük kaynağını buradan alıyor. O, Türkiye'deki her türlü imha ve inkarı yaşayan azınlık halklarındandır. Bu nedenle devletle, sistemle bağları güçlü değildir. Tam tersine tarihsel olarak kin ve öfkesi çok güçlüdür. Kemalizm O'nun kişiliğinde yer edinememiştir. Yalnız yüzeyde bir yama olarak kalmış, bir çırpıda sökülüp atılacak konumdadır. Yine bir emekçi olması nedeniyle de sistem içinde konumlanmamıştır. Sınıfsal olarak da bağları kopuktur.

Tarık arkadaşın arayışlarındaki toplumsallık da buradan geliyor. Yoksa düzen içinde kendini yaşatacak, bireysel kurtuluşunu gerçekleştirecek her türlü olanağa sahipti. Ekonomik olarak ciddi sorunları yoktu, evli ve bir çocuk babasıydı. Yine teknik ressamlık yapmaktaydı. Bunlara rağmen, O, dünyasını yalnız kendisiyle sınırlandırmak istemiyordu. Özellikle arayışlarındaki nitelik, manevi değerlere bağlılıkta somutlaşmıştı.

Bir ışık olarak gördüğü Kürdistan devrimi ve onun öncülüğüne yönelimi ve sonraki süreci, o dönem birlikte olduğu yoldaştan dinleyelim:

"1992'de bulunduğumuz alana gelen ve 'Ben savaşmak için geldim!' diyen zayıf ince, kalkık burunlu, düzgün yüz hatlarına sahip, olgun-oturaklı görünümlü biri girdi içeri. Bir maceracı mı? Olabilir. İnançlı, kararlı biri mi? Olabilir. Ya da farklı amaçları, arayışları mı var? O da olabilir. Başlangıçta yanıt verilmesi zor bir soru. Bir grafiker, bir dalgıç, bir ressam, bir toplum bilimci. Tokatlı bir Çerkes ve Doğa adında bir kızı var. Böyle başlıyor devrim içindeki yürüyüşü. Bir devre eğitimden sonra gerillaya; dağlara yöneliyor."

Toprakta ısrar, yaşamda ısrardır; yaşamda ısrar, umutta ısrardır.  ARGK içerisinde çok sevilen bir yoldaş. Yürüyüşünün Anadolu'da egemenlerden bağımsız, gerçek bir halk yaratılışı olacağının inancı ve bilinciyle dolu. Amacı konusunda bu kadar net oluşu bulunduğu her ortamda da bir netliğe yol açıyor. Yaşamdaki duruşu sarsılmaz, yorulmaz, usanmaz bir duruş. Bu netliği yüreği pas tutanlarda bile saygı uyandırıyor. DHP amblemi çizmek amacıyla, Anadolu'daki uygarlıkların sembollerini, Anadolu'daki halkların yaratılmak istenen sosyalist birliklerini çizer gibi hassas, coşkulu, mutlu gülüşüyle nasıl çizdiğini anımsıyoruz. Küçük bir parça kurşun kalem, kim bilir kaç zamandır yanında taşıdığı, artık sararan küçük not defterinin sayfaları, elinde taşı, sopası ile savaşan kardelen beyazlığı ile yaşama doğmaya çalışan halkların kavga resimlerini çiziyor. Gururla bakıyor ürününe. Birçok değeri, tarihi gerçeği o kadar küçük bir alana, bu kadar ince bir uyumla çizmek, insanlık bahçesinin özlemini vazgeçilmez tutku olarak yaşayanların işidir ancak! Bu tutkuydu O'nu anlamlı ve güzel kılan! Sert yüz hatları, sorumluluk duygularının yüze yansıması olsa gerek... Aman tanımaz bir sınıf savaşçısı...Yapımız içerisinde en eleştirel yoldaşlardan biri. İnsan psikolojisi ve bilincinin derinliğinin, anlayışına sahip. Ciddi bir yoğunluk yakalama gücü, mütevazı ve sevgi dolu oluşunun sonucu. Doğaya bakışı hep askeri... Eylemli bakıyor. Sıradan bir bakışı hiç kabul etmiyor, öfkeleniyor! "İnanamıyorum, nasıl böyle sıradan bakılıyor dağlara!" diyerek bunu dile getiriyor. "Tarık yoldaş, artık biz de askeri çalışmalara, eylemlere yönelsek!" dediğimizde yüreğinde duyduğuna inandığımız sevinci gözlerindeki ışıktan hissediyoruz. Bütün çirkinliklere rağmen, yüreğin bir insanı kurtaracak güzellikte olmalıdır" diyor adeta... Yaşı 36'ydı. Zaten zayıf olan bünyesi günlerdir süren açlık, yorgunluk, uykusuzluk sonucu iyice zayıflamıştı. Çok net sayılan kaburga kemiklerini espri konusu yapıyordu sık sık. Tam bir proleter emekçiliğiyle işliyordu yaşamı... "Bu arkadaş hiç yorulmaz mı?" diye sorardık birbirimize. Günlerce yağmurun, karın altında gerçekleşen yürüyüşlerden sonra en büyük özverileri gerektiren görevlere koşan yine Tarık yoldaş oluyordu. Bir hafta boyunca bir manga yapımı yeri açmak için buzları kırışı, karları küreyişi, üzerindeki buzları temizleyerek odunları tutuşturma çabası, soğuktan moraran ellerimizle O'na hayran hayran bakışımız, bugüne daha sıcak sarılışımızı getiriyor. İçimizde, yoldaşlar arasında adeta emekte birlik noktası... Tartışmalardaki ilginç tespitleri, yine azimli, coşkulu katılımı da öyle.... Çerkezlerdeki atiklik, kıvraklık, çeviklik her davranışına yansıyor... Son derece kıvrak... Bir metre mesafede düşmanın elinden kurtuluşunu anlatırken bir Çerkes raksçının birden, bir metre havaya sıçrayışı geliyordu gözlerimizin önüne...

Amaçta ısrarı, Tokat'ta şehit düşmesiyle çok yüce bir anlam buluyor. Tarık yoldaşın. Kendine sunulan olanakları, verilen emeği pratiğe tüm gücüyle ve gecikmeden geçirmişti. Besta, Beytüşşebap, Metina, Gare, Haftanin ve Zap gibi birçok alanda girdiği çatışmalarda ve karakol baskınlarında yer alarak ve havan topunu en iyi şekilde kullanarak düşmanın korkulu rüyası olmuştur. Tarık yoldaşın devrime, savaşa bağlılığının en önemli göstergelerinden birisi de silahına bağlılığı ve kullanmadaki titizliği idi. Silahına bakımında da örnek gösterilen bir arkadaştı.

Amaçta ısrarı, Tokat'ta şehit düşmesiyle çok yüce bir anlam buluyor. Ve DHP gerillaları, Kürdistan'dan Anadolu dağlarına adım adım, tek tek sırayla, kesinlikle Anadolu halklarının yüreğinde yeşermek üzere toprağa serpiliyorlar. Ve Özgürlük hareketi önderliğinin geliştirdiği bilimsel sosyalist doğrular, halklarımızın kardeşlik duygularının en somut ifadesi olan şehitlerimizle Türkiyelileşiyor.

Karadeniz hırçın kabaracaktır.

Toroslar'da karanfiller koklanacaktır.

Tarih hep yerinde durmayacaktır.

Öfkemiz Ege'de şahlanacaktır.

Botan, Garzan, Sivas, Tokat ve daha niceleri... Bu, bir 'kurtuluş çizgisi.' Kendi toprağından, havasından, suyundan doğrularak, soluyarak, içerek büyümenin gerçekleşmesi...

Geleceği yaratan Tarıklarımız toprağa düştü... Azim, inanç, umut olarak... Beyler! Yürekte kalkan yumruğun darbesi ağır ağır, ama kesin ve bir kez daha söylüyoruz; kesin sonuç alacak. Doğa kızı zafer, kavgalı adımlarla geliyor... Güçlü adım, Tarık yoldaşlarla sürecek. Sana söz, sana yemin, sana ant olsun ki Tarık yoldaş, halklara dayatılan ihaneti gözlerinden öğrendiğimiz sonuç alıcı intikam duygularınla; insana ihaneti, yasamdaki yaratıcı emeğinle; bilime ihaneti, büyük düşünüşünle; özcesi, seni öncü olarak yaşatarak yeneceğiz. Çiğdemle Botan'dan el ele tutuşarak Tokat'ta sürdürdüğünüz halayı, coşkunuzu, yeniden buluşma mutluluğunuzu anlamaya, paylaşmaya çalışıyoruz. Anadolu'nun dağları da kadınlı-erkekli halaylarla özgürlüğü yaşıyor.

Kod adı: Tarık

Adı, soyadı: Süreyya Ceyhun CEBECİ

Doğum yeri ve tarihi: Zile-Tokat 7 Ocak 1959

Mücadeleye katılım tarihi: 1992

Şahadet tarihi ve yeri: 26 Ocak 1997, Tokat, Karadeniz

Verdiğin sözü gerçekleştirmenin onuru önünde saygıyla eğiliyoruz.

Mücadele arkadaşları