Yeryüzünde ilk olarak, düşünebilen canlı varlık adına, insan bir tarih yazdı. Önce adını bereket, kutsallık ve doğal yaşam koydu. Sonra yazılan tarihin adı değişerek; bereketin yerine tüketim, kutsallığın yerine lanetlilik ve doğal yaşamın yerine de yapay yaşam adını koydu. Zaman ilerledikçe tarihe yeni şeyler eklendi. Savaş, talan, yok etme, baskı ve sömürü hüküm sürdürülerek yaşam, ezen-ezilen çelişkisiyle her geçen yüzyıllarla birlikte, günümüze kadar bir kültür haline getirilerek devam etti. Yeryüzünde varlığını toplumsallaşarak koruyan insan, kendi kendisine hüküm sürdüğü gibi tüm doğaya da hâkim olmaya çalıştı. İnsanlık artık kendisini bir cendereye almıştı. Peki, paylaşılmayan ya da anlaşılmayan neydi?
Her ne kadar şiddet ilk etapta insanın kendisini, topluluğunu korumaya dayalı gelişmiş olsa da, bu durum gittikçe yerini sömürmeye bıraktı. Güçlü-güçsüz, büyük-küçük, az-çok, hâkim olma ve hükmetme olguları insanlığı kanla yazılan tarih sayfalarıyla tanıtmaktadır. Bu zihniyetin ürünü olarak Kürt halkında da, savaşlarla talan edilmedik, baskıyla yok edilmedik hiçbir şeyleri kalmayan bir halk gerçekliği açığa çıkarılmıştır. Kendisi olmayan zavallı bir konuma düşürülmüştür. Birçok kez isyan etse de bastırılarak kültürsüz, dilsiz bırakılmak istenmiştir. Parçalanmış bir ülke, iradesiz kılınmış bir halk, kendisine ait olmayan bir düşünce ve kişilik. Kısacası yok edilmedik hiçbir şey kalmamıştır. Kürt halkı için tarih, baş aşağıya gidişin tarihi olmuştur. Bu tarihi değiştirmek ancak önemli kişiliklerle mümkündür. Bu nedenle tarih her zaman halk önderlerini bağrından yaratmıştır. Tarih, kanlı savaşların sayfalarını çevirirken, özgürlük tutkusunu türkülere, ezgilere dönüştürenleri de bu sayfalara yazmayı unutmadı. Bu da tarihin mirası olarak kendisini tarihi önder kişiliklerde ifade etti. Bu gün eğer tarihimizin kirli sayfalarını görüp, yeniyi arayışa çıkıyorsak bunu, bu büyük Önder kişiliklere borçluyuz.
İşte Zilan da Önder kişiliklerden biridir. Tarihin bu kirli akışına dur deyiş çığlıdır. Zilan tarihin kuytularında inim inim inleyen kadının öfke tufanıdır. Bedeni parçalara ayrılmış, her bir parçasına roller biçilmiş, sadece erkeğe hizmet için var olan, erkeğin kaburga kemiğinden yaratılan, evin süslü kuşu misali kafeste tutulan kadının özgürlüğe uçuşu yani insanlığın mezbahalardan geçiriliş anında, haykırılan isyan çığlığıdır, Zilan. Tüm gericiliğe, sömürgeciliğe karşı insanlık onuruna sahip çıkışın adıdır. Zilan gerçeği, erkeğin kadın karşısında kendisini her yönlü daha derin ve daha köklü ele almasına ve sorgulamasına büyük cesaretin adı olmuştur.
Peki, kendisi olmayan bir halk içinden böylesi bir Önder kişilik nasıl ortaya çıktı? Zilan gerçeği, Kürt halkında neleri geliştirdi? Özgürlük mücadelesi içinde neleri değiştirdi?
Önderliğimize karşı geliştirilmek istenen uluslararası komployu güçlü bir biçimde çözümleyerek, düşmanın halkımız üzerinde yürüttüğü böl- parçala-yönet politikasına karşı, örgüt içinde yaşanan taktik tıkanıklığı da görerek buna cevap olabilmek için, fedai eylem önerisini geliştirmiştir. 30 Haziran 1996 yılında, Dersim’de bunu pratikleştirmesi, özgürlük hareketimizin askeri anlamda, taktikte çıkışı yanında siyasi anlamda da düşmana güçlü bir cevap vermiştir. Baş aşağı olmaya doğru giden tarih yeni bir evreye girmiştir. Zilan, tüm özgürlükten yana olan halkların yüreğinde tanrıçalaşarak kutsallaşmıştır. Yeni doğan çocuklara Zilan ismi verilerek, yeni Zilanlar yaratılmak istenmiştir. Her genç kızın yüreğinde özgürlük umudu olmuş, her genç erkekte ise kutsallaşarak egemen erkek anlayışını sorgulatmış, kirli ruhlara karşı öfke tufanı olmuştur. Kürt kadınında güven geliştirerek, özgürlük dağlarına yöneltmiştir. Önderliği hiç görmemesine rağmen, en iyi anlayan ve uygulayan Zilan yoldaş olmuştur. Önderlikle özgür kadın diliyle konuşmuş, yüce bir bağ oluşturmuştur.
Bizler Zilan yoldaşı tamamlayamadığımız için yetersiz yoldaşlığımız, geliştirilen komploya hizmet etmiştir. Oysaki Zilanca olmak, yaşanan bu eksikliği boşa çıkarma anlamındadır. Kuşkusuz bunu belirtirken salt eylem yapmak olarak algılamamak gerekir. Nasıl ki Zilan yoldaşın eylemini sadece taktik olarak değerlendirmiyorsak, Zilanca olmayı da sadece askeri-taktik eylem olarak ele alamayız. Bizlere özgürlük perspektifi olarak bıraktığı mektuplarından yine Zilan yoldaşı tanıyan arkadaşlar dan da dinlediklerimizden anlaşılacağı gibi anlık düşündüğü ve planladığı bir eylem değildir. Örgütte bir yıllık savaşçı olmasına ve fiziki zorlanmasına rağmen, hiçbir zaman pes etmeyerek, insanın zorlandıkça güçleneceğinin somut örneğidir. Bizde ise genelde zorlandıkça geriye gitme, pes etme ve yaptığımız görevleri yarım bırakma gelişiyor. Oysa görüyoruz ki Zilanca olmak yaşamda, yaptığımız görevlerde başarının kesin adıdır. Örgütsel yaşam karşısında sorunları gören ve ona göre yaklaşım belirleyen bir duruşa sahip olduğu gibi, gerekçeli kişiliklerimizi eleştirerek, yaşadığımız eksikliklerin özeleştirisini basitçe değil daha ciddi yaklaşarak dönem görevlerine yüklenmemiz gerektiğini vurgulamaktadır. Düşmanın topyekûn saldırılarını görerek, bunları boşa çıkarmak için doğru bir pratiğin bizi geliştireceğini ve başarıya götüreceğini önemle belirtmektedir. Zilanca savaşmak, aynı zamanda halka her yönlü öncülük etmek ve savunmak anlamındadır. “Yaşam iddiam çok büyük. Anlamlı bir yaşamın ve büyük bir eylemin sahibi olmak istiyorum” diyerek, eylemini yaşamın her anına sığdırmıştır. Yine Önderliğimizin bize verdiği emeğe sahip çıkma ve önderlik çizgisinde sonsuz bir yürüyüşe yol almanın adını Zilan yoldaş, kendi tarzını, fedai önderlik eylemiyle ortaya koymuştur. Bu bizim için de bir tanrıça emridir.
Zilanı anlamak, dünü bugünü ve geleceği anlayıp; yarını özgürce yaratabilmekten geçer. Çünkü Zilan bir dönemin değil evrensel bir dilin ifadesidir. ‘Özgür kadın kimdir?’ sorusuna cevap ararken, Zilanı en ince ayrıntılarıyla anlamak, tanımlamak gerekir. Zilan askeri, ideolojik ve örgütsel anlamda bir bütünün ifadesidir. Çünkü Zilan aklın, zekanın, bilincin ve anlam gücünün özgür yaşam çağlayanıdır.
Şunu iyi biliyoruz ki, tarih sayfaları çok nadir olarak kişilikleri kendi ak sayfalarına yazar. Bunu hak edebilmek için, tarihle yarışırcasına özgürlük adına meydan okumak ve uğruna ne bedel olursa olsun, vermesini iyi bilmekle yer edine bilinir. Bunun aksi durumunda ise, tarihin çöp sepetine atılmaktan kendimizi kurtaramayız. Zilanı ne kadar doğru okursak, o kadar doğru uygularız. Zilan yoldaş yaptığı eylemiyle, düşmanın bile, bizim karşımızda Zilanca örgütlenip, sahte ve yalancı ideolojileriyle karşı mücadeleyi geliştirip, planlamak istediğini yıllar sonra gördük. Bu durum aynı zamanda düşmanın beynine ve yüreğine saldığı büyük korkunun da ifadesidir. Zilan arkadaşın, eylemiyle yarattığı etkinlik düşman nezdinde sürekli güncelliğini sürdürmektedir. Çünkü düşman şunu da iyi biliyor ki, Zilan bir yaşam tarzıdır, sisteme karşı öfkedir. Bu öfke, yıllarda geçse kendisiyle birlikte yeni Zilanları yaratacaktır. Asıl düşmanı korkutan ve ürkütende bu gerçekliktir. Bunu iyi görerek önümüzdeki sürece yüklenmek en temel görevimizdir. Zilan yoldaşı yeni bir yılda daha anarken; basit, suni gündemlere takılmadan, yıllardır Önderliğin bizde geliştirmek istediği partileşmeyi, kendi kişiliklerimizde geliştirmeliyiz. Zilan yoldaşı, Önderlikle buluşma ve Zilanı Önderliğin dilinden dinleyip, tanımayı hedefleyerek, bu umudumuzu tanrıça Zilanın çığlığıyla bütünleştirerek, bize emrettiği kutsal görevleri başarıyla uygulamak aynı zamanda yetersiz yoldaşlığımıza da verilecek bir cevap olacaktır. Bu temelde Zilan yoldaşı anıyor, fedailik çizgisinde Zilanlaşma sözümüzü yineliyoruz.
Ş.GULAN TABURU