Urfa’nın ve Erzurum’un Dağları Dumanlı

 HPG Ana Karargah Komutanlığının şu açıklaması Serhat Fırat yoldaşa ve onunla birlikte şehit olan beş yoldaşa adanmıştı:

10 Temmuz günü saat 24.00 sularında Bingöl’ün Simsor alanında operasyon düzenleyen işgalci TC ordu askerleriyle gerillalarımız arasında bir çatışma yaşanmıştır. Ayrıntılarına ulaşamadığımız çatışma sonucunda 5 yoldaşımız şahadete ulaşmıştır. Çatışmadaki düşman ölü ve yaralı sayısı tespit edilememiştir. Şehit düşen yoldaşlarımızdan birisi Serhat Fırat - Murat Demir yoldaşımızdır.

Urfa Hilvan doğumlu Serhat arkadaş özgürlük mücadelemizi yakından tanımak üzere bulunduğu ortamda büyük bir arayışa yönelerek düşüncelerinde netleşmeyi sağlamak çabası içinde olmuştur. Yürüttüğü bu düşünsel arayışın en güçlü kararlaşmasını özgürlük dağlarına yönelerek taçlandıran Serhat arkadaş birçok mücadele alanımızda kalarak önemli bir düzeyi yakalamıştır. Dağlarda büyük bir coşkuyla çalışmalara katılan Serhat arkadaş mücadelesini en zorlu alanlarda sürdürmenin kararlılığıyla Kuzey sahalarımıza yönelmiştir. En son Erzurum bölgesinde kalan Serhat arkadaş bu alandaki çalışmaların hızla gelişmesinde rol oynamıştır.

Girişken, başarıyı sağlamak için amansız bir emek harcamayı esas alan Serhat arkadaş yoldaşlarıyla birlikte düşmanla girdiği çatışmada kahramanca direnerek şahadete ulaşmıştır.”

Onu Xakurke alanında tanıdım. Serhat Fırat Hilvan arkadaş 1981 Urfa Hilvan doğumlu. 2005 yılında gerilla saflarına katılmış, temel eğitimini Xakurke alanında görmüştü.

Bir dönem Xakurke alanında bulunan Are taburunda birlikteydik. Serhat arkadaş yaşamda daha çok askeri özellikleriyle ön plana çıkardı. Askeri bir duruşa sahipti. Uzaktan bakıldığında böyle olduğunu düşünmek kolay değildi. Ama onu yakından tanıdıkça beyninde ve yüreğinde böyle bir dünyayı yaşadığını görürdünüz.

Serhat arkadaş dar günlerin yoldaşıydı. Ne iş olursa olsun yoldaşlarını yalnız bırakmazdı. Onlarla yürür, ne sorun varsa çözülmesine yardımcı olmaya çalışırdı. Yoldaş olduğunu bir biçimde gösterme çabasıydı onunki. Zaten onun yoldaşlığını göstermesine gerek de yoktu, bu açıkça görülebilirdi.

Serhat arkadaş kişilik olarak sert gözükse de yüreği ince ve yumuşaktı. Duyguluydu. Sevgi olgusu onda yüksekti. Teorik anlamda çok derin sayılmazdı ama önderlik felsefesini ideolojik anlamda özümsemişti. Gücünü bundan alırdı. Kendisini sözle fazla ifade edemezdi. Onun bu saydığım özellikleri pratikte açığa çıkardı. Serhat arkadaş bir yerde oturmuşsa kadın ya da erkek yoldaşları onun etrafında toplanırdı. Orada sıcak sohbet ve tartışmalar yürürdü.

Duyduğum kadarıyla gerillaya gelmeden önce delikanlı, mert olarak tanımlanan bir yapısı vardır toplum içerisinde. Bu kişilik özellikleri bizde de devrimci, Apocu militan biçiminde gelişti. Askeri ve ideolojik anlamda gelişkin bir kişilik olarak ortaya çıktı. Apocu militan diye böyle insanlara denir. Onda fedai ruh sınırsızdı. Düşmana karşı içinde beslediği kin dışarıdan bakıldığında rahatlıkla görülebilirdi. Düşmana karşı hep eylem yapma isteğindeydi. Savaş alanlarına, kuzey sahasına gitme istemini sıklıkla dile getirirdi.

Xakurke Are taburunda olduğumuz günlerde bazı akşamlar bir araya gelerek Urfa sıra gecelerine benzer şenlikler düzenlerdik. O yöreye ait türküler seslendirilirdi. Fırat arkadaş o türküleri çok severdi. Bunlar arasında ‘Urfanın etrafı dumanlı dağlar, ağlama yar ağlama mavi yazma bağlama, ağam olasan Ömer paşam olasan Ömer’ gibi türküler vardı. Bu geceler düzenlendiği zaman bir topluluğun bir araya gelmesi gerekir. Bu topluluklarda çok sıcak bir atmosfer oluşur. O yıllarda keşif uçağı gibi bir sorun yoktu. Ateş yakarak etrafında otururduk. Çaydanlığı ateşe bırakarak çayımızın kaynamasını beklerken bir yandan da türkülerimizi söylerdik. Orada sınır yoktu. Duygulu anlar ve güçlü yoğunlaşmalar yaşanırdı. Bu duyguların tarifi zordur. Anlatırken o günler gözümde canlanıyor. Türkü söyleme faslı Serhat arkadaş ile başlardı.

Serhat arkadaşın böyle öncü bir rolü vardı. Yaşamın her alanında böyleydi. Bu nedenledir ki onun yokluğundan dolayı yüreğimde hep bir boşluk hissederim. Bunu boşu boşuna oluşmuş bir boşluk anlamında söylemiyorum elbette. Yeri kolay doldurulamayacak türden bir boşluktan söz ediyorum. Bu boşluk onu şehit eden sisteme, düşmana karşı kin ve hırsla dolmamı sağlıyor. Bu boşluk ancak böyle doldurulabilir. Onun şehadetinin ardından yoldaşlık anlayışımı daha bir geliştirmeyi esas aldım. Çünkü Serhat arkadaş bir ölçüydü. Onu böyle tanıdım.

Serhat arkadaşla bir anımızı anlatayım. 2007 yılı sonbaharının ilk ayında bir eyleme gidiyorduk. Sınırı keserek kuzeye geçecek ve eylemimizi yapacaktık. Geceleyin yol alıyorduk. Çok karanlık olduğu için yolu şaşırdık. Önümüzü bile göremiyorduk. İlerleyen saatlerde çıkan ay ışığı etrafı biraz aydınlattığında patikanın aşağısına indiğimizi anladık. Patikaya çıktık. Beş dakika yürüdükten sonra bir yılan beni soktu. Yanımızda çok genç bir arkadaş vardı ve yılanlardan çok korkuyordu. Bu nedenle bir türlü yanaşamadı yılana. Kalkıp bir ateş yaktı. Yaktığı ateş bir anda yangına dönüştü. Tam olarak Türkiye, İran, Irak sınır üçgenindeydik. Yangını gören karakollardaki Türk ve İran askerleri bizim olduğumuzu anlayarak havan ve top ateşine başladılar. Beni yılan sokmuş olduğu için Serhat arkadaş koltuğumdan omuzladı beni ve geri dönüş yolunu tuttuk. Bir süre öylece yürüdükten sonra onun çok yorulduğunu fark ettim. Yine de yoldaşına olan bağlılığı nedeniyle iradesine müthiş derecede yüklenmekteydi. Onu daha fazla zorlamak istemiyordum. O da beni orada yalnız bırakmak istemiyordu. Beni yavaş yavaş sağlam bir alana doğru götürüyordu. Hava soğuk olmasına karşın alnından ter atmıştı. Sonra beni sırtladı. Sırtının da terlediğini fark ettim. Bu duruma daha fazla dayanamadım ve beni orada bırakarak gitmesini söyledim. “Olmaz Hawar arkadaş! Ya birlikte gideceğiz ya da hiçbirimiz buradan gitmeyecek.” diyerek beni bırakmamakta kararlı olduğunu gösterdi. Dört saate yakın beni taşıdı. Zehirlenme tehlikesine karşı ayağımı bağlamıştım, jiletle sokulan yeri kesmiştik ve arkadaşlar zehri emerek tükürmüşlerdi. Dişleri çürümüş olanların bunu yapmasının onların da zehirlenmesine yol açacağını bildiğimizden ağzında çok sayıda çürük diş bulunan Serhat arkadaşın bu işlemi yapmasına izin vermek istemedik. Ama o bunu bile yaptı. Bu durum ona daha çok bağlanmam sonucunu getirdi.

Dört saat sonra sağlam bir yere ulaşmıştık. Serhat arkadaş beni usulca bıraktı. Bayağı acı çekiyordum. Serhat arkadaş bunu görünce bir annenin çocuğunu kucaklayıp öpmesi ya da onun için gözyaşı dökmesi gibi yaptı. Yüzümü öpüyor, yüzünü yüzüme vuruyor, beni kucaklıyordu. “Tamam, heval Hawar, bir şey kalmadı, az kaldı.” sözleriyle beni ayakta tutmaya çalışıyordu. Çok acı çektiğim için biraz bilinç kaybı da yaşıyordum. Aklıma yalnızca Serhat arkadaşın bu yaklaşımları geliyordu. Ne yaptığımın ise farkında değildim. Serhat arkadaş benim için bu fedakârlıkları yaptı. Birkaç saat sonra bir katır bularak getirdi ve beni o katıra bindirerek hastaneye götürdü. Beni yoldaşlara teslim ettikten sonra yerine döndü.

Serhat arkadaş sonraki yıllarda Erzurum eyaletine gitti. Onun bu dönemini bir yoldaşının anlattıklarından aktarmak istiyorum:

Fırat arkadaş burada hızla gelişti ve bölge komutanı düzeyinde görev yürütmeye başladı. Denetiminde 10-12 yoldaş bulunuyordu. Örgütsel ve ideolojik anlamda belli bir düzey kazanmıştı. Yapısına güç ve destek verme, geliştirme, yardım sunma konularında güçlü yoğunlaşmalara girmişti. Düşman üzerine de önemli bir yoğunlaşması vardı. Temel hedefi düşmanı vurmak, eylem yapmaktı. Arkadaşların ondan yana herhangi bir şikâyet belirttiklerine tanık olmadım. Yanındaki yoldaşlarla ilgilenir, perspektif verir, yönlendirir ve harekete geçirirdi. Onların sorunlarıyla uğraşıp aşmalarına yardımcı olurdu. Eleştirilerini bu çerçevede sunar, gerektiğinde öz eleştirisini de vermesini bilirdi.

İlk kez bölük komutanlığına atanmıştı. İş yapma konusunda oldukça istekliydi. Bu nedenle de arkadaşların görev için en uygun bulduğu arkadaşlardan birisiydi. Örgütün yükünü en iyi omuzlayabilecek arkadaşlardan birisiydi. Üzerine düşen rol ve görevleri yerine getirdi.

Erzurum daha önce önemli kayıplarımızın yaşandığı bir eyalettir. Bu Serhat arkadaşın içinde derin bir yara açmıştı. Hep şunu söylerdi, “Şehit düşen yoldaşlarımızın intikamını almalıyız.” Yerinde durmazdı bu nedenle de. Dürbünü ve telsizi elinden düşmezdi. Keşif ve istihbarat peşinde koştururdu. Planlarını “Bir ay içerisinde üç ya da dört eylem çıkarabilirsem iyidir, bunun için de durmamam gerekiyor, hedef ve amacım budur, yerimizde durmamalı, hep düşman üzerine yoğunlaşmalıyız, bunun dışında hiçbir şey düşünmemeliyim.” sözleriyle dile getirirdi. Böyle bir çabasının olduğu da gözler önündeydi.

Yaşama katılımındaki duruşu da böyleydi. Bir komutan olarak yaptığı işlere, gösterdiği katılıma baktığımızda çoğu zaman kendimizden utandığımız olurdu. Doğallık vardı onda. Ona bir şey söylenmeden kendisi yapardı. Yanındaki arkadaşları da çalışmaya sevk etme gücü vardı.

Bir dönem sonra bölge komutanlığına atandı ve Yayladere bölgesinin sorumlusu oldu. Onun denetiminde kadınlı erkekli 10-12 arkadaş bulunmaktaydı. Önemli bir sorun yaşanmadı o dönemde o alanda. Birbirini kabul etmeme gibi yaklaşımlar çıkmadı. Onun şahsında örgütsel bir yaklaşım gördüğümü söylemeliyim. Çoğu arkadaşta işlerini erteleme, zamana yayma gibi sorunlar görülür. Serhat arkadaş bir planlama yaptığında anında pratiğe geçirir ve günlük olarak denetlerdi. Sıradan, boş ver mantığıyla yaklaşmazdı. Bu tür yaklaşımları da reddederdi. “Bizden bu eyalette istenen eylem yapmamızdır” derdi. Olanaklar ölçüsünde siyasal gelişmeleri izlerdi. Bir radyosu vardı, neredeyse günün yirmi dört saati o radyosu açıktı ve gelişmeleri öğrenmeye çalışırdı. “Düşmanın yönelimlerini boşa çıkarmalıyız, biraz daha güçlenip düşmanı yenebilirsek onu önderliğe muhtaç hale getiririz.” diyerek gelişmelere ne kadar duyarlı olduğunu gösterirdi. O süreçte önderlikle görüşmeler kesilmişti. Önderliğin koşullarının düzeltilip iyileştirilmesi için kampanyalar yürütülüyordu. İşte Serhat arkadaş da kendi cephesinden yapılabilecekler üzerine yoğunlaşıyordu. Yanı sıra Serhat arkadaşın belli bir birikimi vardı, öyle bilinçsiz birisi değildi. Neyin ne olduğunu seçebilirdi. Anlama kapasitesi yüksekti. Yaşamı rotaya koymak için de çaba sergilerdi.

Şahadeti şöyle oldu. Bir dönemdir çok sayıda yoldaşımız şehit olmuştu. Örgüt eylem istiyordu. Hepimizdeki gibi Serhat arkadaş da eylem çıkarma çabasındaydı. Bir dönem genel bir sessizlik olmuştu. Eyalet çapında fazla eylem çıkarılamamıştı. Serhat arkadaş bu durumu gururuna yediremiyor “Durmak bize haramdır, zamanımızı iyi değerlendirmeliyiz, bu anlar kolay ele geçmez.” diyerek bir arayış içerisinde gösteriyordu. Bunların sonucunda bir keşif yaptı. Keşfin sonrasında bir eylem de oldu. Eylemde iki düşman askerini öldürürler arkadaşlar. Üç erkek ve iki kadın olmak üzere beş yoldaş gitmiştir o eyleme. Düşman mevziilerini ağır silahlarla vururlar. İki mevziiyi hedef alırlar. Yanılmıyorsam her bir mevzide dört ya da beş asker bulunmaktadır. Serhat arkadaş roketatarla bir mevziinin yakınına sokulur ve mevziiyi düşürür. Orada bir asker ölür, bir diğeri de yaralanır. Arkadaşlar mevziinin üzerine giderler. Sağlam geri de dönerler. Aradan iki gün geçtikten sonra Serhat arkadaş yine eylem yapmaya gider. Çünkü yerinde durmaması gerektiğine inanıyordur. Bir köye gideceklerdir. Bazı insanlara ilişkin bilgiler vardır. Onların bilgi sızdırdığı düşünülmektedir. Bu nedenle onlarla konuşulup bu konu netliğe kavuşturulacaktır. Köy muhtarı da yapılan planlamanın kapsamına alınır. O gün gidip muhtarı almayı düşünmektedir arkadaşlar ve bu esasla giderler köye. Köye giden yol kesilir. Gelen aracın içindeki muhtarı alarak bir süre soruştururlar. Çevrede nöbetçiler tarafından güvenlik alınmıştır bu arada. Soruşturmanın ardından arkadaşlar belli konularda muhtarı uyararak salıverirler. Muhtara son şans verilir, bir daha olumsuz bir bilgi alınması halinde bağışlanmayacağı vurgulanır. İşlerini tamamlayan arkadaşlar noktalarına dönerler. Ertesi gün Serhat arkadaş aynı köye gider. Yanlış bilmiyorsam bu kez gidiş amaçları örgütsel bir iş nedeniyledir. Netleştirmeleri ve konuşmaları gereken bazı durumlar vardır. Önceki gidişlerinden sonra düşmana bilgi sızmıştır. Ama arkadaşların bundan haberi yoktur. Arkadaşlar yapmaları gereken işleri bir saat içinde hallederler. Beş arkadaş inmiştir köye. İşlerini bitirince de köyden çıkmak üzere harekete geçerler. Ama o arada düşman köyün etrafını sarmıştır. Tam köy çıkışında düşman güçleri arkadaşları taramaya başlar. Serhat arkadaş ve dört yoldaşı bu biçimde şehit olurlar.

Düşman aslında çok güçlü olduğu için yoldaşlarımızı şehit düşürmüyor. Bu olayda da bunu görebiliriz. Serhat arkadaş köye inerken insanları toplayıp biraz propaganda yapmayı hedeflemiştir.

Serhat arkadaş gelişmeye açıktı. Çalışmaları çoğu arkadaşınkinden daha iyi ve de başarılıydı. Hep başarıya odaklanırdı.”

Serhat arkadaş artık aramızda yaşamıyor. Onun yaratmak istediği yaşam ve mücadele amaçlarına layık olmak istiyorum. Bunları kendi açımdan hedef olarak belledim. Çünkü onda tükenmez bir yoldaşlık gördüm. Onun şahsında tüm şehit yoldaşların anılarının geleceğimizi aydınlatacağını belirtiyorum. Tüm çabam onların yarattığı bu yaşama sahip çıkmak ve bu temelde mücadele etmek olacağını belirtiyorum. Şehit yoldaşlarımıza ancak böyle layık olabiliriz.

Hawar Fırat Amargi