Sınırsız Mücadele Azmiyle Dolu Kısa Bir Yaşam Öyküsü

HPG Ana Karargâh Komutanlığı Akif Avrin yoldaşın şehadet haberini 24 Ağustos 2012 günü yaptığı açıklamayla şu şekilde duyurmuştu:

23 Ağustos günü saat 20.30 sularında Şemdinli ilçe merkezinde gerçekleştirilen eylemlerde 2 yoldaşımız şahadete ulaşmıştır. Doğu Kürdistan Makü doğumlu Akif arkadaşımız, Doğu Kürdistan’da gelişen direniş mücadelesini erkenden tanıyarak mücadele azmiyle dolu olan bir yoldaşımız olmuştur. Bu azim onu kısa zamanda gerilla saflarına yöneltecek ve capcanlı bir gerilla olarak tanınmasını sağlayacaktır.

Heyecan dolu olan Akif yoldaşımız canlı, atik ve girişken yapısıyla özgürlük savaşçıları arasındaki yerini kısa zamanda alarak, mücadelesine dört elle sarılmıştır. Onun bu sahiplenici özelliği, sorumlu bir militan kişiliği ortaya çıkarmıştır. Sorumluluk ise Akif yoldaş için an be an gerillalaşmayı sağlayarak mücadeleyi yükseltmek olmuştur. 23 Ağustos tarihinde geliştirilen Devrimci Harekâtımızda Cemşid yoldaş ile birlikte düşmana karşı direnerek ölümsüz kahramanlarımız arasında yerini almıştır.”

İran’ın Türkiye sınırdaş olduğu Doğu Kürdistan bölgesinde Azeri ve Kürt nüfusu birbirlerine fazla da karışmadan aynı topraklarda yaşarlar. Maku’dan Urmiye’ye kadar böyle bir çeşitliliği görmek olası. Köyler, şehirlerdeki mahalleler bellidir. Gözle görülen ya da görülemeyen sınırlar vardır ve kimse kimsenin sınırını aşmaz. Ticarete dayalı ilişkileri ise geçmişten bugüne süregelir. Diyelim ki kaçakçılık bayrak yarışlarını andırır. Kaçak malları şehirlerden getirenlerle sınırdan aşıranlar farklıdır. Sınıra yakın dağlık bölgelerde yaşayanlar çoğunlukla Kürtler iken, biraz daha içerlerde ve kent merkezlerinde Azeri yoğunluğu artmaya başlar. Buralarda tarihte değişik halkların yaşadığını da unutmamak gerekir. Ermeniler bu halklar arasındadır. Çok dağınık ve sınırlı sayılarda olmaları, ayrıca diğer halklar arasında önemli oranda erimişlikleri bu gerçeği değiştirmez.

İşte Akif Avrin yoldaş da Türkiye ve İran arasında ikiye ayrılmış Çaldıran ovasındaki bir köyde Ermeni kökenli bir ailenin on bir çocuğundan biri olarak dünyaya gözlerini açar. Yıllarca Kürtlerle iç içe yaşadıkları için kendilerini Kürt saymaktadırlar. Yokluk ve türlü sıkıntılar onları Xoy kentine sürükler. Bir Azeri mahallesine yerleşerek kendi emekleriyle yaşamaya çalışırlar. Yaşamın zorluklarıyla ve emekle erken yaşlarda tanışan Akif, bunlarla yüzleşmekten hiç çekinmez. Zor geçen çocukluk yıllarını aile sevgisi ve birliğiyle aşmaya çalışır.

Önder Apo’ya dönük uluslararası komploya en büyük tepkinin gösterildiği yerler arasında, sürpriz sayılabilecek biçimde Doğu Kürdistan’ın bu sınır bölgesinin olduğu anımsanır. Çok sayıda genç, beklenmedik kalkışmaların ardından gerilla saflarına akın etmişlerdir. Akif o zamanlar daha çocuktur. Ama gençlerin birer ikişer eksildiklerini anlamıştır. Günlerden bir gün bu gençlerden bazılarının cansız bedenlerine yapılanları görmesi bir dönüm noktası olmuştur. İnsanın insana vahşetini almaz kafası, lakin tarih canlıdır. İnsan toplumsallaştığı, tarihsel duyarlılıklarını koruduğu kadar insandır. Yeni toplumsallığı oluşturması gerekenler çoktan harekete geçmişlerdir. Ona gelecek güzel günlerden söz etmeleri Akif’in yüreğini çelmelerine yetecektir.

2010 yılında Xakurke alanında gerillalarla buluştuğu an, o artık her şeyiyle Kürt’tür. Gerillanın onun için ne anlam ifade ettiği sorusuna, “Kürt kurtuluşu, Kürt halkı” yanıtını vermesi, geleceğe dönük hedeflerini, “Azadiya Welat, Kürt mücadelesi” olarak tanımlaması bundandır.

Yeni savaşçı eğitimi sırasında Akif yoldaş yabancılık çektiği, çekinceli yaklaştığı ilk dönemin uyuşukluğunu çabuk atar. Yönetiminin ona ilişkin yargısı da istikrarsız olduğuna ilişkin ilk gözlemin ardından yüz seksen derece değişir. İstikrarsızlık belirlemesi ilk gözlemi yansıtmaktadır. Zaten böyle düşünen deneyimli gerillalar, yaşamda sorun çıkmamasıyla, ulaştıkları yargının çeliştiğini baştan anlamışlardır.

Sorun, Akif yoldaşın henüz ne yapacağını tam bilememesi, dili yeterli düzeyde anlamamasıdır. Eğitimden, HPG'de çalışma yürütebileceğine ilişkin bir tür güven mektubuyla ayrılan Akif yoldaşa ilişkin bilgilendirme şöyle yapılır: Yaşamda sorunu çıkmıyor. Gelişmek istiyor. Yanlış ve doğruları öğrenme isteği vardır. Geniştir. Tahrik olma özelliği yok. İddialı ve kararlıdır.” Elbette ilişkilerde seçicilik, eğitimde bazen kaytarma gibi rahat yaklaşımlarından dolayı eleştirildiği de olmuş. Bunların onun henüz genç ve zayıf oluşundan, utangaç yapısından ve örgütü tanımayışından kaynaklandığını gören yoldaşları ona destek vermişler. O da kararlılıkla aşmış bu sorunları. Baştan sona değişmeyense olgun duruşu, istekli ve olumlu katılımı, dürüstlüğü, saflığı, temizliği. Biraz da maceracılık…

Yeni savaşçı eğitiminin ardından gittiği Xınere alanında askeri güçlerde kalan Akif arkadaşın olumlanan duruşu burada da sürer. Her işe canla başla katılması, yaşadığı durumları, önüne koyduğu hedefleri ve önerilerini örgüte belli aralıklarla sunması, örgütsel olgunluğunun pekişmesine yorulur. Akif yoldaş ilk pratiğinden çıkardığı sonuçları ve gelecekten beklentilerini rapora dökerek bir an önce harekete geçmeye hazır olduğunu göstermek ister:

Tabur yaşamına her yönüyle katılımımı sağlama çabasında oldum.

Eğitim süreci eksik yönlerimi görmemde ve hangi düzeyde olduğumu anlamamda büyük etkiye sahip. Yeni savaşçılar sonrası direkt katıldığım tabur eğitimine başlarda kendimi fazla vermememden dolayı bir ilerleme yaşadığımı söyleyemem. Kürdistan tarihi dersinde komisyon ile yürüttüğüm tartışmalarda durumun farkına varıp bu eksikliğimi gidermeye çalıştım. Eğitimle, bende yüzeysel olan partiyi tanıma konusunda derinlikli bir kavrayış gelişti. Bireysel gelişimde yöntemsiz davrandığım ve gerekli görmediğim için bir sonuç aldığımı söyleyemem. Bu konudaki eleştirilerden sonra üzerinde durup doğru yaklaşım sergilemeye başladım.

Yoldaşlarla paylaşımlarım sadece şakalar ile kısıtlıydı. Moral verme amaçlı sergilediğim bu yaklaşımı, bir noktadan sonra örgütsel ölçüleri aşındırdığının farkına varıp özeleştirisel tutumla aşmaya çalıştım. Eleştiri ve özeleştirinin parti için önemini ise Cuma arkadaşın Parti Tarihi anlatımıyla anlayıp yaşamda bunu kendime esas aldım.

Önümüzdeki dönemin büyük bir katılım ile zafere ulaşacağının inancıyla, bütün çabamı bu yönde yoğunlaştırıp pratiğe geçireceğimi belirtiyorum.”

Akif yoldaş yukarıda da değindiğimiz gibi daha baştan istikrarlı ve kararlıdır. Zaten ondaki gelişmelerin fark edilmesi onu bir üst aşamaya taşırmanın ön koşuludur. Örgütün ona sunduğu eğitim olanağı iki yıllık sorunsuz ve gelişmeye hevesli katılımının meyvesidir. Gideceği, teknik ağırlıklı bir eğitimdir. Onun en büyük arzusu da elimizdeki teknik, savaş taktiklerimiz ve düşmanın savaş tekniği konusunda yetkinleşmektir. Defterine çok güzel resimler çizmesi bundandır: Silah, bomba resimleri. Böyle bir yeteneği de var Akif yoldaşımızın.

İki aylık eğitimden, silahlar konusunda arzuladığı düzeye ulaşmış olarak çıkar. Savaşma, düşmanı vurma istemi, yaşam sevgisi ve coşkusuyla birleşince öğrenilmeyecek şeyin olmadığını görmüştür. Şimdiye değin ona anlaşılmaz gelen şeyler, elinde birer oyuncağa dönüşmüş, düşmanın ürkütücü savaş makinelerinin insan yapısı olduğunu anladıktan sonra, yine bir insan tarafından rahatlıkla boşa çıkartılabileceklerini anlamıştır.

Özgüveni gelişen Akif yoldaş, sıradakinin savaş alanlarına gitmek olduğunu sezmiş ve önerisini bu temelde sunmuştur örgüte. Ondaki savaşma istemi, maceracılıkla da birleşince önünün alınması gerçekten zor olmuştur.

2012 yılının ortalarında eğitimden çıkıp yönünü örgütün belirlediği Şemzinan cephesine çevirir. Sarp dağlarla çevrili bu bölge, devrimci halk savaşı hamlesinin en hararetli anlarının yaşandığı alanlardandır. Her gün gerillalarca yol kontrolleri yapılmakta, karakollar vurulmakta, ilçelere girilmektedir. Akif yoldaş ayağının tozuyla bu ateşin arasına dalar, hiç tereddüt göstermeden çatışmalarda ve eylemlerde en öne saflarda yerini alır. Kanıtı mı? Temmuz sonunda eğitimden ayrılan Akif yoldaş aradan bir ay geçmeden Şemdinli ilçe merkezine yönelik eylemde şehit düştü.

Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Mücadele Yoldaşları