Çırav arkadaş bölük komutanımızdı. Onunla Xakurke alanında bir yıl kadar bir süreyle birlikte kaldık. Acı çekerek pişmiş bir insan görüntüsü vardı. Benim gördüğüm; acının yarattığı, bilinçle bezenmiş isyankâr bir yapıydı. Kendi şahsında çektiği acıdan yola çıkarak halkının acısına anlam vermiş, bir anlamda acısını halklaştırmıştı. Hep tartışma ve diyalog halinde olduğum ilgi çekici bu komutan yoldaş belleğimde böyle ve acılarının hesabını sormaya ant içmiş yapısıyla yer edindi.
Hem yetiştiği sisteme hem de aileye boyun eğmemiş; imha, inkâr siyasetini ve toplumu tek tipleştirmeyi kabul etmemiş. Partiyi tanımış, toplumun kurtuluşunun partiden geçtiğine inanmış ve küçük yaşta gerilla saflarına katılmış. İlk geldiğinde arkadaşları ve partiyi, düşünsel olarak, amaç olarak daha iyi anlamaya çalışmış. Önderliğin ideolojisinde derinleşmeyi esas almış. Bir süre Rojhılat çalışmalarında da kalmış.
Çırav arkadaşın İran rejimine karşı çözüm gücü olma yönündeki hareketimizin çabalarını ilgiyle izlediğini belirtebilirim. Bu yönlü adım atmanın arayışında olduğunu gördüm.
Orada çalışma da yürütmüş olduğundan sistem gerçeğini çok iyi tanımıştı. Fırsat olursa yine oralarda çalışmak istediğini dile getirirdi. Bunun nedeninin İran sistemini kırmak ve ona karşı daha aktif mücadele etmek olduğunu belirtirdi. HPG içinde görev yapmaya geldiği zaman da bunu hiç yadırgamadı. Erken uyum sağlamakta güçlük çekmeyeceğini, “Özgür düşünce alanlarına geldik, ona layık olalım ve ona göre de çalışalım.Dağ güzelliği içinde insan daha da güzelleşiyor, elimizdeki silahımızla daha da özgürleşiyoruz. Dağı daha çok sevmeliyiz. Eğer dağı sevmesek mücadeleden ve amaçtan uzaklaşırız” ifadelerindeki sorgulama ve kararlılık düzeyinden anladım.
Çırav arkadaş sessizliği ile tanınan bir arkadaştı. Arayışlarında söz konusu olansa keskinlikti. Onun yaşamdaki duruşundan, yaşam ölçülerine, ilkelerine yaklaşımından öğrenilecek çok şey vardı. Niçin emek verdiğini, neye hizmet ettiğini biliyordu. Düşmana karşı içinde her zaman büyük bir kin, öfke vardı. Niçin savaştığını biliyordu. Ne adım atacağını, halk için ne yapacağını sürekli olarak dile getiriyordu. “Kürt toplumunun kendi gerçeğini iyi tanımadığını partiye katıldıktan sonra fark ettik. Sistemin üzerimdeki tüm etkilerini öldürüp, ondan sonra adım atmalıyım. Gideceğim alanlardaki insanlarımıza sistemin gerçek yüzünü anlatmalıyım ve insanlarımızı sistemin etkisinden kurtarmalıyım.Kendimizi derinleştirip topluma cevap olalım. Partiyi anlayalım. Hem Ortadoğu zihniyetini değiştirelim hem de bir sarsıntı yaratalım” sözleri bu sessiz arkadaşın ne derinlikli yoğunlaşmalar yaşadığının belirtisiydi. İnsanın kendi özünü yakalaması ve ona göre de yaşaması gerektiğini söyleyen Çırav arkadaş, ağzından çıkan sözlerin gereğine göre hareket etmesini de bilen biriydi.
Önderliğin felsefesi, örgüt ideolojisi yönünden derin bir arkadaştı. Bilinçliydi. Yoğunlaşmasında bir kopukluk yoktu. Onu hep bir şeylere kafa yorarken gördüğümü hatırlıyorum. Bunlar yaşamsal, örgütsel ve askeri konulardı. Duruşundan bunu anlamak kolaydı. Örgütten aldıklarını hem kendisinde oturmak hem de arkadaşlara vermek istiyordu.
Bu sonda birbirimizden ayrıldığımızda bana; “Örgüt için yapacaklarını bilinçli yapmak gerekir. Örgüt için yaptıklarımız örgütün hizmetinde, çıkarına olmalı” demişti. Çırav arkadaş çevresindekileri eğitmek, bilincini onlara aşılamak istiyordu. Hiçbir zaman yaşamdan uzak durmazdı. Dünyası büyüktü. Küçük düşünmezdi.
Doğrusu, Çırav arkadaşı dile getirmekte zorlanıyorum. O her yanıyla fedai ruhu kişiliğinde oturtmuş bir arkadaştı. Şehit düştüğü için söylemiyorum. Her zaman çok alçakgönüllüydü; kolay kolay kimsenin kalbini kırmazdı. Kimseye kırılmazdı.
Fiziksel anlamda biraz yıprandığı için bazı zorlanmaları vardı ama bir gün bile kendisini geriye çekmedi. ‘Yapamam, yapmam, bilmiyorum’ gibi bahanelere onda kesinlikle yer yoktu. Bu gibi arkadaşların emeklerine sahip çıkmak gerekir.
Rojhılat çalışmaları ve diğer çalışmalar sırasında hep aktif pratik sahalarda yer alan Çırav arkadaşın savaşçılık yanları gelişmişti. Kendi ayakları üzerinde durabilen biriydi. Eylemlere katılmış, yanında yoldaşları şehit düşmüştü. Bu onda yoldaşlarına karşı ayrı bir bağlılık oluşturmuştu. Onun için; kendi emeğiyle, bileğinin gücüyle ve yetenekleriyle bir yerlere gelmiş birisi tanımını kullanabilirim. On parmağında on hüner vardı desem yeridir.
Sanatsal ve edebi anlamda gelişkindi. Okul okumuş olmanın etkisiyle de olacak, güzel şiirler ve yazılar yazardı. Şiir ve yazılarında çoğunlukla şehit arkadaşları işler, önderliğe ve yaşamsal konulara ilişkin içinden geçenleri güzel bir dille kâğıda aktarırdı. Yazılarında önderliğe ve yoldaşlarına olan sevgisinin yanında düşmana olan kinini görmek zor değildi.
Ayrıca teknikle uğraşmayı çok severdi. Bozuk araç ve gereçleri, silahları onarmak onda hobi haline gelmişti. Bir yandan da “Eğer bunları yapmasam yaşamın ne anlamı olacak” diyerek yapılan her işi yaşama olan bağlılıkla ilintilendirirdi. Çırav arkadaş bu yeteneklerini kendisine saklamaz, o anda yanında hangi arkadaş varsa öğretmeye çalışırdı.
Birçok örgüt eğitiminden geçen Çırav arkadaşın olduğu yerde birlik havası vardı. Kendisini ve çevresini güçlü örgütlüyordu. Zamanının çoğunu yeni arkadaşlarla ilgilenmekle geçirirdi. Çevresini toparlayandı. Örgütten aldıklarını arkadaşlarıyla paylaşmak, yeteneklerini örgütün hizmetine sunmak onda yaşamsal bir ilkeydi.
Çırav arkadaşın “2012 yılını Önderliğin özgürlük yılına çevirelim” sözleri onun dördüncü stratejik hamle döneminin çizgisinde yürüdüğünün kanıtıydı. Hamleye en yüksek düzeyde katılım gösterdi. Sürekli olarak fedai eylem önerisi yapıyordu. “Sınır karakollarını ortadan kaldıralım ve sınırları da bitirelim” diyerek taktik ve tarz üzerine önemli yoğunlaşmaları olduğunu gösteren Çırav arkadaş “Eylemlere fedaice gitmeliyiz” şeklinde dile gelen kararlılığıyla, devrimci halk savaşına hazırlık düzeyini herkese göstermişti. Üst üste fedai eylem önerileri sunuyordu. Buna gerçekten de hazırlıklıydı. Bir yerde arkadaşlar şehit düştüğünde onların yolundan gitmemiz gerektiğini söylerdi. Her zaman şehitlerin intikamı için yaşayacağını ve mücadele edeceğini dile getirirdi. Eylemlere intikam ruhuyla gidiyor ve intikam da alıyordu.
Şemzinan hamlesi kapsamında Şehidan alanına geçen Çırav arkadaş birkaç eylem de yaptı. Bu eylemlerin sonuncusu olan Şemzinan ilçesi sınırlarındaki Haruna karakoluna yönelik eylem, onun şehit düştüğü ama her yanıyla doruk noktasına ulaştığı bir eylem olarak belleklerde yer edindi.
Çırav arkadaş eyleme, ‘karakolu temizlemeden çıkmama’ parolasıyla hazırlandı. Yoldaşlarının haklı kaygıları karşısında fedai ruhunun ölmek için değil, yaşamak için olduğunu söyleyerek onlara umut verdi. Diğer yandan hiçbir kaygısı yoktu. Başarılması gereken temel hedefler vardı. Bu tarz eylemlerle sürece gereken cevapların verilmesi gerekiyordu.
Çırav arkadaş güçlü örgütlediği bilincini ve ruhunu saldırı kol komutanı olarak yer aldığı eylemde yoldaşlarına pay etmişti. O ruh düşmanı korkuya boğdu. Bu korku onlara yetti. Oradaki her bir arkadaşın ne değerde olduğunu tüm dünyaya göstermesi açısından da ayrı bir anlamı oldu onların eyleminin.
Karakola planlandığı gibi girdiler. Gereken sonucu aldıktan sonra çıkmaları yönünde arkadaşların talimat vermesine karşın Çırav arkadaş başta vermiş olduğu sözleri anımsattı. Karakolu tümden temizlemeden çıkmamaya yeminliydi. Yanındaki yoldaşlarıyla birlikte bu uğurda çarpışırken şehit düştü.
Sessizliği yaşamın güzelliğini olduğu kadar onun yaşama bağlılığını ifade ediyordu. Şehit düştüğü zaman haykırdığı “Be Serok Jiyan Nabe” sloganları yoldaşlarına ve halkına sessizlikten ses, yeni bir yaşam yaratmanın adıydı.
MÜCADELE YOLDAŞLARI