AGİTLER DİYARI

sehit agit_yusuf_akdariBatman’da doğup büyüyen Agit yoldaş emekle ve Kürtlükle yoğrulmuş bu kentin tam da bu yüzden PKK hareketiyle erken tanıştığı yıllarda yaşama merhaba der.Kürtlük bilincini çabuk edinen Agit arkadaş fazla zaman kaybetmeden 1996 yılında daha on altı yaşındayken gerilla saflarına katılır.

Gerillacılıkta ilk deneyimini Mardin alanında başarıyla yerine getiren Agit yoldaş, çalışkanlığı, fedakârlığı, dürüst ve temiz yoldaşlığının yanında üstün duyarlılığıyla yoldaşlarında umut yaratır.1999 yılındaki gerillanın kapsamlı geri çekilmesiyle birlikte Kandil alanına gelen Agit yoldaş,pratik deneyimlerini örgütün merkezinde gördüğü eğitimler karşısındatarttıktan sonra yeniden pratiğe atılma kararlılığıyla dolar. Sonrası 1 Haziran 2004 atılımı çerçevesinde var gücüyle her çalışmaya katkı sunmaktır. Onun yaşamının dopdolu geçen bu kesitini birlikte kaldığı yoldaşlarının gözlemlerine başvurarak anlamaya çalıştık.

Agit arkadaşın yurtseverlik duygularının güçlülüğünü daha onunla tanıştığı 1998 yılında fark ettiğini söyleyen bir yoldaşı sonraki yıllarda aralıklarla da olsa onu gördüğünü ve daha pek çok olumlu yanını keşfettiğini belirtiyor:

“2004-2005 yıllarında onunla Botan sahasında çalışma yürüttük.

O dönemde Agit arkadaş halk çalışması yürüttüğünden, çoğu zamanını halkın içinde geçirirdi. Arkadaşlar için gerekli altyapı ihtiyaçlarını karşılamak onun görevleri arasındaydı. Bu işleri yaparken Agit arkadaşın halkla bütünleştiğini rahatlıkla söyleyebilirim. O doksanlı yıllarda katılmış oldukça eski bir arkadaştı. Toplum ahlakına göre davranmasını iyi bilirdi.

Bir gün olsun örgütün önüne koyduğu hiçbir göreve hayır demedi. Kerboran gibi bir yerde çalışmaktaydı, Dicle nehrinin kıyısındaki köylerde. Üslenme için gerekli ihtiyaçları karşılamak için cephe çalışmasıydı yaptığı. İyi bir yüzücüydü. Böyle olmasa o suyun kenarında her an tehlikelerle karşılaşma durumu olabilirdi.

O alanda halk çalışması yürüten birimin sorumlusuydu.

Çalışmalarında hep başarı vardı. Örgüt değerlerine sahip çıkmaya çalıştı. İşlerini duyarlılıkla yapar, bir işi yapmaya, enine boyuna düşündükten sonra karar verirdi. Yaşamın her anında sorgulama ve yoğunlaşma içerisindeydi.”

Agit arkadaş çatışma ve eylemlerdeiki kez yaralanır. 2008 yılındaki yarası ağır olduğundan tedavi görmesi gerekir. Bu nedenle de güney sahasına çekilir. Tedavisini tamamlayan Agit arkadaşın pratikten uzakta kalmaya niyeti yoktur:

“Agit arkadaş 2008 yılında Haftanin’e gelerek bir kış orada kaldı. Yaralanmıştı. Tedavisini gördü. Mardin’e gitmek için hazırlanıyordu. Orada çalışma yürütecek onun gibi arkadaşlara ihtiyaç vardı. O bu gerekliliği görerek önerisini yaptı. Bu temelde 2009 yılındaKerboran tarafına gitti. Onun adı o alanla özdeşleşmişti artık. Orayı çok iyi bildiğinden bizim gözümüzdeo alanın bir parçası haline gelmişti. 2010 yılında Gabar alanına geçti. Gabar alanına karşı da ayrı bir sevgisi vardı.”

Kişisel özellikleriyle olduğu kadar kültürel anlamdaki duyarlılıklarıyla da ilgi kaynağı olan Agit arkadaşın Kürtçe konuşulmasına dönük çabasını da aynı yoldaşı şöyle anlatıyor:

“Kürtlük duyguları bakımından güçlüydü. Batmanlı idi. Bazen Batman’dan gelen insanları gördüğünü, onların Kürtçe konuşmuyor olmalarına çok üzüldüğünü belirtirdi. Ona göre bu, düşmanın kültürümüze dönük gerçekleştirdiği politikaların bir sonucuydu. Yeni savaşçı katılım işlerini de organize ettiğinden toplumun durumunu daha iyi gözlemleme olanağına sahipti. Temel eleştirisi gençlerin Kürtçe sorulara Türkçe yanıtlar vermesine yönelik idi. Batmanlıların neredeyse Kürtlüklerinden utanır hale geldiğini ifade ederken kendisini kültürünü kaybetmemiş olarak tanımlar ve bununla övünürdü. Bu nedenle kendisine Batmanlı değil Botanlı veya Gabarlı denmesini isterdi. Halkın bu durumundan dolayı sorgulama içerisindeydi.Halkla toplantılar yaptığında Kürtçe konuşmanın önemini sıklıkla vurgulardı. On yıl okul okumuş olmasına karşın kendisiyle Türkçe konuşanlara verdiği yanıt da tam buna göreydi; ‘Anlamıyorum.’

Devlet için hizmet yapılmaması gerektiğini onlara aşılamaya çalışırdı. Toplumdaki bozulmanın, hep devlet kaynaklı olduğunu insanlara kavratmayı temel yaşamsal görevlerden birisi olarak bellemişti.

Agit arkadaşın şakacı bir mizacı vardı. Oradaki insanlarla o kadar içli dışlı olmuştu ki neredeyse doğan çocuklarına kendisinin ad takmasını istedikleri esprisini yapardı. Hatta çalışma yürüttüğü köylerdeki çocukların hepsinin adlarını Agit yapacağını söylerdi. Böylece hem kendi adının sonsuza kadar yaşayacağını, hem de bir kültürün yaşatılacağını söylerdi. Ona göre oralardakierkek çocuklarının adları Agit Gabar, kız çocuklarının adları da Dicle olmalıydı.”

Agit arkadaşın yalnızca kültürel ve kimliğe dönük kaygılar beslemediğini, Önder Apo felsefesi temelinde biçimlenen ekolojik toplum yaklaşımını da bakış açısının odağına yerleştirdiğini, ayrıca kaldığı alanlarla arasında anlaşılmaz bir bağ kurulduğunu anlatan yoldaşısözlerini şöyle sürdürüyor:

“Ömrünün çoğu Botan çevresinde geçmişti; Gabar, Kerboran, Mava hatlarında. O oraların bir değeriydi artık. Hasankeyf konusunda duyarlıydı. Devletin orasını bilerek yok ettiğini düşünürdü.”

Uzun yıllar halk çalışmalarında bulunan Agit yoldaşın halka olan yaklaşımı, onlarla olumlu diyalogları her zaman beğeni toplamıştır. Kime nasıl yaklaşacağını çok iyi bilen Agit yoldaş, yoldaşlarının olduğu kadar halkın da yüreğinde büyük bir yer açmıştır kendisine. Basit kurnazlıklara, yoldaşlarını yanıltmaya hiç yeltenmemesi dürüstlüğünden ileri gelmektedir. Tersinden yoldaşları için her tür fedakârlığı yapmaya hazır oluşu ona duyulan güvenin boyutlarını genişletmiştir. Bunun yanında kolay oyuna gelmeyen, kandırılamayan yapısıyla halk çalışmalarındauzun yıllar tutunmasını bilmiştir:

“Agit arkadaş fedakâr olduğu kadar dürüst, yoldaşına bağlı bir insandı. Dış görünüşü itibarıyla kendisini pek eğitmiş, gelişkin biri olarak göstermezdi. Ama yaşamı ve yoldaşlığı bu görüntüsünü yanlış yorumladığınızı fark ettirirdi. Köylü görünümünün altında ayrı bir cevher yatıyordu. İşlerinin ciddiyetinin bilincindeydi. Arkadaşlar onunla çok şakalaşırlardı; adını bile Agit Kayseri yapmışlardı. Kimse onun bir komplo ile şehit düşeceğine inanmazdı. Ona Kayserili lakabı takılmasının nedeni erken kandırılamamasındandı. Mardin’de kuryelik yapma, buna uygun hareket tarzı tutturma zahmetli bir iştir. Bu işi yapan her arkadaş pusulara düşerdi. Ama Agit arkadaşın pusulara düştüğü fazla görülmemiştir. Duyarlı ve dikkatliydi.”

Agit arkadaşa ilişkin bu yorumları yapan bir başka yoldaşı ise sözlerini şöyle sürdürüyor.

“Oldukça doğaldı. İnsanları bu yanıyla etkilerdi. Onun yanında yaşamayı herkes isterdi. Yıllardır örgüt saflarında olmasına ve zorlu alanlarda kalmış olmasına rağmen fazlasıyla mütevazıydı. Bunu bir sermaye olarak değerlendirmez, çıkar sağlama peşinde koşmazdı.

Bir yanlışınızı görse eleştirirdi. Darbe almaya açık yanları, zayıflıkları görüp uyarırdı. Pusuya düşmeyeceği, komplolara gelmeyeceği konusunda kendisine fazlasıyla güvenirdi. Çok sayıda özelliğini sayabiliriz ama önde gelenlerine değindim. Ondaki fedailik diğer şehitlerimizinkine benzerdi. Bu PKK ruhundan bağımsız da değildir. Fedai bir kişiliği dile getirmek de çok zordur.”

Onun üst düzeydeki duyarlılıklarını ve sorumluluk bilincini bir başka yoldaşıayrıntılarıyla dile getiriyor:

“Bazen, eğer Gabar alanında kurnaz bir arkadaş varsa o da Agit arkadaştır diyorduk. Kendini gizlemede, kendini korumada, tedbir almada çok duyarlı ve dikkatli bir arkadaştı. Gözü kulağı açıktı, kuşlar kadar hassastı. Görevli olsun ya da olmasın devrimci sorumlulukla yaklaşırdı. Noktaya gelen izleri siler, parlayan ve görüntü verebilecek olan şeyleri ortadan kaldırırdı. Ateş duman çıkarıyorsauzaktan seslenmez, gidip kendisi müdahale ederdi. Kış mevsiminde havanın açık olduğu günlerde,daha duyarlı yaklaşacağını öngörerek gönüllü nöbetçilik yapardı. Pratikte gerillanın yürüyüş kurallarını ve diğer tüm kurallarını uygulardı. Günde birkaç kez keşif yapardı. Çoğu zaman bir saat süreyle elinden dürbünü düşürmeden çevreyi gözetlerdi.”

Agit arkadaşın emekçi, pratikçi yapısına olan hayranlığını sıklıkla vurguladıktan sonra sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çalışmadan edemezdi. Bir gün noktada kalsaydı ikinci günü rahatsız olurdu. O gün planlanmış bir çalışma yoksa bile kendisine bir iş çıkararak gezmeye,keşfe ya da avlanmaya giderdi.”

Agit arkadaşın eleştirilen bir yanının olduğunu da eklerken bunu şu şekildeaçıklıyor:“Son yıllarda Agit arkadaş ‘Ne olursa olsun kişiliğimde gelişme yaratmam gerekiyor.’ diyerek kendisine yüklenmeye başladı.Özellikle 2010-2011 kış eğitiminde önemli bir yoğunlaşma yaşamaya başladı. Tüm boş zamanlarını kitap okuyarak geçirir olmuştu.Öyle ki gözlerini bozacağı kaygısı yaşamaya başlayan arkadaşlar ona okumaları biraz azaltması gerektiğini söylemeye başladılar. Gözlük kullanarak gereken önlemi aldığını belirtirdi.”

2011 yılı pratiği için Agit arkadaşın çalışma yürütmesi öngörülen alan Şırnak İdil bölgesinde bulunan Cehennem Deresi bölgesidir. Orayı en iyi tanıyan arkadaştır. O, Gabar alanında kalmak istese de yoldaşlarının örgüt gereksinimleri çerçevesinde öngördükleri bu görevlendirmeyi geri çevirmez ve o alanasorumlu düzeyde gider. Yıllarca aynı alanda kalmış olmanın getirdiği değişiklik beklentisini ve Gabar sevdasını bir kenara bırakarak, kış eğitiminden çıkardığı sonuçlar çerçevesinde örgütü esas alması yönündeki içinden yükselen sese kulak vermiştir.Gerillacılık pratiğinin bu en sonuç alıcı döneminde düşmanı oldukça zor durumda bırakan Agit yoldaş bir komplo sonucunda şehit düşer. Onun şehadeti ve etkileri yoldaşlarınca şöyle yorumlanıyor:

“Agit arkadaş Cehennem Deresinde bir komplo sonucunda şehit düştü. Şehadeti bizi zorladı. Duyarlılığından dolayı ona bir şey olmayacağını düşünürdük. Onun şehadetinin ardından gerçekten de çalışma yürüttüğü çevreden onlarca Agit katıldı. Çünkü o halkın değerleriyle bütünleşmesini bilmişti.

Agit yoldaşın ve tüm şehit yoldaşların intikamlarını alma sözünü veriyorum.”

Mücadele Yoldaşları