DOLU DOLU BİR YAŞAM

Untitled-Scanned-352012 yılı Devrimci Halk Savaşı temelinde önemli bir mücadelenin yürütüldüğü, PKK hareketi ve Kürt halkının özgürlüğü bağlamında kilit önemdegelişmelerin yaşandığı bir yıl olarak tarihe işlenmiştir. Bu yıl yaşanan gelişmelerin önemi sonraki yıllarda mutlaka daha da iyi anlaşılacaktır. Yanı sıra çok önemli değerlerin de bedel olarak verildiği ve hayatımızdan eksildiği bir yıl olarak aynı tarihe ayrıca işlenecektir. Bu önemli, çok önemli değerlerden bir tanesi de özgürlük mücadelesine yıllarını adamış, savaşın en zorlu yıllarını en uzak ve ücra alanlarda, türlü sıkıntı ve yokluklarla geçiren Renas Amed (Mehmet Biçecek) yoldaştır. O mücadele etmeyi sıfırdan ve bu yokluklar, zorluklar ortamında,diyebiliriz ki dişiyle, tırnağıyla kazıyarak öğrenmiştir.

Renas yoldaş 1973 yılında Amed’in Silvan ilçesine bağlı Sılake köyünde yurtsever bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Lise 1’e kadar okul okuyan Renas arkadaş,  Özgürlük Hareketini 1990’lı yıllarda tanır ve ilgi duymaya başlar. Gelişen serhıldanlardan etkilenerek 1992 yılında PKK saflarına katılır. Başta Erzurum olmak üzereAmed, Kandil, Xakurke ve Zagros alanlarında mücadele yürütür.

21 yılını mücadeleye aktif bir şekilde katılarak geçiren Renas arkadaş, 31 Aralık 2012 tarihinde Lice-Genç-Hene kırsalında bulunan Çemalik köyü yakınlarında Türk ordusunun imha operasyonunda girdiği çatışmada 9 arkadaşı ile birlikte şehit düştü. Bu 21 yıllık mücadele sürecinin değişik kesitlerinde onun yanında bulunmuş yoldaşları Renas arkadaşa ilişkin pek çok şey söylediler.

İşte onunla kalmış bir yoldaşının sözleriyle Renas arkadaş. Onun nasıl dur durak bilmeden savaş sahalarında yer almak istediğinden söz ediyor. Yoldaşına göre Renas arkadaş için tek mola eğitim devreleri:“Oldukça eski bir arkadaştı. 21 yılını pratik alanlarda mücadele ederek geçirmişti.

Her şeyden önce, bir yaşam olacaksa ölçülü bir yaşam olması gerektiğini çok iyi biliyordu. Mücadelesi her zaman ölçüler üzerineydi. Arkadaşlar arasında ideolojik ölçüler oturtmak istiyordu. Bu duruşu da bir tarz haline getirme arzusundaydı. İşte, kendisi dezaten ölçüler çerçevesinde hareket ediyordu.

Renas arkadaş eğitime katılımda, arkadaşlık ilişkilerinde, yaşama katılım noktasında büyük bir emeğin ve isteğin sahibiydi. Her zaman ve en çok önem buna önem verirdi. Yine yoldaşlarını eğitime ilgili yaklaşma doğrultusunda teşvik etme çabasındaydı.  “Bakın ben de eğitime katılıyorum. Eğer ben katılmasam siz de katılmayın.”diyerek de öncülük yapma konusunda her şeyi yapmaya hazır olduğunu ifade ederdi.

Zorlu mücadele yılları Renas yoldaşa yalnızca deneyim, olgunluk, emek, sevgi, saygı kazandırmamış, onu birçok hastalığın da sahibi yapmıştı. Evet, soğukta, karda uyumak, bazen aç, bazen tok yaşamak, yağmurda yürümek onun var olan iradesini müthiş geliştirmişti ama fiziksel anlamda da yıpratmıştı. Benzer şekilde yoldaşlarının şehadetlerine tanıklık etmek, kimi zaman ihanetler görmek onun kinini bilemiş ama çok duygusallaştırmıştı. Tüm bunlara rağmen kendisini hiçbir zaman yaşamdan ve örgüt çalışmalarından geriye vermedi.

 Renas arkadaşla eğitim devresi bittikten sonra birlikte hastaneye, Kandil’e gittik. O günlerdeısrarla yeniden kuzeye, bu kez Amed’e gitmek istediğini dile getiriyordu. Renas arkadaş için pratik alanların dışında kalmak, düşüncesine bile katlanılamaz bir durumdu. Hastanede Renas arkadaşın tahlilleri yapıldı. 10’a yakın hastalık ortaya çıktı. Doktorun ona önerisi şuydu: “Biraz istirahat etmen gerekir. Bir süreliğine zorluğun olmadığı yerlerde kalır, zorluklardan biraz uzak durursan en azından sendeki hastalıklar azalır. Bazı hastalıkların iyileşmesi için böyle bir zamana ve koşullara ihtiyaç var.”

Ona, “Renas arkadaş neyin var?” diye sorduğumuzdaverdiği yanıt şuydu: “Hiçbir şeyim yok. Doktor 10’a yakın hastalığımı sıraladı. Eğer o kadar hastalığım olsa şuanda yaşamamam gerekirdi. Ne olursa olsun ben bu kadar hastalıklarımın olduğunu örgüt yönetimine söylemeyeceğim. Eğer söylersem beni Amed’e göndermezler.”

Gerçekten de büyük bir içtenlikle, “En onurlu, kıymetli olan davranış, savaş alanlarında yer almaktır.” şeklinde bir yaklaşımın içerisindeydi.

Ve şunu da söyledi; “Bu ilaçların belki hepsini kullanmayacağım. Zaten kullanamam.” Doktor da ona çok ilaç vermişti.

Renas arkadaş, “Ne olursa olsun Amed’e gideceğim.” diyordu. İnanıyorum ki ilaçlarını kullanmadı ve bu hastalıklarlaAmed alanına gitti.”

 

Bir başka yoldaşının söyledikleri de öncekinden farksız. Sıradaki, Renas arkadaşın, bir kuzey dönüşü birkaç yılını geçirdiği Zagros alanında onun komutasında kalmış bir yoldaşı. Daha çok onun komuta tarzına, ideolojik-politik kimlik kazanma çabasına ve elde ettiği başarıya odaklı:“Böyle öncü bir yoldaşı anlatmak güç bir iştir. Onu 2008 yılında Zagros alanında tanıdım. Renas arkadaş bulunduğumuz alanda bölge komutanıydı. Gerillacılık yaşamının büyük bölümünü Erzurum, Amed gibi alanlarda geçirdi. 1992 yılında Amed eyaletinden parti saflarına katılmış olduğunu orada öğrendim.

O her dönem Apocu ruhu, yoldaşlık ruhunu, fedailik ruhunu kendisine yedirmiş bir kişiliğe sahipti. Dönemin ruhunu anlamış bir militandı. Önderliğin insanlık için geliştirdiği projeleri anlamış bir kadroydu. İnsanların eşit, özgür ve özüne yakışır biçimde yaşamasının ne demek olduğunu anlamıştı.

2008 ve 2009 yıllarını Zagros’ta birlikte geçirdik. O alana, o alandaki yoldaşlarına harcadığı emekler tartışılmaz düzeydedir. Parti içerisindekiyılları, yaşam ve savaş deneyimleri biriktirmek ve bunları yoldaşlarıylapaylaşmakla geçti. Eylem anlarında yoldaşlarını etrafında toplamasını, onları koruyup yön vermesini bilirdi. Her an yoldaşlarının önündeydi. Parti eğitimlerinden güçlü bir biçimde çıkmasını bilmişti. Bildiklerini yaşama aktarır ve bu noktada güç verirdi. Tüm zamanını yoldaşlarınaayırmaktan, onların anlam düzeyinin gelişmesine katkı sunmaktan hiçbir şekilde sıkılmaz, aksine zevk alırdı. O tavır sahibi olmasını bilendi.

Renas arkadaş, sistem yaşamını çözerek kendisinde zihniyet değişimini yaratmıştı. Önderliğin alternatif olarak öngördüğü yaşam tarzına da öncülük etmekteydi. Bu yaşam, ahlaki-politik yaşamdı. Halka da bu açıdan örnek oluyordu. 2009 sonbaharında pratik süreç içerisinde Renas arkadaşın yanındaydım. Ondan yaşamsal anlamda olduğu kadar savaş anlamında da sayısız tecrübe aldım. O, ‘yaşamda başaramayan savaşta da başaramaz’ ilkesini esas alırdı. Örgüt yaşamını temel alır, Önderlik çizgisinde değişim yaratmanın arayışı içerisinde olurdu. Hayali, Önderliğe doğru yoldaşlık yapmaktı. Amacı, şehitlere bağlı kalmaktı. İlkesi, yaşamı korumaktı. Bunları anlamamız için yardım ederdi. O,PKK’nin doğru komutanlığını temsil eden arkadaşlardandı. İnsanları parti yaşam çizgisine çekerek kazanmayı esas alırdı. Yoldaşlarıyla birlikte görevlere gider, öncülük eder, herkesten fazla fedakârlık ederdi. Hep şunu derdi: “Parti bize komuta görevi vermiş. Biz bu görevi kişisel çıkarlar için kullanmamalıyız. Bu görev yoldaşlara öncülük, hizmet etmemiz ve fedakârlıkta bulunmamız kaydıyla verildi bize. Partinin bize verdiği eğitimi doğru yorumlamalıyız. En büyük tavırla halkın hizmetine koşmalıyız. Elimizden geleni yapmalıyız.” Renas arkadaş gerçekten buna göre de yaşadı.

2009 sonbaharında yapılan düzenlemeyle Renas arkadaş Zagros alanından ayrıldı. Bir yıl sonra onunla yine karşılaştık. Eğitimden çıkmıştı. Yeniden kuzeye gidecekti. Amed’e gittiğini ise 2011 yılında öğrendim. Oradan gelen arkadaşlardan Renas arkadaşı sordum. Üzerine düşen görevleri aynı biçimde aksatmadan yerine getirdiği anlatılmaktaydı. O zor koşullarda yoldaşlarına öncülük etmeyi sürdürüyordu.

Renas arkadaş, Numan arkadaşlarla birlikte komplo tarzında yapılan bir ihbarın sonucunda gelişen operasyonda şehit düştü. Düşman etraflarını sarmış. Arkadaşlar son ana kadar direnmişler. Orada on yoldaşımız vahşice katledildi. Böyle yoldaşların şahadeti insanı derinden etkiliyor. Son derece acı ve üzücü bir durumdu.

Onların anısına bağlı kalıp onlar gibi sonuna kadar direneceğiz. Onların amaçlarını gerçekleştirmek için mücadele etmeyi sürdüreceğiz.”

 

Bir başka yoldaşı da ilgi çekici bir yanına değinerek Renas arkadaşı tanıtıyor: “Alikar (yardımcı) soyadını kullanır, yoldaşları arasında Renas Alikar olarak tanınırdı. Onun değil, yoldaşlarının seçtiği bir nitelemeydi.O gerçekten yaşamda ve savaşta çok fedakâr bir insandı, yoldaşlarına her konuda öncülük ederdi. Bu nedenle yoldaşları ona bu soyadını uygun görmüşlerdi. Bu onun Önderliği iyi tanıdığını gösteriyordu. Çünkü biz zaten baştan beri işçilerin, emekçilerin partisiyiz, emeğin partisiyiz. O da bunun bilincindeydi.

Onunla 2006 yılında Xakurke alanında tanıştık. Sonra kuzeye geldi. 2010 yılında Amed eyaletinin Muş Güneyi bölgesinde karşılaştık. Renas arkadaş, Dorşin alan komutanlığını yapmaktaydı. Orada hem yönetimde, hem de pratik çalışmalarda birlikte kalıyorduk. Renas arkadaş alanı fazla tanımıyordu. Bu nedenle benimle sürekli diyalog halindeydi. Böylece onu yakından tanıma olanağını yakaladım. Renas arkadaş, gerçek bir askerdi. Sabahları kimse uyandırmadan kalkar, cihazını açar, dürbününü alarak alanı keşfetmeye çıkardı. Yemek ve ekmek yapar, suya gider, yaşamsal tüm çalışmalara katılırdı.

Renas arkadaş bunun yanında bilinçli biriydi. Parti saflarında yirmi yılını tamamlamıştı. Farklı eğitimlerden geçerek kendisini yetiştirmişti. Apocu militan kişilik özelliklerine ulaşmıştı. Teorik birikimini kendisine saklamaz, yoldaşlarıyla paylaşırdı. Onun çok yanını kendimize örnek alırdık. O gerçek bir komutandı. Her şekilde onunla kalıp çalışma yürütmek isterdiniz. Her kesimden insanda bu görülürdü. Renas arkadaş bu yoldaşlarını yaşama ve savaşa katmak için gerekli coşku ve morale her zaman sahipti.

Renas arkadaş şaka yapmayı severdi. Bu yanıyla yaşamı renklendirir ve neşeli olunmasını sağlardı. Hiçbir olay onun coşkusunu kıramazdı. Onun moral kaynağı Önder Apo’nun felsefesiydi. Şakaları bile ideolojik temele dayalıydı, derslerle doluydu. Rastgele konuşmaz, her sözü hedefini bulurdu. Şakaları hem güldüren, hem düşündüren nitelikteydi. Kendisini yarattığı kadar yanındaki yoldaşlarını da yaratmayı esas alan bir tarzı vardı.

Onunla savaş sahasında bir anımız oldu. Dorşin alanında düşmanla çatışmaya girmiştik. Çatışma sabah 4.45’te başlayıp akşam 6’ya kadar sürdü. Mevzilendikten sonra yerinden oynamak neredeyse olanaksızdı. Düşman her türlü tekniğini ve ağır silahını kullanıyordu. Renas arkadaş o çatışmayı koordine etme tarzının nasıl olması gerektiğini gösterdi. Bize verdiği güçle düşmana karşı pozisyon aldık. Yaralanan arkadaşları sağlam yerlere ulaştırdıktan sonra Renas arkadaş, onların boşluğunu da doldurdu. Bir ara çatışma şiddetlendi. Düşman çemberi daraltmış olduğu için yerimizi değiştirmek zorundaydık. Yaralanan arkadaşlar vardı. Bunlar arasında çatışmayı aktif olarak sürdüren yoldaşlar da bulunuyordu. Bundan dolayı oradan çıkmak zorunluluk halini almıştı. Biraz da olsa oradan uzaklaşırsak tekniğe daha fazla hedef olmaktan kurtulabilirdik. Buna karşın Renas arkadaş orayı bırakmak istemedi. Biz Renas arkadaşa aktif olarak çatışabilecek durumda yalnızca iki veya üç arkadaşın kaldığını, düşmanın çemberi daha fazla daraltması durumunda oradan artık çıkamayacağımızı söyledik. O arada bir boşluk oluşmuştu ve bunu değerlendirebileceğimizi belirttik. İşte o anda Renas arkadaş sahneye çıktı ve “Nasıl yani, buradan düşmanı bitirmeden mi çıkmamızı öneriyorsunuz?” diye tavır koydu.

Renas arkadaşın düşmana karşı kin ve nefreti büyüktü. Önderliğe yönelik olarak yürütülen tecridin acısını yürekten duyumsamaktaydı. Bu konuda arkadaşlara hep bir şeyler verme çabasındaydı. Renas arkadaş kinini o dakikada düşmana karşı göstermek istiyordu. Kısa bir düşünmenin ardından Renas arkadaş gerçeği gördü ve“Tamam, madem öyle çıkalım.” dedi. Böylece oradan uzaklaştık. Renas arkadaş yaralı yoldaşların yükünü de omuzlamıştı. Böylece tüm yoldaşlara destek sundu. Düşman çemberini sorunsuz yardık.

Burada PKK komutanının özellikleri açığa çıkmıştı. O dönemde alanda kadın yoldaşlar da bulunuyordu. Renas arkadaş onlara karşı örnek yaklaşımlar sergilemekteydi. Kadın arkadaşların ona yönelik kızgınlık belirttiğine hiç tanık olmadım. Felsefi, ideolojik ve örgütsel anlamlarda Renas arkadaşın belirleyici konumu vardı. Bu nedenle söylediği hiçbir şey boşa çıkarılmazdı. Kadın ya da erkek yoldaşları onun söylediklerini uygularlardı.”

Güney sahasında kaldığı dönemlerde tabur komutanlığı, yeni savaşçı eğitim sorumluluğu gibi önemli görevler üstlenen Renas arkadaş, bu çalışmalar sırasında yoldaşlarında hep olumlu izler bırakmış. Onlarına hafızalarında hâlâ canlı ve örnek bir kişilik: “Kişilik, tarz, yöntem ve duruş bakımından ondan çok şey aldım. Her çalışmada bizimleydi. Yaşı biraz ilerlemişti. Yine deher işe koşturarak kendisini yıpratırdı. Aynı zamanda askeri duruşu ve birikimi oldukça güçlüydü. Yeni savaşçı eğitim devremize o bakıyordu. Daha sonra onun taburunda da kaldım. Onun yanında kim kaldıysa katılımından, yoldaşlığından çok etkilenmiştir. Gerçekten yoldaşlığı güçlüydü, onu hep yanınızda hissedebilirdiniz.Askeri açıdan da bize çok şeyi öğretti, disiplini kavrattı. Güvenlikle ilgili konularda önemli ayrıntıları onun sayesinde öğrendik. Örneğin; görüntü verebilecek küçük bir nesne bile onun açısından önemliydi. Sorun sorundur ciddiyetiyle yaklaşırdı. Her zaman söylediği bir söz vardı: “Eğer siz sorunu küçük görürseniz gün gelir o sorun örgüttün karşısına çok büyük bir soruna dönüşerek çıkar.” Bunun için her zaman kişilik değişim dönüşümünün önemini anlatmaya çalışır, partileşme çizgisi doğrultusunda bizi eğitmeyi esas alırdı.Mimik hareketleri bile eğiticiydi. Renas arkadaşı komutan yapan da bu özellikleriydi.

Yola çıktığında kimse ona yetişemezdi. Ruhsal anlamda gençti.Bir arkadaş onun için çok yerinde bir tespitte bulunmuştu. Onun bir lokma bir hırka felsefesini esas aldığını, elindeki çalışmayı bitirmek için aç kaldığını, çoğu zamangüneşte dolaştığını söylemişti. Yoldaşlığa büyük önem verirdi.

2008 yılında Renas arkadaşın bulunduğu yerde bir hava saldırısı olmuştu ve Renas arkadaş olmasaydı çok arkadaş şehit düşecekti. İki bölüğü şahadetten kurtardı,kendisi de yaralandı. Bu da çok büyük bir fedai ruhunu gösteriyordu. İşte bence her militanım diyen kişide bu duruşun ve katılımın olması şarttır.

PKK hareketinin binlerce şehidi var ve biz onların sayesinde bu günlere geldik. Onların büyük mücadeleleri sayesinde burada bulunuyoruz. Her bir şehit bizim için bir mirastır. Renas arkadaş da bunlardan bir tanesidir. Duruşu, katılımı bize güç veriyor.Mirasına, direniş geleneğine bağlı kalacağımı belirtiyorum. Şehit yoldaşları her koşulda anmak bizim görevimizdir.Onlara sahip çıkacağıma veher zaman yaşatacağıma sözveriyorum.”

 

Mücadele Yoldaşları