ATEŞTEKİ İSYAN

Özgür ateşin kıvılcımlarının peşinde koşan her şahadetin üzerine kelimeler, cümleler, güzellikler, edebiyatlar dizmeksöz konusu olduğunda bunun hakkının nasıl verilebileceğiRUHAL HAVVA_MEMİNAJET yazılır.Çünkü onları yazmak, tarif etmek onları hissetmekten geçer ve onları Önderlik kadar hisseden olmamıştır. Çünkü Önderlik kaygısızca yazdı, koşulları engel görmeyerek, kendinden taviz vermeyerek, özgürlük sancılarından kaçmayarak, bu yolun yolcularına tarif ede ede söyleyip yazdı ve o yolculardan bir tanesi Ruhal arkadaştı.
Küçükken gözleri hep birşeyleri arar durur. Ancak çok sonradan fark eder neyi aradığını, İran'ın cennetliğini görür toprağa her bastığında, kadına olan bağlılığı derinleşir. Gördüğü her şelalede gözleri parlar içi giderdi. “Senin gibi olmak isterdim” derdi, “Hiçbir engel tanımadan kendi doğallığında, berraklığında toprakla birleşir, bereketliliğini gösterir her yönüyle. Çünkü o akacağı yeri, gideceği yeri bilir.”
Kendi bedenlerini ateşe veren kadınlarla büyür. O ateş bir isyandır. Evet, cennet gibi bir ülkenin nasıl cehennemleştiğini görür. Bir kadın bedeninin nasıl alevler içinde tutuştuğunu görür. Bir dur demenin zamanı gelmiştir. Ya sistemin biriktirdiği kalıplarla yaşar, yada ‘ben bir ateşim, bana dokunanı yakarım’ deyip, iki kız kardeşini örgütleyerek getirir, özgürlüğün yolculuğuna çıkar. Ancak onun isyanı tüm kadınlar içindir.Hiç unutmaz bedenini ateşe verenleri. Ateş onların tek dostuymuş gibi görüp sarılırlar.
Ruhalarkadaşı ilk gördüğümde yine yolcuydu, Zap Şehitliğinde görmüştüm. Metina’dan Özel Kuvvetleriçin gelmişti. Bende hastaneden gelmiştim. İkimizde nerden geldiğimizi, nereye gideceğimizi saklıyorduk birbirimizden. İkimizde oradaki arkadaşların hiçbirini tanımıyorduk. 2007 Önderliğin zehirlenmesinin haberinin yazıldığı yıldı. Herkes öfkeliydi, Önderlik şunu söylemişti “Kemal Pir arkadaşgibi,Beritan arkadaşgibi iki kişide kalsa dağda yeterlidir." Ruhalyoldaş onlardan bir tanesi olmak istiyordu.
Soğuk sonbahar günündedoğan güneşin sıcaklığında hazırlanıp saçımı taramış, kalabalığın içine girmiştim. Kadın arkadaş yoktu, hepsi erkek arkadaştı.Kendimden çok emin adımlarla girdim kalabalığın içine, bütün arkadaşlar bana bakıyorlardı bir şeyler söyleyecekler gibi.Bunu sonradan anladım. HevalRuhal’ı ilk gördüğümde beyaz tenine güneş vurmuş parlak ve güler yüzüyle önce ismimi sordu.Ben adımı söyleyince, “Tarağını şütüğün arasına bırakmışsın” dedi. Şimdi anlaşılmıştı erkek arkadaşların bana niye baktıkları. Onun için kolaydı, benim rengim değişmişti. Hangi renge girdiğimi anlamadan mavi tarağımı çıkardım herkesin yanında. Olurda bu kadar olmaz. İki gün sonra birbirimizi gördük, bakışıp güldük, herşey anlaşılıyordu artık. 2007'den 2010’a kadar beraberdik.
HevalRuhal güneşin doğduğu yerden doğup gelmişti hakikatin peşinden, her gün yeniden doğar gibiydi. Her adımını attığında Özgürlük kokusunu alırdı ve onun rengini açardı.‘Bu kokuyu her aldığımda huzurlu ve mütevazı olduğumu fark ediyorum’ dercesine temizdi ve uyanıktı.Bu yolda yanlış yaşayanı kabul etmezdi. Asiydi, artık hayali tüm kadınların dağlara sıkı sıkıya sarılmasıydı.Çünkü o dağlara sarılmıştı, ilk defa sarıldığı bir şeyden zarar görmemişti. Ana rahmindeki gibi, ‘tanrıçaların bilgeliğinden kalan emanettir’ der gibi. Çünkü onda olan sadeliği, temizliği, güzelliği dağda görmüştü.
Netti ve “Önderliğin beni sevebileceği düzeye kendimi getiririm.” derdi. Ve yüzünü Botan'a çevirdi. O bir umuttu artık, geleceğin umudu.
Ana diline çok düşkündü, “Özgürlüğün bir parçasıdır.” derdianadil için ve anadil konuşulmadığında büyük bir öfkeyle uyarırdı her zaman.
Okumamıştı birçok yoldaşı gibi.Her gününü bir okul gibi değerlendirirdi. Yaptığı her işi bir eylem gibi ele alır sarılırdı. İşi yaparken Ortadoğu’nun emekçi kadınlarını anımsatırdı, içten yapardı, sevdiği türkülerle beraber. “İşte böyle olur yaşamı sevmek, bombayı kucaklayıp ölüme yürümek”, “Tirejeroje” sevdiği türkülerdi.
Emeğe olan bakış açısı ideolojikti, çok yönlüydü, zevk alırdı, yüzü gülerdi. Hele bir halay çekmesi vardı. Onun için sayı önemli değildi, iki kişiylede çekerdi halayı. Tıpkı ilk gördüğü şelale gibi bırakırdı kendini doğanın akışkanlığına, bastığı toprağı incitmeden bir kuş gibi hafifleşirdi. Tanrıçalarla buluşma anlarıydı o anlar. Yolculuğunu Botan’da tamamladı. Botan’ın gelini oldu artık. İran'ın kızı Botan'ın, Ortadoğu’nun kızı oldu. Geleceğin umudu, sizin takipçiniz olacağız, sözümüz sözdür.An buluşma anıdır.                                                                                                                      
Mücadele Yoldaşı
Tekoşin Toprak