Hâlâ hatırımdadır, gün kararmak üzereydi, güneş yüksek dağlar ardından hafiften eğilircesine, son bakışlarını saygınca bırakıyordu zamana, az sonra yola çıkacaktık. Agit arkadaş son sigarasını avuçlarında alalamış, dumanını rüzgârın kısık rengine sebepsizce bırakıyordu. Ellerinde tükenmekte olan izmariti, son bir fırt çektikten sonra hafiften eğilerek meşe ağacının dalında…Kolay değildi. İlk gerillacılığını bu alanlarda yapmış, dağın sıcaklığını Erzurum eyaletinin Dersim kıyılarında dolu dolu geçirmişti. Şimdi eyaletin farklı bir alanına, partiye karşı hayır diyemeyen sadakatli gerçeği ile uzanacaktı. Belki de ne çok istemiştir, son kez tabakasından bir tütün daha sarıp içmeyi. Belki de dilinde tutuk kalan özlemini, sevgisini ne kadar söylemek istemiştir. Fakat içindeki burukluğu, gururu yürek dünyasının sadık bir gardiyanıydı; hiç söylemeyecekti. Belki de hep susacaktı…
Kuşkusuz hiçbir yaşanmışlık, gerilla yaşamı kadar keskin bir değere sahip değildir. Kuantumun belirsizlik ilkesi en çok bu yaşamda arandığı değeri korur, her gerilla ayrıldığında bir alandan derin bir iç çeker ve son kez bakar ardına çünkü çok iyi biliyordu gitmeler kadar hiç gelmemelerde hep önünde istenmeyen bir seçenek olarak yer edinecekti. Bu nedenle olsa gerek her ayrılıkta hiç buluşmayacakmışçasına elleri sıkmak, hiçbir zaman görüşmeyecekmiş gibi dost yüreklere sarılmak, dilde kalan özlemi yutkunmadan cesurca paylaşmak, yüreğimizde burukluk yaratan feodalliğimizden belirtemediğimiz özrü umutla belirtmek, sadakatin değer atfeden temel rengi olacaktır. Çok iyi biliyoruz ki; artık bedenler kızılca toprağa aktığında ne dilde tutuk kalan özrümüzün bir anlamı, ne de yüreğimizde saklı tuttuğumuz sevgilerin bir anlamı olacaktır. Özrümüzde, sevgimizde muhatabı olmayan bir gerçeğe karşı sebepsizce susacaktı. Artık lal olacaktı yürek, lal olacaktı dil…
Mücadele gerçeğimizin derin akışkanlığında da tüm dünya devrimlerinde olduğu gibi şehitlerin gerçeği önemli bir değeri ifşa etmiştir. Bütün ezilen halk ve toplumlar varlığını sağlayabilmek için büyük bedeller vermiştir. Kürdistan halkı da bu bedellerin en ağırını her daim ödemekten hiç çekinmemiştir. Artık Kürdistan'ın her yürüdüğün patikasında, duraksadığın su kurnalarında şehitlerden bir iz görmek mümkündür. Kuşkusuz Kürdistan gerçeğinde Urfa şehri önemli bir yer edinmiştir. Urfa, mücadelemizin çıkış koşullarından bu yana sürekli aktif rol oynamış, harekete katılan sayısız kadınlı-erkekli katılımlarla bu tarihsel bırakıtı layıkıyla yaşatmıştır.
Şehit Xebat arazisi ağırlıklı olarak geniş yaylalar biçiminde tanım kazansa da Şehit Xebat vadisi etrafında güçlü ormanların olduğundan bahsetmek mümkündür. Bu ormanlar buralarda konumlanan güç için oldukça önemli bir dayanaktı. Bandozların dibinden toprağı incitmeksizin akan, İlbey ve Şehit Xebat suyu Peri’ye akmadan önce randevulaşırcasına birbirlerini beklenir, ardından kaygısızca geriye bırakırlardı düşlerini. Meksika köyünün oradan kendini yukarı doğru bıraktığında Meksika’nın o güzel çeşmesinden bir avuç su içmeden asla gidemezdin, bir taş altından tazyikli bir akan su baharın öyle bir köpükleniyordu ki pamuksu beyazımtırak bir dokuya bürünüyordu. Ardından yorgunluğunu unuturcasına Bandoz dağlarının zirvelerine doğru tırmanmaya başlıyordun.O kadar yüksekti ki Bandoz dağları, sırt sırta uzayan zarif dokusu bütün kentleri kanatları altına alıyordu. Yedisu mütevazı gerçeğinin getirdiği, görüntüsüyle göz deryamıza imrenerek baktığımız hoşnutluğu taşıyordu.
Bandoz dağlarını bahar ve sonbahar mevsimlerinde öyle bir sis alırdı ki, adeta bulutların üzerinde yürürcesine kanatlandığını hissederdin. Bandozların birçok yerinde, soğuk yayla çeşmelerini görmek işten bile değildi. Her gördüğün çeşmede doyumuna ulaşmadan bir avuç su tatmak, nerdeyse gerillanın vazgeçemediği olağan bir durumun ifadesiydi.
Her ne kadar bahar ve yaz mevsimleri buralarda coşkun bir güzelliği muştulasa da uzun kış süreçlerinin getirdiği beyaz gerçek, ak bir kefen misali düşlerimizin üzerine örtünüyordu. Erzurum eyaletinde kış çetin geçerdi. Altı ayı bulan uzun kış kampları bahara uzanmanın düşleri ile içine kapanırdı. Kimi baharı görmeyenlerimiz olurdu. Adeta yetersizliklerimizin getirdiği çirkin alışkanlıklarımız, kış kayıplarını nemenem bir yazgıya dönüştürürdü. Fakat hep birileri bizim kurallaşmayan gerçeğimizden ötürü bahar arifesinde kefen örtünürdü.
O yıl tüm eyalette olduğu gibi, Bingöl dağlarında da istikrarlı bir yağış söz konusuydu. Şehit Xebat diye tabir ettiğimiz bölgede yedi arkadaş üslenecekti. Çekdar arkadaş komutasındaki grupta GabarWan, Sipan Amed, Özgür Amed, Redür Batman, Rodi Amed ve Agit Siverek arkadaşlar bulunmaktaydı. Kamp bileşeninde bulunan arkadaşlar eyalete yeni gelen, eyalette katılan arkadaşlar biçiminde örgütlendirilmişti. Grubun en eskisi daha öncede eyalette bulunan ve daha sonra 2007 yılında eyalete tekrardan dönüş yapan Çekdar arkadaştı. Çekdar arkadaş uzun yıllar gerillada bulunmanın getirdiği tecrübeyle kendinde önemli bir askeri duruş yaratmış bir arkadaşımızdı. Diğer arkadaşların da bölgede yeni olmasına rağmen, Çekdar arkadaşı tamamlayabilecek nitelikte olduklarını söylemek yerinde olacaktır.
Çekdar arkadaşların kampı, Şehit Xebat vadisine düşüyordu. Arkadaşlar bahara kadar kampta kalmış fakat kimi nedenlerden kaynaklı zorunlu olarak kampı terk etmek zorunda kalmışlardı. Belli bir zaman sonra bir ajanın verdiği bilgi sonucu yerleri deşifre olacaktı. Bu bilgiler nezdinde gelişen operasyon tüm Şehit Xebat vadisine yayılmış, tabiri caizse genişçe bir kuşatma hattına dönüşmüştü. O an için grubu bölmek en iyisiydi. Şehit Çekdar, Agit, Rodi ve Gabar arkadaşlar bir gruptaydı. Çok geçmeden Çekdar arkadaşın grubu çatışmaya girecek,burada her dört arkadaş da tüm dengesiz savaş koşullarına rağmen, APOCU fedai ruhun esaslarına denk düşen tarzla düşmanını direnerek karşılayacaklardı.
Ve yine Bingöl’ün sessizliğinde her dört cengâver tarihin vediası olan direniş ruhu ile ölümü başı dik karşılayacaklardı. Cansız bedenleri kızıl toprağın üzerinde son bakışları ile umudu telaffuz etseler de bu ayrılıklar yüreğimizden çok şey alacaktı. Gruptaki diğer arkadaşların naaşlarına dahi ulaşılmamıştı. Belli bir dönem Sipan, Özgür ve Redür arkadaşların akıbeti belirsizliğini korusa da daha sonra ulaşılan kimi kalıntılar arazide şehit düşme ihtimallerini güçlendiriyordu.
Artık tüm şehitlerimizde olduğu gibi şehitlerimizden de gözlerinde suretleşen son bakışları ve bu son bakışların telaffuz ettiği özgürlük düşleri ve yaşanmışlıklar kalıyordu.
Bazen trajik hatıraların getirdiği hüzünle, bazen de coşkun yaşanmışlıkların getirdiği sevinçle sonu olmayan bu yolculuğumuzu adım adım devam ettirmeye çalışıyoruz.
Şehitler gerçeği ile devamsal kıldığımız yolculuğumuzun farklı bir kapısı da Agit yoldaşın dünyasına açılıyordu. Binlerce şehidimizde olduğu gibi Agit yoldaş da özgün dünyasının getirdiği içtenlikle kendine özgü bir rengi ifade ediyordu. Adeta coşkun yüreğinin getirdiği eşsiz tercümeyle bizlere bu dünyada “BİRDE AGİT VARDI” dedirtiyordu.
Agit arkadaş 1989 yılında orta halli bir ailenin çocuğu olarak doğuyordu. Kürdün kadim tarihinde sıklıkla yaşanmış göç furyasından Agit arkadaşın ailesi de etkilenecekti. Bu göç serüveninin yeni durağının adı Mersin oluyordu. Mersin 90 sonrası yaşanan göçlerle, Kürt kimliğinin yaygınlaştığı bir dokuya uzanırken, muhacir yaşamın getirdiği Kürtler arası bir birlikteliğe doğallığında zemin yaratacaktı.
Agit arkadaşın aile yapısı, Mersin gerçeğinde yurtseverliğini daha da pekiştirmiş, mücadelenin legal kurumlarında faaliyet yürütebilen bir esnekliği açığa çıkarmıştır. Kuşkusuz Agit arkadaşı mücadele saflarına iten temel etken olarak annesinin etkili olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Kaldı ki 2009 öncesinde de Agit arkadaşın gerilla saflarına katılım girişimleri olmuş, fakat bu girişimi sonuç almamıştı. Belli bir dönem bu girişiminden dolayı bir yıla kadar cezaevinde kaldıktan sonra annesi ile kurduğu ilk diyalog bu hatıra üzerinden olmuştu. Agit arkadaşın annesi hayıflanırcasına kendisine şunları belirtir; “Be oğlum, bir türlü partiye katılmayı beceremedin, eğer ki bir sonraki girişiminde böyle olacaksa ben seni kendi ellerimle partiye teslim edeyim.” demektedir. Agit arkadaşın, annesinin bu hayıflanışını yer yer sohbetlerimizde belirttiği olmuştur.
Agit arkadaşın ikinci kez partiye katılımı girişimi sonuç almış, 2009 yazı sonunda Amed üzerinden partiye katılımını gerçekleştirmişti. İlk kış kampını Şehit Hasan bölgesinde geçirirken pratik bahar sürecinde ise eyaletin ağırlıklı olarak Pülümür, Tercan, Yedisu üçgeninde bulunan Şehit Herbiji bölgesinde düzenlenen tim içerisinde yer alacaktı. Daha sonra yolculuğunu yeni bir mekâna taşırarak kış kampına Şehit Xebat bölgesinde girecekti. Fakat Erzurum eyaletindeki ikinci kışı uzun sürmeyecek, tarih 18 Mart 2011 baharı gösterdiğinde karın miskin beyazı yine şehitler kanı ile sulanacaktı. Agit yoldaş, Adaklı kırsalında yine Bingöl’ün habersizliğinde altı yoldaşı ile birlikte kahramanca direnerek son nefesini verecekti. Radyoda tek tek isimleri okundukça yüreğimizi kemiren tarifsiz bir sızıya zemin oluşacaktı.
Agit yoldaş, iki yılı bulan gerilla yürüyüşünü dolu dolu geçirmişti. Pratik işlerinde çabuk aktifleşen yapısı, hemen hemen her çalışmanın içine kendini doğallığında taşırken, tüm çalışmalar alelacele aktifleşmesinin önünü açıyordu. Yaşama katılımda hiçbir zaman hesap içermeyen gerçeği, kaygısız özlü kişiliğinin temelini daha da güçlendirmekteydi. Bu açıdan PKK yaşamında kolektif bir ruhun yakalanmasının ancak vicdan ve zihniyet eksenli bir derinleşmenin yaşandığı oranda sağlanacağına dilde değil, öz itibariyle inanıp yaşayanlardandı.
Agit yoldaş parti yaşamına o kadar içten katılım sağlardı ki, ona karşı kısa bir gözlem dahi onun heyecan düzeyindeki içtenliği algılamaya yeterdi. Çoğu zaman bu girişken yönü imrenerek baktığımız doğrularından olurdu. Yaşamının her anını ismi gibi yiğitlik esasları üzerinden kurması, onun ana uzandırdığı belirgin gerçeği olurdu. Bu duruşunu doğal yapısının getirdiği güçlü katılımı ile beslemesi Şehit Agit gerçeğini daha keskin kılmaktadır.
Kuşkusuz Şehit Agit gerçeğini ele aldığımızda gerilla yaşamında rahatlıkla fark edilebilinecek özelliklerinin başında en zor süreçlerde dahi panik olmayan, soğukkanlı yapısı gelmektedir. En zorlu süreçlerden, eylem anına kadar soğukkanlılığından ödün vermeyen gerçeği içinde bulunduğu güce güç kattığı kadar doğru, yerinde karar almasının da kapılarını aralamıştır.
Agit arkadaş mücadele içerisindeki kısacık ömrüne çok şey sığdırmıştı. Dolu dolu geçen bu kutsal zamanlarda ondan aldığımız o kadar çok şey vardı ki her anı öğretici değere sahip olan bu hatıralar toplamı, yaşamı cesur, özlü ve doğru yaşamanın pusulası olacaktır. Bu vesileyle Şehit Agit şahsında Adaklı şehitlerini tekrardan anarken, hayallerini gerçekleştireceğimizin sözünü yineliyoruz.
Anılara bağlı kalmak dileğiyle
17 Ocak 2014
Dilok Bandoz