HPG Ana Karargâh Komutanlığının Refik Afrin yoldaşın şahadetine ilişkin yaptığı 5 Nisan 2012 tarihli açıklama:
“1975 Afrin doğumlu kod adı Refik Afrin (Lokman İbo) yoldaşımız 1993 yılında Afrin’den özgürlük saflarına katılmıştır. Çok yurtsever bir aileden gelen Refik yoldaşımızın yakınçevresinde çok şehit bulunmasının yanı sıra aile çevresinden onlarca yakını da özgürlük mücadelesinde yerini almıştır.
Refik yoldaşımız uzun yıllar Botan, Mardin, Kandil, Xakurke alanlarımızda kalmış, Mahsum Korkmaz akademisinde eğitim görmüş ve en son olarak da 2007 yılında Botan sahasına, özelde Gabar alanına geçerek aktif çalışmalar içerisinde yerini almıştır.
Refik yoldaşımız özgürlük mücadelemizde hesapsız emek veren, en güçlü çalışmayı ortaya çıkarmak için amansız yoğunluklu katılan ve fedakârlığıyla her zaman önde yürüyen bir militan olmuştur.”
Refik arkadaşla birlikte aynı mücadele alanlarında ve onun komutası altında kalmış, onunla birçok ortak anıyı paylaşmış bir yoldaşının anlattıkları:
“… Refik arkadaş Afrinlidir. 1993 yılında saflara katılır. 1995 yılında Botan alanına geçer. 1999 yılındaki geri çekilme sürecine kadar Gabar alanında kalır ve güneye geçer.
Refik arkadaş kilolu birisiydi. Fiziksel yapısına baktığınızda onun yürüyemeyeceğini sanırdınız. Oysa çok atikti. Güneyde bir dönem alım işiyle uğraştı. Kandil, Zap gibi alanlarda bulundu. 2007 sonbaharında alanı tanıdığı için bir daha Gabar alanına geçti. O dönemde Gabar’da erzak sıkıntısı çekildiğinden Adıl arkadaş onları bir birim biçiminde örgütleyerek üslenme çalışmalarını yürütmek üzere görevlendirdi. Refik arkadaş o zor koşullarda bu birimle birlikte hareket eder, böyle önemli bir sorumluluğu üstlenir.
Refik arkadaş elli kiloluk yükü sırtına alarak Gabar’ın Navser denilen zirvesine çıkıp çokça bilinen şu sözünü söyler; ‘Edi Bese.’ Onun bu sözü söylemesinin üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra hareketimiz ‘Edi Bese’ hamlesini başlattı. Bundan dolayı arkadaşlar Refik arkadaşa takılarak onun partiden önce bu hamleyi başlattığını söylerlerdi.
Refik arkadaşla 2010 yılında Mava alanında birlikte çalışma yürüttük. Bölge komutanımız olarak üç alana bakıyordu. Yürütme düzeyinde görev yaparken Mava, Kerboran ve Hebızbına alanları onun sorumluluğundaydı. Bu nedenle de hep bir arada olurduk. O yılın sonbaharına kadar Mava alanında kaldı. Toplantı için Gabar’a gittiğinde düzenlemesi olmuş ve Cudi alanına geçmişti. 2011 yılından 2012 baharına kadar da oradaki çalışmalara katıldı. Sadık arkadaşla birlikte öz savunma çalışması yürütmekteydi. 2012 yılının 21 Mart’ında düşman aldığı istihbaratları değerlendirerek arkadaşların noktasına baskın yaptı. Refik arkadaş hemen dışarıya çıkar ve gelen düşman gücüne müdahale eder. Çatışma başlamıştır. Arkadaşlar düşmanın bir birliğini araya alarak imha ederler. Bunda en büyük rolü oynayan Refik arkadaştır. Tabii bahar koşullarıdır. Düşman yoldaşlarımızı çembere alır. Refik arkadaş da bu şekilde şehit düşer.
Refik arkadaşın Önderliğe bağlılığı üst düzeydeydi. Kilolu oluşu ve yaşının ilerlemesi onu pratikten alıkoyamadı. En zor dönemlerde Gabar alanında mücadele yürüttü. Bu onun Önderliğe olan bağlılığından ileri geliyordu. Onu göndereceğimizi söylediğimizde “Bu işi çözmeyene kadar, Önderliği ve Kürdistan’ı özgürleştirmeyene kadar hiçbir yere gitmem.” diye yanıt verirdi.
Halkla olan ilişkileri dikkat çekiciydi. Kürt halkına çok bağlıydı. Uzun yıllar Botan yöresinde kaldığından ora halkı tarafından çok sevilirdi. Halk Refik arkadaşı korumaya çalışırdı. Kaldığı alanlarda halktan insanlar ‘Komutanımız Refik arkadaştır’ diyerek ona verdikleri önemi gösterirlerdi.
Refik arkadaş şehit düştüğünde birlikte çalışma yürüttüğümüz yörenin insanlarının çok üzüldüğüne, yasa boğulduğuna tanık oldum. Hatta bize onu koruyamadığımızı, yanlarında olması durumunda Refik arkadaşı koruyabileceklerini belirttiler. Bu, halkı zorlayan bir durumdu.
010 yılında Gercüş alanında Bıcırman adı verilen tepede düşman konumlanmak için mevzi yapma çabasındaydı. Bir düşman birliği akşamları oranın nöbetini tutardı. Refik arkadaş bu hareketliliğin keşfini bizzat yaptı. Bir grup arkadaşla o tepeye yöneldik. Refik arkadaş bizi koordine ediyordu. Vurmaya başlar başlamaz Refik arkadaş, tepenin düşüp düşmediğini sordu. Bize olan güveni sonsuzdu. Ona göre düşman bir kez vuruldu mu anında bitirilmeliydi. O alanda yapılan eylemlerin hepsi onun denetiminde, keşfini yapmasıyla gerçekleşti. Eylemlerde yer almayı da istiyordu. Ama biz buna izin veremezdik. Bu da onu zorlayan bir durumdu. Bunun yerine yakın mesafeden bizi koordine etmesi konusunda anlaşırdık.
Onun “Düşmandan dost, bilmem neden post olmaz” sözü çok dikkat çekiciydi. Özellikle AKP hükümetinin açılım adıyla yürüttüğü politikalara iğne ucu kadar değer vermez, inanmazdı. Çünkü o düşmanı tanırdı.
Refik arkadaş çok fedakârdı. Her an yoldaşlarının arasında, ilişki halindeydi. Ona yalnızca güvenlik konusunda bir iki kez eleştiri geldiğine tanık olmuşumdur. Diğer yanlarıyla tümden örnek alınabilecek birisiydi. Adıl arkadaşın bir savaşçısı olarak, onun çizgisinde, onun mücadelesini kendisine esas aldı. Şehit düşene kadar da bu esasla mücadele içindeki yerini aldı.
Ani durumlarda gösterdiği refleksler şaşırtıcıydı. O beden yapısıyla hareket edemeyeceğini düşünenler böyle durumlarda ne kadar yanıldıklarını anlar, nasıl atik davrandığını görürlerdi.
Refik arkadaş düşman hareketliliğini çok iyi takip ederdi. Düşmanın nereden nasıl geleceğini iyi bilirdi. Bu konuda onun tüm öngörüleri doğru çıkardı. Savaşta, savaş sanatında duyarlıydı. Kanının son damlasına kadar savaştı. Duruşu gelecek için bize örnek olacaktır. Onu hep anacağız. Onun düşmana karşı gösterdiği tavrı esas alacağız.”
Bir başka yoldaşı da Refik arkadaşın benzer özelliklerine vurgu yapıyor:
“… Refik arkadaşla 2007 yılında Gabar’da tanıştık. 1993 katılımlı eski bir arkadaştı. Geri çekilme süreci öncesinde de Gabar’da kalmış, Mişare alanında, kısmen Mardin tarafında çalışma yürütmüştü. Kısacası Botan’ın Cudi, Gabar, Mardin, Beşiri gibi alanlarının hepsini görmüştü.
Refik arkadaş 2007 yılında Gabar’a destek amacıyla geldi işin doğrusu. Onun gelişi Adıl arkadaşın istemesi temelinde olmuştu. Altyapı çalışmaları konusunda zorlanmalar yaşanıyordu. Refik arkadaşın eskiden tanıdığı ilişkiler vardı. Arkadaşlar onu bu temelde istediler alana. Yaşı da biraz geçmişti. Uzun yıllar güneyde kalmanın etkisiyle kilo almış, biraz ağırlaşmıştı. O da arkadaşlara yardım etme konusuna sıcak bakmıştı.
Cudi tarafında onu karşılamaya bir arkadaşla gittik. Şakacı bir arkadaştı. Onu tanımadığımız halde yol sürecinde bu yanıyla onu tanımaya başladık. Açık bir insandı. Eski olmayı kendisini arkadaşlardan farklı görmenin bir aracı haline getirmediğini gördük. Tersine eskiden tanışıyormuşuz gibi bir hava oluşturdu. Kendisini erken tanıtarak sıcaklığın oluşmasının önünü açtı.
Örgüt onu yardımcı olması temelinde bir veya iki yıllığına yollamıştı. Ama bir süre çalıştıktan sonra ve Adıl arkadaşların şahadetlerinin yaşanmasıyla birlikte kendisini daha fazla sorumlu görmeye başladı ve kalarak çalışmalara katkı sunmaya karar verdi.
Adıl arkadaş, Refik arkadaşa oldukça değer verirdi. Çünkü Refik arkadaşın yaşı biraz ilerlemişti ve Gabar gibi bir alana kaygısızca destek sunmaya gelmişti. O süreçte de zorluklar zirvedeydi. Erzak sorunları çoktu. Öte yandan düşman Gabar’ı tam bir kuşatmaya almıştı. Yalnızca çevresini tutmakla kalmamış, alanın ortasında da ciddi yönelimler başlatmıştı. Düşman Gabar’ın ne kadar önemli olduğunu bildiği için 2006 yılından başlayarak propaganda yürüttü. Yaşar Büyükanıt karargâhını Gabar’a taşıyacağını ifade etmişti. Bu yönelimlerin amacı partinin ‘Botan’ın kalbi’ olarak adlandırdığı Gabar’daki gerilla gücünü kırmaktı. Orada eskiden kalmış arkadaşlar bile ilk kez bu düzeyde bir yönelime tanık olduklarını söylemekteydiler. İşte Refik arkadaş tam da böylesi bir süreçte Gabar’a geldi. Onun gelişi bize büyük moral vermişti.
Refik arkadaş beklendiği üzere yardımcı oldu. Eski ilişkilerini kullanarak Gabar’a önemli katkılar sundu. Yaşından dolayı arkadaşlar onu eylemlerde fazla öne sürmediler. Yine de bir iki eylemde yer aldı. Çünkü düşmanın yoğun yönelimleri söz konusuydu. Refik arkadaş gelişinin daha üçüncü gününde düşman operasyonuna yönelik yapılan eyleme alanı da tanıması nedeniyle katıldı. Tecrübeli oluşu nedeniyle eylemde belirleyici rol oynadı. Altyapı çalışmalarında arkadaşlara çok yardımcı oldu. Onun gelişi ve bu işlere el atması arkadaşları oldukça rahatlattı. En azından lojistik sorununa ayıracakları zamanı savaş için değerlendirme şansına sahip oldular. Bu önemli bir destekti bir savaş alanı açısından. Gabar alanı açısından bunun anlamı daha büyüktür.
O süreçlerde bir nokta baskını sonucunda Adıl arkadaşların şahadeti gerçekleşti. Gabar’da zorlanmaya yol açan bir durum oldu. Adıl arkadaş doğrudan Gabar alanından sorumluydu. Onun şahadetinin ardından sorumluluk omuzlayan yine Refik arkadaş oldu. Arkadaşların fazla etkilenmemesi için ve bir arada, derli toplu tutabilmek, toparlanmalarını sağlamak amacıyla büyük çaba harcadı. Kış için yer belirlemeye çalıştı. Çünkü Gabar önemli bir darbe yemişti. Refik arkadaş bunun bilincinde olarak devrimci sorumluluk temelinde varlığını gösterdi. O da zorlanıyordu. Ama en azından eski bir arkadaş olmanın avantajını kullanarak arkadaşları toparlayabileceğini biliyordu. Alandaki arkadaşların yarısından fazlasını yeniler oluşturmaktaydı. İlk kez düşmanla, hem de bu kadar yoğun yönelim eşliğinde karşılaşıyorlardı. Refik arkadaş başlarda resmi olarak görevli olmasa da doğal sorumluluk anlayışıyla yaklaştı görevlere. Arkadaşlar ona bir komutan gözüyle bakmaktaydılar. Onun yaptığı planlamaları ve önlerine koyduğu görevleri arkadaşlar derhal yerine getirirlerdi. Bu doğal otorite demekti. O sonbaharın üslenme, altyapı, yer belirleme konularında hayli zorluklar yaşandı. Bu nedenle Refik arkadaş gecesini gündüzüne katarak çalıştı. Tüm arkadaşlar için kış kamp yerleri aramaya koyuldu. Bu şekilde yerler buldu, hazırladı. Güvenlik ve eğitim konularında sorumluluk üstlendi. Böylece arkadaşları bahara çıkardı diyebiliriz. Onun hedefi de buydu, örgütün hedefi de. Örgüt bizim bahara sağlam çıkmamız halinde baharın takviye gönderileceğini bildirmişti. Refik arkadaş büyük bir sorumluluk örneği sergileyerek boşluk yaşanmasına izin vermedi. Böylece Gabar’daki güç baharı sağlam biçimde karşıladı. Baharın örgüt Refik arkadaşı Gabar alanında yürütme düzeyinde görevlendirdi. O sırada yeni yönetim de geldi. Refik arkadaş bir yıl kadar kaldı Gabar’da. Yeni gelen yönetimdeki arkadaşların ilk baştaki düşüncesi onu güneye göndermek yönündeydi. Ama Refik arkadaş Adıl arkadaşın şahadetinden dolayı gitmek istemedi. Ona cevap olması gerektiğini düşündü.
2009 yılına kadar birlikteydik. Yeni gelen yönetime de gereken desteği sundu. O kışın da birlikte kaldık. Refik arkadaş kendi önerisiyle Kerboran, Mava, Habızbına alanlarının sorumlusu oldu. İki yıla yakın o alanda sorumluluk yaptı. Bazı yeni alanlar açılmasına önayak oldu. Habızbına bunlardan biriydi. O alan 2006 yılından sonra yaşanan bazı şahadetlerden sonra tümden kapanmıştı. Aynı şey Mava alanı açısından da geçerliydi. Kerboran alanında da yeni baştan mevzilendirme yaptı. Böylece boşalan alanlar doldurulmuş oldu. Hem eylemsel anlamda hem de halk çalışmaları boyutunda Refik arkadaş kimsenin umut etmediği düzeyde gözden kaçmayacak işlere imza attı. Böylece iddia sahibi bir insanın neler yapabileceğini koşullar ne olursa olsun göstermiş oldu. Orada ilk kez kapsamlı eylemler yapıldı. Örneğin Becırman karakolu vuruldu. Böyle belirgin eylemler de yapıldı. Önceden alana yerleşme kaygısından dolayı böyle eylemler yapmak kimsenin aklına dahi gelmezdi. Refik arkadaş hem alana yerleşti hem de eylemler yaptı. Örgüte ekonomik katkı da sundu. Yani çok boyutlu çalışma yürüttü. 1999 yılından bu yana o alandan gerillaya ilk kez katılımlar oldu. Halka böyle güçlü güven aşılamıştı. Yani yenilikler çoktu. Bunlar Refik arkadaşın iddiasının ve inancının sonuçlarıydı.
Onun komutanlığını göstermek gibi bir kaygısı yoktu. Sürekli olarak bir işle uğraştığını görürdük. Onun yanında kendinizi rahat hissederdiniz. Yaşamsal anlamda örnek alınması gereken birisiydi.
Refik arkadaş 2011 yılına kadar o alanda kaldı. O yıl düzenlemesi Cudi alanına yapıldı. Ş. Rubar arkadaşla birlikte geçti o alana. Yolu da tanıyordu. Cudi alanına öz savunma çalışması çerçevesinde gidiyordu. Sadık arkadaşlarla birlikte çalışacaktı. Rubar arkadaşların şahadetinin ardından kış kampına girinceye kadar çalışmalarını yürüttüler. Arkadaşlardan öğrendiğim kadarıyla Refik arkadaş orada da anlamlı bir çalışma yürütmüştü. Cizre tarafına ilk kez açılım yaptılar ve eylem gerçekleştirdiler kent merkezinde. Şırnak’ta örgütlenmeyi güçlendirdiler. Silopi açısından da bu geçerliydi. Refik arkadaş var olan deneyimlerini örgütün hizmetine sunmak amacındaydı. Kaygısı örgüte layık olmaya dönüktü. Oysa Refik arkadaş savaştan kopuk bir arkadaş değildi. Yıllarını savaş alanlarında geçirmiş, eylemlere katılmıştı. Emekle yoğrulmuş, emekten hiç kopmamıştı.
Refik arkadaş düşman karşısında sergilemesi gereken tavrı gösterdi. Düşmanı etkili biçimde vurdular ve şahadetleri bunun ardından gerçekleşti. Başta Refik ve Sadık arkadaşlar olmak üzere orda beş yoldaşımızı şehit verdik. Son mermilerine kadar çatıştılar. Çok sayıda düşman unsurunu da öldürdüler. Aslında bir gün önce arkadaşlar oradan çıkmayı planlarlar ama milislerini bekledikleri için bunu ertelerler. Oradaki tavırlarıyla bu yoldaşlarımız bağlılıklarını bir kez daha gösterdiler. Alanda yaşanan şahadetlerden dolayı ağır bir yükün altına girmişlerdi ve baharla birlikte güçlü bir hamle yapmaya hazırlanıyorlardı. Ama bu kısmet olmadı. Düşman o yoldaşların bu düzeyde güçlü bir darbe indirebileceklerini hesaplayamamıştı. O alandaki gücü kırdıklarını, geriye kalanların savaşma iddialarının kalmayacağını düşünmüşlerdi. Ama bunda fena halde yanıldıklarını gördüler. Refik ve Sadık arkadaşların öncülüğünde gösterilen direnişle karşılaştılar. Öncülük yapan arkadaşların başında gelenlerden birisiydi. Refik arkadaş katıldığı günden bu yana hiç yitirmediği iddiasını son nefesine kadar korudu, düşmana ve dosta gösterdi.”
Yine Botan sahasında Refik arkadaşla çalışma yürütmüş bir başka yoldaşı Refik arkadaşa ilişkin şunları belirtiyor:
“… Refik arkadaş eski bir arkadaştı. Onu 2006’da görmüş olsam da pek tanıma olanağım olmamıştı. Asıl olarak onu 2007’de güneyden Gabar’a, bizim olduğumuz alana gelmesinden sonra tanıdım. Daha önce de adını duymuştum ve onu görmeyi merak eder olmuştum. Onları karşılayacak kurye bendim, bu temelde Ş. Adıl arkadaşla biraz tartıştık. Arkadaşlar ondan bahsederlerken çok önemli bir arkadaş olduğuna dair ipuçları vermişlerdi. Hatta şakayla karışık gelecek arkadaşın yalnızca bir arkadaş mı yoksa bölük veya tabur mu olduğunu sordum. Adıl arkadaş, onun açısından Refik arkadaşın bir birlik düzeyinde olduğunu belirtti. Bunu ne anlamda söylediğini başta anlamadım. Refik arkadaş eskiden de Gabar’da kalmıştı. Eski arkadaşlar ondan söz ederlerdi. Şakayla Refik arkadaşın Cudi’ye ulaştıktan sonra kendisini yere attığını söylerlerdi. Tabii ki bu şakaydı. Daha sonra Refik arkadaş ulaştığında durumu anladım. Yaşı biraz ilerlemişti. Aynı zamanda kilolu biriydi. Bundan dolayı yolda biraz zorlanmıştı.
Bana soracak olursanız en dikkat çekici yanı doğallığıydı. O vücut yapısıyla bile oldukça fedakârdı. Ona bakıp moral alırdık. Hiçbir işe yapamam demez, önüne konan her işin üzerine giderdi. Güçlü bir iradesi olduğundan kolay pes etmezdi. Onunla yaşamak zevkti. O moral kaynağıydı. Eski anılarını anlatırdı. 2009’a kadar Gabar çevresinde kaldı. Birim çalışmalarına da katıldı. Örneğin Cehennem Deresinde kışın kaldı. Bir süre Mava’da kalmasının ardından yeniden Gabar’a döndü. 2009’da ise Cudi’ye geçti.
Refik arkadaş Cudi öz savunma çalışmasında yönetim çalışmalarında yer aldı. Orada Sadık arkadaş onlarla birlikte şehit düştü. Oldukça olumlu özellikleri vardı. Onunla bu yüzden tartışmalara da girdik. Bazen gücünün yetmeyeceği çalışmalara giderdi. Bir saatlik iş, iki saate sarkardı. Ona o işi yapamayacağını söylemek de istemezdik. Ama zorunlu olarak onun istemine, iradesine saygı duyduğumuzu ama bazı işlere onun gücünün yetmediğini kabul etmesi gerektiğini söyledim. O ise bunu içine yedirmez hiçbir işe yapamam mantığıyla yaklaşmazdı. Sorun yaşından ve kilolarından dolayı biraz ağır olmasıydı.
Şehit düştükleri olayda düşmanla yoğun bir çatışmaya da girmişlerdi. Düşmana ağır darbe indirilmiş 25 dolayında düşman askerini öldürmüşlerdi. Hepsi de özel timdi. Orada beş arkadaş şehit düştü, aralarında Refik arkadaş da vardı.
Böyle birlikte kaldığımız arkadaşlar şehit düştüğünde kendimi onların yüklerini devralmış gibi hissediyorum. Refik arkadaş insanlar üzerinde moraliyle ve iş yapma istemi ve iddiası ile etki bırakabilen bir arkadaştı. Bu etki benim açımdan da geçerlidir.
Refik arkadaşlar baharın şehit düştü. Cudi alanına o yıl kışın da düşman hayli yüklenmişti. Görebildiğimiz kadarıyla bunlar istihbarat üzeri gerçekleşen yönelimlerdi. Öz savunma çalışması yürütüyorlardı. İlişkilendikleri insanlar arasında ajan olmuş olabilir. Ama bunu tam olarak netleştiremedik. Düşman yönelimlerinden bazı sonuçlar aldı. Kendileri de kayıp verseler kendilerince sonuç aldıklarını düşünüyorlardı. Çünkü arkadaşların noktalarını saptayıp yöneliyorlardı. 2012 baharı Cudi’de bir nokta baskını oldu. Öyle ki noktanın içine indirme yapıyorlardı. Arkadaşlar çatıştılar. Refik arkadaş da oradaydı ve şehit düştü. Biz o sırada Gabar’da idik ve telsizden duyduk.
Refik arkadaşın bir özelliği daha vardı. Ona takılır ve derdik ki “Düşman seni bir tepenin başında görse tepenin üzerinde bir tepe daha olduğunu sanır.” Aslında düşman mantığının dışında bir hareket tarzı da söz konusuydu. Tabii gerilla mantığına tam olarak uyduğu da söylenemezdi. Arkadaşlar onun şimdiye kadar yaşamasının sırrının da bu olduğunu söylerlerdi. Bu nedenle istese de şehit düşmeyeceğini söylerdik ona.
Şehit düştüğünü duyduğumda kendi kendime ‘kural dışı da olunsa, mantığa aykırı da hareket edilse bir yanlışlık dahi şahadete yetiyor’ dedim. Tabii bu şahadetin etkisi çok oldu bende. İnsanda hem onların intikamlarını alma, hem de onların o güzel özelliklerini içinde yaşatma duygusu gelişiyor. Refik arkadaş paylaşımcı bir arkadaştı. Yönetim olsa da olmasa da bir arkadaşta en ufak bir zayıflık görünce hemen tartışıp yardımcı olmaya çalışırdı. Refik arkadaşı eksik de olsa ancak bu kadar anlatabilirim. Fedai bir insanı sözle tarif etmek kolay değil, ancak yaşayıp tanıyabilirsiniz.”
MÜCADELE YOLDAŞLARI