HALİL DAĞ-HALİL UYSAL YOLDAŞIN KALEMİNDEN
Çığ altından kurtulduk. Ama kimse bize inanmıyor. Yüzümdeki yara izleri arkadaşlara biraz inanılır gibi geliyor ama yine de çığ altında kendi başımıza çıkmış olduğumuza kimse ihtimal vermiyor. İlk anda bütün arkadaşlara başımıza gelenleri anlatamaya çalıştık. Ama artık vazgeçmiş durumdayız. Bu bize olan güvensizliklerinden değil, çığın ne kadar büyük bir felaket olduğunu bildiklerindendir.
Ertesi gün çığın düştüğü yere gidip baktık. Nasıl kurtulmuş olduğumuza biz de inanamadık. Arkadaşlar nasıl inansınlar. Bir tek aynaya baktığım anlar gerçekten çığ altından çıktığımı hissediyorum. Yüzüme çarpanın ne olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum. Ya bir kaya, yada bir buz parçasıydı... Şimdi alnımın orta yerinde koca bir iz durmakta... Belki de Abdullah arkadaştan sonra o gecenin tek tanığı bu iz oluyor.
Üzerimize çığın düştüğü o hain boğazı izlerken, çığ altındayken hissettiklerimi düşünmeye başladım. Belki şuan burada bu yazıyı yazıyor olmayacaktım. Belki o anda da bunu hissetmiştim. Sadece bir fotoğraf gibi gözümün önünden geçip gittiğini hatırlıyorum. İnsan hiç bir şeyi ertelememeli. Hele burası oluşmaya çalışan, var olmaya çalışan Kürdistan gibi bir ülkeyse hiç bir şey ertelenmemeliydi. Çığ altındayken bunu hissetmiştim. O an farkında bile değildim. Var gücümle kurtulmak için çırpınırken bana güç veren his buydu. O kadar çok şeyi yarım bırakmıştım ki...
Bu bir şeylere sahip olmanın yarım kalmışlığı değildir. Eğer öyle olsaydı hiç bir zaman tamamlanamayacağının farkındayım. Hiç bir zaman insan her şeye sahip olamaz...
Bu, üzerinde yaşadığım topraklara ve sevdiğim insanlara karşı yarım kalmanın acısıydı. Ah! Yapabilecekken ne çok şeyi yapmamış, içimdeki sevgiyi ne çok esirgemiştim. Neredeyse bütün sevgimi çığ altında kendimle birlikte götürecektim.
Aynı gece bir başka yerde Dr. Seyit kaybolmuş. Üç gün geçti hala bir haber alınamadı. Biz o gece çığ altında yaşam mücadelesi verirken, o da bir başka yerde yaşam mücadelesi veriyormuş. Biz dönüp arkadaşlara ulaşmayı başardık. Seyit hala gelmedi...
Kaç gündür Seyit’in neler yaşadığını düşünüyorum. Aynı gece bir birine çok yakın şeyler yaşadık. Seyit fırtına içinde kaybolurken neler düşünüyordu acaba... O gece kendi yaşadıklarımın ona çok uzak olmadığını düşünüyorum. Seyit’i anlamaya çalışırken ancak kendimi göz önüne getirebiliyorum. O gece aramızda çok uzun mesafeler olsa da birbirimize çok yakın olduğumuza eminim. Seyit dönseydi oturup konuşurduk
Seyit son anlarını nasıl geçirdi... Kar içinde nasıl boğuştu... Ayakları ağırlaşır, elleri buz tutarken kalbinden hangi uzak sevgiliye söylenmemiş sözler geçiyordu. Kar yığınları üzerine dökülürken en çok neye üzülüyordu... Ve kurtulsaydı, geri dönmeyi başarsaydı acaba en çok yapmak istediği şey ne olacaktı...
Kar içinde çırpınırken, özür dilemeye karar verdim. Kendimden, senden ve bütün bir ülkeden özür dilemek için var gücümle boğuştum. Buna da kimse inanmayacak... Nasıl ki çığ altına girdiğime kimse inanmıyorsa, bütün her şeyimle önünde eğilip özür dilemek istediğime de kimse inanmayacak...
Orada, çığ altında en çok buna üzüldüm. Sevdiğim insanları yeterince mutlu edememiş olduğuma üzüldüm. Bunun için yeterince yorulmamış, yeterince ter akıtmamış, yeterince gözyaşı dökmemiş olduğumun farkına vardım. Geçen zaman içinde böylesine bencil davranmış olduğuma bir türlü inanamıyorum. Oysa bu dağlarda biz böyle öğrenmemiştik...
Nasıl olmuştu da böylesine eksik sevmiştim. O çığa kadar kalbimdeki sevginin büyük olduğunu, yüce olduğunu düşünmüştüm. Oysa hep kendime sakladığım bir yan varmış. Hep esirgediğim güzellikler varmış. Hep veriyorum derken, aslında vermediklerim öylesine çokmuş, öylesine çokmuş ki... Bunu fark etmek benim için korkunç oldu. Ah! İnsan nasıl da farkında olmadan kendini aldatabiliyor...
Çığ altına girmek korkunç bir şeydi. Orada kıyasıya çırpınmak, bedenini parça parça kurtarmak dehşet vericiydi. Önce ellerimi, sonra kollarımı o hareketsizlik anından kurtardım. Ardından bacaklarımı ve gövdemi ölümün dinginliğinden çıkarıp aldım. Şimdi yepyeni ellerim, kollarım ve bedenim var. Hepsinden önemlisi çığ altında yeni bir kalp buldum. Ve yeni bir çığın altında kalıncaya kadar kalbimdeki o sevgiyi gerçekleştirmeye çalışacağım. En önemlisi hiç bir şeyi ertelemeden ve hiç bir şekilde aldatmadan...rtık her şey değişti... Yüzümün orta yerindeki yara izi gelecekte silinse de kalbime çekilen iz hiç bir zaman silinmeyecektir...
Aslında öldüm ve tekrar geldim.
Arkadaşlar hala arıyorlar. Umarım Dr. Seyit de gelir...
Halil Uysal