İnce ruhlu bir gençtir Andok yoldaşımız. Sanatçı ruhludur. Mücadeleye katılmadan önce kültürel çalışmalarda bulunan Andok yoldaş bir noktadan sonra sanatın onu açmadığını, arayışlarına cevap vermediğini görür görmez dağların yolunu tutacaktır. Çünkü sanat özgürlük ister, sanat özgür ortamlar ister. Ve dağlar her türden kapitalist modernist kültürün etkisinden uzak sahalar olarak doğaldır ki her kim kendisini gerçekleştirmek ister ona kanatlarını açar.
Andok yoldaş bu kanat açmalara 2005 yılında kavuşacaktır. İlk eğitimler ardından pratik süreçler gelecektir. İnce ruhuyla, donanmış birikim düzeyiyle, yüksek coşku ve moraliyle yaşamın içerisinde her zaman güzel bir renk olarak kalmasını kendi emekleriyle bilen bir yoldaştır.
Andok yoldaşın çok güzel bir sesi vardı. Bir dönemler dediğimiz gibi kültür çalışmalarında bulunmuştu. Bir moralde “Kom Bıbın” şarkısını söylediğinde birkaç kez üst üste “dubare dubare” yani “tekrar tekrar” tezahüratları onun sesine verilen refleks gibi görünse de özünde onun kişiliğine verilen tezahüratlardır. Çünkü arkadaş yapısı onu çok sevmektedir. Öyle ki arkadaş yapısı hem onu hem de onun inci gibi sesini zevkle dinlemiştir.
Andok yoldaşın katılım öyküsü de biraz ilginçlikler içermektedir. Abisi de onun gibi kültürel çalışmalarda yer almaktadır. Hatta Jehat ismindeki abisinin birçok parçası Andok yoldaşa aittir. Ancak abisi kararını sanata verirken o, yani Andok yoldaş dağlara, yani sanatın silahlı olanına gönlünü vermiştir. Birisi sivilde kalarak iş yapmayı isterken birisi dağlara en zor olana göğüs gererek gelmiştir.
Andok yoldaş sivilde yürüttüğü çalışmalardan dolayı belli bir birikimi olan bir yoldaştı. Örgütsel tecrübelerin yanı sıra ideolojik dolgunluğu olan da bir yoldaştı. Böyle olunca yaşama daha duyarlı, olgun, yapıcı, renk katan bir militan durumundadıydı. Dağlara gelmesinin bir nedeni zaten edindiği ideolojik, politik ve felsefik bilinçti. Bu bağlamda dağlara gelişi bilinçli bir tercihti. O tercihini çok güçlü kılarak gelmişti.
Önderliğe olan bağlılığını, sevgisini, yaklaşımını her zaman her şekilde dile getirir, söylediklerini de pratiğiyle bütünleştirerek yaşama katılmayı esas alırdı. Önderliğin bütün çözümlemelerini, savunmalarını, Önderlikle ilgili ne bulsa okur, Önderlik üzerine tartışır, arkadaşlarla anladıklarını paylaşmayı esas alırdı. Kişilik olarak da oldukça bilinçliydi, ret ve kabul ölçüleri vardı. Neyi kabul edecek, neyi reddedecek çok güçlü bir şekilde bunun ayırdında olan ve bu yaşam ilkeleri temelinde de yaşayan, yaşama katılan bir yoldaş olarak Andok yoldaşa hep özel bir yaklaşım sergilenmiştir.
Kişilik olarak sade, sade olduğu kadar emekçi, emekçi olduğu kadar da değerlere sahiplik eden, bu uğurda gerektiğinde kavga etmekten geri durmayan bir yoldaştır. Yoldaşlar topluluğuyla radikal tutumlarına rağmen güzel üslubuyla uyumu yakalamasını bilmiştir. Buna coşkusu heyecanı, atikliği de eklenince insanda güven uyandıran bir yoldaş oluverir.
Bu güzel özeliklerinin yanı sıra asla bir çalışmada kendini geri vermemesiyle tanınr. En ağır işlere el atan yine odur. Önde olmak, yoldaşların önünde olmak onda bir tutkudur. Çalışmanın en küçüğünden en büyüğüne kadar hep böyle bir katılımı kendisine esas almıştır.
Başka güzel bir özelliği ise komünal olmasıdır. Yaşamı paylaşımcılık üzerine kuruludur. “Her yerde her şeyde hep beraber diyebilmek için” derler ya, öyle yaşamayı seçmiştir. Ortaklaşma, paylaşma, imece onun sevdiği kavramlardır. Kapitalist modernist kültürün bireyci, narsist, egoist kişilik yapılanmalarına karşı onun savunduğu toplumculuk, alçakgönüllülük, ortakçılık gerçekten de neolitik kültür özellikleridir.
Her yönüyle ideolojik, askeri yönden kendisini disipline eden, kendini yetkinleştiren, eksikliklerini bu konuda gidermeye çalışan bir arkadaş olarak da sürekli kuzeye gitme önerisinde bulunmuştur. Bu dayatmaları sonucunda Mardin eyaletine düzenlenir. Mardin sahasında bir müddet kaldıktan sonra parti yönetiminin dönemin ilerletilmesi için misilleme eylemlerinin yapılmasını istemesi onu da birçok yoldaşı gibi harekete geçirir. Çünkü şahadetler yaşanmıştır. Düşman amansızca, pervasızca saldırı içerisindedir. Düşmanı dizginlenmenin bir yolu ona vurarak parçasını koparmaktır.
Nitekim partinin bu perspektifi temelinde 22 Nisan 2010 günü Zana ve Andok yoldaşlar Kızıltepe şehir merkezinde eylem yaparlar. Başarılı geçen eylemin ardından geri çekilirlerken bindikleri araçla kaza yaparlar. Hem araçla gitme imkânı yoktur hem de arkadaşlar hafif yaralanmışlardır. Araçtan inerek yakınlarında bulunan bir boş eve girerler. Düşman kaza yapan aracı bulduktan sonra arkadaşların bulundukları boş eve yönelirler. İlk vuruşu yapan Zana ve Andok yoldaşlardır. Kıyasıya bir çatışmanın ardından düz ovanın ortasında her iki yoldaş da şehit düşeler.
Eylem yapıp geri çekilememek bir eksiklik ve eleştiri götürecek bir durumdur. Hele hele altın değerinde iki yoldaşın şahadeti daha da ağırdır. Ancak 2010 yılında eylemlerin nereye kayacağını göstermesi açısından önemli bir girişim olarak tüm gerilla güçlerini etkilemiş ve motive etmiştir. Nitekim bundandır ki 2010 yılı boydan boya sert geçen bir mücadeleye tanık olmuştur.
Mücadele Yoldaşları