“YA BİR YOL BULACAĞIM YA DA BİR YOL YAPACAĞIM” MİSALİ YAŞAM

“YA BİR YOL BULACAĞIM YA DA BİR YOL YAPACAĞIM” MİSALİ YAŞAM
Zana yoldaşı tanıyabilmek ve biraz anlayabilmek için öncelikli olarak inandığı değerlere bakmak gerekir diye başlamak istiyoruzzana mesut_saki.
Her devrimci şu soruları kendine sorarak işe başlar:“Hangi dinden ya da mezhepten olursa olsun, hiç kimse şu sorudan yakasını kurtaramaz: kimden yanasın! Zorbalardan, zalimlerden, sömürücülerden mi?”
Nasıl ki Ahmet Kaya “Artık, namuslu olmak yetmiyor. Namusun mihenk taşında vuruşmak gerek…” deyip devrimci sanatını icra etmiş ise devrimcilik de işte zorbalara, zalimlere ve cümle cemaat sömürücülere karşı ortaya koyacağı direnişle başlar.
Kartaca’nın ünlü ve büyük askeri komutanı Hanibal; en dar, sıkışık, çıkmaz, inançsızlığın had safhada olduğu bir ortamda boşuna:“Ya bir yol bulacağım ya da bir yol yapacağım” dememiştir. Önemli olan böyle anlarda ya bir yolu bulmaktır ya da yol yoksa bir yol yapmaktır. İşte devrimciliğin en güzel özelliklerinin başında bu gelir. Herkesin umutsuzluğu yaşadığı bir ortamda herkese umut olacak olan adımı, kendisi şahsında atmasını bilmektir. Dedik ya “Artık namuslu olmak yetmiyor, namusun mihenk taşında vuruşmak gerek” misali en acımasız ve nefes kesen ortamlarda inadına direnmeyi bilerek gelecek kuşaklara ışık olabilmek gerekiyor. Bu ise özveridir, bu ise kendini feda etmesini-hem de hiç bir şey istemeden-bilmedir.
Hele hele Ataol Behramoğlu’nun dizelerinde dile getirdiği:
“Yıllanmış bir ağaç gibi köklü, gür
Yalan hiç yıkılmayacakmış gibi görünür
Hükmü verilmiştir oysa:
Yıkılacak. Çürümüştür.”
Gerçeğini idrakına vararak er meydanına çıkmak işte bir sıra dışılıktır. Sıra dışılık ise zaten devrimciliğin en yalın tanımı değil midir?
Tarihi hepimiz az çok okuyoruz. Okumaya okuyoruz da aynı sonuçları tarihin o tozlu raflarında çıkarıyor muyuz? “Tarih, ancak doğru okuyanların ders alabildiği bir kitaptır” diyor tarihçi. Önemli olan, doğru olanı tarih sayfalarında bulabilmektir. Elbette “gerçeğin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.” Ancak onca kan, onca ölüm, onca zarar görüldükten ve insan yaşamı kaybedildikten sonra açığa çıkmış gerçek kimin yararına, kimin yarasına merhem olabilir ki? Belki yine de doğrunun açığa çıkması vicdanları rahatlatmak açısından yine de önemli olabilir. Ama biz bir halkın günlük olarak katliamı yaşamasına bakmadan, sadece vicdanlarımızı rahatlatmak için gerçeklerin açığa çıkması için uğraşmayız ki? Biz her şeyden önce “Artık, namuslu olmak yetmiyor. Namusun mihenk taşında vuruşmak gerek…” felsefesini benimseyenler olarak yarın tarihin sayfalarına nostalji olsun diye bakma niyetinden olmayanlardanız. Bunun için vuruşma gününü bugün olarak seçiyoruz. Zorluklar da olsa, içerisinde ölümde olsa bugün vuruşmayı yeğliyoruz. Ve de şairin dediği gibi: “Yalan hiç yıkılmayacakmış gibi görünür. Hükmü verilmiştir oysa: Yıkılacak. Çürümüştür” çünkü.
Özcesi: “Bir toplumda namuslular namussuzlar kadar güçlü olmadıkça o toplumda kurtuluş yoktur” misali namusluların namussuzlara galebe çalması için kavganın tam ortasında, hem de kıyısında köşesinde değil, tam göbeğinde yer almak. İşte tarihin bize verdiği, ektiği bilinç budur.
Zana yoldaşı tanımak isteyenler, öncelikli olarak yukarıda dile getirilenleri bilecek ya da yukarıda dile gelenlere saygı gösterecektir.
Henüz 19 yaşında bir genç olarak özgürlük saflarına gelmiş olsa da dolu dolu, erkenden büyümüş bir Kürdistanlı olarak özgürlük saflarına gelmiştir. Henüz 7-8 yaşında babasının kamyonunu kullanan bu genç çocukluğunu herkesin büyüklükte yaptıklarıyla geçirir. Aslında bu özellik tüm Kürdistan çocukları için geçerli olan bir özellik olsa da Zana yoldaşta çok belirgindir.
Bu özellikleriyle birde Mardinli olmak yok mudur? Mardinli deyip geçmeyin! Kürdistan özgürlük mücadelesine belki de en çok kan vermiş, can vermiş bir coğrafya. Yurtseverliğin en sade, süzülmüş olan toprakları…
Zana yoldaşta henüz dünyaya gelmeden, yakın akraba çevresinde özgürlük saflarında olan yakınları vardır. Amcası vardır. Cemal Zedayi yoldaş. Bu yakın akrabalarından bir tanesidir. Bundandır ki Zana yoldaş, çocukluk yıllarında özgürlük idealleriyle büyüyerek özgürlük saflarına gelmiştir.
Dağlarda kişilik olarak oldukça sert bir yapısı vardır. Kararlıdır. “Granit gibi” diye bir kavram vardır. Aynen Granit gibidir. O’nda ikirciklik olmaz. O’nda normal yaşamak olmaz. Genç olmasına karşılık korkunç bir inisiyatif gücü vardır. Mukayese gücü vardır. Birde doğru ve yanlışa koyacağı tavır vardır. Öyle herkesin yapacağını yapacak biri değildir. Yanlış ise yanlıştır, doğru ise doğrudur. O’nda bilinen klasik feodal ölçüler rafa kaldırılmıştır. O, özgürlük dağlarına özgürlük için gelmiştir. Bunun için düşüncelerini her ortamda herkesle açıkça konuşan ve paylaşan biridir.
Birde Zana yoldaş tam bir cıvadır. Yerinde durmayan, akan, coşan bir sel gibi güçle hareket eden, boş durmayan, mutlaka bir şeyler bulup iş yapandır.
Ve tabii bir de inisiyatif kendisinde had safhadadır. Öyle ki yer yer yöneticileri zorlayan bir inisiyatiftironunkisi. Kimilerinin bildiği gibi zarar veren bir inisiyatif kullanmaz. O, var olan bir imkânı, fırsatı yakalayıp hem de ensesinde pratikleştirendir. Bundandır ki güven verendir, kabul görendir. O, saygı uyandıran bir gençtir.
Evet,Zana tam da ismine göre Zana’dır. Yani bilgedir. Bilinçle yaşayandır. Bilinçli yaşamak demek güçlü tercihlere sahip olmak demektir. Zana yoldaşın çok güçlü tercihleri vardır. Bunun için dağa geldikten sonra, önce bir yeni savaşçı eğitimi, ardından bir pratik, peşinden ise Özel Kuvvetlere geçerek fedai ordusuna katılmak. Ardından bir dönem Murat Karayılan yoldaşın özel güvenliği ve şoförü derken sonrasında bir müddet Kelareş çalışmaları ve de Botan…
Zana yoldaş, Botan’a gönderilirken öncelikli olarak kendisi için Mardin düşünülmüştü. Zaten Mardinlidir. Gönderilmesinin nedenleri dediğimiz gibi kendine oldukça güvenen biri olmasıdır. Hesapsızdır, kaygısızdır, hırslı ve tutarlıdır, mütevazıdır. Zorlu çalışmaların en aranan militanıdır. Birde yetenekleri vardır. Güçlü bir sabotajcıdır. Teknik sahasında bir uzmandır. Özcesi yeni dönemin iyi bir savaşçısı ve komutanıdırZana yoldaş.
Mardin sahasında birçok girişime imzasını atmıştır. Başarılı eylemler ortaya çıkarmıştır. Bu kez sıra şehir eylemlerine gelmiştir. Bu eylem biçimi için en ideal olanı Zana yoldaştır. Araçları,hem de her türlüsünü kullanmasını biliyor. Her türlü teknik konuda uzmandır. Birde girişkendir, gözü pektir. Cesaretine denilecek bir şey yoktur, olamaz da.
İşte bunun için Kızıltepe şehir merkezinde vurulacak polis eylemi için Zana ve Andok yoldaşlar belirlenir. Eylem tam başarıyla gerçekleştirilir. Şehir merkezinde polisler çapraz ateşe alınarak imha edilirler. Geri çekilmek için Zana arkadaşlar bir aracı çevirirler. Ancak şehrin dışına çıkmadan araçla kaza yaparlar. Yaralı bir halde araçtan çıkarak bir boş eve girerler. İşgalci polisler ve askerler tüm yolları tutmuşlardır. Birde kaza yaptıkları aracı da görürler. Zana arkadaşların üstüne gelen askerlere ilk ateş edenler yine Zana arkadaşlardır. Burada birkaç asker ve polisi vururlar. Saatlerce çatıştıktan sonra etrafları kuşatılmış olan yoldaşların üstüne panzerlerle düşman saldırır. Bu güç dengesizliği ortamında 22 Nisan 2010 günü Zana ve Andok yoldaşlar şehit düşerler.
“Benden giden, sana ulaşarak senin emeğinle farklılaştıktan sonra tekrar bana gelebilsin, bende farklılaşarak bir daha sana dönebilsin; bu alışveriş her birimizi aşan bir zenginlik kazanabilsin” misali kendini gelecek insanlık için feda eden yoldaşlar her zaman sizinle, sizin yol aydınlatıcılığınızda ilerleyeceğiz. Ve Hanibal gibi“Ya bir yol bulacağım ya da bir yol yapacağım” diyerek kavganın tam ortasında senin gibi yer alacağız.
Ve senin inandığın sosyalizm için sonuna kadar gideceğiz.
Bu dünyanın değişmesi gereği ve başka bir dünyanın mümkün olabileceği umudu için.
İnsanın doğayla ve kendisiyle barışık olarak her türlü baskıdan ve sömürüden kurtulmuş, özgür yaşayacağı eşitlikçi, adil, barışçı bir dünya özlemi için.
İnsanlığın eski çağlardan beri süren; dinlerin yeryüzünden gökyüzüne taşıyıp yaşamdan ölüm sonrasına ertelediği büyük ütopyasının, bu dünyada gerçekleştirilebilmesinin çabası için.

Mücadele Yoldaşları