Bir Gençlik Simgesi

2010 yılında Ovacık alanında çalışma yürütüyorduk, alan gücüydük. Esas aldığımız keşif, eylem gibi askeri çalışmalardı. Çünkü o dönem eylem dönemiydi. Keşif çalışmaları kapsamında leheng onur_salOvacık’ın Karadere bölgesindeydik. Bu köylülerin oraya yönelik bir adlandırmasıdır. Gündüz hareket etmemeye çalışırdık. Ama suyumuz bitmişti. Ben çevreyi kolaçan ettikten sonra su getirmeyi düşündüm. Çobanların seslerini duydum. Biraz aşağıya indiğimde uzakta olduklarını gördüm. Onlar yakına gelene kadar pet şişelere su doldurabileceğimi düşünerek suya indim. Beni görmeleri halinde bilgi çıkmasından kaygılanıyordum. Bu durumda üzerinde keşif çalışması yürüttüğümüz karakola yönelik planlarımız deşifre olabilirdi. Hızla suya indim. Birinci şişeyi doldurdum, tam ikincisini dolduruyorken bir koyun sürüsü geldi. Bir genç hemen arkamda duruyordu. Dönüp ona baktığımda bana bakarak güldü. Gülüşündeki samimiyeti hemen sezdim. Heyecanlıydı. Kanım hemen ısındı ona, hoşuma gitti. Burada ne yaptığını sordum. “Hayvanları otlatıyorum, çobanlık yapıyorum.” dedi. Köyünü sordum, “Han Uşağı” yanıtını aldım. “Babamın adı Hasan Şal” dedi. Sonra onu beni burada gördüğünü kimseye söylememesi konusunda sıkıca uyardım. Bir operasyon çıkması durumunda onlardan bileceğimizi de ekledim. “Tamam” dedi. Ona güvendiğimi, beni gördüğünü kimseye söylememesi gerektiğini tekrarladım. “Heval, benden yana kaygılanmayın.” dediğinde ona inandım.
Aradan bir yıl geçti. Han Uşağı köyüne çalışmalar kapsamında girdik. Seçim dönemiydi. Köylülerle köy kahvesinde bir toplantı yaptık. Biz çağırınca insanlar toplandılar. Ben konuşmaya başladım. Leheng arkadaşı orada bir daha gördüm. Ben konuşurken sürekli olarak gözlerime baktığını fark ettim. Daha önce beni Karadere’de görmüş olmasının da etkisiyle sıcak biçimde bakıyordu. Devlet politikalarına değindik. Herkes bir görüş sundu.
Toplantının ardından gençler çevremizde toplandılar. Biraz sohbet ettik. Aynı uyarıları gençlere yaptık. Yaşlı insanların görüşlerini değiştirmelerinin zor olduğunu, gençlerin öncülük yapması gerektiğini anlatmaya çalıştık. Seçimler konusunda tercihlerinin önemine vurgu yaptık. Gençlerin tavrı olumluydu. Böylece köyden ayrıldık ve Karadere’ye gittik.
Bir iki gün aradan sonra Leheng arkadaş hayvanlarını otlatmak için yine oraya gelmişti. Selam verdi. Geçen gün yapılan toplantıdan sonra herkesin bizden söz ettiğini söyledi. “İyi oldu.” dedi ve konuşmasını “Bazı işbirlikçi insanlar var, bunlara dönük açıklamalarınız yerini buldu.” sözleriyle sürdürdü. Sonra da “Galiba benim babama karşı da sert konuşmuşsun, üzerine gitmişsin, azarlamışsın.” dedi. Bizim açımızdan önemli olanın yanlışlık yapan insanlara bunu kavratmak olduğunu belirttim. Elbette ki kızmanın iyi bir yol olmadığı konusunda ona hak verdim ama doğruyla yanlışı ayırt ettirmek açısından geçerli bir yöntem olarak kullanılabileceğini söyledim. Güldü. Sesini çıkarmadı.
Böylece sıcak bir ilişki kurduk. Okula gidip gitmediğini sordum. Bıraktığını söyledi. Nedenini sorduğumda “Okulda yanlış yaklaşımlar oldu bana karşı. Bu durum bende okumaya karşı bir soğukluğun gelişmesine yol açtı. Şimdi de hayvanları otlatıyorum. Yalnız askerlik yapmaya gideceğim.” gibi bir karşılık aldım. Askerlik yapmaya gitmesinin şart olup olmadığını sordum bu kez de. Alternatiflerden söz ettim ona. Bu halk için yapabileceklerinin olduğunu belirttim. Bunların ne olduğunu sordu. Ben de bir Kürt gencinin Türk devletine askerlik yapmasını hiç tercih etmediğimi söyledim. “Ama eğer sizin belirttiğiniz gibi halk adına bir şeyler yapmak isteniyorsa net olmak gerekiyor.” dedim. “Ben örgüte katılmak isterim, yalnız henüz tam olarak karar verebilmiş değilim.” diye karşılık verdiğini anımsıyorum. Ona iyi düşünmesini, katılma kararı alması durumunda bunu düşünerek yapmasını belirttim. Duygusal değil, bilinçli bir katılımın bizim açımızdan daha yararlı olacağını anlattım. “Bana bir süre verin, biraz düşüneyim.” diyerek ayrıldı. 
Aradan bir ay geçti. O arada biz Ovacık bölgesindeki başka yerleri dolaştık. Bir ay sonra döndük. Leheng arkadaşların köyüne yakın olan Karadere alanına gittiğimizde Leheng arkadaşın yine geldiğini gördük. Hayvanlarını otlatmaya gelmişti. Onu orada gördük. Selamlaştık. “Heval, sizinle katılma konusunda biraz konuşmuştuk. Bu düşünceyi köyde bazılarıyla tartıştım. Bana örgüte katılmamın boş olduğunu söylediler. İnsanların boşu boşuna öldüğünü belirttiler. Bu doğru bir yol değil dediler. Zararlı çıkacağımı anlattılar.” Bunu kimin söylediğini sorduğumda “Yaşlılar” diye yanıt verdi ve konuşmasını sürdürdü; “Hatta PKK’lilerin yanına dahi gitmeyin diyorlar. Ben onlara yanlış düşündüklerini anlatmaya çalıştım. Yanlışlıklarının olabileceğini belirttim ve ama kötü bir şey yapmadılar dedim. Yaklaşımları ve yaşam tarzları sizinkinden iyidir dedim.” Ve ekledi; “PKK'nin Alevilere karşı olduğunu söyleyenler var.” Bunun gerçeği yansıtmadığını anlattım ona. Bu üslupla konuşanların sistem ve devlet propagandası yaptıklarını, bunlara karşı uyanık olması gerektiğini belirttim. Kararı üzerinde kimsenin oynamasına izin vermemesini istedim. “Tamam” dedi, “Kararlıyım, geleceğim.” Sonbaharın onuncu ya da on birinci ayda gelebileceğimizi, o zaman bu işi konuşacağımızı söyledim. Kararını vermişti, katılacaktı. İstememesi durumunda gelmeyebileceğini de ekledim. O ise kesinlikle geleceğini söyledi.
İki aya yakın süre içinde çalışmalarımızı toparladık. Son olarak onu alıp üslenme alanımıza çekilecektik. Gidip gördük. Hazır olduğunu söyledi. Son kararı ona bırakmıştık. İki üç gün içinde gelebileceğini söyledi. Akşam gelecekti. Bir de baktık ki gün ortasında çıkageldi. Kimse görmesin diye koşarak geldiği için yorulmuştu. Oturur oturmaz omzundan büyük bir yük kalkmış gibi ilk sözü “Oh be!” oldu. Bu bir rahatlama ve sevinç ifadesiydi. Çok büyük moral almıştık. Kendisine ad takmamıştı. Ona artık bir kadro gözüyle baktığımızı, buna göre yaklaşması gerektiğini söyledik. “Tamam, heval!” dedi.
Yanımızda kaldığı sürece her şeyi anlayıp tanımaya çalıştığına tanık olduk. Kendisini çok yoruyordu. Adının Onur olduğunu, bu nedenle bir Kürt adı alması gerektiğini söyledim ona. Aynı zamanda bu ada sahip çıkması gerektiğine de vurgu yaptım. Ad seçimini bize bıraktı. İki üç ad söyledik. En son ben Serhat alanında tanıdığım bir arkadaştan söz ettim. “Rojavalı, Afrin kentinden bir arkadaştı.” dedim. Çok eski bir gerilla olan bu yoldaşın adının Leheng olduğunu, örgüt içinde onun kadar değerli, adına yakışır arkadaşlara az rastladığımdan söz ettim. Bu adı önerdim. İki kez “Leheng, Leheng” diye tekrarladı. Anlamını sordu. Kahraman, yiğit dedim. “Tamam, adım Leheng olsun.” dedi. Ertesi gün noktayı değiştirdik. Leheng arkadaş bizim yanımıza gelmeden önceki gün gidip bir arkadaşının evinde kalmış, eve gitmemişti. Ona gerillaya katılacağından söz etmiş. Arkadaşı kararında net olup olmadığını sormuş. Kararlı olduğunu görünce saygıyla yaklaşacağını söylemiş. İkinci gün Karadere’nin içinde insan sesleri duyduk. Birileri Leheng arkadaşın sivil adı olan ‘Onur’ diye sesleniyordu. Çıkıp baktığımda kadınlı, erkekli aralarında gençlerin de bulunduğu kalabalık bir grup gördük. Gidip karşıladık. Ne aradıkların sorduk. “Onur’u arıyoruz.” dediler. Yanımızda olduğunu söylediğimizde görmek istediklerini belirttiler. Yanlış bir karar verdiğini, aslında katılmak istemediğini söylediler. Bir yanlışlık olduğunu, onu alıp gitmek istediklerini belirttiler. Onlara onun öyle konuşmadığını anlattık. Kararını kendisinin verip geldiğini söyledik. Tercihi ona bırakacağımızı da ekledik. İsterse geri dönebileceğini ama bunu zorla yapamayacaklarını anlattık. Anne ve babası da gelmişti. Annesi duygusaldı. “Onu görmek istiyorum.” dedi ağlayarak, “Oğlum devrimcilik yapabilecek biri değil.” Biraz konuştuktan sonra onları noktamıza davet ettik ve birlikte noktamızın yolunu tuttuk. Leheng arkadaş bir köşeye çekilmişti. Çağırdık, geldi. Anne ve babası ağlıyorlardı. Oturdular. Çay verdik. Anne ve babasını, ardından Leheng arkadaşı alarak kenara çekildik. Leheng arkadaşa orada bir karar vermesi gerektiğini belirttik. Baskıda bulunmadığımızı söyledik. Annesi söze girdi; “Bunca yıl seni büyüttüm. Şimdi beni bırakıp gidiyorsun.” deyince Leheng arkadaşın yanıtı, “Bunca insan var annesini bırakıp giden. Kaldı ki bu insanlar annelerini bırakmış filan değiller. Herkes anne babasını sever. Mücadele etmek için bu dağlara gelmişler. Onlarla benim aramda bir fark yok. Onlar nasıl yaşıyorlarsa ben de bu örgüte katılıp devrimci olacağım.” oldu. Anne ve babası ne kadar dil dökseler de onu kararından caydıramadılar. Çünkü kararında netti. Bunu anladıklarında Leheng arkadaş son sözünü söyledi; “Eğer beni seviyorsanız tercihlerime karışmasanız iyi olur. Artık kimse beni geri döndüremez.” Çok ısrar etseler de Leheng arkadaş gitmedi. Anne ve babasına dönerek, “Doğrudur, maddi olarak durumumuz iyi, her şeyimiz var ama sistemdeki yaşam beni tatmin etmiyor. Bu arkadaşların yaşadığına yaşam diyebilirim. Onlarda bu umudu görüyorum ve yanlarında kalacağım” dedi. Anne ve babası çok ağladılar. Ne yapsalar da Leheng arkadaş net karar vermiş olduğundan kararsız düşmedi. Bunun üzerine ailesi geri döndü. Leheng arkadaşı alarak yola koyulduk.
 Yolda pusu vardı. Pusu nedeniyle patika kullanamazdık. Sarp arazide ilerlemek ve zorlu bir yolculuk yapmak durumundaydık. Yol uzadı. Öncü bendim. Yanımızda eski ve yeni-genç arkadaşlar vardı. Tüm arkadaşlar arasında benim arkamdan ayrılmayan Leheng arkadaştı. Araziye meraklı gözlerle bakıyordu. Köyde büyüdüğü için araziyi tanımakta güçlük çekmiyordu. Yürüyüşte de sırtında ağır yük olmasına karşın çok iyiydi. Yorulduğuna dair hiçbir işaret yoktu.
Bu biçimde üslenme noktasına ulaştık. Orada onunla tartıştık. PKK’ye gelmekle iyi ettiğini, bundan sonraki adımın bu yaşamı tanımak olduğunu söyledik. Önder Apo felsefesi, örgüt çizgisi ve anlayışı gibi konuları anlamasının öneminden söz ettik. Bunun için gerekli olanın kışın derinlikli bir yoğunlaşma olduğunu belirttik. Ondan beklentilerimizin çok olduğunu söyledik. “Bu esasla güçlü bir yoğunlaşma gerçekleştireceğim.” dedi. Kışın aynı kampta kalamayabileceğimizi, baharın görüştüğümüzde iyi haberlerini beklediğimi de ekledim. “Tamam” diyerek söz verdi. Kışın ayrı yerlerde kaldığımızdan görüşemedik.
O kış çok ağır geçti. Çok kar yağmıştı. Haliyle bahar da geç geldi. Nisan ayında arazinin açılmaya başlamasıyla birlikte kamplar terk ediliyordu. Tüm gücümüz harekete geçmişti. Leheng arkadaşla bu biçimde yeniden karşılaştık. Gerilla giysileri giymişti. Giysiler ona yakışmıştı. Fiziksel anlamda ve duruş itibarıyla bir heybet kazanmıştı. Yanına gidip selam verdim. Oturduk. Hayli tartıştık. İlkin durumunu, kışın nasıl geçtiğini filan sordum. “Kış iyi geçti. Anlattıkları kadar zorlu değildi. Bizim koşullar fena değildi. Eğitim gördük.” dedi. Leheng arkadaşın durumunu diğer yoldaşlardan da sordum, kışınki katılımını, yoğunlaşma düzeyini öğrenmek istedim. Tüm arkadaşlar ağız birliğiyle kampta önderliği en iyi anlama çabasında olan, eğitime iyi düzeyde katılanların başında Leheng arkadaşın geldiğini söylediler. Katkılarının ileri düzeyde olduğunu ve öğrenme isteminin yüksek olduğunu belirttiler. Tek tek onunla aynı kampta kalan arkadaşlardan onun durumunu sordum. Tüm arkadaşlar ondan memnunlardı ve örnek olarak gösteriyorlardı. Hiçbir arkadaş ona herhangi bir konuda kızmamıştı. Onun kızılacak, sıkılacak biri olmadığını söylüyorlardı. Yeni olmasına karşın onun da kızma, daralma gibi bir durum yaşamadığı anlatılıyordu. Arkadaşların bu anlatımları ve Leheng arkadaşı görmem beni oldukça sevindirmişti.
Ovacık’tan gerçekleşen bu katılımın bu tarz bir duruşla iyi iş yapması kaçınılmazdı. İlerde Ovacık alanında öncü düzeyde, aktif olarak rol oynayabileceğini düşündüm. Sonra onunla tartıştık. Sonbaharın daha biz kış üslenmesine gitmeden önce Leheng arkadaş bizimle Ovacık alanına gelmek istediğini söylemişti. İşte o tartışmamız sırasında ona hangi alanda çalışma yürütmek istediğini sordum. Bu kez kış yoğunlaşmasının etkisiyle olacak Leheng arkadaş, “Örgüt beni nereye gönderirse oraya giderim.” dedi. Ovacık’a gitme önerisi yapmamıştı. Bunun olumlu yönde ve hızlı bir gelişme olduğunu düşündüm. Ona baharla birlikte benim öz savunma çalışmasına gideceğimi, artık ayrılacağımızı söyledim. Bir şey söyleyip söylemeyeceğini sordum. Bir mektup yazmıştı babasına ve ailesine hitaben. O mektubun içeriğini anlattı. Ailesinden bundan böyle örgüte bağlı olmalarını istemiş. “Örgütü anlamalısınız. Benim durumum çok iyidir. Siz de çalışma yürütmelisiniz.” sözleriyle ailesine hitap etmiş. Babasından, kız ve erkek kardeşlerinden olan beklentilerini anlatmış. Gayet olumlu mesajlar vermiş. Ayrıca yerel seçim döneminde babasına çalışmalara katılması gerektiğini söylemiş. Mektubu gideceğimiz zaman ailesine vermek üzere aldım. İlerde olanaklar oluştuğunda onu ailesiyle görüştürebileceğimizi de belirttim. “Şimdilik acelesi yok, görüşmek istemiyorum.” diye karşılık verdi. “Yalnız çok selamlarımı söyleyin aileme.” diye kapattı bu konuyu.
Daha sonra biz görev alanımıza gitmek üzere hazırlıklara başladık. Gitmeden önce arkadaşları Leheng arkadaşa ilişkin uyardım. Onu Ali Boğazı bölgesinde tutmalarını ve korumalarını istedim. Askeri anlamda yeterli tecrübe kazanması gerektiğini anımsattım. Bu konuda arkadaşların yardımcı olmalarının önemine vurgu yaptım. Arkadaşlar dikkat edeceklerini söylediler. Özellikle de Brusk arkadaş vardı, Leheng arkadaşın tim komutanıydı, ona söyledim. 6 Mayıs günü Ali Boğazı’ndan çıktık. Tüm arkadaşlarla vedalaştık. Tören yaptılar arkadaşlar, Leheng arkadaş da törendeydi. Ona son olarak ne demek istediğini sordum. Bir şey söylemeyeceğini belirterek selamlarını iletmemi istedi. “Herkese başarılar, artık pratik başlıyor.” dedi. Ayrıldık.
23 Mayıs günü radyodan Türk haberlerini dinlerken Ovacık kırsalı Kakperi köyünde bizden üç kaybın verildiğini duyduk. İnanmak istemedik. TİKKO gerillaları olabileceğini düşündük. Tüm arkadaşlar alanlarına geçmiş olduğu için inanmıyorduk. Normalde kimsenin gelip gitmemesi gerekiyordu. Telsiz yoluyla arkadaşlarla bağlantıya geçtik. Onlara aldığımız bilgiyi ilettik. Bilmediklerini söylediler. Saha muhaberesinde netleştirileceği belirtildi. Sonra anladık ki oraya sahiden de bir grup arkadaş gitmiş. Ardından arkadaşlar telsiz üzerinden üç arkadaşın şehit düştüğünü söylediler. Şehit düşen arkadaşların adları Brusk, Zilan ve Leheng arkadaşlar olarak verildi. Üç arkadaş da bize acı verdi tabii ki. Onca yoğunlaşma ve hazırlığın ardından kayıpların yaşanması bize ağır gelmişti. Bir de nitelikli, çalışmalarda aktif olabilecek arkadaşlardı şehit düşenler. Yoldaşların adları söylendiğinde bizim birimdeki tüm arkadaşları derin bir üzüntü sardı. Leheng arkadaşın bu kadar erken şehit düşmesini beklemiyorduk. Diğer arkadaşlar açısından da bu geçerliydi. Daha doğrusu o süreçte kayıp vereceğimizi düşünmüyorduk. Savaşta kayıplar olasıdır ama o süreçte ummazdık. Kaldı ki eğitimlerde, tartışmalarda Kakperi alanında dikkatli olunması yönünde sıkça uyarılar yapılırdı. Bunu tüm arkadaşlar dile getirirlerdi. Ama ne yazık ki hareket tarzında çıkan yetersizliklerden dolayı üç yoldaşımızı yitirmiştik. Brusk arkadaş Leheng arkadaşın tim komutanıydı. Zilan arkadaş güneyden yeni gelmişti. Pusuya düşmüş, öyle şehit olmuşlardı.
Pusuya düşen grupta beş arkadaş vardır. İki arkadaş biraz mesafeyle önden yürümektedirler. Düşman onları vurmaz. Onları bırakırlar. Düşman arkadan gelen grubu hedefler. Önden giden arkadaşlar pusu yerinden biraz uzaklaşmış olurlar böylelikle. Brusk arkadaş ilk ateş sırasında şehit düşerken Leheng arkadaş ise yaralanır. Leheng arkadaşın yaralandığını gören Zilan arkadaş onu bırakmaz, oradan çıkarmak ister. Leheng arkadaşın kendisini kurtarması önerilerine onu bırakmayacağı biçiminde karşılık verir. Düşmanın da yoğun ateşi söz konusudur. Zilan arkadaş da o ateş sonucunda yaralanır. Böylelikle Zilan arkadaş çatışmaya başlar. Brusk arkadaşın ardından Leheng ve Zilan arkadaşlar da şehit düşerler.
Leheng arkadaşın şehit düştüğünü öğrendikten sonra ailesine ne diyebileceğimizi kara kara düşünmeye başladık. Sonbaharda Karadere’den ayrıldığımız sırada annesi “Oğlum size emanet” demişti. Hal böyle olunca Leheng arkadaşın şehadeti bize çok ağır gelmişti. O yeni katılmıştı, örgütü daha tanımamıştı. Doyasıya gerillacılık yapmamış, devrimciliğin sevincini yaşayamamıştı. Diğer arkadaşlar eskiydi, onların şehit düşmesine anlam verebilirdik. Leheng arkadaş ise altı ayını yeni doldurmuştu. Acımız bundandı. Tüm arkadaşların moralleri bozuldu. Ailesine ne diyebiliriz diye düşünüyorduk. İzah edebileceğimiz bir durum yoktu ortada. Zaten köyleri yurtsever değil. Çok farklı algılar ve yorumlar gelişebilirdi. Leheng arkadaşa dağa gitmesi durumunda anlamsız biçimde yaşamını yitireceğini söyleyenler olmuştu. Bu tür insanların köy içinde kendilerini konuşturmaları söz konusu olabilirdi. Her şeyi göze alarak köye gitmeyi ve toplantı yapmayı düşündük. Leheng arkadaşın kişiliğini anlatacak ve ailesine, köylülerine başsağlığı dileyecektik.
Yirmi gün sonra kapsamlı güvenlik alarak köye gittik. Annesi ayakta duramıyordu. Çok fazla etkilenmişti. Leheng arkadaş evin en büyük erkek çocuğuydu. Ondan bir yaş büyük bir ablası vardı. İki kız, iki erkek olmak üzere dört kardeştiler. Babası da bitkindi. Baş sağlığı diledik. Sohbet ettik. Sitemleri, eleştirileri oldu. Yerinde tepkilerdi. Leheng arkadaşı korumamız gerektiği doğruydu. Onu koruyamadığımız için ailesini gördüğümüz anda çok zorlandık. Şehadetini hiçbir gerekçeyle açıklayamazdık. Açıklayabileceğimiz bir şey yoktu. Farklı bir gerekçe sunamazdık. Bu nedenle zorlandık.
Ardından köylülerle bir toplantı yaptık. Aileye ve köye baş sağlığı diledik. Leheng arkadaşın duruşunu, yaklaşımlarını anlattık. Ailesinden ve herkesten ne beklediğinden söz ettik. Kışınki duruşuna, arkadaşlar arasındaki konumuna değindik.
Gerçekten de Leheng arkadaş hem aile içinde, hem köyde, hem de Ovacık yöresinde kişiliğiyle kendisini insanlara sevdirmiş birisiydi. Onu herkes severdi. Birçok insan Leheng arkadaş bize katılmışsa takdir edilmemiz gerektiğini söylüyorlardı. Ondan çok olumlu söz ediliyordu.
Ovacık’ta çok şehidimiz vardır. Ama hiçbirinin cenaze töreni Leheng arkadaşınki kadar kitlesel katılımla gerçekleşmemiştir. Cenazesine ilçe ve köylerinden, Dersim kentinden ve çevre illerden gelen binlerce insan katıldı. İlk kez Ovacık’ta kitlesel bir cenaze töreni olmuştu. Bunda Leheng arkadaşın halk içinde tanınıyor ve seviliyor olmasının da etkisi vardı. Halk üzgündü. Bizi eleştiriyorlar, neden böyle bir süreçte şehit düştüğünü soruyorlardı. Yanı sıra Ovacık’ta ilk defa böyle kalabalık bir toplanmanın olduğunu belirttiler. O herkese kendisini kabul ettirmişti. Leheng arkadaş nasıl halka kendisini sevdirmeyi ve kabul ettirmeyi bilmişse, bizde de aynısı oldu. Arkadaşlar arasında onun ayrı bir yeri vardı. Aslında o doğal olarak kendisine yer yapmıştı. Kişiliğiyle, karakteriyle bunu başarmıştı. Tüm arkadaşlar onu severdi.
Kendisi de yeni olmasına karşın yeni bir arkadaşı yanına vererek görevlere gönderirlerdi arkadaşlar onu. Bu düzeyde güven vermeyi başarmıştı. Pratik içinde ondan yana kaygı yaşanmazdı. Ona bakınca umutlanır, moral alırdınız.
Ona diyaloglarımız sırasında PKK’yi tanımadığı halde nesinden etkilenip de katıldığını sorduğumu anımsarım. Diğer örgütlerin de (MKP, TİKKO) varlığından söz ederek neden bizi tercih etmişti, anlamaya çalıştım. “Heval, sorun sizi tanıyıp tanımamak değil. Sizin yaşam tarzınız bile diğerlerininkinden farklı. Yaklaşımlarınız, diyaloglarınız farklı. Tercih yaparken sizde umut gördüğümü belirtmeliyim.” diyerek karşılık verdi. Leheng arkadaş öngörü sahibiydi. Olayları önceden ve erkenden görürdü. Olguları birbirinden ayırt edebilirdi. Böyle bir hâkimiyeti vardı.
Onun şehadetinin ardından 2012 Devrimci Halk Savaşı hamlesi kapsamında öz savunma gücü olarak Leheng arkadaş şahsında tüm şehit yoldaşlar anısına eylemler yapmayı, çalışmamızda başarılı olmamız gerektiğini düşündük. Bu esasla bazı planlamalar yaptık. Önümüze bazı çalışma hedefleri koyduk. Önemli bazı çalışmalar yaptık. Daha sonra Leheng arkadaşın kişiliğini halka tanıttık. Halk ona çok bağlı olduğundan aynı yıl içinde Ovacık ilçesinde onun adına bir kültür derneği açıldı. Gençler o dernekte gönüllü olarak çalışıyorlar. Bu bize kıvanç verdi. Çalışmalarımız meyvesini vermişti. Böylelikle Leheng arkadaşı yaşatmış da oluyorduk. Ovacık’ta o bir gençlik simgesi olmuş, onun adını taşıyan bir dernek açılmıştı.
Dersim’de çok sayıda şehit yoldaşımız olmuştur. Ama yeni bir süreçte kişiliği, katılımı, pratiğiyle öncü düzeyde yer alabilecek Leheng arkadaşın şehadetinin ayrı bir yeri vardır. Bu nedenle o yoldaşı asla unutmayacağım. Duruşunu da unutmayacağım. Yeni bir arkadaş olmasına karşın ondan çok şey aldım ve etkilendim. Ovacık alanında beş yıl kaldım aşağı yukarı. Leheng arkadaş gibi bir kişiliği tanımış olmak beni onurlandırıyor.
Şehit yoldaşlar bizim için çizgi, ölçü demek oluyor. Bu ölçüyü yaşatmak durumundayız. Bu bizim asıl görevimiz. Leheng arkadaş şahsında tüm şehit yoldaşları yaşatmak adına görevlerim ne olursa olsun fazlasıyla yapmaya hazırım. Eskisinden daha çok çalışacağım. Onları bu biçimde yaşatacağız.

Mücadele Yoldaşı

Koçero Batman