Mardin’in Yiğit Çocuğuna

Kamuran arkadaş 1983 Mardin doğumludur, yurtsever bir ailenin üyesidir. Düşmanın baskıları nedeniyle Mardin’den Ceylanpınar’a göçmek zorunda kalırlar. 2003 yılında gerilla saflarına Botansehit kamuran
 üzerinden katılır. Yolda onlara kuryelik yapmış olan arkadaşlar onların ne kadar disiplinli olduğundan söz ederlerdi. Kuralları kavrama noktasında daha baştan istekli olduğu burada açığa çıkar. Daha sonra güneye geçer. Yeni savaşçı eğitiminin ardından altı ayını üst yönetimdeki yoldaşların yanında geçirir. 2004 yılında Zagros alanına geçerek çoğunlukla da Çarçella bölgesinde kalır.
Kamuran arkadaş ‘an mırın an Diyarbekir’ adlı klipin televizyonda yayınlanması nedeniyle gerilladaki tüm arkadaşlar tarafından tanınmaktaydı. Klip Çarçella’da çekilmişti. O klipteki güleç görüntüsü onun gerçek haliydi.
Birim olarak birlikte kaldığımız dönemde en belirgin yanları ciddiyeti ve partiye bağlılığı idi. Koparıcıydı. Önündeki işi kesinlikle sonuca bağlamak esastı onda. Örneğin bir savaşçı mı çıkarılacak, ne yapar eder bu işi başarırdı. Eylemse düşünüp hesaplar ve yapardı. Halkın sorunları varsa çözmek için yoğunlaşır ve çözerdi. Çok inatçıydı. Önüne iş kondu mu içiniz rahat olurdu, mutlaka bir sonuç alacağını bilirdiniz.
Ailesinin yurtsever oluşunun ağırlığını taşıyarak yaşama katılırdı. Amcası Amed tarafında Behzat arkadaşlarla birlikte bir ajan tarafından zehirlenerek şehit edilmişti. Amcasını ömründe yalnızca bir kez ve o da ayaküstü gördüğünden söz ederdi. Ona olan bağlılığını dile getirirdi.
Halkın sempatisini kazanmıştı, halk tarafından sevilirdi. Bazen sertleştiği olurdu. Ama herkes artık onun ne zaman sertleşeceğini bilirdi. Onun özellikleri herkes tarafından bilinirdi. Fazla konuşmazdı. Gereken yerde sert, gereken yerde de ılımlı konuşurdu. Oldukça şakacıydı. Halkın nabzına göre gitmeyi bilmesi ona olan bağlılığı arttırmaktaydı. Bir gün bir köydeydik. Genç bir kız komşu köyden o köye yalnızca dizi izlemeye gelmişti. Kamuran arkadaş bunu görünce hemen televizyonun fişini çekti ve onlara bir seminer verdi. Ülkede savaş yürütülürken bir köyden bir köye dizi izlemek için gitmenin anlamsızlığından söz etti. O kız bunun üzerine özür diledi. Halkın sorunlarına çözüm üretmede adaletli davranırdı. Etrafındaki arkadaşların, halkın görüşlerini alarak yargıya varırdı. Topladığı verileri halkın özelliklerini gözeterek bir sonuca ulaştırırdı. Böylece parti otoritesinin sağlanmasına önayak olurdu. Parti ilkelerinden ödün vermezdi. Kadınlara ve analara destek sunar, onlara dönük mesajlar verirdi. Kadınlara sert yaklaşan erkeklere karşı tavır gösterirdi. Halkın çocuğu gibiydi. Bir gün bir evde yemeğe oturmuştuk. Fırın ekmeği almışlardı. Nedenini sorduk. Söylemek istemeseler de unlarının tükendiğini anladık. Kamuran arkadaş bunu duyar duymaz sofradan kalktı. Çok etkilenmişti. Hemen o aileye erzak yardımında bulundu. İhtiyacı olan yoksul insanlara yardım ederdi. Zenginden alıp yoksullara dağıtır, toplumsal adaleti sağlamaya çalışırdı. Böyle duygulu yanları vardı.
Şimdi saflarımızda onun adlarını bizzat taktığı pek çok savaşçısı var. Onun anısıyla da mücadele ediyorlar. Onlara güven verir adeta.
Yoldaşlık anlamında güçlüydü. Hoş sohbetti. Çarçella’yı çok sevdiğinden, hep sözünü ederdi. Pratiğinin çoğu orada geçmişti. Çarçella’nın başını duman kaplasa iç çekerek şimdi orada olmayı düşlediğini söylerdi. Oysa o duman kışın yaklaştığının işaretiydi. Köylüler de buna şaşırır, bu soğukta orada kalmanın olanaksızlığından söz ederlerdi. Kamuran arkadaş orada içilen çayın apayrı bir tadının olduğunu söylerdi. Bize komik anılarından söz ederdi.
Görev dönüşleri yatmazdı geceleyin. Kürtlerin yıllardır yatmalarının bu halde olmalarına neden olduğunu söylerdi. Şehir çalışmalarında sabaha kadar nöbet tutma gereği onda bu alışkanlığa yol açmıştı. Biz de onunla birlikte uyanık kalır ve sohbet ederdik. Koşullar gereği kadın ve erkek yoldaşlar yakın konumlanmak durumundaydık. Kamuran arkadaş ret ve kabul ölçüleri anlamında kendisini iyi eğitmişti. Toplumdaki ‘terbiyeli çocuk’ tanımlamasına denk düşecek olgunluktaydı. Onun yanında farklı duygu yaşamazdınız. Güven veren bir insandı. Tartışmacıydı. Ondan bir şey saklama gereği duymazdık. Keşifçimiz ve öncümüz hep o olurdu. Biraz tombul görünse de atikti.
Bir seferinde noktaya gidiyorduk. Alışkanlık olmuştu, gece yürüyüşlerinde birbirimize yakın yürürdük. Ben Kamuran arkadaşın hemen arkasındaydım. Aniden dönüp,“Neden beni takip ediyorsun?” demez mi. Güldük. Oysa noktaya yakın yerlerde iz çıkarmamak için farklı yerlerden gitmemiz gerekiyordu.
Bir defasında da köylülerle bir yerde dururlarken aniden bir helikopter belirir. Köylüler kaçınca Kamuran arkadaş ve yanındaki arkadaş ortada kalakalırlar.
K
amuran arkadaş korkusuzdu, soğukkanlıydı. Bölge yönetimiydi. Her koşula hazırlıklıydı. Nerde gizleneceğini ne zaman açığa çıkacağını bilirdi. Halkın sorunlarını çözme konusunda olduğu kadar düşman karşısında da oldukça cesaretliydi. Örgütsel ciddiyeti onun oto kontrol yanının güçlenmesini sağlamıştı.
Kamuran arkadaşın sanatçı kimliği de vardı. Bizim yanımızda pek şarkı söylemezdi. En çok İlkay Akkaya’yı severdi. Bir gün ona selam yollayacağını söylerdi hep. Ne yazık ki bu gerçekleşmedi. Belki bir gün biz onun selamını iletiriz. Onu o kadar çok dinlerdi ki bizi de alıştırdı.
Kalemi oldukça güçlüydü. Fazla yazmazdı ama yazılarında edebi yanın gelişkinliği görülürdü. Bunu sonradan elimize geçen günlüklerden de anladık. Lise yıllarındaki bu konuyla bağlantılı anılarını da anlatırdı bize. Öğretmeni onu kaldırarak saatlerce şiir okuturmuş. Hitabının güçlü olmasından kaynaklı bir durumdur bu. Okullarda Milli Güvenlik dersi vardır. Bu derslere ordudan subaylar girerler. O dönemde Kamuran arkadaş parti eğitimi de görmüştür. Subay Kamuran arkadaşı kaldırarak bizim hakkımızda doğrudan ya da dolaylı bazı sorular sorar. Kamuran arkadaş soruların tümüne yanıt verir. Bunun üzerine subay Kamuran arkadaşa “Seni iyi eğitmişler” der. Bu olay tüm Ceylanpınar’da duyulur. Yine bir gece yapılan bir mitingde Kamuran arkadaş bir şiir okur.
Sanatçı yanı şarkı söylerken, şiir okurken, yazılarıyla açığa çıkmaktaydı bu biçimde. Bu onun eskiden gelen bir özelliği. Halk arasında halen de onun okuduğu türküler telefonlarda kaydedilmiştir ve dinlenmektedir. Kadın erkek demeden onun türkülerini ezberleyerek okuyanlar da bulunmaktadır. Gever’de ondan etkilenmemiş kimse yoktur diyebilirim. Bu kadar etkili birisidir Kamuran arkadaş. Oldukça sempatikti. Bir milis ona ‘Gurgo’ adını takmıştı. Kamuran arkadaş kızgınlık belirttiğinde biz de ona “Gurgo ne oldu?” derdik. Gülerdi.
Bir defasında bir kaya oyuğunda kalıyorduk. Kamuran arkadaş dışarı gitmişti. Yanında bir kuzu ile döndü. O günlerde köylülerin sürülerine kurt dalmıştı. Kamuran arkadaşın getirdiği sürüden ayrılan bir kuzudur diye düşündük. Yakınımızda bir yerde bağladık. Akşam olunca bir arkadaş o kuzuyu omzunda bir süre taşıdı. Tam o esnada kayıp kuzusunu arayan köylüyle karşılaştık. Köylü bu duruma çok sevinmişti. Bizi ısrarla evine davet etti, kuzuyu keseceğini söyledi. Yoksul biri olduğu için teklifini geri çevirdik. Bu zaten Kamuran arkadaşın bir özelliği idi. Yoksul insanlara fazla yüklenmezdi. Bu onu çekici yapıyordu. İşimiz olmamasına karşın değişik zorlanmalar yaşayan insanlara da duyarsız kalmazdı. Birlikte çalıştığı insanları iyi seçer ve tanırdı. Onları eğiterek disipline ederdi. Herkesle anlayacağı dilden konuşmasını bilecek mütevazılıktaydı. Bir defasında iki çocuk kendi aralarında oyun oynarlarken bir tanesi “Benim iki dayım var, birisi Kamuran ama sakın kimseye söyleme” der. Adı Demhat olan bir çocuk vardı 5-6 yaşlarında. İçe kapanıktı. Fazla kimseyle konuşmazdı. Yalnızca Kamuran arkadaşın yanına giderdi. Bunlar Kamuran arkadaşın ne kadar çekici olduğunu anlatan örneklerdir.
Partinin ciddiyetini aşındırmamaya özen göstererek gerekli yerlerde halkla şaka yapmasını bilirdi. Bir evdeydik. Çaydanlık ihtiyacımız vardı. Kamuran arkadaş gözüne ilişen çaydanlığı kucağına aldı ve “Bu benim çaydanlığım, onu götüreceğim” dedi. Zaten o aileler bize çok yakındırlar. Köylüler ısrarla o çaydanlığın bir takımın parçası olduğunu, yerine bir başkasını verebileceklerini söylemelerine karşın Kamuran arkadaş çocuk rolüne soyunarak çaydanlığı bırakmadı, başka şeylerle birlikte aldı. Onun başarısı, insanları kırmadan işlerin üstesinden gelebilmesiydi. O aileler hâlâ da ondan söz ederler.
Kamuran arkadaş mükemmeliyetçi bir insandı, titizdi. Kolay beğenmez amaeşyalarını gözü gibi korurdu. Pırıl pırıl bir insandı. Temiz ve düzenliydi. Kendi temizliğine önem verdiği oranda çevresiyle de ilgiliydi. Bu Önder Apo’nun bir özelliğidir. Önderliğe, çizgisine çok bağlıydı. Partide zorluklar yaşamadı değil. Ama bu zorluklar onun bağlılığını etkilemedi.
Görevimizi tamamlayıp Çarçella’ya döneceğimiz zaman hazırlıklarını yaptı. Vardığımız zaman ise evine gelmiş gibi mutluydu. Ne yapacağını bilemiyordu. Her tarafa bakıyor, sanki dağla konuşuyordu. Oraları özlediği her halinden belliydi. O yorgunluğun üzerine bir de gidip eski noktaları yoklayıp arkadaşları aramaya başladı. Bu düzeyde heyecana kapılmıştı. Onun Çarçella ve Avaşin’e olan bağlılığı tarif edilemez.
Kamuran arkadaşın bir dayısının kızı var saflarımızda. Adı Faraşin. Ama Kamuran arkadaşın ailesi Kuzey Kürdistan’da kalmış, dayı tarafı ise Batı Kürdistan’da sınırlardan dolayı. Bu nedenle hiç karşılaşmamışlar. Dayısı hem Kamuran arkadaşı gelip görmüştü hem de kızı olan Faraşin arkadaşı. Faraşin arkadaş bir not yazarak kendisini tanıtmış ve eğer halasının oğlu ise nota bu çerçevede bir yanıt istemişti. Ben Faraşin arkadaşı tanırdım. Kamuran arkadaşa onu biraz tarif ettim. Gerçekten de dayısının kızı çıktı. Güney taraflarına geçtiğimiz bir gün tesadüf eseri karşılaştılar. Daha önce birbirlerini hiç görmemiş olduklarından Kamuran arkadaş bayağı heyecanlanmıştı. Utanırcasına birbirleriyle konuşamadılar ilk önce. Bizim araya girmemiz gerekti. Biz de oldukça duygulanmıştık. Siyasal haritalar Kürt toplumunu, ailelerini parçalamıştı. Bu parçalanmayı aşıp sınırları anlamsız hale getiren ise PKK olmuştu. İki akraba parti içerisinde tanışmışlardı. İki gün yan yana kaldılar. Rahat bir ortam olduğundan yaşadıklarını anlatmışlardı birbirlerine. Burada partinin bir başka boyutu açığa çıkıyordu. Toplumda olsa kan bağına dayalı yakınlığı aşmayan ilişkilenme tarzını burada ideolojik bir bağa dönüştürmüştü. Aynı kandan olmak bunun için bir vesile oluyor. Şunu da anımsatayım; Faraşin arkadaşın notu ilk eline ulaştığı zaman, daha önce kadın arkadaşlara hiç not yazmamış olduğundan Kamuran arkadaşın Faraşin arkadaşa cevaben not yazmasına biz yardımcı olmuştuk. Bu da onun kadın yoldaşlara ölçülü yaklaşmasından kaynaklanmaktaydı.
Kamuran arkadaş her açıdan kendisini geliştirme çabasındaydı. Koşullardan dolayı fazla kitap okuma olanağı bulamıyordu. Ama söylediği kadarıyla kış kamplarında fırsat buldukça okurmuş. Pratik süreçlerde de çıkardığı sonuçları irdeleyerek tartışmaya açardı.
Güneye geçtikten sonra Ş. İbrahim akademisinde eğitim gördü. Eğitimden sonra görüştük. 4 Nisan’dı. Birlikte ağaç diktik. Hem Önderlik için hem de Garzan’da şehit olan 15 kadın arkadaşın anısına (Arjin arkadaşlar) ağaç dikti Kamuran arkadaş. Duygulu bir insandı. Düzenlemesi Mardin alanına olmuştu. Mardin’e karşı apayrı bir sevgisi vardı. Orda doğmuş ama çocukken Ceylanpınar’a gitmek zorunda kalmıştı. Kürtlerin yaşadığı bir yer olsa da orada biraz yabancılık çekmişti. Bu nedenle hep Mardin’in özlemini duymuştu. Eğitimden sonraki ilk görüşmemizde durumunu sordum. “Kanatlarım olsa uçacağım” diye karşılık verdi. “Bir gideyim yeter” diyordu. Aramızda bir şifre bile belirledik 47-47 diye. 47 Mardin plakasıdır. Bu şifreyle telsiz üzeri konuşacağız dedik. Gitmeden önce çok sohbet ettik. Hedefleri büyüktü. Eğitimden önemli bir kararlılıkla çıktığı konuşmalarına, hatta rengine yansımıştı. Yönünü bu temelde kuzeye çevirmişti. Gever taraflarında önemli deneyimler edinmişti. Bütünleşmiş, öncülük yapabilecek duruma gelmişti. Bu deneyimleri kendi memleketinde sınamak onu heyecanlandırıyordu. Kamuran arkadaşın yaşamı, duruşu, sohbetleri, yoldaşlığı bana bir şiir gibi geliyor. Bazen coşan bazen durgunlaşan, yavaş akan bir su gibi… Bazen deli dolu akan bazen durulan; ama hep akan bir su… Özgür yaşamı en çok hak eden birisi varsa o da Kamuran arkadaştı diye düşünüyorum. Onun en büyük hayali Önderliği bir gün Amed’e getirmekti. Bunun yolunun savaşmaktan geçtiğinin iyi bilincindeydi. “Mardin’e gidip partinin bana verdiklerini pratiğe geçirebilirsem bu bana yeter” diyordu.
Bana gönderdiği yazıyı paylaşmak istiyorum:
“Merhaba Heval Mizgin,
Bu yazıyı yazarken çok düşündüm ve gerçekten ne yazacağımı bilemedim. Bu yüzden bir şeyler yazmaya çalışacağım. Ama bu yazıyı ayrılmak için yazmayacağım. Her zaman bir yoldaş gibi senin gibilerini tanıdıkça, sizleri yüreğimde taşıyıp Agitlerin, Adılların, Nudaların, Nucanların, Gülbaharların, Serxwebunların kutsanmış olan topraklarına götüreceğim kendimle. Hiç usanmadan. Özgürlük türküleriyle patikalardan yürürken ve geçerken dar geçitlerden ve hızlı adımlarla Mezra Botan toprağına yol alırken selama duracağım kutsal topraklarda. Ve bir avuç toprağı avucuma alıp öpeceğim. Çünkü kutsal olan bu topraklarda şehit düşen binlerce can yoldaşımın ter damlaları var.
Can Yoldaşım,
Gittiğim her yerde yanımda olacaksınız. Ayrılık yok, üzülmek yok, ağlamak yok, dert etmek yok. Ben hep güleceğim bu yüzden. Bu yıl düşmanı ağlatacağız, sarsacağız. Eğer gidersen Zagroslara doğru, Avaşin suyundan bir avuç su iç yerime ve selam söyle bütün yoldaşlara. Eğer gidersen Esendere’ye selam söyle halkımıza, selam söyle tüm dostlara.
Kendine çok çok iyi bak yoldaşım. Özgürlük türküleriyle, marşlarla, bandolarla Amed’de Önderlikle birlikte buluşmak umuduyla… Elbet bir gün güneş bize de doğacak.
                                                                                                                                      Devrimci Selam ve Saygılar
                                                                                                                                             Kamuran Penaber”
Ne büyük bir kararlılık ve güçle kuzeye yöneldiği bu satırlardan da anlaşılıyor. Böyle de gitti. Bu insana güç ve moral veren bir şey.
Bir anı daha anlatayım. Ailesi onu ziyaret etmeye gelmişti. Yıllardır anne ve babasını görmemişti. Gelenler arasında amcası da vardı. Her biriyle ayrı ilgilendi. Annesiyle daha çok ben konuşuyordum. Sonra ona gelip annesiyle de konuşması yönünde işaret ettim. O sırayla geliyordu. Gelip annesini kucakladı. Annesi biraz kiloluydu. Rahat oturmak için ayaklarını uzatmıştı. Ayağında kısa bir çorap vardı. Çorabı gören Kamuran arkadaş “Annem de modern olmuş, giydiği çoraba bir bakın” deyince annesini güldürdü. Onun diline göre konuştu bir bakıma. Parti ciddiyetini bilen bir aileydi. Oğullarını görmüş olmalarının yeterli geldiğini, kısa bir zaman içinde gideceklerini söylediler. Bizim tehlikeye düşmemizi istemiyorlardı. Duyarlı insanlardı. Kamuran arkadaştan dolayı gurur duydukları her hallerinden belliydi. Kamuran arkadaş, kız kardeşinin katılması için dolaylı çaba harcadı. Onu sordu ve katacağını söyledi parti saflarına. Kadının kurtuluşunun ancak parti içerisinde gerçekleşebileceğini biliyordu. Geniş düşünürdü.
Çarçella ve Gever tarafında Kamuran arkadaşı tanıyıp da etkilenmemiş kimse yoktur. Şehit düştüğü zaman insanlarda bu etki açıkça görülmekteydi. Anneler duygusaldır. Nereye gitsek ağlarlardı Kamuran ve Geli arkadaşlardan dolayı. Halk gerillayı kendi çocukları gibi görmektedir. Onların bölgesinde çalışmış ya da yalnızca bir selam vermiş yoldaşlarımızın değerini bilirler. Kamuran arkadaş gibi halkın yüreğinde yer edinmiş birisi için bunları belirtirlerdi. Gever’de yapılan festivalde Kamuran arkadaşın fotoğrafları da asılmıştı. Bu halkın ona olan bağlılığının somut bir kanıtıdır. Yeni katılan pek çok genç, onu görmüş olsunlar olmasınlar adlarını Kamuran yaptılar. Bugün bile halktan insanlar Kamuran arkadaştan söz açıldığında onunla ilgili bir anılarını anlatırlar, onun söylemiş olduğu bir sözü söylerler. Kamuran arkadaş yaşamın anlamını bilen, anlamlı yaşamak isteyen birisiydi. Boş yaşamak istemiyordu. Bu onun kendisine olan saygısından ileri geliyordu. Bazen ona “Sen kendini çok seviyorsun” diye şaka yollu takılırdık. Onun bize yanıtı şöyleydi; “Ben eğer kendime saygı duymazsam hiç kimseye de saygı gösteremem.”
Kürt halkı basite alındığı, yok sayıldığı, köleliğe alıştırıldığı için kendine bile yeterince saygı göstermekten uzaktır. Çünkü varlığı tartışma konusudur. İnkâr-imha veya soykırım politikaları Kürt kişiliğinde önemli bozulmalara yol açmıştır. Kamuran arkadaş bunların bilincinde olduğundan onun olduğu yerde parti ağırlığı hissedilirdi. Bu ona yılların kadrosuymuş gibi bir hava kazandırmıştı.
Belki metafizik inanışlar olarak değerlendirilecektir ama şehit düşmesinden iki gün önce Kamuran arkadaşı rüyamda görmüştüm. Yüzü kararmış gibi görünüyordu ve gülmekteydi. Kafası olduğundan daha büyüktü. Sabah bu rüyanın ne anlama gelebileceğini arkadaşlara sordum. İki gün sonra şehit düştüğü haberini aldık. ‘Gönül gönle karşıdır’ diye bir söz var. Yoldaşlık ruhu, sevgisi varsa ve insanlar bu anlamda birbirlerini düşünüyorlarsa hissetme de gelişiyor. Dar zamanda insan yoldaşını düşünür. Rahat zamanda da böyledir. Yoldaşlarınızın ne durumda olduğunu hep merak edersiniz. Galiba Kamuran arkadaşın sağlam geçip geçmediğini çok düşünmüş olsam gerek rüyama girmişti.
Bir defasında Kamuran arkadaş bir bostana girer. Biraz salatalık toplar ve bir anneye verir. O anne hep bundan söz ederdi. Ona oturmasını, kendisinin ona hizmet edeceğini söylemesine rağmen Kamuran arkadaşın doğayla uğraşmayı sevdiğini söylediğini anlatırdı. Bu halk arasında bir anı olarak hep anlatılırdı. Çocukları eğitmeye önem verirdi. Babaları dışarıya çalışmaya giden ya da cezaevinde olan çocuklar Kamuran arkadaşın etrafına üşüşürlerdi. O da şefkatle, tam onların istediği biçimde yaklaşırdı onlara. Tüm annelere ‘daye, ana’ derdi. Onun bu saygılı tutumu ona da saygıyla yaklaşılmasını getirirdi.
İnsanlar arasında ayrım yapmazdı, adaletliydi. Sorunlar çıktığında daha çok yoksulların tarafını tutardı. İnsanların birbirlerine ya da partiye haksızlık yapmasını mazur görmezdi. Sert tavır koyduğunda asla pişman olmazdı. Bu duruma kızan insanlar sonradan gelip özür dilerlerdi. Onun otoritesi kabul edilmişti. Yoldaşlarının görüşlerini almayı ihmal etmezdi. Yoldaşlarını boşa düşürmezdi. Yoldaşı yanlış düşünse de onu boşa çıkarmamaya özen gösterirdi. Eleştirisini örgütsel ortama saklardı. Halkın içinde partinin prestijini sarsacak davranışlara girmekten kaçınır, buna zemin sunmazdı. Bu onun kişisel kaygı yerine parti kaygısını esas almasına dayanmaktaydı.
Kamuran arkadaş örgütü bilgilendireceği zaman en ince ayrıntıyı da aktarırdı. Örneğin Ceylanpınar’dan gelen insanların oraya ilişkin aktardıklarını rapor halinde hareketin yönetimine sundu. Başkası olsa belki kendi alanı değil diye savsaklayabilirdi. Ama Kamuran arkadaş duyarsız insanlardan değildi. İnsanların talepleri olurdu ondan. Yanına not almışsa kesinlikle üzerinde durur, ihmal etmezdi. Söz verir ve yerine getirirdi. Onda mertlik denen kişilik özelliği vardı. Bunu ideolojiyle, örgütle birleştirmesini de bilirdi.
Uzun süreli olarak pratikte doğrudan ya da dolaylı kalmış bir insanın, yine insanlar üzerinde etkili olan bir insanın daha yerine ulaşmadan şehit düşmesi elbette etkiler insanı. Sınırda, İdil ovasında şehit düşmeleri şanssızlık oldu. Yerine ulaşmış ve çalışma yürütmüş olsaydı biraz daha rahatlamış olurdu. Ama yine de bu uğurda şehit düştü.
Bize düşen onların izinde yürümektir. Onun boşluğunu her yanıyla doldurmak zordur. Onların olumlu özelliklerini alabiliriz. Kamuran arkadaş birine çok kızsa bile diyalogunu kesmezdi, akışkandı bu anlamda. Olumlu yanları ön plana çıkarırdı. Bizim yapmamız gereken de böyle şeylerdir. Şehit, kendi ölümüyle yaşam yaratandır.
Ek olarak dedesinden çok söz ederdi. Dedesinin partiye olan bağlılığı Kamuran arkadaşı oldukça etkilemişti. Dedesi bir subayla Kürt sorununu tartışırmış. Bu cesaretiyle etkilemişti Kamuran arkadaşı. Önderlik esir düştüğünde resmen hastalandığını anlatırdı. Dedesiyle ilgili çok anısını anlattı bize.
Mardin’de, Ceylanpınar’da yaptığı yürüyüş, gerillacılık yaşamındaki duruşu, sanatçı yanları, militanlığı, halka ve düşmana yaklaşımları Önder Apo’nun ilkeleri çerçevesindedir. Kendisini tüm Kürdistan’la bütünleştirdi. Onun Önder Apo’yu Amed’e getirme hayalini gerçekleştirmek artık bize düşüyor. Bunun sözünü vererek şehitlerin anılarının yolumuzu aydınlattığını belirtiyorum.

Mücadele Yoldaşları