Pratik içerisinde düşe kalka, adım adım öğrenir çoğu şeyi. Eksiklerini gördükçe düzeltme yoluna gider. Çoğunlukla bir işin içindeyken o yoğunlukta yanlış yapılması olasıdır. Önemli olan bu yanlışların çok büyük yanlışlar olmaması ve yapılan küçük yanlışların da süreklileşmemesidir. İşte Cesur yoldaşın pratik sürecin sorun yaşanan, eğitimlerin ise bu sorunların çözüldüğü yerler olduğu yönündeki klasik anlayışın aşılması doğrultusunda bir öngörüye ulaştığı anlaşılıyor. Önemli olanın anı anına çözüm üretmek olduğunu ifade etmekte sakınca görmüyor. Böylece gelecekte yapacaklarını kararlılıkla duyurmuş oluyor. “Pratik yürütülsün, eğitimlerde üzerinde dururuz” anlayışını yanlış bulduğunu özenle vurguluyor. Cesur yoldaş hem anı anına pratiğini sorgulamasını hem de yetersiz kaldığı noktalarda kendisine sunulan eğitim olanaklarını değerlendirmesini bilenlerden. Ona gerekli olanın bir karar düzeyi çıkarmak, bunu her an yenilemek ve ileriye taşırmak olduğunu çözer. Bir çalışma süreci sonrası eğitimde yaptığı şu belirlemeler bu gerçeğin yalın ifadesi oluyor;“Bu pratik süreçlerde partinin istediği biçimde cevap olamadık. Çok pasif kaldım. Hatta halka karşı bazen sekter yaklaşımlarım oldu. Bunların bilinciyle şu an yoğunlaşıyorum.Önümüzdeki pratiğe cevap olmak için elimden ne geliyorsa onu yapacağım. Şehitlerimizin kanının yerde kalmaması için her yönüyle pratiğe dürüst yaklaşım içerisinde olacağım. Sürecin önemini zaten örgüt her defasında bize talimatlarla bildiriyor ve kavratıyor. Bende bunun ağırlığında olarak bu 2012 yılına katılacağım.”
Sıradan düzenleme bir başka sorundur. Ciddiyeti gösterir. Bir çalışma yürütüleceği zaman önce o çalışmanın ne olduğu üzerine bir perspektifin oluşması gereklidir. Çalışmanın ne anlama geldiği bilinmeden, kapsamı, araçları anlaşılmadan rastgele seçimlerin zarar vermesinin önüne geçilemez.
“Bir PKK’li her görevi dört dörtlük yapmalı, kendini bu düzeye getirmeli” kılıfının içinde gizlenip kendini haklı çıkartma bir tür kendini sıyırmadır. Bu hem üst hem alt hem orta kademede görülen önemli bir yanlıştır.
Bu zincirleme yanlışların, kayıpların altında yatan temel etken olduğunu vurgulayan Cesur yoldaş 2011-12 kışında yaşanan kayıpların üslenme yerlerinin bilinebilir ya da tahmin edilebilir olmasından kaynaklandığını çekinmeden söyler.
Cesur yoldaşa göre sorunların üzerinden geçilmemeli, derinlemesine sorgulama, çözme olmalıdır. Kesip atmak ya da geçiştirmek çözümsüzlüktür. Bu tarz kendisini bir yerle, bir çalışma düzeyiyle sınırlı tutan, var olanı beğenmeyen, gözü yukarda ama buna denk duruş geliştirmeyen kişilikten ileri geliyordur. Bunun sonucu kişilerin ya çok abartılması ya da sonsuz küçültülmesidir. Altında teorik ve pratik anlamda güçsüzlük yatar.
PKK eğitimlerinin sorgulamaya, düşünmeye, araştırmaya itekleyen yanını iyi gören Cesur yoldaş sonsuz bir öğrenme istemiyle donanır. Eksikliklerin ne olduğunu, bunların nasıl anlaşılacağını, ne şekilde dile getirileceğini, nasıl aşılacağını anlamak ister.
Bir durağa gelip önünde bambaşka seçeneklerin belirmesiyle karar ve iş yapma düzeyi daha da bilenir.“Bu süreçte örgüt bana büyük bir görev verdi. Tim komutanı yaptı. Komutanlıkta çok yeniyim ve ilk defa yapıyorum, hele hele bu görevi kuzey koşullarında yapmak çok daha zor ve bir o kadar da anlamlı. Agit yoldaş gibi bir komutan olma yolunda ilerleyeceğime ve hiçbir engeli tanımayacağıma inanıyor, o gücü de kendimde görüyorum. Bir komutanın yaşamda ve savaşta öncü, kendine güvenli olması gerektiği, hesap sormaya ve vermeye hazır olduğu bilincine vardım ve böyle yaklaşacağım. Vicdani olarak kendimi şehitler karşısında sorgulayacağım.Onların yarattığı emeklere nasıl sahip çıkacağım ve sürdürücüsü olacağım konusunda da bir uyanma gerçekleşti.Meşru savunma temelinde sürece cevap olma noktasında örgütün istediği ölçülerde yürüyeceğime inanıyorum. Bu dönemde kahraman şehitlerimizin ruhuyla hareket edeceğimden hiçbir kuşku duymuyorum”sözleri kanatlanmış bir gerillayı bize tüm yalınlığıyla anlatıyor.
Tam da eriştiği yeni konumla sıçrama yapacakken sonsuzluğa yol alışını önemli bir şanssızlık olarak değerlendiren yoldaşları yine de onurlu bir gidişe kimsenin söyleyecek sözü olmadığını vurguluyorlar.
Şehit düşen herbir yoldaşın vasiyeti de omuzlarımıza ek bir sorumluluk yüklüyor ve mutlaka bunlara layık olmamız gerekiyor.Bu sorumlulukla görevlerimizi yerine getirme umuduyla…”
Gerçekten de bize düşen yoldaşlarımızın artlarında bıraktıkları her türden mirası sahiplenmektir. Bir görev olduğu kadar bize yaşamın yolunu açan bu gerçekliğe tüm benliğimizle sarılmalıyız.
Mücadele Yoldaşları