Kutsal bir emanetin kaldı bizde. Karşımda duran sarı zemine işlenmiş Önderliğin fotoğrafına her baktığımda aklıma düşüveriyorsun. Ve sonra içerlenerek, keşke sana ulaştırabilseydim diyorum. Ardında bıraktığı kutsal emanetin asılı başucumuzda.
Bazen kiminle ne kadar kalıp, ne kadar yaşadığın hiç önemli değildir. Önemli olan kaldığın an'a ne kadar anlamlar yüklediğin, insanların yüreğinde oluşturduğun izlerdir. Hele bu özgürlük mücadelesi dağlarda başka başka yaşanmaktadır. Birilerini yollarda, birilerini patikalarda, birilerinin de isimlerini duyarsın. Ve sonra tarihe efsane olacak kahramanlıklarıyla sarsılırsın. O kahramanlıklar ki, dinledikçe çoğalan, çoğaldıkça yüreğini kasıp kavuran dağlıların yaşam öyküsü…
Gerillanın mutlaka ama mutlaka anlatılması, yazılması yarınlara taşınması gereken yaşam öyküleri vardır. Gerillanın yaşam öyküsü öyle sıradan yaşam öyküsü değildir. Öyle sıradan yaşanmış bir hayat değildir. Her gerillanın yaşamında milyonlarca hayat vardır. Milyonlarca Kürdün yaşam kavgası vardır. Milyonlarca Kürdün özgürlük umudu vardır. Ve bu özgür yaşam kavgasını temsil eden onlarca kahraman gibi bir de Şiyar yoldaşın yaşam öyküsü ve en önemlisi de direnişi vardır.
Sonbahar gelmişti dağlara…
Ağaçları sararmış, yapraklar sarı, kırmızı, kahverengine bürünmüştü. Sonbahar ayrılık hazan ve hüzün mevsimidir. Gerillada ve dağlarda en büyük ayrılıklar baharda yaşanır. Bu bazen sonbahar, bazen ilkbahar olur. Ama adı bahardır. Ayrılıklara tekabül eden bir zaman dilimidir.
Bu dağlarda elbette ki ayrılıkların, yani düzenlemelerin yabancısı değilizdir. Çoğu zaman birilerimiz bir yerlere, farklı farklı çalışmalara sahalara gideriz. İşte böylesi bir düzenleme sürecinde Şiyar arkadaşla kısa bir tanışmamız olmuştu.
Düzenlemesi olmuştu. Ancak birkaç gün çalışmayı devir almak için birlikte kalmıştık. Ve böylece onu bir daha unutamayacağım özelliklerini yakından tanıma fırsatım olmuştu. Şiyar arkadaş çalışmalarına büyük bir titizlikle yaklaşan, duyarlı ve sorumlu bir arkadaştı. Ayrılmadan önce yapılması gereken tüm çalışmaları bir bir sıralıyordu. Beni etkileyen en önemli ayrıntılardan biri de şehit düşen arkadaşların emanetlerine karşı sergilediği yaklaşımdı. Gerillada şehit düşen yoldaşlarımızın artlarında bıraktıkları en ufak şeyler bile çok değerlidir. O kutsal emanetler büyük bir sorumluluk ve ağırlıktır. Şiyar arkadaş bu emanetleri sağlam bir şekilde sahiplerine ulaşması için elinden gelen çabayı sarf etmiş ve manganın en korunaklı yerinde koruyordu. Şehitlerin emanetleri hiçbir emanete benzemezdi. Onların emaneti kutsaldı. O emanetlere sinen özgürlük kavgasının kokusu tüm mekanı sarmıştı. Dolayısıyla yarınlara ulaşması için çok iyi korunmalıydı. İşte o bu duyarlılıkla yaklaşıyor ve korunması gereken emanetleri, tarihe miras kalması için gözünden dahi sakınıyordu.
Bu kısa sürede çalışmadan arta kalan zamanı anlamlı sohbetlerle dolduruyor ve kendi yaşam hikayesinden kesitler anlatıyordu. Şiyar arkadaş Bitlis'in Tatvan ilçesinde doğmuştu; yurtsever bir aileden geliyordu. Ve tüm mücadele zamanlarını özetleyen yaşam anlayışıyla "Bugün bu hain saldırıya karşı fedaice durulmazsa yarın çok geç olabilir" diyor ve sonra özgürlük savaşçısı olarak neler yapabileceğini ifade ediyordu.
Her gerillanın özgürlük mücadelesine katılmasına neden olan gerekçeleri olduğu gibi onun da nedenleri vardı. Şiyar arkadaş Kürtlük ve yurtseverlik bilinci olan bir ailede büyümüştü. Düşmanın kendisine ve ailesine yaptığı işkenceleri anlatırken, bunun intikamıyla dolup taşıyordu yüreği. Adını 1994'de Mutki'de özgürlük mücadelesinde şehit düşen ağabeyinden almıştı. Ve ağabeyinin ardında bıraktığı silahı omuzlamak için yüzünü dağlara, özgürlük mekanlarına çevirmişti.
Kendinden önceki ağabeyinin ve tüm özgürlük savaşçılarının yarım bıraktığı bu davayı omuzlamak için, devrim için yürümüştü dağlara… Ağabeyi olduğu Şiyar yoldaşın şimdi yol arkadaşı, kavga arkadaşıydı. Onlardan sonra gelecek kız kardeşlerinin kavga arkadaşı olacağı gibi.
PKK özgürlük mücadelesinde kendinden bir öncekinin bayrağını devir alan onlarca, yüzlerce militanın hikayesi vardır. İşte Şiyar arkadaş da özgür bir yaşamı yeniden inşa etmenin inancıyla kendinden öncekilerin izinde yürüyordu. O anlamlı, onurlu sözcüğün arkasından, özgürlüğün arkasından yürüyordu. Çünkü bu anlamın derinliği gerilla da daha fazla büyüyor ve milyonlarca Kürt halkının umudu oluyordu. O, bu sözcüğün anlamını yaşıyor ve hissediyordu. Bu sözcük Kürdistan'ı dört parçaya bölen sınırların yok edilmesiydi. Bu sözcük kimliği, varlığı yok sayılan Kürt halkının yeniden kendini yaratmasıydı. Bu sözcük direnişin vazgeçilmeziydi. Ve bu kavgada neleri, kimleri yitirdiğimizi anlatıyordu. Ama bilinen bir şey vardı ki, o da ondan önceki kahramanların yeminini kutsayacak, onların izlerini takip edecekti. O yüzden hiçbir zaman gerisinde kalmadı mücadelenin. Sürekli yerinde ve zamanında fedaice savaşmak gerektiğinin bilinciyle yaşadı tüm zamanlarını. Ve 4 Ağustos 2012 yılında Çelê Rindikê'de bulunan Geçimli karakol baskınında sergilediği fedaice katılımı gibi. Tarihe iz bıraktı.
Şehitlerin geçmişimiz, günümüz ve geleceğimiz olduğunu en yakıcı hisseden yoldaşlardan biriydi. O konuştukça gözlerinin içinde bir ışıktı yansıyan. Saygılı, içten ve sade bir insandı. Yüzündeki masumiyeti insanın yüreğine dokunurdu. Çünkü samimi ve içtendi. Çünkü hayatın içinden konuşurdu. Hissederek, hissettirerek…
Ayrılmadan önce eşyalarını toplamaya başlamıştı. Çantasını düzenledi ve mangaya şöyle bir göz gezdirdikten sonra; "izniniz varsa Önderliğin fotoğrafını almak istiyorum" dedi. Ve sonra kendisine ait olduğunu, sürekli çantasında taşıdığını ve her bulunduğu mangaya bu resmi çıkarıp astığını söyledi. Şimdi de giderken almak için müsaade istiyordu. Önderliğin fotoğrafını hiçbir zaman yanından ayırmadığını ve ondan büyük güç aldığını söylüyordu. Bu sözleri insanı derinden etkiliyordu. Önderliğin bu fotoğrafı onun en kutsal hazinesiydi. O olmadan hiçbir yere hareket etmezdi. Mangada ona ait olan Önderliğin fotoğrafı dışında bir fotoğraf olmadığı için biz de o fotoğrafın kalmasını rica ettik. O da bizi kırmadı. "Olur, ama eğer başka bir fotoğraf bulursanız bunu yine bana göndermenizi istiyorum" dedi. İşte karşımda duran sarı zemine işlenmiş önderliğin fotoğrafı Şiyar arkadaşa ait bir emanetti. Uğruna yaşamını ortaya koyduğu Önderlik gerçeğiydi. Kürt halkını yeniden kökleriyle buluşturan, yaşama yeniden gözlerini açtıran gerçekti. Ve o bu gerçeğe layık bir militan olabilmek için kendini yaratıyordu. Savaşıyordu. Özgürlük mücadelesine idareli, inançlı, kararlı duruşuyla sarıldıkça sarılıyordu.
Her giden yoldaşımız gibi Şiyar arkadaşta arkasından bir şeyler bıraktı. Bıraktığı fotoğrafla birlikte tarihe efsane olacak bir direniş bıraktı. Kahramanlık bıraktı. Ve bu kez yine bir değil, onlarca emanet bıraktı. Özgürlüğü, umudu, inancı, azmi, iradeyi, sevgiyi ve kavgayı emanet bıraktı. Ona ait onlarca kutsal emanet bıraktı. Göremediklerine anlatılmak üzere…
Mücadele Yoldaşı
Arya Andok