Yaşamımızda öyle anlar avrdır ki insan;"keşke senin yerine ben olsaydım, keşke senden önce ben gitseydim" der. Eğer siz Kürdistan'da, onun yakıcı yaşam gerçekliğinde yaşıyorsanız, böyle sayısız keşkeleriniz olur. Çünkü Kürde reva görülen budur, Kürdün en iyi yaptığı şey ölmektir sanki. Kimilerine göre Allah'ın üvey çocukları denilen halktır Kürt.
Ve eğer siz Kürdistan'da gerilla iseniz, nerede olursa olsun, ne kadar uzağınızda olursa olsun yitirdiğiniz her güzel insanın ardından; ‘neden onu koruyamadım?’ diye hayıflanırsınız. Tam o anlarda sizin de yaptığınız en iyi şey hayıflanmaktır, bu şekilde zamanı geri getirmeyeceğinizi bildiginiz halde. Bu yüzden haflanmayı bir kenara bırakmalı kendimizi yitilerdiğimiz güzel insanların amaçlarına kenetlemeliyiz. Bizler eğer kendimizi onların yoldaşı olarak görüyorsak, o zaman onları hayallerine de özlemlerine de yoldaş olmalı ve yarım kalan tüm hayallerini gerçekleştirmeliyiz.
Bu partinin öncülerinin buluştuğu, bu ideolojinin temellerinin atıldığı yerde, Ankara'da tanışmıştık Özer arkadaşla. Faşizmin katmerleşmiş halini görebileceğiniz, her adımınızda iktidar rüzgarını iliklerinize kadar hissedebileceğiniz, devletin soğukluğunu insanların donuk yüzlerinde görebileceginiz bir yerdir Ankara.Hemen her binasının tepesinde ulus-devletin, tekçi zihniyetinin aracı olan bayrakları görebilirsiniz. Düşman her an ‘tek devlet-tek millet-tek bayrak’ anlayışıyla adeta bizi inkar eder. Oradaydık, vardık ama bir yandan da yoktuk.
Kürdistan'dan ilk defa çıkan öğrencilerin böylesi bir ortama ilk adımını attıktan sonra yaptığı öncelikli şey Kürtöğrencileriaramaktır. Sokakta bozuk Türkçesiyle konuşan herkese bu kesin bizim oralardandır diyerek yaklaşmaya çalışır, hele bir de Kürtçe konuşuyorsa mutlaka onunla tanışılır.
Özer arkadaşla tanıştığım zamanlarda da ADYÖD geleneğini sürdürme iddiasıyla öğrenci derneği yeniden kurulmuştu. Sürekli okuyor, tartışıyor olmamıza rağmen ters giden bir şeyler vardı, ya bir hata vardı ya da eksik bir şey. Arayışlarımız karşılığını bulmuyor, devletle olan çelişkimiz büyüyordu.Çünkü arayışımız sıradan bir arayış değildi, bu aslında bir hakikat arayışıydı. Bize ait olmayan yaşamlarda Kürde ait ne bulabilinirdi ki?
Bu yüzden orada sorularımızın cevabını bulamıyor, çelişkilerimizi sonlandıramıyor ve arayışlarımızı sonuçlandıramıyorduk. Böylece bu arayışlar bizleri PKKsaflarına getirdi, iyi ki de getirdi. Yola çıktığımızda Özer arkadaşın; "biz çok geç kalımışız" sözleri hala kulağımda çınlıyor. Zaten o, bu mücadeleye ne kadar erken katılmış olsaydı da kendisini hep geç kalmış olarak görecekti. O yüzden bir an önce dağlara ulaşmayı, canla başla bu örgüt için mücadele etmeyi istiyordu.
Gerillaya geldiğimiz ilk gün bizler için en anlamlı gündür,yaşamımızda büyük bir yere sahiptir, o günün her anı kazınmıştır zihnimize.. Acemiliklerimiz bile öylesine anlamlıdır ki hatırladıkça kocaman bir gülümseme belirir yüzümüzde. Yani kısacası Önder Apo'nundeyimiyle;"ilkler özgürlüktür."
Özgürlük saflarına beraber adım attığımız arkadaşlardan biriydi Özer Arkadaş. Beraber katılmamıza, özgür yaşama adım atmanın coşkusuyla birbirimizi kutluyorduk: "Pîroz be!" diyorduk. Sanki yeni tanışıyormuşuz gibi birbirimizin yeni isimlerini soruyor, ezberlemeye çalışıyorduk. O hepimizden önce okul arkadaşlığından yoldaşlık ilişkisine geçmiş, yaşam tarzını ve yaklaşımlarını Apocu yaşam ilke ve ölçülerine göre değiştirmeye başlamıştı. Özer arkadaş hakkını vererek yaşama kararlığıyla adım atmıştı PKK’ye. Nitekim öyle de oldu, hakkını vererek yaşamaya başladı, hakkını vererek yaşadı ve hala da yüreklerimizde ve zihinlerimizde yaşamaya devam ediyor.
Daha ilk günden mütevazı duruşuyla yoldaşlarınıngönlüne girmişti. Cesaret ve fedakarlığının yanında gerilla yaşamına çabuk adepte olması da onunla kalan arkadaşların dikkatini çekmişti. Askeri anlamdaki vuruş tarz ve taktiğini geliştirdiği kadar bir hakikat savaşçısı olarak da kendisini kuşanıp kendisiyle savaşıyordu her şeyden, herkesten önce. En büyük mücadelenin kişinin kendisine karşı yürütmesi gerektiğini bilince çıkarmış olmalı ki bu yol-yöntem kısa bir zamanda onun kişiliğinde oturmuştu.
Gerilla yaşamında da arayışları hiç aralıksız, soluk soluğa devam etmişti Özer arkadaşın.Yoldaşların yoldaşı olmaarayışıyla yüzünü Serhad’adönmüştü, Sema’nın yoldaşı olmaya gitmişti.
Agirî, tarihten bu yana Kürt isyanlarına tanıklık etmiş, dağlarında taa o zamanlar gerilacılık yapılmıştı. Öyle tihtişamlıdır ki Ağrı'nın dağları...Ve tüm güzelligiyle gerillayı kucaklamış, Apocuların dergahı oluvermişti Ararat. Ab-ı hayatın Ararat’ın kızında vücut bulmuş hali Sema’nın direnişiydi Sinan'ı dergaha çagıran. Tavaf edip yedi kere, Sema'nın kervanına katıldı, ulaştı Semalar'a. O Ararat'ın bağrında Semalar'a ulaşmış; Sema'nın yaktığı özgürlük ateşini kucaklamıştı. Son bir gülümsemeyle selam çaktı gökyüzünden yüryüzündeki tüm yoldaşlarına...
Mücadele Yoldaşı
ARJÎN DENİZ