SADE BİR KİŞİLİK ÖZGÜR BİR DÜŞÜNCE

Düşman güçleri, hasımlarının kendilerini yenerek ondan aldığını alma ve bu gidişatı -kader denileni tersine çevirip, birbirini etkisiz kılma çabası içinde olurlar. Savaşlar genel anlamda sehit erdalböylebilinir.Kürt halkının ve Özgürlük Hareketi’nin içinde olduğu mücadele de, milat olarak bilinen 15Ağustos 1984 günüde böyle bir başlangıçtı. Artık bir şeyler değişmişti.Kürtlerin dilinde “kader” denilen; “Hayali Kürdistan burada meftundur” biçimindeydi. Asıl savaş,buna karşı verilecekti. İşin teknik yanı fazla önemli değildi. Bu kabullenişi bilinçte, ruhta yıkmaktı. Onun için buna,15 Ağustos ruhu iradesi denilmiyor mu? Bu ruha ivme kazandıranlar da, bu irade ile tanınmıyor mu? Hayri, Kemal,Mazlum, Agit, Erdal...ve daha ismini yazamadığımız binlerce Şehit yoldaşlar…Doğayı belirsizliklerle ifade edebilirsiniz, ama bir halkın kaderinin söz konusu olduğu bir davada,böyle bir şansınız yoktur. Tarihte var olan gerçeklik; Kürtçe bir sıfatla, ‘Jîr’ kalplerin dayanabileceği bir sorumluluk gerektiriyordu. Tarihin talihsizliğinden kaynaklı ‘Sıfır teori’ şansınız yolları belirsiz kılarken, Önderliğin deyimiyle;“Tarihin çalar saati” mücadeleyi gösteriyordu.İçte iki örs arasındaki düşünen beyin şansı dediğimiz bu anlar, bu koşulları kaldırabilecek insan ve insan iradelerini yaratır. Temel taşlarını hatta mücadele felsefesini Haki Karer’den alan irade,fedailik ve ölümsüzlük diyalektiğini ‘Şehitler Partisi’ biçiminde formüle edecekti. Zindan direnişçiliği yeni bir kimlik, ruh ve irade, tavizsiz bir direniş felsefesi hazırlamıştı: “Yaşamak Direnmektir”,“Yaşamı uğrunda ölecek kadar seviyorum”,“Mezar taşıma Kürdistan’ın borçlusu yazın...” Bu sözler, onların mücadelesini omuzlayanların yüreğinde ve beynindeki en canlı yasalardı.Komutan Agit, Bêrîvanlar, Zekiye Alkanlar,Rahşan, Zîlan, Ronahî ve Erdallara kadargelen bu gelenek, böyle bir temelin üzerinde mücadeleyi büyüttüler, bu mirası devralıp ardıllarına bıraktılar. İşte Komutan Erdal’da bu geleneğe denk gelebilecek güçlü özelliklere sahipti.

Bıçak Sırtında Bir ‘Botanlı’…

Erdal’ın katılım hikâyesi: Katılmadan soru sormaktansa,katılmakla kendi kendisine sorduğu

sorulara doğru cevabı bulmaktı. Belki de bu algılama biçimi, onu çok erkenden dağla buluşmaya ve bütünleşmeye götürdü. Bir düşünün Avrupa’da büyümüşsünüz, Kürtçe bilmiyorsunuz ve Botan gibi çetin bir alanda gerillacılık yapıyorsunuz. Botan -ki apayrı bir dünya gibidir-yaşamın adeta bıçak sırtında yürüdüğü bir coğrafyadır. Sürekli kimlik arayışında olan ve hiçbir zaman yaşadığı Avrupa kültürünü benimsemeyen Komutan Erdal için, bu büyük bir buluşmaydı. Yaşamı korkunç gözetleyen Erdal,direniş geleneğinden alması gerektiği kadarını aldı ve özümsedi. Kendisine ve yaşama çok yönlü bakmayı bildi. Toplumsallığın yasalarını herbireyin, her zeminin özgünlüklerini keşfederek,yaptı bunu. Dogmatik olmamasının bir sebebi de buydu. Nerden hangi şeyi ne kadar almalıyım?sorusu, O’nu tek yönlülükten uzaklaştırarak, çokyönlü düşünmesine götürdü. Erdal’a baktığınız da, O’nu Botan’lı sanırdınız. Botan halaylarını bir Botan’lı kadar iyi biliyor, gerilla halaylarında

moral ve coşku kaynağı oluyordu. Pratik katılım düzeyi ve araziye hakimiyeti çok ileri düzeydeydi.Gerilla savaşlarında araziyi bir çoban kadar tanımanız, bir dağ köylüsü kadar en sarp dağları aşabilmeniz lazım. Bununla her an karşılaşırsınız.İşte Erdal’da o toprakların her taşını, gözü kapalı bulabilecek kadar iyi tanıyordu Botan’ı.Yine bir Botan’lıdan daha fazla o coğrafyanın ayrıntılarını bilirdi. Bazı yerlerde kaya isimleri bile vardır. Erdal arkadaş isimleri o bölgeden biri gibi telaffuz ederdi. Bu anlamda derin bir yurtseverliği vardı.

 

Bin Kişiyi Saklar İzini Kaybettirirdi

Arazi; kapılarını kendisini sevenlere açar, sevenlerini korur. Zaten savaş, bir nevi düşmanı arazi ile vurmaktır. Bunu en iyi komutanlar yapar.Botan’da bin gerillayı Komutan Erdal’a verseydiniz,arazide üstlendirir, izlerini kaybettirirdi.Gittiği sahaların koşullarını tahlil ederek erkenden kavrayan, kendi katılımını sahanın koşullarına ve ihtiyaçlarına göre hızla ayarlayabilen ve hiçbir şekilde rehavete kapılmayan bir özelliğe sahipti. Kişiliğini sürekli kontrol altında tutuyordu.En rahat ve esnek ortamlarda bile resmiyeti,disiplini ve ciddiyeti elden bırakmıyor, bunu uygularken son derece rahat ve çekici de olabiliyordu.

Yine, en zor savaş ve çatışma anlarında bile çevresindekileri güldürebilecek kadar soğukkanlı

bir duruş sergiliyordu. Bu, O’nun temel bir özelliği idi. Taktik ve komuta özellikleri anlamında,kördüğümleri aşan, karmaşadan kurtulan, sade bir kişiliği ve özgür bir düşüncesi vardı. Birçok defa sezgisel gücünü kullanarak, uzaktaki gerilla birimlerini bile uyarmış ve kayıpların önünü almıştı. Diğer yandan size öncülük eden bir parti, bunun ideolojisi ve felsefesi vardı. Bunuda bilmeniz, yaşamanız lazımdı. Bir köylü kökenli yoldaşın bunları öğrenmesi ne kadar zorsa,bir öğrenci yoldaş için de diğeri o kadar zordu.Önemli olan ikisini bütünleştirmektir. Ama az kişi bunu yapar. Komutan Erdal, ideolojik alanda da bunu yaşamında en güçlü doğrulayan bir özelliğe sahipti. Kendisini hep eğitirdi. Bunu Botan’da yapmak, yapmaya çalışmak, kendisine sonsuz bir güveni gerektiriyordu...Komutan Agit kişiliği ve komuta tarzı olarak öne konulan plan, program, disiplin ve irade Komutan Erdal ile hayat buluyordu. Bu temelde KomutanAgit’i en iyi izleyenlerdendi. Botan, Agit’le birlikte devrimle tanıştı, ilk katılımlar O’nunla oldu.O halk, Agit’i sevdi ve komutanlığını kabul etti.

Botan milisleri hala Agit arkadaştan kalma milislerdir...İşte Erdal, Agit gibi halk kültürünü küçümsemedi,ama olduğu gibi de benimsemedi...Botan’da önemli görevler aldı. Cudi’de başarılı olmuş, örnek bir komutanlık sergilemişti. Çok genç yaşta, kongre onu Parti Meclis Üyesi seçip,Mardin Eyalet Komutanlığı’na atadı. 15 Şubat komplosunda birçok kişi şoka girerken, O kendisini en erken toparlayabilen, komployu anlamaya çalışan, yapıdaki tepki ve öfkeyi örgütlülük ve kararlılığa dönüştürebilen arkadaşlardandı.Komplodan sonra, taktik hattı en iyi yakalayan bir eyalet pratiği sergiledi. Gerillanın Güney’e çekilmesi, 7. Kongre ve sonrası ile kısa bir Avrupa süreci oldu. Tüm bu süreçlerin hepsinde tempo aynı tempo, başarısı yine tartışmasız dı...

 

Erdallardan Medenilere...

Hareketimize tasfiye dayatılırken, son katıldığı toplantılardan birinde söylediği, “Militan olması gerekenler, militanlığın gereklerini yapmalıdır”işte başarısını özetleyen cümle buydu...Komutan Erdal, HPG 2. Konferası’nda, Meşru Savunma Öncü Komutanı ilan edildi. Komutan Agit’in, 15 Ağustos Atılımı’nda öncü rolü oynaması gibi, Komutan Erdal da aynı ruhla kendini1 Haziran Atılımı’na hazırlamış ve meşru savunma direnişinin nasıl bir militan duruşla sahiplenilmesi gerektiğinin, somut ölçüsü ve öncüsü olmuştu. Düşmanın hareketi dağıtmaya ve bu temelde halkta umutsuzluğu geliştirmeye çalıştığı bir dönemde, HPG, Komutan Erdal bilinci, irade gücü, halka, şehitlere ve Önderliğe olan sınırsız bağlılığı, yüksek mücadele azmi, teslimiyete ve tasfiyeciliğe karşı amansız savaşçılığı ile bu sürece karşılık verdi. Erdal çizgisinden etkilenen, o ruhtan beslenen yüzlerce militan, en ön saflarda mücadele ederek, kahramanca direnip şahadete ulaştılar. Komutan Erdal’ın “Militan olması gerekenler,militanlığın gereklerini yerine getirmelidir”sözünü kendilerine rehber edinen; Şehit Dijwarlar, Serxwebûnlar, Nucanlar, Sorxwinler ve en son şehit Medeniler, Adıller, Nudalar, Ferhatlar,Kurtaylar, ve ismini yazamadığımız Şehitlere kadar uzanan yüzlerce militan, mücadelenin en zor ve en kritik süreçlerinde kendilerini feda ederek, Erdal ruhunun sürdürücüsü ve yaşatıcısı olmaya devam ediyorlar...

Dr. BAHOZ ERDAL