GABAR’IN KAHRAMANLARINDAN NURHAK YOLDAŞ

2008 yılının büyük bir savaş yılı ve önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl olacağı daha 2007 yılından belliydi. Düşman örgüt içinde yürütülen tasfiyeciliğe ve gelişmiş tekniğine dayanarak 2007sehit nurhak yılında büyük operasyonlar yapmış ve bu operasyonlar sonucunda bazı alanlarda kayıplarımız olmuştu. Gabar’da Adıl ve Gülbahar arkadaşlar öncülüğünde bir grup arkadaş şehit düşmüştü.Düşmanın 2008 Şubat ayında kara operasyonuyla hareketi tasfiye etme amacına ulaşmak için hedefi yumuşatma adıyla 2007 sonbaharıyla birlikte Medya Savunma Alanlarını yoğun bir şekilde hava saldırılarıyla bombaladığı bir süreç yaşanmaktaydı. Bu süreçte düşmanın amacı ana karargâhımıza ve güçlerimize darbe vurma ve tasfiye etme temelinde ‘Kürt sorununu’ çözmekti. 9 günlük Zap operasyonunda gerillanın hazırlık ve direnişi sayesinde Türk ordusu savaş tarihimizdeki en büyük yenilgisini almış oluyordu. Türkiye’de ve dünyada Türk ordusunun performansı ve gerillaya karşı başarısız olması ilk defa yüksek sesle dile getiriliyor ve tartışılıyordu. Ayakları yerden kesik ve havalı olan Yaşar Büyükanıt adeta rezil olmuştu. Kürt hareketi büyük kazanımlar yanında moral de almıştı. Zap savaşının yarattığı sonuç siyasi alana büyük etkilerde bulunmuştu. Kürt halkı büyük moral ve coşku almıştı. Aynı zamanda hareketimiz tasfiyeciliğe karşı da savaş başlatmıştı. Dr. Ali ve Dicle’nin Botan’da yürüttükleri tasfiyeciliğin tasfiyesi temelinde mücadele edilmiş ve Botan sahamıza büyük bir takviye yapılmıştı.
Ben de bu takviye grubunun içinde yer alarak Gabar’a gittim. Esas görev ise Dr. Ali ve Dicle’nin yürüttüğü tasfiyeciliğe karşı mücadele etmek ve aynı zamanda şehit düşen yoldaşlarımızın intikamını almaktı. Bu temelde 2008 yılı hamlesine katılmaktı. 25 Şubat 2007’de yola çıktık. Mart ayının 3. günü Gabar’a ulaştık. Gabar alanına düşman 2007 yılında çok ciddi yönelimler geliştirmiş ve araziye dayalı bir savaş yürütmüştü. Gabar içinde ve çevresinde yeni yerler tutmuştu. Gelişmiş teknikle de yönelim yapılmış ve komutanlarımızdan Adıl ve Gülbahar arkadaşla birlikte bir grup arkadaş şehit düşmüştü. Diğer arkadaşlar kış süreci olduğundan dolayı eğitime girmiş ve Önderlik savunmaları çerçevesinde 2007 yılı pratiği üzerine yoğunlaşma ve tartışmalar geliştirmişlerdi. Yoldaşlarının intikamını almak için kendilerini hazırlamışlardı.
  Gabar’a ulaştığımızda düşmanın durumu, mevzilenmesi, kullandığı teknik ve operasyon tarzı üzerine, ayrıca arkadaşların durumu, gördükleri eğitim ve hazırlık düzeyleri, moralleri ve birçok konuda tartışmalarımız gelişti. Gabar’da tartışılan arkadaşlardan biri de Nurhak Çiya arkadaştı. Nurhak arkadaş kendini iyi hazırlamış ve eğitmişti. Bu temelde arkadaşların güvenini de kazanmıştı. Gabar alanına Ş. Adıl arkadaş komutasında gitmişti. Adıl arkadaş şehit düşmüş, intikamını alma görevi savaşçısına kalmıştı. Komutanının intikamını almak için kendisini iyi hazırlamıştı. Bu da arkadaş yapısının gözüne çarpıyordu. Fedai bir duruşa sahipti. Nurhak arkadaş zaten partiye katıldıktan sonra fedai eylem yapmak için örgüte rapor yazmış ve talepte bulunmuştu. Gerçekten de fedai bir kişiliğe, duruşa ve yaşama sahipti. Hani denir ya ‘tanrıdan istemiş bir göz tanrı vermiş iki göz’ diye. Öyle çok olumlu özellikleri vardı ki bazen kendi kendime sorardım “Tanrı bu kadar özelliği nasıl bir insana verir?” diye.
Nurhak arkadaş yurtsever bir ailede doğmuştu. Evli ve 2 kız babası bir arkadaştı. Önder APO öncülüğünde gelişen özgürlük mücadelesinden etkilenip ailesini ve her şeyini bırakıp Kürdistan dağlarına çıkmıştı. Halkına ve ailesine özgür ve demokratik bir ülke yaratma sözüyle gerillaya katılmıştı.
Mardin halklar mozaiği bir yerdir. Arap(mahalmi), Kürt, Süryani, Türk halkları bulunmaktadır. Kürt halkı ağırlıkta ve yurtsever bir konuma sahiptir. Devrimin yükünü bir dönem omuzlamış bir ilimizdir Mardin. Nurhak arkadaş böyle yurtsever bir ortamda büyür ve 1998 yılında gerilla saflarına katılır. Güney sahasına geçip burada eğitim görür. Önder APO uluslararası komployla esaret altına alınınca Nurhak arkadaş buna cevap olabilmek için arayışlara girer ve fedai eylem gerçekleştirmek için örgüte rapor yazar. Kuzeye geçip düşmana karşı savaşmak ister. Bu şansı ancak 2006 yılında bulur.
  2006 yılında Ş. Adıl arkadaşla birlikte Gabar’a geçer. Gabar’ı görmeden önce neden insanlar bu kadar Gabar’ı seviyorlar diyordum. Gabar’ı gördükten sonra anladım ki Gabar’ın bütün güzellikleri yanında temel iki faktör bulunmaktadır. Birinci etken Agit arkadaşın Gabar’da kalışı, Eruh eyleminin hazırlıklarının ve eylemin burada geliştirilmesi ve Agit arkadaşın Gabar’da şehit olmasıdır. İkincisi ise emek olayıdır. Emek gerçekten de güzelleştiren bir olgudur. Güzel olan da sevilir. İşte Gabar öyle bir yerdir. Gabar nasıl bir yerdir diye sorulabilir. Gabar kelime olarak ‘yük öküzü’ anlamına gelir. Gabar’ın güneyinde Cizre ve İdil ovası, batısında Kerboran, kuzeyinde Çırav dağı, Eruh ilçesi ve aynı zamanda Şırnak şehri, doğusunda ise Cudi ve Silopi ovası bulunur. Dicle suyu, Cizre, İdil ve Kerboran ile Gabar arasına girer. Adeta tanrı Dicle suyunu ova ile dağın ayırma sınırı olarak yaratmıştır.
Gabar’ın engebeli arazisi sanki savaşa göre yapılmıştır. Dağın kendisi son derece savaşa uygundur. Hele gerilla grupları için vazgeçilmez bir yerdir Gabar. Dağa dayanarak Siirt, Batman, Mardin, Cizre, İdil şehir ve merkezlere açılım yeri olduğundan savaşın gelişebileceği bir alandır Gabar. Düşman Gabar’a kolay kolay giremezdi. Girdiğinde ise kayıpları çok olurdu. Bunun da 2 nedeni vardı. Birincisi dağın savaşa uygunluğu, ikincisi ve esas nedeni ise Agit arkadaşın orada temelini attığı fedai ruhtur. Bu iki faktör düşmanı korkuturdu. Tarihte de Gabar savaş alanı olmuştur. Çîyayê Bizina ve Navser alanında hala mancınık taşları bulunmaktadır. Orduların fethedemediği bir dağdır. Ancak ovadan mancınıklarla vurabilmişlerdir. Şimdinin obüs ve havanları gibi. Dağın yanında mevsimleri de elverişlidir. 4 mevsim de gerilla için elverişlidir.
Tarihte savaş yeridir demiştim. Bunun ispatı her köyün bir kalesinin olmasıdır. Bildiklerim; Avne Benat, Aşilme, Beremirî, Şeretîye, Şex Abdurrahman, Sibivyan, Derşevan yani hemen hemen her köyün bir savaş kalesi vardır. Bu da büyük savaşların kanıtıdır. Gabar’daki halk da kendisini uzun süreli savaşlara göre hazırlamıştır. Gabar’da şeker, yağ, tuz gibi malzemeler dışında her şeyi ile kendisine yetecek şekilde hazırlanmıştır. Gerçi yağı hayvanlardan karşılıyor olabilirler. Badem, ceviz, üzüm, armut, incir, elma, kayısı, erik, dutlar, ekersen buğdayı, hayvancılık için uygunluğu kısacası tanrıların ve kralların yeridir denilebilir. Buranın insanları dünyanın en emekçi insanlarıdır. Yüksek duvarlar örüp bu duvarların içini taşıdıkları toprakla doldurarak ‘zevî’ yani bahçe yapmak gerçekten de müthiş emek isteyen bir olaydır. Gabar’ın suyu da bir o kadar bol ve soğuktur. Suyun olmadığı yerlerde bu durum sarnıç yöntemiyle telafi edilmeye çalışılmıştır.
Peki, neden bu kadar kendisine yetebilecek bir yer haline getirilmiş diye bir soru sorulabilir. Düşman Gabar’da ambargo uyguladığı için buradaki halk da kendileri çareyi aramış ve bulmuşlar. Toprak anaya yönelerek her şeyi dağdan ve topraktan almışlar. Günümüzde Türk ordusuyla yürüttüğümüz savaşta da TC’nin hâkim olamadığı, girmekten korktuğu, gerillanın her alana açılım yapabildiği bir alan olması nedeniyle şimdi dahi ambargo devam etmektedir. Kürdistan’ın her alanı bu konuda rahat olmasına rağmen Gabar’a uzun yıllar boyunca ambargo uygulanmıştır. Gabar tarihten günümüze kadar savaş alanı olması itibariyle sürekli olarak zorluk, ambargo ve bunun sonucu olarak büyük bir emeğin sergilendiği bir yerdir. Nurhak arkadaşın Gabarla uyumlu temel özelliği emekçiliğiydi. Bu da onun sevilip sayılmasının nedeniydi.
Botan’daki ambargodan dolayı altyapı konusunda zorluklar yaşanmaktaydı. Alt yapı alabilmek için dağdan ovaya inmek gerekirdi. Zaten düşman 1994 yılında balığı yakalamak için suyu kurutma taktiğiyle köyleri boşaltmıştı. Bizim de alt yapı temini için 2 gece yol yürümemiz ve 2 sınırı geçmemiz gerekiyordu. Birinci sınır düşmanın mevzilenmesi, ikincisi ise Dicle suyunu geçmek gerekirdi. İşte Gabar yapısını Nurhak arkadaş ve grubu besledi. Bütün riskleri ve zorluklarına rağmen tüm altyapı çalışmalarını kendisi yapıyordu. Tıpkı Gabar halkı gibi emekçiydi. Bütün bu zorlukları ve riskleri göze alması yoldaşlık sevgisinden ve savaşı büyük bir başarı temelinde yürütme isteminden kaynaklıydı. Eğer Gabar’daki tüm arkadaşlara sorulsa herkes Nurhak arkadaşı sevdiğini muhakkak dile getirecektir. Yoldaşlarını severdi çünkü her şeyi yoldaşlarıydı. Savaşı onlarla yapabilirdi.
Bunun yanında Nurhak arkadaş kadın konusunda da oldukça ilkeli bir yaklaşıma sahipti. Özgür bir yaşamı yaratmanın ancak kadınla eşit, ilkeli ve birbirinin iradelerine saygı gösterme temelinde gelişeceğinin bilinciyle hareket ederdi. Örgütçü özellikleri de ön plandaydı. Kürdistan’da örgütlü olunmadan değil savaş yürütmek, karnını bile doyuramazsın. İşte bu yüzden Nurhak arkadaşın örgütleme özelliği ön plandaydı. İster gerilla ister halk olsun örgütlemesini bilirdi. 2 yıl kitle çalışmasında kalarak faaliyet yürüttü. Ondan kimse rahatsız olmadı. Halkına çok bağlıydı. Halkı çok sever ve saygı gösterirdi. Halkı bilinçlendirmeye ve halkla ilgilenmeye çalışırdı. Hareket tarzıyla halkın güvenliğini sağlardı. Düşman haksızlık yaptığında ise misillemede bulunurdu. Arazi hâkimiyeti de güçlüydü. Savaşta bir komutanın ve savaşçının temel müttefiki arazidir. Hem araziye hâkim olma hem de arazide kalma noktasında hâkimdi. Savaş geliştiğinde ise korkusuzdu. Kürt zaten korkusuzdur. Bu korkusuzluk Önder APO’nun felsefesiyle eğitildiğinde ve bilinçle birleştiğinde büyük bir güç açığa çıkarır. Bunun yanında zaten insan Agit arkadaş komutasında ve onun diyarında bulundu mu korku diye bir durum söz konusu bile edilemez.
3-4 kez İdil ve Cizre’de eylemler yapmış bir arkadaştı Nurhak arkadaş. Cesareti yanında akıl ile yüreği birleştirerek savaşırdı. Ş. Adıl ve Ş. Gülbahar arkadaşların intikam savaşçısı olmak ancak böyle olabilirdi.
En çok ‘Lawikê Metînî’ türküsünü severdi. Bunun yanında halay tutkusu da ön plandaydı. Silahını çok sever ve temiz tutmaya çalışırdı. Adeta silahını kendisinin bir parçası gibi görürdü. Silahını o kadar çok severdi ki adını ‘Gule’ koymuştu. Otururken bile dizlerine koyardı. Kendisini ve etrafındakileri eğitmeyi esas alırdı. Böylesi Kürt halkının değerli evlatları olduğu müddetçe Kürt halkı özgür yaşayacaktır. Bugün Ortadoğu’da Kürt halkı demokratik kurtuluş ve özgür yaşam uğruna mücadele veriyorsa ve bölge halklarıyla özgür, eşit ve kardeşçe bir yaşamı yaratmak için öncülük yapıyorsa ve bütün dünyada Kürtler saygın bir konuma gelmişlerse bu değerli evlatlar sayesindedir. 2011 Martında İdil ovasından Gabar’a geçmek isterken önce tank pususuna düşüyorlar. Yaralı arkadaşı bırakmamak için 2. gün sabahtan öğleye kadar düşmanla çatışıp Gabar’ın Çîyayê Bizina çeşmesi olan More’de Nurhak, Jînda ve Rezan arkadaşlar birlikte şehit düşüyorlar. Bizler de sonuna kadar anıları ve umutlarına bağlı kalacağımızı ve bu temelde zafere kadar yürüyeceğimizi belirtiyoruz.

 Mücadele Yoldaşları (Ali Pılıng)