SEVGİ DOLU MÜTEVAZI İNSAN: AMARA

 8 Ocak 1981 günü Ankara’da doğan ve aslen Egeli bir aileden olan Amara(Ekin Ceren Doğruak) arkadaş Kürt özgürlük mücadelesiyle üniversite yıllarında tanışır. Gençlik ve kadın hareketi çalışmaları başta olmak üzere birçok çalışmada aktif yer alır. Gelişen tüm baskılara karşın mücadeleden vazgeçmeyen Amara arkadaş Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün son sınıfındayken okulu terk eder. 2001 yılında kısa bir süreliğine cezaevine giren Amara arkadaş cezaevinden çıktıktan sonra Avrupa alanına gider.
Avrupa’dayken aktif olarak Kadın Özgürlük çalışmalarına katılır. Bu süreçte dağ özlemi de yoğun şekilde içinde birikir. Dağlarda olmak, dağlarda mücadele etmek en büyük istek ve arzusu olur. 2005 yılına kadar Kadın Özgürlük çalışmalarında yer alan Amara Arkadaş aynı yıl dağlarla buluşmasını sağlamak için Kürdistan dağlarının yolunu tutar.
Yıllar önce Amara Arkadaş, kendisine “PKK’li deyince aklına ne geliyor’ diye sorulduğunda karşıdakini şaşırtacak olan ince ve hesapsız ‘Sevgi dolu mütevazı insanlar’ cevabını verir. Bir PKK’liye, özgür yaşam arayışçısı gerillaya getirdiği tanımlama bu derece sade ve anlaşılırdı.
Hemen hemen herkesin özgür yaşam militanlarına dönük bir tanımlaması olmuştur. Düşman; terörist, çapulcu, bölücü, eşkıya demişti. Buna karşın kimileri melek, bazıları kahraman, kimisi yiğit, birçoğu da özgürlük savaşçısı demişti. Amara’nın tanımlaması da bu olmuştu. Buydu belki de onu bu derece gerillaya, dağlara, dağlıların yaşamına bağlayan…
 Amara’lı bir zaman diliminden geçiyoruz. Gidişinin serin acısı henüz yüreklerimizde, göğsümüzün tam üstünde. Ne demeli diye sorarken bu ay kokulu geceye, yıldızların deryasına kaybolma istemidir içimizde uyanan. Uzayın bir deminde, belki ulaşırız diye sana, kayan yıldızların kuyruğuna takılırız. Özlemlerimiz birikmiş halde. Sana hasret, gülüşüne sevdalı şafaklarda dökülür bir bir. Ne yapsak bir yerlerde bir şeyler eksik kalır. Sözler yetersiz kalır, kalemler tükenir, defterler utanır. Ses kesilir, suskunluklar kaplar bakışlarımızı. Biz her şeye rağmen seninle olmanın derin coşkusuyla kucaklarız serin dağ rüzgârlarını.
Umudunu salmıştın bir zamanlar bu rüzgârlara. Beton yığınlarının arasında nefessiz kalırken, göğsünde anne kokusu tazeliğinde dağ rüzgârlarıydı biriken. Kim ne derse desin sen bu kutsal mekânlara aittin. Bu aidiyetin ürünüydü belki de; sen dağlara yakışırken, dağ çiçekleri sana yakışıyordu.
Sen inancımızın, umudumuzun, sevdamızın besleyeni, güler yüzlü yoldaşım! Şimdi, ayın bakışları altında, kıvrılan derenin titrek akışında sana bir şiir demledik. Bağışla cesaretimizi, bilirim ne yapsak da yetersiz kalacak. Ancak kabul et yoldaşlarının bu mahcup duygularını…

Uzaktın, hep uzaktın
Ne yapsak da
Sen hep en uzaktın
O denizin tadı yok şimdi
Tuzundan arınmış gibi…
Gözyaşlarımın inişine şahitlik eder dolunay
Bilirim randevusuna geç kalmamalı
Verilen söze sadık kalmalı
Ve sessiz gidişlere
Yalnız yolların masumluğuna
Aldırış etmeden, üzülmeden
Gözyaşı akıtmadan
Bir sebebinin olduğuna inandırmalı yüreği
En azından asi gülüşleri…
 Şimdi biz gelecekteyiz. Mücadelenin zafer şarkılarını dillendiriyor halklar, biz senin gözlerinle görüyoruz. O sevgi dolu mütevazı insanlar da seni ve senli sevdaları büyütüyorlar koca yüreklerinde. Taşıyıcısı oluyorlar umutlarının. Amaçlarının kutsallığında arındırıyorlar suskunlukları bakışlardan ve gülüşünün güzelliğinde güneşe yazıyorlar aşk tadındaki bakışlarını…
Şimdi PKK’liler seni yaşıyor. Tüm karanlık zamanları yırtarak, kirli nefesleri bertaraf ederek ulaştılar güneşli, aydınlık günlere. İnancın ve bağlılığın somut göstergesiydi. En çok da yoldaşa verilen söze sadakatin en güzel örneği… Zorunlu olmadık hiç. Bu bir tercihti, senin tercihin, bizim tercihimiz, özgür yaşam tercihi…
Bilirsin keşkelere yer yoktur yaşamımızda. Ama gel gör ki, bugünleri görmeni çok isterdik. Önder Apo’nun büyük uğraşları sonucunda, halkların ortak ve özgür yaşam mücadelesi daha da anlam kazandı. Kimsenin yapamadığını, cesaret edip de yakınlaşamadığını Önder Apo başardı, yaşamsallaştırdı. Bizler de Önder Apo’nun özgürlük militanları ve sizin ardıllarınız olarak, edindiğiniz amaçların başarıya ulaşması yolunda olabildiğine kararlı adımlarla ilerliyoruz. Sizlerin açtığı yolda yürümenin coşkunluğu var yüreklerimizde. Çoğu yoldaşınız görmese de sizi, yaşamasa da sizinle; yaşatıyorlar sizi, özlemlerinize bağlılığın gereği olarak büyütüyorlar hedeflerini.
Geceleri sığınak olmaktan çıkardık. Şimdi gündüzlerle daha barışığız. Güneşin aydınlığının yanı sıra ışınlarını yudumlarız gün doğumlarında. Ve kendimizden bir şeyler sunarız güneşin gülen gözlerine. Gecede dolunay ve yıldızlarla konuşur, hasretliklerimizi yoldaşa ulaştırmasını isteriz.
Senli bir zaman diliminden geçerken, gökyüzünde gündüzden kalma yorgun bir yıldız deryası ve geç saatlerde çıkan ay var. Asi dağ rüzgârının eşliğinde biriktirdiğimiz nice gülüşü, sevinci, coşku ve özlemi sana, size yolluyoruz. ‘Hoşça kal’ı eksik bırakıp yürekten bir merhaba diyoruz.
 Merhaba Sevgi Dolu Mütevazı İnsan… Merhaba güler yüzlü güneşin yoldaşı… Merhaba Önder Apo’nun özgürlük yıldızı… Merhaba halkların ortak yaşam gerekçesi…
Selam olsun sana, tüm suskunluklara inat MERHABA…

Diren RONAHİ