GERÇEĞİN PEŞİNDE

En iyi kalemşörleri
En güzel yazıları ile yazsalar
Yalanları
Hakikat yine aydınlık
Bakın ne kadar aydınlık gelecek
Nasıl ışıyor hakikat
Hakikat hala gelecek
Bileğin süngülerinizi hakikatin ışığıyla
Elbet yenilecek yalan, gerçek karşısında ,
Çünkü hala gerçeğin peşinde olanlar var
Hakikat için düşenler var toprağa,
Kan örtüyor yalanları
Gerçeğin peşinde yiğitler
Kan ile yazıyor gerçekleri,
Bileğin süngülerinizi yalana, ihanete, umutsuzluğa karşı
En karanlık gecede bile yoldaşların kızıl kanında
Parlıyor gelecek ve hakikat

 Bir zamanlar, insanlar yazı yazmasını bilen insanlara ‘’büyücü’’ derlerdi. En büyük ‘’büyü’’ olarak yazıyı görürlerdi. Çünkü o zamanlar insanlar anlam ile yaşarlardı. O zamanlar, insanlar gerçeğin peşinde koşarlardı. Gerçeğe ulaşmanın zorlu yollarında nice insanlar, dağlarda, uçsuz bucaksız sahralarda kaybolup yitip gitti. Var olmanın en büyük şartı anlamaktı. İnsan anlam vermediğinde var olmuyordu. Anlam verip var olduğunda ise bir daha yok olmuyordu. İnsanlar yazdıklarıyla bir nevi seslerini kaydediyor ve anladıklarını, öğrendiklerini bildiklerini sonsuza götürüyorlardı.
Tarihin her zamanında toplumlara önderlik, eden insanlar genelde, her şeyi anlamaya çalışan, bütün sorunlara karşı çözüm gücü olmak isteyen insanlardı. Bir de ‘’büyücü’’ leri vardı toplumların. Gerçeği, hakikati, önderlerinin sözlerini yazar kayıt eder ve gerçeğin peşinde, hem en uçsuz bucaksız yerlerde gerçeği kovalar hem de insanlara gerçekleri aktarırlardı.
Eski çağların büyücülüğü şimdilerde, büyük bir değişime uğradı. Artık bilgi, gerçek ve hakikat büyük merkezlerde toplanmaya ve insanlara modern zamanların ‘’kara büyücüleri’’ aracılığıyla yanlış, çarpıtılarak aktarılmaya başlandı. Eski çağların yaşamsal zorluklarında bile gerçeğe ulaşmak bu kadar zor değildi. Ama artık binlerce sahte gerçekliğin içinde hakikati bulmak. Bulduğundan emin olmak iyice zorlaştı.
Söz için ölenlerin, söze büyük bir anlam yükleyen insanların çağı bitti. Gerçeği kovalayıp, insanlara aktarma çağı bitti. Artık insanlara önce gerçeği kovalayıp, sonra ‘’zorla’’ anlatma çağı başladı. Kapitalist Modernite Sistemi gerçeği, insan zihinlerini öyle bir allak bullak etti ki artık insanlar için her şeyi anlamsızlaştırıp, önemsizleştirdiler. İnsanlarda sahte bir gerçeklik algısı oluşturdular. İnsanlarda sahte bir hakikat algısı oluşturdular.  Bütün iletişim araçlarını toplumlardan gasp ettiler.  Gazeteler, televizyon kanalları, yayınevleri, hepsini toplumlardan silah zoruyla aldılar. Gerçeği gasp ettiler. Ama hesaba katmadıkları şeylerde vardı. Halkların her zaman kaşif ruhlu çocukları vardı ve var olacaktı.
 Ellerinden alınan her şeye rağmen, bir kez anlamanın bir kez öğrenmenin, bir kez hakikatin tadına varan kaşif ruhlu çocuklar, dağ, orman, çöl demeden, ölüm, korku demeden tüm dünyaya gerçeği anlatma gayesiyle en ağır yük olan  hakikat ışığından bir parçayı heybelerinde taşıyacaktı.
Uludere’de şehit düşen Arhat arkadaşta, halkımızın kaşif ruhlu çocuklarından biriydi. Kürdistan dağlarına bir gerilla olmak için gelmiş, bunun yanında da bir de basın çalışmalarında yer alıp gerçekleri herkese anlatmayı kendine gaye edinmişti. Arhat arkadaş bir elinde silahı, bir elinde kamerası ile Kürdistan dağlarını dolaşmış, Kürdistan gerillasının duygu ve düşüncelerini, kim olduklarını, ne yiyip ne içtiklerini Kürdistan dağlarından her yere taşırmıştı.
Sömürgeci Türk Devleti’nin tüm basın-yayın araçlarıyla kötülediği, küçümsediği Kürdistan gerillasının, gerçekliğini, hakikatini tüm dünyaya anlatmak için hiçbir zorluktan hiçbir fedakarlıktan çekinmedi. 24 Temmuz’dan sonra gelişen, savaş sürecinde bir çok eyleme katıldı. Sömürgeci Türk Devleti’nin HPG güçleri tarafından düşürülen helikopterinin teknik bir arıza nedeniyle düştüğü ideaları, onun kamerasının çektiği görüntüler ile çürüdü. Çektiği bu görüntü tüm dünyada bir dönemin bittiği yeni bir dönemin açıldığının kanıtı olarak görüldü.
Yaşam içinde de her zaman onun bu duruşu vardı. Bir yere gittiği zaman yerinde duramaz her tarafı keşf etmek, çevrede ne var ne yok görmek isterdi. Arhat arkadaş dünyaya bizim baktığımız gibi bakmazdı. Onun için etrafımızda ki her şey bir renkti. Neredeyse ortadoğuda’ki bütün halkların müziklerini dinlerdi. Özellikle rojhelat tarafının müzikleri onda bir tutkuydu. Bir süre Kandil’de kalmış ve çevre halklarından etkilenmişti. Herkesi dinler, anlar. Eksiklikleri doğru bir üslupla anlatır, genç, yaşlı ve sınıfsal hiçbir ayrım gözetmeksizin her arkadaşa yardımcı olur elinden geleni yapardı.
Pratik işlerden kaçınmazdı, kaşif ruhu pratik işlerde de ortaya çıkardı. Bir işe girişirken daha önce o işi yapıp yapmamasının önemi yoktu. Bir işi daha önce yapmamış olsa bile o işi öğrenir ve öğretirdi. Arazide ki bütün meyve ağaçlarının yerlerini bilirdi. Toprakla bir ağaçmışçasına bütündü. O doğayla insanın doğal bağını yaşardı. Onu uzaktan izlediğinizde, onu doğayla bir bütün gibi görürdünüz. Aynı şekilde farklı kültürlerden, mezheplerden ve milletlerden insanlarla da çok iyi anlaşırdı. Onda tüm insanlığın, insanlıktan ötürü bir bütün oluşunu görmek mümkündü.
 Daha öncede belirttiğimiz gibi. Savaş sürecinde de gerçeğin peşinden gitmeyi bir an bile bırakmadı. Bir elinde silahı, bir yandan gözü dönmüş düşmanla çarpışırken diğer yandan da kamerası ile Önder APO’nun ortaya koyduğu hakikatten güç olarak savaşan gerillanın gerçekliğini, gücünü tüm dünyaya yansıtmak için çabalardı. Artık Kürdün zincirlerini sonsuza kadar kırdığını, göstermek için çırpınırdı. O bizleri anlatan bizden biriydi. Savaşta, yaşamda her anında kendini Önder APO’nun bir havarisi gibi örgütlemeyi esas almıştı.
  Arhat arkadaş, Uludere’de yine görevini yapmak için gittiği bir eylemde, şehitler kervanına katıldı.
Düşman her ne kadar elindeki imkanlarla yaşanan gerçekleri değiştirmeye çalışsa da muharebe meydanında kaybettiklerini gizlemeye çalışsa da, Kürdün zincirlerini ebediyen kırdığını tüm dünyadan gizlemeye çalışsa da, gerçekle savaşmanın mümkünatı yoktur. Çünkü gerçekle savaşan elinde sonunda kaybetmeye mahkumdur.
Sömürgeci Türk Devleti elindeki bütün iletişim araçlarını devreye de soksa, bütün kalemşörlerini de bir araya toplasa, bu halkın Arhat arkadaş gibi kaşif ruhlu çocukları varken ve Arhat arkadaş gibi son raddede tarihe gerçekleri kanla not düşen gerillaları varken. Sömürgeci Türk Devleti değil. Yedi düvelde bir araya gelse. Son tahlilde Hakikat Kazanacaktır!

Welat Kürecik