CUDİ SEVDASI BİTMEZ BİR SEVDADIR

2007 yılında Zap alanında tanıştık. Arkadaşlar içinde Hedar arkadaşın yeri belli oluyordu. Arkadaş Zagros’tan gelmişti ve tekrar Zagros’a geri dönmek istiyordu. Oraya çok bağlıydı. Orayı çok seviyordu.
Hedar arkadaşa biraz farklı bir arkadaştı. Uzaktan bakınca çok sessiz bir arkadaş olarak görülüyor ama bir göreve gittiğinde birlikte o grubun moral kaynağı oluyordu.
Arkadaşlar “Hedar arkadaş bizimle birlikte, zaten lojistikçimizdir, kesin ekmek de almıştır bu bize yeter” diye takılıyorlardı.
Şarkıları çok severdi. Bölgesel özellikle Botan yöresine ait şarkıları çok seviyordu. Her gittiği grupta bayan erkek olsun bir şarkısı vardı onu söylettiriyordu. “Keçe dine” şarkısını seviyordu. Sesi belki çok güzel değildi ama çok içten söylediği için çok güzel oluyordu.
Hedar arkadaş Afrin’li bir arkadaştı. Biz bazen “Afrin’deki ağaçların üzerinde mi bu şarkıları öğrendin” diye takılıyorduk. O da “evet ben zeytin ağaçlarının üzerinde öğrendim” diyordu.
 O süreçte Zap savaşı için hazırlık da yapılıyordu. Bu çalışmalarda Hedar arkadaşın katılımı öncülük düzeyindeydi. Takım komutanı olması itibariyle de katılımı yüksekti. Yoruluyordu ama ona yeterli gelmiyordu. Biz bazen onu eleştiriyorduk ama o “ben gücüm oranında” yapıyorum diyordu.
Her şeyi içten yapıyordu. İşinde çok titizdi. Bazen görevler oluyordu. Heval Hedar’ın olduğu grup için insan güven duyuyordu. Çünkü sen Hedar arkadaşın işini temiz yapacağını bilirdin. Takım yönetiminde de birlikteydik. Eğitimde az değerlendirme yapardı. Ama yaptığında iki kelime de olsa net bir şekilde yapardı. Bazen eğitim sona doğru giderken kalkıp bir soru sorardı, arkadaşlar bazen “sen şimdiye kadar neredeydin(?)” dediklerinde, “sona gelebiliriz ama ben daha ikna olmadım” derdi. Kendisi için netleştirmek isterdi. Geçip gitmek istemiyordu.
 Süreç açısından hareketin hazırlığını hissediyordu. “Biz burada ter dökmezsek yarın kan dökeriz, o yüzden kendimizi hazırlayalım” diyordu.
Hisleri çok güçlüydü. Zap süreci için biz “propaganda” diyorduk, “hadi gelsinler” diyorduk ama Hedar arkadaş “gelecekler, hazır olalım” diyordu.
Zap savaşında da rolünü oynadı bulunduğu grup içinde. Moral konusunda, katılım konusunda rolünü oynadı. Manevi olarak, yoldaşlık olarak çünkü o koşullar zordu.
Sağlık konusunda zorlanmaları vardı. Ama iradi olarak grubu yönlendirmede, mevzilendirmede rolünü oynadı. Dokuz gün boyunca mevzilerini bırakmadılar, güçlü bir duruşu vardı. O savaştan sonra, akademi sona doğru giderken önerisi Cudi’ydi. “Önderliğin selamı için de olsa bizim yönümüz hep Cudi olmalı” diyordu. Biz “daha erkendir, eğitim bitmemiş” dediğimizde o “hayır ben gidiyorum” diyordu.
Biz bazen onu eleştiriyorduk, bütün yoğunlaşmaların Cudi olmuş diyorduk. “O ise ben bu yoğunlaşmayı yapmazsam, sağlıklı bir şekilde katılamam. İnsan ne hissediyorsa onu söylemeli, Önderliğin selamına layık olabilmek için iyi hazırlanmalıyız” derdi.
Sonra düzenlemesi Zap’a oldu. Ben Haftanin’e geçtim, en son YJA Star konferansında birbirimizi gördük. Cudi’ye gidemediği için etkilenmişti. Bazen hayallerini dile getiriyordu, insan anlıyordu ne kadar etkilendiğini.
 Çok önemli bir süreçte şahadetini duyduk. Şehit düştüğü eylemde de fedai bir ruhla yaklaşım göstermişti. Bütün alanlar üzerinde etki bıraktı arkadaşların şahadetleri. Arkadaşlar düşmanın eline geçmesin diye kendini feda etmişti. Ben hala arkadaşın şahadetini kabullenemedim.
Her zaman boyu posu, gözleri, gülüşü, duruşu gözümün önünde. Bir gün güzelliği çok farklıydı, saçlarını örmüştü, ona çok yakışmıştı. “Sana çok yakışmış” dedim, o da “ben Önderliğin çözümlemesini okuduktan sonra saçımı uzatmaya karar verdim” demişti. “Gerçekten de kadına uzun saç yakışıyor, Önderlik çok doğru bir tespit yapmış. Ben bir gabardin elbise giyip, bir omzuma saçlarımı bırakacağım, diğer omzuma da silahımı takıp Cudi’ye gideceğim” diyordu.
Birbirimizden en son ayrılırken “ben Cudi’ye giderken gelip sizin oradan geçeceğim” demişti. En son bu sözleri söyledik birbirimize.
 Arkadaş için ne söylesem de biraz yetersiz görüyorum. Sözlerim onu anlatmaya yetmiyor. Söz özürlüsü değilim ama Hedar yoldaş söz konusu olunca sözler boğazımızda düğümleniyor, söyleyeceklerimizi unutuyoruz. Bu belki de tüm şehit arkadaşlar için böyledir, ancak birlikte nefes alıp verdiğin, paylaştığın, yaşadığın, ortaklaştığın bir yoldaş için bu elbette daha farklı duyguları yaratıyor.
 Hedar arkadaşın doğallığı, sadeliği sanki doğal toplumun bizde bıraktığı bir parçasıydı, doğal toplumun izdüşümüydü. Ve sonsuzluklara uğurlarken de biraz onun o güzel neolitik değerlerine de hüzünlenerek uğurluyoruz…

 

Mücadele Yoldaşı