“Şehitlerimiz; Hayatı hayat yapanlarımız, acıya birlikte güldüğümüz, sevince sevinç katanlarımız, umudumuzu çoğaltan ve geleceğimize gül taşıyanlarımız…”
Kobani Güneybatı Kürdistan’ın emekçi yönüyle en çok tanınan merkezinin adıdır. Kobani derken her zaman iki husus akla gelir: birincisi emekçilik, ikincisi ise feodalizm. Malum feodalizm ise dar olmadır, gururdur, kibirdir, tabii intikamcılık ve aşiretçiliktir. Ancak emekçilik ise güzelleşmedir, katmadır, özveride sınır tanımamadır.
Kobani’nin özgürlük savaşıyla birlikte edindiği bir de başka bir özelliği vardır o da yurtseverliktir, savaşçılıktır. Ve özgürlük savaşında en ön cephede savaşmaktır.
Kobani feodal bir ortam olsa da yüzlerce Kobanili genç, dağların doruklarına taşınarak özgürlük mücadelesine önemli katkılarda bulunmuştur. Güneybatı Kürdistan’ın ilk kadın şehidi Kobanili’dir. İsmi Dicle’dir. Güneybatı Kürdistan’da yetişen en büyük kadın devrimci de Kobanilidir. İsmi de Şilan’dır, Şilan Kobani yani Meysa Baki.
İşte özgürlük savaşıyla birlikte bir de böyle bir Kobanili olgusu daha vardır. Ve şimdi esas olan özgürlük savaşıyla birlikte daha güzelleşen bir Kobani’dir.
Beritan Welat, Kobanili’dir. 2008 yılında özgürlük dağlarına gelip erkenden adapte olan bir kadın gerilladır Beritan. O’nunla aynı dönemde gerilla saflarına katılan bir yoldaşı onu şu sözlerle anlatıyor:
“Ben yeni savaşçılardayken bir ara Beritan arkadaş yanımıza gelmişti. Biz gerillacılığa yeni başladığımız bir zamanda birbirimizi tanımıştık. Beritan arkadaş benden bir hafta önce o tabura yeni savaşçılardan gitmişti. Ancak ben o tabura doğru giderken yolda kimi gördüysem, onlar “Beritan arkadaşa selam söyleyin” demişlerdi. Yeni katıldığını ve çok güzel bir gülüşü olduğunu eklemeyi de unutmuyorlardı.
Tabura gittiğimde gözlerim Beritan’ı arıyordu. O arkadaşların bahsettiği Beritan gülüşünü görmek istiyordum. Oradaki arkadaşların yüzüne baktığımda yüzlerindeki gülüşü tanıdım. O gülüşlerde Beritan vardı. Bu gülüşlerde sıcaklık vardı, yoldaşlığın sıcaklığıydı. İçten, sonsuz ve sıcak bir arkadaşlıktı. Bu biçimde de katılıyordu. Her konuşmasında, her tartışmasında, her kullandığı kelimede bu sıcaklığı veriyordu. Her zamanda arayışı bunun üzerineydi. Böyle olmadığı zamanlarda zorlanmaları oluyordu. Çünkü tüm düşünceleri ve inançları arkadaşlık üzerineydi. O, PKK'nin yoldaşlığını duymuştu ve bununla büyümüştü. O, PKK'nin arkadaşlığı için dağlara yönünü vererek gelmişti.
Beritan arkadaşla bir pratik birlikte kaldık. Yani bir kış ve yaz pratiğinde birlikteydik. Bir pratik daha birlikte kalacaktık ancak ne yazık ki onun şahadetiyle yüz yüze kaldık. Birlikte geçirdiğimiz o kış mevsiminde 1 yılı dolmamasına rağmen bize o yol gösteriyordu. Merakını, heyecanını, isteğini, duruşunu kıskanırdık. Onun gibi olmak isterdik. Bazen şaşırırdım ve bu kadar yeni bir arkadaş, nasıl olur da böyle erkenden dağlarla bir olarak eski olan yoldaşlarına yol gösterebilir diye.
O hayallerine göre yaşıyordu. Beritan arkadaş Zagros’a gitmeyi çok istiyordu. Birçok kez ona söylemişimdir; Bir insan hiç görmediği bir yere nasıl olurda âşık olabilir? Zagros insanlığın doğuş yeriydi, O’da o yüzden oraya gitmek istiyordu. Oralarda gerillacılık yapmak istiyordu. Bu O’nun için bir özlemdi. “Bir gün mutlaka Zagros’a gideceğim” diyerek umudunu her zaman taze tutuyordu. Bunu çok dile getirmiyordu ama bahsedildiğinde de gözleriyle kendini ele veriyordu. Gözlerine baktığında bu aşkı, bu Zagros sevgisini ve tutulmayı görebilirdin.
Toprağına ve ülkesine olan aşkı, O’nun önemli bir özelliğiydi. Hani Önderlik diyor ya “Kadında toprağa bağlılık ve yurtseverlik çok yüksektir.” Beritan arkadaşın kişiliğinde yurt ve toprak sevgisini berrak bir şekilde görebiliyorduk. Öyle ki; Beritan arkadaş ülke toprağıyla nişanlanmıştı.
Beritan feodal bir aileden gelmişti. Kobani feodal bir yerdir. Dolayısıyla oradaki kadınlar da feodal bir kültürle yetiştiriliyorlar. Beritan arkadaş da daha küçükken bu feodal geleneklere göre nişanlandırılıyor. Ama o toprağıyla sözleşmesini bir erkekle sözleşmesine feda etmedi. Zagroslarla sözleşmişti. Zagros’a bir gün kavuşma umudunu bu sözleşme temelinde yüreğinde taşıyordu. Ve Beritan yoldaş bu özlem için gelmişti şahikalara.
2010’ın Nisan’ıydı. O bahar bir yılının dolmasına birkaç gün kalmıştı. Öyle bir bahardı. Herkes gibi Beritan arkadaşta gördüğümüz teknik eğitimin biran önce bitmesini ve bunları uygulayacağımız pratik sahalara gitmeyi büyük bir sabırsızlıkla bekliyordu. Nişancılıkta kendisinin de dediği gibi iyiydi, herkes onun gibi hedefi vurmayı istiyordu. İyi bir suikastçı eğitimi almıştı ve iyi bir suikastçı da olacaktı.
Beritan Welat henüz sözleşmesini yerine getirmeden nişanlandığı bu topraklarla nikâhlanarak aramızdan ansızın ayrıldı. 6 Nisan günü bir obüs topu saldırısı sonucunda Beritan arkadaş, iki yoldaşıyla birlikte şehitler kervanına katıldılar. Tamamlamak üzere olduğu o bir yılı Önderliğe bağlılığıyla, gerillacılığıyla, arkadaşlığıyla dolu dolu yaşadı. Ondan bize kalan dağa duyduğu aşka doğru koşmaktır...
Ne iyi ki tanıdık seni, ne iyi ki hayatın patikalarını adımlarken, bir lokmayı bölüşür, bir yudum suyu ortak içerken seninle de yaşadık, bölüştük, paylaştık!
Ne iyi ki senin gibi güzel gülüşlü bir yoldaşla bu yolları arşınladık.
Her zaman yolun yolumuz olacaktır.”
Mücadele Arkadaşları
Kod Adı: Beritan Welat
Adı Soyadı: Zeynep Xelil
Şahadet Tarihi Ve Yeri: 6 Nisan 2010 Zap (Obüs Saldırısında)