Bir yoldaşı tanımanın en iyi yolu onunla birlikte yaşamaktır. Yaşamak ise paylaşmaktır. Paylaşmak ise bireyi turnusol kâğıdı gibi netleştiren bir büyük değerdir.
İçine doğduğumuz dünya oldukça paylaşımdan, ortaklaşmadan ve beraberce yaşamaktan kaçan bir dünyadır. Hâlbuki bu dünyada yaşamın ilk sosyal nüveleri atıldığında insanın hiçte söylendiği gibi bireyci, tekçi, menfaatçi, parçalayıcı, despot ve vahşi olmadığı kesindir. İlk insanlar dediğimiz gibi sosyalleşmeleriyle birlikte ilk esas aldıkları güçlerini ortaklaştırmalarıdır. Yaşamlarını bir araya getirerek güç haline getirmeleridir. Ve tabii ki yaşamı sadece kendilerini güç haline getirmek için de yapmadıkları da kesindir. Yaşam öyle örülmüş ki adeta herkes birbirine muhtaç ve biri olmadan diğerinin olmayacağı kadar dayatıcı. Özcesi yaşam koşulları insanları bir araya getirerek tarihin belki de en ortakçı yaşamını çokta bilinçli planlamadan gerçekleştirmelerini sağlamışlardır. Biz o dönemde olup bitene neolitik yaşam kültürü diyor ve aslında gelişmiş bilinçle, gelişmiş teknik donanımla o yaşamı özlüyoruz.
Sadece özlemiyoruz biraz kendimize baktığımızda, dağların doruklarına çıkan pırlanta yoldaşlarımıza baktığımızda bu sade, duru, ortakçı, birliktence yaşamı hemen görüveriyoruz. Demek istediğimiz o dur ki; dağlarda yaşam güçlü bir sosyalite ve komünalite üzerine kuruludur. Böyle olunca dağlara akış hep sürmüş ve yine öyle görülüyor ki bu yaşam kültürü korundukça bu dağlara akış devam da edecektir.
İşte bu yaşamın güzel yaşamın bir güzel temsilcisi de Bilal yoldaştır. Bilal yoldaş birlikte kaldığı yoldaşlarına göre yaşça biraz büyüktür. Birde erkenden parti saflarına katılmıştır. Bunun için deneyimi ve tecrübesi fazladır. Bir de yaşam kültürü gelişkindir.
Bizde yaşam kültürü ve tecrübesi önemli bir faktördür. Dağa çıkarken yaşamın imbiğinden geçip gelmişsen kolay düşmelerin olmuyor. Çünkü derler ya en büyük öğretmen yaşamdır diye.
Evet, yaşamın kendisi öğretir. Hem de en iyi öğretmenden daha iyi öğreterek.
Bilal yoldaşı tanıyan yoldaşlarında onu anlatalım. Dediğimiz gibi en iyi anlatım biçimi yaşamı paylaşarak yapılan anlatımlardır.
Bilal arkadaş Mardinli bir yoldaştı. İlk kez 2003 yılında onunla tanışmıştım. Kuzeye gidecek askeri güçler de daha doğrusu kuzeye gidecek olan taburda onu ilk kez görmüştüm.
O zaman Erzurum’a gideceği söyleniyordu. İlk düzenlemeler bu temelde olmuştu. Ancak her zaman evdeki hesap çarşıdakine uymaz. O Erzurum gurubunda yer alsa da daha sonraları Garzan eyaletine düzenlenecektir. Orada şahadetine kadar da en aktif bir şekilde pratiğin içerisinde kalacaktır.
O yıllarda ağırlıklı güçlerimiz Kandil alanında kalıyorlardı. Biz de o zaman kuzeye gidecek guruplarda kalmıştık.
HPG yeniden yapılanması tartışmalarının en yoğun yaşandığı yıllardı. ARGK’de HPG’ye geçiş süreçleridir. Tümden bir halk ordusundan profesyonel daha doğrusu modern gerillaya geçişi yaşayan bir savunma gücüyüz. Bunun için eğitimler yoğun veriliyor. Zaten daha önce taburlarda birçok askeri teknik eğitim almışız. HPG konferans kararı gereği hepimiz yoğunlaşmış askeri eğitimlerden de geçmişiz. Ama yine de bu yetmiyordu. Daha doğrusu örgüt yetmediğini söylüyordu. Bunun için yeniden yeniden eğitim görmemiz gerekiyordu. Hani derler ya; demiri örsün üstüne koyarak çekiçle vura vura çelikleştirmek. İşte bizde çelikleşmeyi yaşıyorduk.
Bulunduğumuz yer bir eğitim ortamıydı. Hem pratik hem de teorik olarak yoğun eğitim gördüğümüz ve aldığımız olağan üstü bir süreçti. Kuzeye geçerken ciddi bir hazırlık yapmamız gerekiyordu. Bu gidiş hiçbir gidişe benzemeyecekti. Biz kendimizi çok güçlü bir hamle için hazırlıyorduk. Daha sonra tarihe 1 Haziran hamlesi diye geçecekti.
Bilal yoldaş yaşamda dikkat çekiciydi. Duruşuyla tüm yoldaşları etkileme gücü vardı. Örgüt ölçüleri yaşadığı deneylerden dolayı yüksekti, örgüt kültürünü edinmişti.
Öne çıkan belirgin özellikleri özelde örgütsel ve eğitsel konularla bağlantılı olarak yaşamdaki ciddi örgütsel kültürüyle oluyordu.
Hem örgütsel, hem eğitsel hem de yaşam duruşuyla güçlü bir militan tiplemesi çiziyordu. Bu üç hususta ağırlığı belirgindi. Bu üç özelliğinin içerisinde de eğitimci yanı daha ağır basıyordu. İknacıydı. Dili sürükleyiciydi. Birde sorunları hem kavratmada hem de varsa sorunları çözmede çok özgün yetenekleri açığa çıkıyordu.
Yaşamda yanlışlıklar çıktığında yine eğitimde yanlışlıklar dile geldiğinde düzeltiyor ve yön veriyordu. Bu konuda bir sorumluluğu vardı. Örgüt kültürü dediğim gibi onda çok gelişkindi. İçselleştirmiş bir kültürdü bu. Bunu kendisinde oturtmuştu. Yaşam ile pratiği birleştirmişti. Bu konuda kendisini yetiştirmişti.
Birde o dönem savunmaları yeni yeni öğreniyoruz, o ise acemi ve toy kaldığımız yönlerimizi gidererek bize destek sunuyordu. Bilgileriyle, üslubuyla ve tabii ki yaşam tecrübeleriyle en zor olanı bize basite indirgeyerek anlatır ve kavratırdı.
Birde biliniyor o yıllar zorlandığımız yıllardı. Çeteciliğin cirit atmak için her dalda oynadığı bir süreçti. Bilal yoldaşın sağlam duruşu birçok yoldaşı da sağlam durmaya götürüyordu. Tavrı netti, yaklaşımları netti. Ve onun şahsında ihanetçi, işbirlikçi, bozguncu eğilime geçit yoktu. Bunu yapabilmek için de dediğim gibi kendisini yapmıştı, eğitmişti. Mücadele edebilmek için her şeyden önce bireyin kendisini ciddi yapması şarttır. Bu da emektir, yoğunlaşmadır, derinleşmedir. Birde parti çizgisinde kendisini yeniden yeniden yaratmaktır. Ve Bilal yoldaş bu yeniden yaratımı iyi yapmıştı. Bunu yaparken bize de destek sunuyordu.
Herkes her şeye açığa çıktığında tavır alabilir. Ancak önemli olan her şey net olmadığında gelişebilecekleri görerek, yanlışlıklarına karşı durmaktı. Ve o bunu o zaman görmüş ve tavrı net ortaya koymuştu. Ve tarih her zaman doğruların ispatlandığını bize göstermiştir.
Kuzeyde mücadelenin yeniden başlatılması için çok çabacıydı. Israrcıydı. O dönem yapılması gerekenleri iyi anlamıştı. Ve bize bu konuda da katkıları olmuştu. Birikimi bizim için önemli katkı ve yol gösterici oluyordu.
Kuzey taburunda o örnek bir yoldaştı. Onun gibi bazı başka yoldaşlarda vardı. Ve o, yoldaşlarla birlikte üzerine büyük bir yük almıştı. Yine tabur yönetimi Bilal arkadaşın bu duruşundan dolayı, onun görüşlerini dikkate alıyordu.
Birde yoldaşlığı güzeldi. Yoldaşlığı oturtma çabası çok mu ama çok fazlaydı. İkna gücü yüksekti. Sevimliydi. Sayılıyordu. Ve bunu hepimize de hissettirmişti. Kabul ettirmişti. Hele birde gülen gözleri yok mu? İnsanın içini ısıtan ses tonu… Hafiften tebessümüyle melek yüzlü bir melek…
Özcesi kuzey gurubunda böylece kendisini kabul ettirmişti. Branşlaşmalarda, sabotajda hâkimdi. Kendisini iyi yetiştirmişti. Dönemin gerillası olabilmek için kendisini yetiştirmişti. Silahlarda hâkimiyeti vardı. Ve bunu bize de kavratmaya, öğretmeye çalışıyordu. Modern gerillacılığı, uzmanlaşmış profesyonel gerillacılıkta çok iddialıydı. Gerillanın uzmanlaşmadan istenilen sonuçların alınamayacağını hissediyordu. Birde yersiz kayıpların önüne geçmenin yolunun da modernleşmede geçtiğine inanıyordu. Bu inancı bize de aşıladığını rahatlıkla söyle bilirim.
Özcesi pratik ve teorik birlikteliği iyi yakalamıştı. Dönemin taktiklerini de ciddi yoğunlaşmaları vardı. Ve adeta zamanını bir dakika da olsa boş geçirmiyordu. Böyle kendisini disipline etmişti. Böyle kendisini hazırlamıştı. Dakikti. Sorumluluk duygusu yüksekti. Böyle olunca yaşamı tümden örgütlenmiş bir militanla karşı karşıya kalıyordunuz.
Bir gerillanın mutlaka kendisini iyi örgütlemesini bilmesine de inanıyordu. Bu ilke temelinde yaşadığını belirtmek yanlış olmayacaktır. Olağan üstü öz disiplini vardı. O geri, geleneksel Kürt ve Ortadoğu kişiliğini ancak böyle aşılabileceğine de inanıyordu.
Ve o onun üzerine kuzeyde gelecek görevlerinin ne olacaklarını bilerek kendisini hazırlıyordu. Ve bu onun askeri duruşuna yansıyordu. Deyim yerindeyse “Çıta” gibiydi. Tam bir gerillaydı. Hâlbuki ideolojik ve yaşam yönleri çok güçlüydü. Bilal yoldaş ideolojik duruşuna birde askeri kültürü de ekleyince gerçekten harika bir gerillayla her gün birlikte olurdunuz.
Kuzeye gidecekti. Ve orada da burada sergilediği duruşunun çok daha ötesinde bir duruş sergileyerek katılmıştı. Bölge komutan yardımcısı olmuştu. Her pratiğe aktif katılmıştı. Eğitsel örgütsel duruşu kuzeyde daha öne çıkmıştı. Gelişen 1 Haziran hamlesine kendisini hazırladığı gibi güçlü katılmıştı.
Garzan alanında kaldığı süre boyunca ne kadar eylem, ne kadar örgütleme, ne kadar eğitim varsa hepsinde yerini almıştır. Şahadetine kadar da bir gün çalışmalarda geri durmamış tersine hep herkese moral veren olmuştur.
Garzan’da komutanlığa yazdığı bir raporda bu moral düzeyini ileri düzeyde bize yazmaktadır.
Bilal yoldaş şöyle yazmaktadır:
“Adım Bilal Mardin. 1974 doğumluyum. 2003’te Erzurum eyaleti için parti tarafından kuzey Kürdistan’a gönderildim. Erzurum’daki bazı durumlardan dolayı Amed’te bekletildim. Daha sonra Garzan eyaletine bağlı Dorşin bölgesine düzenlemem oldu. Şimdi Dorşin alanında çalışmalara katılıyorum” diyecektir.
Raporunda yapılanları, düşmana vurdukları darbeleri anlattıktan sonra şöyle devam edecektir:
“Yine hem saha genelinde hem de eyalet ve bölgede kesin olarak altı ay düşmanla herhangi bir temas olmuyor. Bu bazen yedi ayı buluyor. Bu kış’tan dolayıdır. Yani düşman altı-yedi ay rahattır ve kendisine yönelimin olmayacağını biliyor.
Eğer kışın gerilla üslenmede iken şehirlerde düşmana bir yönelim olursa, yani şehirlerde biraz mücadeleyi (silahlı) geliştirirsek, gerillanın bu açığı da kapanacaktır. Yine gerillanın bir coşkusu olduğu, moralli olduğunu belirtebiliriz. Bizi de üzen şey, tek tük arkadaşların bir yılı dolmadan güneye gelmek istemeleridir. Ayrıca Nureddin arkadaşın arkadaşlar tarafından sevilip sayıldığını, kendisinin de gücü toparlayabildiğini belirtebilirim. Yine boş bölgeleri doldurma ve savaşı geliştirmede istekli olduğunu görmüşümdür” diyerek aslında kendisinin de moral düzeyini göstermektedir.
Bilal yoldaş tüm bu moraliyle kaldığı üç yıl boyunca Dorşin alanında çalışmalara ondan ne istenmişse verecektir. Ta ki tarihimize en karanlık ihanetlerden bir tanesiyle şehit düşene kadar.
11 Mart 2007 günü Amed Kulp Eskar (Yaylak) köyüne yakın bir yerde yeraltında üslenen yoldaşların içerisine sızmış bir kontra, ajan, hain yoldaşlar uyurken silahı yoldaşlara doğrultacak ve 7 yoldaşı katledip düşmana yine gidecektir. Bu 7 yoldaşın içerisinde Bilal yoldaşta vardır. Haince katledilen diğer yoldaşlar ise: Hüner Merivan, Behzat-Behzat Zuhrab, , Botan-Nedim Argin, Serhat-Âdem Güntin, Sipan-Muzaffer Öndeş, Reber-Mehmet Bozbey yoldaşlardır.
İhanet yine bizde en seçkin militanlarımızı alıp gitmiştir. İhanet yine vantuzlar gibi vurup yoldaşlarımızı almıştır.
Ama unutulmamalıdır ki hiçbir ihanet bedelsiz kalmayacak ve mutlaka tarihin karşısına çıkarılıp yargılanacaktır. Halkların divanına çıkartılıp hesabı sorulacaktır.
Gözünüz arkanızda kalmasın. Takipçileriniz olarak bize bıraktığınız bayrağı daha gür ve yükseklerde dalgalandıracağız.
Ruhun şad olsun, ruhun şad olsun.
Mücadele arkadaşları
Kod Adı: Bilal Zagros
Adı Soyadı: Şükrü Ari
Şahadet Tarihi Ve Yeri: 11 Mart 2007’de Amed Kulp Eskar(Yaylak) Köyü Zehirlenme