Giden bütün arkadaşların bende bıraktığı etkiyi ifade etmek benim için çok zor. Nereye baksam onları görüyorum. Onları her gün yaşıyorum. Bazen onlar ben oluyor bazen de ben onlar oluyorum. Hep birbirimiz oluyoruz. Belki de beni hayata bağlayan kutsallıklardır onlar. Ağaçlarda açan tomurcuk, kırlarda yeşeren çiçektir onlar. Onların bana verdiği umutlarla yaşıyorum. Başka bu dünya da hiçbir şey beni bağlamaz, maddiyatın ne önemi var ki… Önemli olan kendi özümüzde ki özgür insanı açığa çıkarabilmek. Bunun kavgasını yürütmek, kahramanlıkların en büyüğü olmalı. Yine iktidar, yetki hesabı adına yapılanlar insan olmaya en büyük hakaret olmuyor mu? Yok, edilmeye çalışılan insan maneviyatını diriltmektir bize düşen. Onu da bu maneviyatın başlangıç diyarı olan yüce dağlarımızda yapmak en güzel armağandır bizlere. İnsanlık onurunu kurtarabilmek için mücadele hakkını elde edebilmek büyük bir onur bizler için. Bu uğurda verilecek bedeller olabilir elbette. Bizim için ölüm yaşamı yeniden var etmenin bedeli oluyor. Aslında ölürken kendimizle yaşamı da yeniden var ediyoruz. O yüzden ölümü yeniyoruz. Burada kazanan yaşamak oluyor elbette. Yaşamak için gözünü kırpmadan ölüme koşanları yaşatmaktır geride kalanların görevi. Onların anılarına sahip çıkmak benim arkadaşlık görevimdir. Onların amaçlarını gerçekleştirmek benim devrimci görevimdir. Geçecek olan zamana onları sığdırmak benim için vazgeçilmezdir. İşte Çiyazan arkadaş ta bunlardan biridir. Kendisi Başkale’de dünyaya gelir. Babasını çocuk yaşta kaybeder. Kendisi evin terk erkek çocuğudur. Ona çok iyi bakılır. Annesi bin bir emek ve çaba ile onu büyütür. O evde en nazlı çocuktur. Erken yaşlarda parti ile tanışır. Evlerinin önünde askerler ve gerillalar arasında çatışma olur, O tanır çatışmaya giren gerillayı. Okulu yarıda bırakır. Kendisi için birçok gelecek hazırlanır. Ama hiçbir şeye tenezzül etmez. Gözlerini hep dağlara dikmiştir. Kendi şivesi ile Kürtçeyi çok iyi konuşur. En sonunda kendi geleceğini kendi belirler. Dağlara çıkma kararını verir. Ve gerilla saflarına katılır.
İlk geldiği yer Xakurkê alanıdır. Burada yeni savaşçı eğitimini görür. Dağlara çıkmanın sevincini her gün yaşar. Çok moralli bir arkadaştı. Her gün şarkı söyler. İşlere katılırken şen-şakraktı. Yeni savaşçı eğitiminden sonra taburlara gider. Tabur içerisinde en gözde savaşçıdır. Herkes ondan memnundur. Kimse onun evin tek çocuğu olduğunu ve nazlı büyütüldüğünü anlamaz. Çünkü yaşam içerisinde emekçi ve çalışkandır. Yaptığı tüm işleri çok güzel yapar. Onun için bütün arkadaşları O’nu çok severdi. Bir de Çiyazan arkadaş çok saf ve doğal bir insandı. Kısacası çok temiz bir insandır. Bazen bir çocuk gibidir. Sen ona bir şey anlatırsın o hemen inanır. Bu güzel yoldaş Beritan arkadaşın çekilen filminde yer alır. Kendi Kürtçesi dikkat çekicidir. Bir gün bir imkânını bularak annesine bir telefon açar ve annesi ona “Çiyazan senin filmini seyrettik diğer filmin ne zaman çıkacak? Daha film çekecek misin?” gibi sorular sorar. Bu Çiyazan arkadaşın çok hoşuna gider. “Bekle anne gerçek filmim bundan sonra başlayacak” şeklinde cevap verir. Hem annesini teselli eder hem de kuzeye gitmek için kararını verir. Gerçekten savaşmak ister. İnsanların bu savaşta yaşamlarını nasıl kazandıklarını öğrenmek ister. Bunun için yaptığı öneri kabul edilir. Bütün hazırlıkları yaptıktan sonra Amed eyaletine gider. 2006’nın yazında Amed eyaletine gelir. Akdağ bölgesine düzenlenmesi olur. Çiyazan arkadaş çok mutludur. Çünkü istediği hedefe ulaşmıştır. Gelir gelmez çalışmalara katılır. Kış üslenme çalışmalarına katılır. Gündüzleri gömmeleri açar ve geceleri sırtı ile erzak taşırdı.
Çiyazan arkadaş, Ş. Beritan arkadaşın grubu ile birlikte geldi. Rojhat ve Berxwedan arkadaşları çok severdi. Berxwedan ile ikiz kardeş gibiydiler. Birlikte gelmişlerdi ve aynı bölgeye düzenlemeleri olmuştu. Bunun için çok sevinçliydiler. Gece-gündüz Berxwedan’a takılırdı. Hep “bu bölgede iki kişi var ve birbirine çok benziyor. Biri ben ve diğerini söylemem” derdi. Kesinlikle diğeri Berxwedan arkadaştı. Hep böyle örnekler vererek şaka yapardı. Tüm çalışmalara aktif katılırdı ve artık kamp yapmaya başlamıştık. Çiyazan arkadaş için ilk pratik olduğundan dolayı her şey onun hoşuna gidiyordu. Ve zevk alıyordu. Yer altı mangamızı kazdık ve artık üstü için odun topluyorduk. Kestiğimiz odunları taşıyorduk. Çiyazan arkadaş bu odunları taşırken bir gözüne odun battı. Pratiğin başında bir gözü bulanık görüyordu. Doktora gitme imkânı yoktu. Bütün kışı ve pratiğin sonuna kadar bir gözle idare etti. Kış mangaları yapıldı. Ve kış eğitim programına geçildi. Kışın Şahin arkadaştan sabotaj eğitimi aldı. Bu konuda iddialı idi. Kendisini kattı ve öğrendi. Bireysel olarak kitap okuyordu. Televizyonda haberleri takip ediyordu. Baharı sabırsızlıkla bekliyordu. Arkadaşlar onu güneye göndermek istedi O kesinlikle kabul etmedi. “Ben tek gözle dahi burada çalışırım” dedi.
Pratik süresi boyunca Şahin arkadaş ile birlikte hareket etti. Baharın başında ilk eylemini beraber yaptılar. Burada iki korucu ve bir asker öldü. Daha yaprak açılmamıştı ama kendilerini iyi gizlemişlerdi. Yine tren eylemini beraber yaptılar. Hep beraberlerdi. En son bir sızma eylemini beraber yaptılar. Beraber göreve giderken pusuya düştüler ve Çiyazan arkadaş şehit düştü. Ayrılmaz ikili olmuşlardı. Arkadaşın şahadeti büyük bir etki yarattı. İki yıl pratikte kalmıştı. Bir kez daha onu anımsarken anısının önünde saygıyla eğiliyoruz.
Mücadele Arkadaşları
Kod Adı: ÇİYAZAN MARİNOS
Adı Soyadı: FAİK AYDIN
Şehadet Tarihi-Yeri: 27 Nisan 2008 tarihinde Bingöl Genç kırsalı Merg Yamacında çatışmada ŞEHİT